PROJE AÇIKLAMA RAPORLARI
Savaş anıtlarının, şehitliklerin ve savaşa dair her türlü anma mekanının tasarımında ziyaretçinin belleğinin yeniden inşası için geleneksel yöntemlere sıkça başvurulur. Ziyaretçiye, koşullanmış siyasi diskurlar güdümünde sembolik ögeler içeren tek taraflı bir anlatı, çoğu zaman yoğun bir imgeler bombardımanı altında sunulur. Kolektif belleğe hitap eden abartılı kahramanlık hikayeleri ve gerçeği çoğu zaman çok da doğru yansıtmayan kitlesel ya da kişisel fedakarlık hikayeleri ile dramatik biçimde tarih yeniden yazılırken figüratif heykellerden, obelisklerden, zafer taklarından, yazıtlardan ve büyük ölçekli anıtsal yapılardan faydalanılır. Bu sembolik fiziki unsurlar, anlatıyı mekansal olarak da bütünleyerek ziyaretçinin duygu durumunu manipüle eder, belleğini yeniden üretir.
Halbuki hem anlatıda hem de fiziksel çevrenin inşasında başvurulan sembolizm, olayların ve süreçlerin ardındaki yalın gerçekliği gizler. Gerçek şudur ki, ne kadar haklı sebeplerle ve ne kadar kahramanca savaşılmış olursa olsun, her türlü savaş kötüdür.
Bugünden bakınca geçmişteki, özellikle 20. yüzyıldaki savaşların, nedenleri, süreçleri ve sonuçlarıyla, ulusların kimliklerinin inşasında tarih yazımı için oldukça elverişli ve pratik olaylar olduğu bir gerçektir. Bununla birlikte, savaşın doğrudan tarafı olmayan ulusların karşı karşıya geldikleri durumlarda bu uluslar arasında duygusal bağların oluştuğu görülmektedir. 1. Dünya Savaşı’nda Çanakkale cephesine savaşmaya gelen ANZAK halkları ile Türk ulusu arasındaki bağ buna örnektir. Aynı şekilde 1950’de patlak veren Kore Savaşı da Birleşmiş Milletler üyesi Türkiye gibi birçok ulusun Güney Kore halkı ile arasında dostluk bağları oluşmasına vesile olmuştur. Kore Savaşı’nın en azından Türkiye için bugüne taşınan tek olumlu sonucu iki ulus arasında bugün de devam eden dostluk bağıdır.
Kore Savaşı Anma Alanı ve Ziyaretçi Merkezi için önerdiğimiz 53.4°/80° önerisi, sembolizmin virajlarına sapmadan, iki ulus arasında oluşan bu bağa oldukça doğrudan bir gönderme yapar. Ziyaretçi Merkezi’nin protokol girişini oluşturan ve sergi alanlarını barındıran kütlenin formu, yerkürenin içinden geçerek Lüleburgaz ile Seoul’ü birbirine bağlayan bir doğru parçasını referans alır. Kütlenin eğimli ön yüzeyi, 3 boyutlu geometride tam olarak Seoul kentine ulaşacak bir açıyla zemine saplanır. Bu açı yer yüzeyiyle 53.4, coğrafik (polar) kuzey ile 80 derecelik açı yapmaktadır.
Ziyaretçi için anılan ve hatırlanan şey belki halen fiziksel olarak çok uzaktadır (büyük daire mesafesi yaklaşık 8.000km) ama artık bir söylence, hikaye ya da mit değildir; çok daha ‘gerçek’tir. Yapı, bu gerçekliği ziyaretçinin zihninde kurarken ‘imleyen’ açılı yüzeyi sayesinde kendisi anıtlaşmaktadır. Anma alanı bu yüzeyden başka bir anıta ihtiyaç duymaz.
Öneri, geçmişteki savaşı ve verilen kayıpları hatırlatırken ziyaretçi için çok temel ve basit bir geometrik referans sistemi oluşturmaktadır. Bu referans sisteminde yerkürenin de önemli bir yere sahip olması tesadüf değildir. Ziyaretçinin Seoul’ü işaret ederek toprağa saplanan eğimli yüzeyle yüzleşmesi, aynı zamanda insanoğlu olarak asırlardır paylaşamadığımız şeyin aslında tek bir gezegen olduğu ve tüm insanların ve ulusların bu gezegen üzerinde birlikte yaşamak zorunda olduğu gerçeğiyle yüzleşmesidir. Aslında bu jestle imlenen yerküre üzerindeki konumlar değil, o konumlar üzerinde yaşayan insanlardır.
Kore’nin edebiyat alanındaki ulusal figürlerinin belki de en önemlisi olan naif şair Gim So-Vol’ün (Kim Sowol / 1902-1934) ‘Ağıt’ adlı şiirinden bir parça, yüzey üzerine işlenmiştir. Bu mesaj Kore ulusundan Türk ulusuna ince bir teşekkür ifadesidir.
AĞIT |
초혼(招魂) |
Parçalanıp kırılan ismin! |
산산이 부서진 이름이여! |
Yüreğimde sakladığım bir kelime |
심중(心中)에 남아 있는 말 한 마디는 |
Kızıl güneş batıdaki dağın ortasına takıldı |
붉은 해는 서산(西山) 마루에 걸리었다. |
Üzüntüyle kederle haykırırım |
설움에 겹도록 부르노라 |
Ayakta durduğum bu halimle burada taş olsam da Gim So-Vol |
선 채로 이 자리에 돌이 되어도
|
MİMARİ KURGU
Yapı ziyaretçiyi anıtsal yüzeyiyle karşılar ve kendine çeker. ‘Anma Yolu’ alanın iki farklı girişi arasında uzanırken duvarı delip geçer. İki girişin birinden alana giren ziyaretçi, ‘Anma Yolu’ ile platforma ulaşır; avluya inen rampaya yönelir. Rampa boyunca alçalırken, yapının duvarı önce gözden kaybolur, sonra rampanın dönüş kolunda tekrar belirir.
Avlu, tüm kurgunun merkezindedir. Tören avluda yapılır, ziyaretçiler çim amfide ağırlanır. Ana ziyaretçi girişi, avludadır. Avlu boyunca uzanan yapı cephesi, açılabilir cam modüllerden oluşur ve arkasındaki sosyal / kültürel işlevlerin avluya uzanmasını sağlar. Duvar, yeryüzüne avlu yüzeyinden saplanır. Dolayısıyla duvar ile kurulabilecek en yakın ilişkinin de mekanı avludur.
‘Anma Yolu’ duvarı deldikten sonra Protokol girişine ulaşır. Resmi kabullerin yapılacağı, şeref salonu ve seyir terası bu kottadır. Bu mahal, hemen altındaki kalıcı ve geçici sergi salonlarıyla yakın ilişkilidir.
TÖREN KURGUSU
Resmi ve askeri törenler, anıtsal yapı duvarının oluşturduğu fona karşı avlu kotunda (-4.00m) yapılır. Bayrak ve flamalar üst kotta, tören oturma düzeninin tam karşısındadır. Protokole, gazilere ve ailelerine ayrılmış alan avlu zeminindedir ve tören için geçici oturma düzeni şeklinde kurgulanmıştır. Seyirciler ve sivil halk ise daha arkada, çim amfi üzerindeki sabit oturma birimlerinde ağırlanır. Bando oturma düzeninin sağında, avlu zemininde; tören mangası ise karşıda, platform kotunda (±0.00m) yer alır.
PEYZAJ KURGUSU
Öneri genelinde sert zemin ve yüzey kaplama malzemelerinde ağırlıklı olarak doğal taş (platform üzerinde ebatlandırılmış kesme taş zemin döşemesi / ‘Anma Yolu’ ve avlu zemininde çimento katkılı doğal taş agrega karışımı dökme zemin kaplaması) kullanıldı. Bazı ara kesitlerde serbest çakıl kaplama önerildi. Dere boyu doğrultusunda uzanan yükseltilmiş patikada ısıl ahşap (dişbudak) kullanıldı. Otopark yüzeyi geogrid destekli yeşil (çim) zemin olarak düşünüldü. Duvarın zemine saplandığı kesitte bir yansıtma havuzu önerildi. Su ögesinin avluya dinginlik vermesi hedeflendi.
Alan üzerindeki tüm yapısal ve topografik müdahalenin, mevcut bitki örtüsüne en az derecede zarar vermesi hedeflendi. Tüm yapı grubu, alan üzerindeki en ağaçsız noktaya konumlandırıldı. Tasarım odağı ve parsel içindeki yakın çevresi, alanın doğal bitki örtüsüne uyumlu bir bitkisel peyzaj anlayışıyla tekrar ele alındı. Uzak çevre ise doğal haline bırakıldı.
KENTSEL İLİŞKİLER
Yapı, yakın çevredeki benzer sosyo-kültürel odaklarla karşılaştırıldığında Lüleburgaz kent merkezine görece uzak bir konumdadır. Bu yüzden hem kent merkeziyle hem de diğer odaklarla kurulacak fiziksel bir ilişkiden bahsetmek şimdilik olanaklı değildir.
Buna rağmen, geçmişte tamamlanan, inşaatı devam eden veya halihazırda planlanan bütün odaklar, kent peyzajında görünmez bir iletişim ağı yaratmaktadır. Yerel yönetimin gelecekte bu ağı genişleterek, odaklar arasında bu ağa özel bir ulaşım ve/veya iletişim altyapısı geliştirmesi beklenebilir. Ortak bir marka kimliği ve iletişim stratejisi çalışması, kurgulanmış / zamanlanmış ziyaret turları, ağı oluşturan düğümler üzerinde gerçekleşecek etkinlik serileri ile hem yerel halkın, hem de yakın coğrafyada yaşayanların ilgisi çekilebilir. Bu sayede bu tesisler kendi temel işlevleri dışında da kullanılacak, 7/24 yaşayan merkezler haline gelecek ve daha büyük ve kapsamlı bir ağın parçası haline geldiklerinden her anlamda değerleri artacaktır.