PROJE RAPORU
Kamusal alan ve yapılar, kentlerde insanların biraraya geldiği karşılaşma yerleri olarak, kentlileri birbiriyle ilişkilendiren sosyal hayatın gerçekleşmesi için bir ortak zemin sağlayarak; pasif algılanmak yerine, etkin bir biçimde bireysel veya toplumsal adaptasyonlara uğrayan kurgulanmış kent parçaları olarak tanımlandığında, her bir kamusal alan ve yapının kent ve kentliyle kurduğu ilişkinin kurgulanması kamusal alan ve yapının da şehirle birlikte evrimleşebilmesi için gereklidir.
Antalya merkezi ve Lara’yı birbirine bağlayan sahil aksı üzerinde, denize, falez parkına ve sahil yoluna yakınlığıyla şehirle bağlantı kurmak için güçlü potansiyel barındıran proje alanı, tasarlanacak tiyatro işliği ve gösteri yapısının kentlinin gündelik yaşamının bir parçası haline dönüşme olasılığı taşır. İlk falez parkının bitişinde yer alan bu semt, sahilde parklar arası yaya ilişkisinin kopup bir nebze semt içinden devam ettiği sahil aksına eklemlenmiş durumdadır. Her ne kadar bu kopukluk ile semt içine akan yaya aksı, işlek sahil caddesi ve semtlilerin halihazırda kullandıkları Faruk Kadam Parkı güçlü fiziksel ilişki zeminleri sağlıyor olsa da, bu kamusal yapının kentin aktif bir parçası olması, programatik olarak çevresi ve kentle kurduğu etkileşime bağlıdır. Bir deney niteliği taşıyan bu tasarım önerisi, şehirle ilişkiyi maksimize edebilmek için yapının içerdiği programları da maksimize etmeyi, böylece yapıyı her an, her gün kullanılabilen bir yapı haline getirmeyi amaçlar. Temsil olan ve olmayan günler arasında ciddi kullanım farkı olan bu tipolojide programatik çeşitlilik yaratmak, hazırlık/üretim, temsil/sahneleme ve izleyici programlarının birbiriyle çok yönlü etkileştikleri bir bir program dağılımı ile mümkün olabilir. Bu etkileşimi görece küçük bir yapıda gerçekleştirebilmek için, proje geleneksel yatay dağılımı dikey olarak yeniden kurgular ve bu dikey program istifinin katmanlar arası ve kent yüzeyi ile ilişkisini kurabilmek için de bir şaft mekanizması önerir.
Yapının ana işlev mekanizması olan bu şaft, içindeki dikey hareketli platform ile her kattaki programla etkileştiğinde farklı programların doğmasına olanak sağlarken, yapı içindeki programların şaftın kent yüzeyine değdiği noktada dışarı yayılmasını da sağlayarak kenti/kentliyi yapının içine, tiyatro ve üretimini de kente taşımayı amaçlar. Şaft etrafında kümelenen dikey program dağılımı parkın yüzölçümüne katkıda bulunurken, park şafta doğru insanları çeken eğimli bir yüzey halinde devam eder ve yapının içinden geçerek sokakla buluşur. Bu aks üzerinde yapı içerisindeki programları dışarı taşıyan şaft, kent yüzeyini aktive eden bir mekanizma olarak görev yapar.
Şafttaki hareketli platform ile etkileşmediğinde de işlevlerini devam ettirebilen katmanlar, platformun pozisyonuna göre farklı görsel ve programatik ilişkiler oluşturur. Bu durum yapının kendisini, yapı içindeki hayatı ve çevresine etkisini de bir temsile dönüştürür. Bu devinimin sağladığı esneklikle tiyatro sezonu süresince farklı türde temsiller gerçekleştirilebilirken, sezon kapandıktan sonra da yapı içinde birbirinden farklı senaryolar kurgulanabilir ve neredeyse her metrekaresi daima kullanım halinde olan ve çevresini tekrar tekrar üreten bir yapı deneyimi elde edilir.
Hareketli strüktürlere, hareket eden dekor ve sahnelere yabancı olmayan tiyatro tipolojisindeki mevcut teknolojinin yapının ana işlev mekanizması olarak deneylendiği bu öneri, yapının statik ve durağanlığını; performansın akışkanlığı, devinimi ve geçiciliği ile harmanlayarak, yapıyı gündelik hayatın kültürel aktivitelerle buluştuğu, kentliye açık bir deney ortamı olarak sunar.