MİMARİ PROJE RAPORU
Tarşa ~ Tarsus’un tarihi kaynaklardaki en eski ismi (Hitit)
Dem ~nefes ~vakit,an ~ ferahlık ~öz, saf, damıtılmış olan, olgunluk ve yoğunluk
Bugün hasret kaldığımız demlerin bu topraklarda yeniden yaşandığı günlere…
Özellikle Doğu mistizmindeki doğada her şeyin bir ruhunun olduğu düşüncesi, her yerin de bir ruhu olduğu düşüncesini getirmiştir. Bu yaklaşımda her denizin, ovanın, dağın dolayısıyla her mekanın bir ruhunun olduğu, ‘Genius Loci’ olarak adlandırılan bu ruhun insan ruhundan farklı olmakla birlikte insan ruhuna duyarlı olduğu dolayısıyla ihtiyaçların bu ruhlara saygıyla giderilmesi gerektiği düşüncesi görülmektedir. (Schulz, 1984).
Yerleşim alanlarımızın tabiatla ve tabii olanla mesafeli bir ilişkiye sahip olması ruhlarımızda bu mesafelenmenin getirdiği bir gedik oluşturuyor. Bu doğadan olana duyduğumuz kaçınılmaz özlem bizi çoğu zaman yakın mesafede kaçabileceğimiz, kısa bir süreliğine de olsa kendi tabiatımızı besleyebileceğimiz nitelikli alanlar aramaya itiyor. Tam da burada biz tasarımcı aktörlere söz hakkı verilmesi nicedir heybemizde tuttuklarımızı ortaya çıkarmak için büyük bir fırsat yaratıyor. Bu nedenledir ilk gününden son güne büyük bir heyecan ve tutkuyla doğa ile bütünleşme gayreti içinde iç-dış, doğal-yapay, dolaylı-dolaysız gibi birçok ayrımı muğlaklaştırmayı dilediğimiz tasarımımızda yakalamak istediğimiz bir öz vardı. Süreç boyunca dengeli ve hassas davranarak tasarımın özünü doğada aramayı, onu damıtarak bir an yaratmayı ve deneyimleyenlerin hikayelerine katmayı istedik. Dileriz ki heyecanımız ve gayretimiz sizlere de yansır.
Söz konusu alandaki araç yollarının mevcut tabi alana fazlaca yaklaşması, niteliksiz çevre yapıları, atıl durumdaki nehir kıyısı, etkileşim alanı genelinde zarar görmüş habitat, şelale çevresindeki adalarda gözlemlenen sert müdahaleler, alana fazlaca sokulmuş ticari birimlerin yanlış uygulamaları Berdan Çayı’nın kalbi diyebileceğimiz Tarsus Şelalesi’nin ve çevresinin karşı karşıya olduğu sorunların başında yer almaktadır.
Çok katmanlı anlamlar içeren yapılı çevreler tasarlanmadan önce doğal mekânların fenomenolojik olarak deneyimlenmesi, anlaşılabilmesi bireylerin mekânsal olan ile doğal atmosfer arasında var olan dolaysız ilişkiyi kavramalarını kolaylaştıracaktır. İnsan ölçeğiyle kurulan ilişkilerin, duyusal, duygusal etkilerin sürekli değiştiği doğal mekânlar renk, doku, malzeme, boyut, ses, hacim gibi kalıcı ve geçici zengin fiziksel olgular içerirler. Heybetli dağlar, derin vadiler, yumuşak, sert, eğimli, düz zeminler, geçirimsiz ormanlar, göl, nehir, deniz, bulutlar, yağış türleri ve farklı ışık değerleriyle hacim etkisi değişen görsel boşluk, farklı dokular, renkler içeren kayaçlar, çiçekler, bitkiler, kokular, hayvanlar, çağlayan suyun sesi, rüzgârın uğultusu, sessizlik, serinlik, nem, kuraklık, sis, aydınlık, gölge, karanlık, yıldızlar gibi doğal peyzaj ögeleri özel ve birbirleriyle ilişkili nice alt mekânlar kurarlar.
Bu alt mekanlarda her birey onlara fırsat olarak verilmiş etkileşim imkanlarıyla kendi biricik hikayesini deneyimler. Bu deneyimlemenin getirileri mevcut doğal çevrenin bize bizim de ona temasımız nispetinde gerçekleşir.
Bu çerçevede doğa ve insan arasındaki ilişki pratiğinde temelde iki düşüncenin egemen olduğu söylenebilir. Doğaya pragmatist bir amaçla müdahale edilebilmesinin olağanlığı veya doğaya duyarlı bir yaklaşım biçiminin kaçınılamazlığı. Bu noktada kendi tavrımızı net bir şekilde ortaya koyarak, doğanın içinden gelen ve yine bizleri de doğa ile beraber olmaya davet eden, onun içinde çözülen ve salt bir mimari üretim olarak boy göstermekten ziyade doğanın en tabi parçası olmayı amaçlayan bir tasarım kurgusuyla hareket ettik.
Doğal dokuya sokulan, doğal olana eklemlenebilen içinde kaybolan parçalı kütle ve mekan kurgusuyla, yer yer salt hafif strüktürlerle, olanı koruyan ve destekleyen çeşitli peyzaj rehabilitasyonlarıyla, sade ve naif dokunuşlar yapma gayretimiz kadar yapılan müdahalelerin sürdürülebilir olmasına ve doğaya duyduğumuz saygının da bir gereği olarak ekolojik olmasına özen gösterdik. Bu nedenle tasarımın genelinde seçilen malzemeler ve pasif iklimlendirme kararları ile negatif karbon ayak izi oluşumuna katkı sağlayacak şekilde bir yaklaşım izlenmeye çalıştık.
Tasarım yaklaşımımızın odağında ‘ekosistemi korumak’ olduğundan alandaki peyzajın asal değerlerine dokunmayıp mevcuttaki bozulmaları rehabilitasyona tabi tutarak çeşitli eklemlemeler yapmayı önerdik. Mevcut ekolojik karakterin korunması alandaki doğal hayatın sürdürebilirliği için elzem olduğundan bu noktadaki müdahalelerimiz bu doğal envanteri iyileştiren ve destekleyen nitelikte olmasına özen gösterdik.
Etkileşim alanı olarak tanımladığımız bölgeye kapsamlı bir şekilde yaklaşarak sorunlarını, potansiyellerini ve ihtiyaçlarını tespit etmeye çalıştık. Bu noktada yaptıklarımız kadar yapmadıklarımız ile de çizgimizi ve yaklaşımımızı gösterdiğimiz tasarım sürecimizde çevredeki parsellerin imar durumu bilgilerini göz önüne alarak gerçekleşebilecek olası senaryoları da sürecimize dahil ettik.
Mevcuttakiler ve yapılacabilecekler arasındaki dengenin son derede hassas olduğunu düşünerek kent ve kır kesişimindeki bu bölgede üst ölçek kararları vermeyi tasarımın sürdürülebilirliği açısından gerekli gördük.
Etkileşim alanının kalbi diyebileceğimiz Tarsus Şelale’sini ve onunla bağlantılı olan Turizm Tesisimizi merkeze aldık. Bu noktada mevcut araç yollarını nehir ve şelale etrafında minimize ederek doğa ile daha iyi bir temas kurdurmayı, araç yollarını nehire ulaştırmamayı, nehir çevresindeki yeşil alanların dış çeperindeki otopark alanlarında araçları bırakıp nehir yaya olarak ulaştırmayı hedefledik. Bu kapsamda alanın doğu ucunda, batı ucunda ve merkezde iki adet olmak üzere toplam dört adet otopark tasarladık. Sadece merkezdeki bir otoparkta gelecek olan ziyaretçi otobüslerinin parkı yer için ayrıldı. Bu şekilde oluşabilecek araç park karmaşasından kurtulunması hedeflendi.
Otoparklar da yeşil doku içerisinde kaybolacak şekilde kurgulandı. Çim derzli taşlarla kaplanan zeminlerde bitkilendirme ve ağaçlandırma yapmaya uygun detaylar tasarlandı. Bu şekilde doğal alanlar ve otoparklar arasında oluşabilecek sert ilişki minimize dildi.
Ulaşım kararlarından bahsettikten sonra alanın planlama şemasına dönüldüğünde en önemli dokunuşun atıl olan nehir çevresinde rekreatif bir canlılık getireceğini düşündüğümüz nehir kıyısı promenadının kurgulanmasıdır. Burada gelen ziyaretçilere dizgisel bir rota sunarak alanla farklı katmanlarda farklı deneyim alanlarıyla etkileşime geçmesini, bu rotanın bir karşılaşma alanı olarak kullanılmasını ve her bireyin kendi hikayesini deneyimlemesini istedik. Yaya ve bisikletli kullanımına uygun olan promenadın formunda nehir kıyısının doğal yapısının belirleyici olduğu, hafif strüktürlü ve ekolojik tercihler yapılmıştır. Kıyının farklı kotlarında nehir etkileşim platformların takılacak ve iki yaka arasında bazı noktalardan köprüler ile bağlantılar kurularak tamamlanan promenatta etkileşim platformlarının farklı kotlarda oluşu, yer yer nehrin üzerine taşması, yer yer gerisine çekilmesiyle, teraslanmalar yapmasıyla, farklı perspektiflerden seyir noktaları ve vista olanakları sunmasıyla, gelen ziyaretçilerin bu alandaki doğa ile etkileşimi arttırmak ve biricik deneyimlerini zenginleştirmek hedeflenmiştir.
Bu kıyı promenadının çevresinde çeşitli sosyo-kültürel tesisler, sportif alanlar, turistik işlevler ve rekreatif birimler düşünülmüş; butik konaklama birimleri, karavan ve kamp alanları, piknik alanları, etkinlik çayırı, okçuluk ve su sporları klubü, spor sahaları, meyve bahçeleri, botanik bahçe, ekolojik bilgi durağı, cafe, restoran ve diğer ufak ticari birimlerin yanı sıra yerel değerlerin ve üretim pratiğinin devamlılığı açısından önemli olduğunu düşündüğümüz yerel üretim ve agrikültür noktası belirlenmiştir.
Planlanan alanlardaki ihtiyaçlara binaen dönüştürülebilir, hafif ve taşınabilir çok amaçlı modüler birimler de tasarlanılmıştır. Bu açık, yarı açık ve kapalı strüktürel birimler çeşitli işlevlere hizmet edebilecek esnek etkinlik birimleri, kiosk, büfe, tuvalet, mescid gibi işlevlerle işlevlendirilmiştir. Kent mobilyaları; doğal, ekolojik, sade ve sürdürlebilir ilkelere göre tasarlanarak doğal ortam desteklenmiştir.
Alanın merkezinde bulunan Şelale çevresindeki adaların mevcuttaki sert müdahalelerden arındırılması, ticari birimlerin yerlerinin taşınmasıyla bu noktada mekanın doğal karakterine uygun, zemine basmayan ve doğal habitata zarar vermeyen hafif strüktürlü seyir platformları tasarlanmıştır.
Bitkilendirme ve ağaçlandırma çalışmalarında alana tutunabilecek ve buradaki doğal hayatın bir parçası olabilecek, ekstra bakım gerektirmeyen, mevcuttaki biyoçeşitliliği destekleyebilecek bitki türlerini seçmeye bu sayede günden güne tehlikeye giren yaban hayatı muhafaza etmeye ve biyotik topluluğu desteklemeye gayret ettik. Özellikle Tarsus Çayı çevresinde bitkilendirme ve ağaçlandırma yoğunluğunu arttırdık. Bu ölçekte bitkilendirme çalışması yapmak muhakkak biyotik çeşitliliğe olduğu kadar abiyotik faktörlere de etki edecektir. Özellikle filtrasyonu destekleyen bu tip bir bitkilendirme erozyonu azaltabilir, aşırı sıcaklıklara karşı koruyabilir, buharlaşan su kayıplarını azaltabilir, su filtrasyonunu ve yeniden süzülmeyi artırabilir.
Bu etkilere ilaveten ağaçlandırma ve bitkilendirme yaparken özellikle araç yollarının doğal alanla fazlaca sokulduğu şelale çevresi gibi noktalarda yoğun müdahaleler yapmak oluşan gürültü ve hava kirliliği gibi olumsuz etkileri perdelemesi bakımından önemlidir.
Alanda gerçekleşecek uygulamalar neticesinde gelecek olan ziyaretçi yükünü karşılaması bakımından planlanan otoparklar da yeşil doku içerisinde kaybolacak şekilde kurgulandı. Çim derzli taşlarla kaplanan zeminlerde yer yer bitkilendirme ve ağaçlandırma yapıldı.
Yarışma odak alanında tasarımı yönlendiren en önemli girdi, mevcut doğal çevrenin ve şelalenin varlığı olmuştur. Parçalı ve insan ölçeğinde kütlelerde çözümlenmiş işlevler, şelaleye üst kottan bakan çok amaçlı etkinlik meydanı ve havuz çevresinde kurgulanarak şelaleye doğru yönlendirilmiştir. Binaların bulunduğu kot ile şelale arasındaki kot , restoran ve kafe işlevleriyle de desteklenip çeşitli kademe ve teras çözümlemeleriyle düzenlenerek şelale ve çevresi için farklı bakı alanları oluşturulmuştur.
Tasarım, farklı akslardaki parçalı ve organik yerleşim şemasıyla doğal dokunun kütlelerin arasına, üzerine hatta şeffaf cepheleriyle içine sızmasını da sağlayarak doğal dokunun sürekliliğini sağlama, doğa ile teması artırma ve bütünleşme gayreti içindedir.
Yapıları çevreleyen saçaklar ve ağaçlar meydan ve havuz çevresinde gölgelik yarı açık alanlar oluşturarak sıcak iklim etkilerinden korunma sağlar. Saçak yükleri kütlelerden konsol desteğiyle taşıtılması ve ağaçların yaklaşık dört metreye kadar yaprak bulundurmayan türlerden seçilmesi şelale tarafına doğru bakışın engellenmemesini sağlar.
Binalarda ahşap, modüler, esnek, sürdürülebilir strüktürler ve bununla bağlantılı plan – cephe kurgusu tercih edilmiştir. Asma tavan ve yükseltilmiş döşeme sistemleriyle esnek, müdahele edilebilir ve kolaylıkla değiştirilebilir bir mekanik sistem tercih edilmiştir.
Yeşil çatı, avluların güney rüzgarlarına açılması, saçaklar, ağaçlandırma ve doğal havalandırma sistemleri bölge iklimi koşullarına göre pasif iklimlendirme etkisi sağlar.
Karşı kıyıdan gelen tarihi köprülerle geçilen aksı ve kıyı promenadını bünyesinde buluşturarak çevresindeki ulaşım ağına adapte olan esnek çok amaçlı etkinlik meydanı, çevresindeki yapılar ve ağaçlarla tanımlanır. Konser, gösteri, açık-hava sineması, panayır, sergi, yemekli organizasyonlar gibi çeşitli kullanım senaryolarına esnek bir biçimde adapte olabilir. Meydanın yarısı sert zemin diğer yarısı da yumuşak zemin olarak tasarlanmıştır. Zemindeki malzemelerin arasındaki boşluklar yeşil dokunun aralarına sızmasına izin vererek katı sert zemin etkisini kırar ve alan için dengeli bir sert-yumuşak zemin ilişkisi ortaya koyar. Meydan çevresindeki kademe ve teraslar farklı kullanım senaryolarıyla meydan işlevlerini destekler.
Çok amaçlı salon; konferans, seminer, tiyatro, sergi, düğün, davet, atölye gibi çok farklı işlevlere, farklı mekan ihtiyaçlarına modüler ve esnek değiştirilebilir, büyütülebilir veya bölünebilir yapısıyla cevap verir. İhtiyaç duyulduğunda açılabilir sistemlerle fuaye ve önündeki meydanlarla bütünleşebilir ya da modüler kayar bölücü panellerle bölünebilir.
Yüzme havuzu; çok amaçlı salon, seyir kulesi, havuz kütlesi, saçaklarla tanımlanmıştır. Doğal eğimin oluşturduğu kotlama sistemine göre iki kotta çözülen havuz tasarımı çevresindeki seyir, dinlenme ve güneşlenme kademeleriyle bütünleşir. Çok amaçlı salon ile kesişiminde bulunan meydan, gerektiğinde çok amaçlı salon ile birlikte de çalışarak havuz çevresindeki farklı çeşit ve ölçekteki etkinliklere olanak tanır.
Alanın doğusundaki otopark çevresinde ve içinde yapılan bitkilendirme, ağaçlandırma ve boşluklu sert zemin kararlarıyla doğal çevreye adapte edilmeye çalışılmıştır.
Yapıların mimari özellikleri ve kot ilişkileri mimari raporda belirtildiği şekliyle alınmıştır. Yapılar birbirinden bağımsız taşıyıcı sistemlerle çalışmakla birlikte taşıyıcı sistem tercihleri aynıdır. Yapılar -3.00 kotu ile +0.00 kotu arasında betonarme olacaktır. Bodrum katın bulunduğu bu 2 kot arasında toprakla temas halinde olan cepheler betonarme perde yapılacak , +0.00 döşemesi ise taşıyıcı sistemin çok derin olmaması için ve tesisatın dolaşımına ve mimari bölünmelere esneklik sağlaması nedeniyle kirişsiz döşeme olarak seçilmiştir. +0.00 kotunun üstünde ise taşıyıcı sistem ahşap olarak düşünülmüştür. Burada klasik ahşaptan mukavemet ve elastik modül olarak yaklaşık 2-3 kat daha güçlü olan lamine ahşap kullanılacaktır. Kolon ve kiriş birleşimlerini özel metal detaylarla rijit hale getirip yatay yük alan çerçeveler haline getirilecektir. Ahşap sistem zari yük olarak çok hafif olduğu için binanın deprem yatay yükü çok azalacaktır.
Yapının taşıyıcı sistemleri, tasarlanan cephe sistemine uygun olarak X ve Y yönünde 1.5 mlik aralıklarla 20×30 cm kesitli ahşap düşey taşıyıcılardan oluşan aks sistemi üzerine kurulmuş olup sistem ahşap kaset döşeme ile tamamlanmaktadır. Çok amaçlı salon kütlesinde bu ahşap taşıyıcılar 20×50 cm kesitli olup kolon kiriş birleşimleri özel metal detaylarla rijit hale getirilen ahşap çaprazlardan oluşturulmuştur. Binanın ana çekirdekleri (merdiven, asansör vb.) çeliktir.