MİMARİ PROJE
İnsan, yaşadığı zaman dilimi içerisinde spekülatif olarak yaratılan “gereksinim”lerine karşı yapma eylemi gerçekleştirir. İnsanın yapma eylemine maruz kalan doğa, insanın geçiciliğine karşın her zaman orada olan ve uzlaşılması gerekilen bir kalıcılığı temsil eder. Doğa-yapı ikiliğinin bir şiddete dönüşmemesi, ancak yapma biçiminin “sadece insan” merkezli değil, “bir arada olabilme” düşüncesi temelinde şekillendiğinde sağlanabilir. Erbaa Çamlık bölgesi için öngörülen tasarımın düşüncesi temellerini, “gereksinim”lerin karşılanması ile var olanla birlikte yaşayabilme biçiminin dengesini kurma arayışından almaktadır.
Bu tasarımdaki yapma eylemi, insanın doğaya hükmetmesi, ondan üstün olması ve güç gösterilerinden sıyrılmış bir “azalma”yı hedeflemektedir. Bu noktada üretilen tasarım,olabildiğince geri çekilerek, gereksinimlere karşılık gelecek yeterli alanı kullandıktan sonra geri kalan alanı da Çamlık bölgesine terk etmeye çalışan, yerleştiği alanda hiçbir sınır, iç bahçe ve “girilemez” alan yaratmayan bir geçiş mekanı olarak düşünülmüştür.
Yapılaşılması öngörülen alanın kentle doğrudan ilişkili olan kısmına tutunup, olabildiğince geri çekilip, tanımladığı alanda bir doku yaratmaya çalışan tasarım, kent ile Çamlık alanı arasında doğal topografyaya oturan, geçirgen bir “SÜZGEÇ” olarak nitelendirilmektedir. Böylece yapma eylemi tüm üstünlüğünü bırakıp sadece bir geçiş mekanı tanımladığını ve birlikte yaşadığı bütün habitatta başat bir öğe değil naif bir aktör olduğunu kabul eder.
Öngörülen tasarım, nerede yapıldığı önemli olmaksızın her yere uygulanabilen jenerik bir dili reddederek, bir defalığa mahsus, yerleştiği yere ait olma çabası taşıyan bir biriciklik kurmaya çalışmaktadır. Oturduğu eğimli topografyanın tüm imkanlarını kullanmaya çalışan tasarım, Erbaa’da üretilen tuğla malzemesini konvansiyonel yapım araçlarıyla birleştirerek “kendine ait” dilini üretmeye çalışır. Çamlık bölgesi ve kent arasında bir geçiş mekanı olmaya çalışan yapının tüm kurgusu, kentten gelen veriler ve Çamlık bölgesi ile geliştirdiği diyaloğun sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu durum yapılaşmanın jenerik keyfiyetten uzaklaşarak yere ait gerekliliklerden üreyen bir tekillik kurmasına olanak vermektedir.
“Geçenlerin kaldığı, kalanların geçtiği bir KARŞILA(Ş)MA odağı…”
Bir kenti oluşturan öğelerden en değişken olanlarından biri, aidiyetinin tercihlere ve iradeye bağlı olması sebebiyle belki de ‘insan’dır. Kenti tecrübe eden, doğal öğelerin yaşamsal devinimiyle birlikte yaşadığı yere dair kararları veren, onu en aktif şekilde biçimlendiren bileşen olan insan, kente, hissettiği kolektif aidiyetle ilişkili oranda dahil olur. İnisiyatif aldığı sürece kentle hemhâl olan insan, kenti değiştirdiği kadar, bilinçli veya bilinçsiz, kentin de insanı değiştirebileceği bir zemin yaratır.
Tokat ilinin kuzeyinde konumlanan Erbaa ilçesi, Kelkit Havzası’nın Amasya’dan Erzincan’a ulaşan koridorunda, Karadeniz ve İç Anadolu Bölgeleri arasında bir ‘geçiş’ bölgesi olarak yer alır. En erken yerleşim izlerinin Kalkolitik Çağ’a uzandığı Erbaa, sahip olduğu jeolojik zenginliklerin yanında, tarihsel bağlamda da içinde yer aldığı bölgenin odak noktalarından birini oluşturur. (1) Tunç Çağı’ndan beri metalurjik faaliyetlerin sürdüğü bölge, zengin maden yatakları yanında sahip olduğu ılıman mikroiklim itibariyle de tarım için elverişlidir. (2)
Farklı ve çeşitli bölgesel avantajlara sahip Erbaa’da, turistik ve endüstriyel potansiyelin uygulamaya aktarılması sürecinde kentsel ölçekte adımlar atılması öncelikli kararlardan biridir. Sırasıyla 1939, 1940, 1942 ve 1943 yılında gerçekleşen ardıl depremler sonrasında ilçe merkezinin, 1944 Bakanlar Kurulu kararıyla üzerinde bulunduğu verimli ancak yerleşime uygun olmayan alüvyonlu bölgeden 2 km güneye, Ardıçlık mevkiine taşınması, bu tip kentsel ölçekteki kararların başlangıcını oluşturur. (3)
Erbaa, bulunduğu konum ve içerdiği zenginliklerle birlikte bir büyüme sürecindedir. Bölgenin ‘geçiş’ niteliğine de katkıda bulunacak yeni kentsel kararlar, ‘kentten geçenler’ kadar ‘kentten kalanlar’ı da etkileyecektir. Bu bağlamda yarışma konsepti içerisinde sunulmuş ve şehir belleğinde de bir buluşma mekanı olarak yerleşmiş olan Çamlık alanı (veya yerleşik adıyla Şahin Tepesi), ‘geçenler’ ve ‘kalanlar’ olarak iki grubun bir araya gelmesini sağlayacak bir düğüm noktası olarak yüzeye çıkar.
Belirlenen ihtiyaçlar doğrultusunda biçimlenen proje konsepti, bahsi geçen aktörlerden ‘geçenler’i karşılayacak, ama aynı zamanda ‘geçenler’in ‘kalanlar’la da karşılaşmasını sağlayacak şekilde biçimlenir. Bu bağlamda yorumlanan proje, böylelikle ana odağına ‘KARŞILA(Ş)MA’yı yerleştirir. Karşıla(ş)maların gerçekleşeceği bu sosyal habitatın yapı kısmı, kent dokusunu bir izlek olarak takip ederken, yapısal tavır itibariyle de fiziksel bir geçiş bölgesi tanımlamaya çalışır. Bu tanım içerisinde geçirgen bir yapı artikülasyonu
önerirken, Erbaa’nın hakim dokusundan Çamlık alanına girişi kentsel ölçekte belirginleştirir. Şeffaf bir yapıya bürünen yapı kümesi, fiziksel düzlemde bir SÜZGEÇ geçirgenliğinde çalışır.
1 Dönmez, Ş. 2008: “Tunç Çağı’nda Orta Karadeniz Bölgesi ve Kelkit Havzası Yerleşmeleri”, Belleten, 264/LXXII, 419.
2 Özgüç T.- Akok M. 1958: Horoztepe Eski Tunç Devri Mezarlığı ve İskân Yeri/ An Early Bronze Age Settlement and Cemetery,Ankara.
3 Yılmaz, A.-Şahin K.-Şahin, M. H. 2013: “Depreme Bağlı Yeri Değiştirilen Bir Şehir: Erbaa, Tokat”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C. 6, Sayı: 24, vol 6, 422.
Şehir merkezine yakın Çamlık alanı yapılaşmasına dair alınan kararlar, mevcut durumda merkezdeki sosyal donatıların yerleşimiyle ilişki kurmaktadır. 1/1000 ölçekli İlave Revizyon Uygulama Planı’nda işlenen yeni akslar, mevcut sosyal donatı ağıyla birlikte yorumlanarak üst ölçekte kendini tamamlayan bir dolaşım bandı oluşturmaktadır. Bölgeye batıdan erişimi sağlayan Rabia Hatun Sokak, kuzeye doğru ilerleyerek Erbaa Belediyesi önündeki meydana ve devamında Erek Caddesi’ne kadar uzanacak bir yaya aksı olarak düşünülmektedir. Bölgenin ana akslarından birini oluşturan Dr. Sermet Durmuşoğlu Caddesi ise, Çamlık alanını Öz Dilek Caddesi ile çevreleyerek dolaşım bandını tamamlayacak araç aksı olarak önerilmiştir. Önerilen yeni dolaşım bandı, içerisine mevcutta erişim sağladığı belediye binası, cami, okul, park, meydan ve kamu yapıları sistemine, öneri getirilen Çamlık alanını da dahil edecek bir kamusal
kullanım ağı olarak düşünülmüştür.
Yapı, üst ölçek kararlarında öngörülen büyük yaya yolunundan gelip Rabia Hatun Caddesi’ne bağlanan yol boyunca, belirli bir baskın form ve dile bürünmeden naif bir biçimde yerleşmektedir. Yola hizalanan yapı, bütüncül ve büyük hamleli bir dildense parçalı, geçirgen ve hiyerarşiye olanak vermeyen homojen bir tutum sergilemektedir. Çamlık alanının içine ilerlemesi ve yayılması yerine kendi hizasına belirleyerek yeşil alana mümkün olduğunca az müdahele eden bir tavır geliştirmektedir.
Basit bir hamleyle öneri yaya yolunun bir parçası olmaya çalışan yapı, eğime göre biçimlenmekte ve parka giden ana yürüyüş ve kullanım rotalarıyla bölünmektedir. Kent dokusu ve doğa alanının arakesitinde yer alan bu geçiş yapısı iç-dış, girilebilir-girilemez alan tanımlarını yok sayarak her yere herkesin ulaşabileceği eşitliği sağlamaktadır.
Yapılar, kentten mevcut huzurevine doğru gidildikçe sessizleşen bir dizilimle konumlanırlar. Bu karara bağlı olarak kentten gelirken ilk karşılaşılan yapı +254 kotuna yerleşen Belediye Salonu yapısıdır. Belediye Salonu yapısı, önünde bir meydan bırakarak kente açılır ve kenti karşılar.
+257 kotunda, önünde Çamlık alanına giden ana rotanın geçtiği Belediye Oteli yapısı konumlanmaktadır. Bu kotta bağ dokusunun büyük yoğunluğunu çözümleyen yapı bir baza görevi görür. +260 ve +263 kotlarında 1 ve 2 katlı bölümleri bulunan otel yapısı, üst katlarda bu bazanın üzerine yerleşmiş parçalı bir dokuya dönüşür.
+263 kotu bu eğimli alanın en geniş ve düz açıklığına sahiptir. Yüzme havuzu bu alanın bir kısmına gömülerek üstünü ehli peyjaza bırakır. Yapılar arasındaki bu büyük boşluk “Park” olarak tanımlanmıştır.Park; belediye salonu, otel, lokanta ve yüzme Havuzu gibi kullanımı göreceli daha yoğun yapılarla butik otel birimleri ve kır kahvesi arasında bir geçiş mekanı ve tampon bir bölge yaratmaktadır. Kullanım biçimi ve hızları birbirinden farklı olan bu fonksiyonlar havuz üstünde oluşturulan büyük boşlukla hala birbirine bağlı kalırken gerekli olduğu kadar izole de olabilmektedirler.
Butik Otel birimleri +263 ve +266 kotlarına yerleşerek, yerleşimin en üst noktasında, peyzajın içerisinde eriyen tek katlı yapılar olarak düzenlenmiştir.
Yapıların arasında tekrar eden sokaklar Çamlık alanının içerisindeki çeşitli rotaların başlangıcı olarak düzenlenmiştir. Yerleşimin batısından gelen kent dokusunun en çok duvarlaştığı noktada, yerleşimin orta alanındaki büyük boşluk konumlandırılarak bir denge sağlanmaya çalışılmıştır. Orta alandaki park ayrıca Çamlık alanına giden büyük bir kapı niteliği de taşır.