Mimari Proje Raporu
“Yerleşik yabancı” bu tasarımın mekânsal önerilerinin kavramsal karşılığını tanımlar. Yerleşik yabancı mevcut çarşı ve kentsel ilişkiler ağına dahil edilen, ancak onlardan ayrı durarak oraya ait olmayı amaçlamayan mekânsal bir araçtır. Hem Çarşıyı hem de Ulus’u kendi arka fonu haline getirir. Çevreye yabancı ve karşıt duruşuyla anlam kazanır. Öte yandan, bu araç bünyeye eklenen ve ona değer katan, bedenin kendisi haline gelecek bir protezdir.
“Yerleşik yabancının” 100. Yıl Çarşısı’nın mimari ve kentsel niteliklerini ortaya çıkarması, Ulus’un kentsel niteliklerine katkıda bulunması, binanın mekânsal kalitesini, erişilebilirliğini, kentli tarafından algılanabilirliğini arttırması, bina ve çevresinin kentin/kentlinin gündelik yaşamında anılar veya anlar oluşturması ve çarşıyı görünür hale getirmesi amaçlanmıştır.
“Yerleşik” kavramı ‘Bir yerde, bir evde oturan ya da ikamet eden’, “Bir yere yerleşen, konaklayan, bir yeri mesken tutan veya ikamet eden” anlamlarına gelmektedir. Bu bağlamda, bu tasarım alana yerleştirilen ve orada ikamet etmesi için yapısal ve programatik olarak donatılan mimari bir aracı tanımlamak için “yerleşik” kavramını kullanır. “Yerleşik olan” var olanın donanımlarını kullanmak amacıyla orada durarak kendi ve çevre binalar ve de kentsel mekanlar/akışlar arasında bir etkileşim doğurur.
Yabancı kavramı ise farklı anlamlara sahip olmakla birlikte bu tasarımda George Simmel’ in açıkladığı biçimde ele alınmıştır. Simmel yabancıyı hem bir grupla özel bir ilişkisi olmayan “Yabancı” dan hem de bugün gelip yarın ayrılan “Gezgin” den ayırır. Simmel için “Yabancı” bugün gelir ve yarın kalır. Yabancı, içinde yaşadığı ve katıldığı grubun bir üyesidir, ancak yine de grubun diğer/yerli üyelerinden uzak durur, onlara karışmaz. Yabancı, içinde olduğu ortama/mekana, gruba veya kişilere yabancı kalır ve algılanır, diğer grup üyeleriyle sürekli ilişki içinde olmasına rağmen; onun “Mesafesi”, “Yakınlığından” daha fazladır. Bu tasarım, kentin ilişkiler ağı üzerine konumlanan kırmızı renk ile belirtilmiş yapısal ve programatik aracı; binayı kesen ve boşluklar oluşturan, yeni kentsel-kamusal ve sirkülasyona yönelik yeni olanaklar tanımlayan mekânsal bir durum olarak sunar. Önerinin yerleşik yabancı tanımı ile tartışmaya açtığı yapısal ve programatik araç, mekânsal özgünlük arayışlarının kaynağı, kenti ve yeni eylem biçimlerini tanımlayan, binayı ve çevreyi dönüştürebileceği iddiasına sahip asal bir tasarım önerisidir. Yerleşik yabancı, üzerinde tanımladığı süreklilik ve mekanlar aracılığı ile bina ve kent için yeni ilişki ağları, kamusal ilişkileri, kentsel aralıkları, sirkülasyon bağlantıları ve boşlukları kurar. Bu bağlamda, yerleşik yabancı:
Yerleşik yabancı sayesinde;
Bu yarışma önerisi, 100. Yıl Çarşısı ve yakın çevresinin mimari ve kentsel niteliklerini ortaya çıkararak, alanın özgünlüğünü oluşturmak üzere yerleşik yabancıyı odağına alan farklı tasarım stratejileri üzerinden geliştirilmiştir. Bu stratejiler ve gerekçeleri şöyledir:
Bu tasarım yerleşik yabancının da dahil olduğu farklı güzergâh önerileri üzerine geliştirilmiştir. Tasarım problemi sadece bir binanın dönüşümü olarak görülmemiştir. Ulus’u, 100. Yıl Çarşısı ve çevresine yapılan kentsel ve mekânsal müdahaleler ile dönüştürmek ve binanın kentin gündelik hayatında yeniden bir yer bulmasını sağlamak amaçlanmıştır. Bu bağlamda tasarım, alanın Doğu- Batı ve Kuzey- Güney yönlerinde ilerleyen iki asal güzergâh önerir. Bu güzergahlardan Doğu-Batı yönünde olanı, Ulus Meydanı ile Gençlik Parkı arasındadır. Kuzey- Güney yönünde önerilen güzergâh ise Rüzgârlı Caddesi ve Ankara Palas arasında konumlandırılmıştır.
2.2. Boşluklar
Bu tasarımda önerilen güzergahlar farklı büyüklüklerde kentsel boşluklar/platformlar/teraslar üzerinden ilerler. Doğu-Batı yönünde önerilen güzergah üzerinde doğudan batıya doğru;
Kuzey- Güney yönünde önerilen güzergah üzerinde;
Yerleşik yabancı 100. Yıl Çarşı’nın tüm mekânsal ilişkilerini keserek bina içine kendi mekânsal ve programatik düzenini sokar. Bu kesme işlemi binayı kentin parçası haline getirirken aynı zamanda önerilen “Yaratıcılık Enstitüsü” nün bina içinde konumlanmasına ve kent ile Yaratıcılık Enstitüsü arasında doğrudan ilişkiler kurulmasına neden olur. Kesme, bir bütüne ait var olan ilişkilerin veya içeriğin bozulması olarak tanımlanabilir. Her şey aynı olsa bile artık bütünden değil bütünün ayrılmış parçalarından söz etmek olasıdır. Yerleşik yabancı sayesinde 100. Yıl Çarşısı’nın bütünlüğü farklı alt parçalara kesilerek ayrılır ve oluşan her bir parça Yaratıcılık Enstitüsü’nün alt programları tarafından doldurulur.
Bu tasarım 100. Yıl Çarşısı’nın kentin gündelik hayatına katılması için öncelikle yeni bir kullanıcı kitlesinin bina üzerinden Ulus’a kazandırılmasını amaçlar. Özellikle Z kuşağının teknoloji ve sosyal medya ile yakınlığı düşünüldüğünde, Ankara’nın merkezinde yer alan bir binanın teknoloji ve yaratıcılık bağlamında yeniden programlaması önemsenmiştir. Bu çerçevede, bu önerinin ana programı “Yaratıcılık Enstitüsü”dür.
Yaratıcılık Enstitüsü, dijital ve analog ortamlarda özgün tasarımlar elde edilmesinin mekanlarını barındırır. Oyun üretiminden, Metaverse evreninde NFT üretimine ya da metalden, ahşaptan, topraktan bir tasarım nesnesinin tasarlanması ve üretimine kadar tüm tasarım ve üretim süreci bu binada, kat planlarında ve mahal listesinde görülebileceği biçimde, gerçekleştirilecektir. Aynı zamanda, bu bina, tasarım ve buna bağlı üretim kültürünün geliştirilmesi ve tasarıma ait bilgi ve tecrübenin ilgililer arasında paylaşımına katkı yapmaya da girişir. Bu kapsamda bina, iletişim ortamlarının arttırılması için eğitime yönelik stüdyo ve atölyelere ve ofisler de dahil olmak üzere ortak çalışma alanları barındıran mekanları katlarda önerir.
Dijital tasarım ve üretim ortamları günümüzde tasarımı ilgilendiren tüm alanlar için önemli olanaklar barındırmaktadır. Bu nedenle, bu tasarım 100. Yıl Çarşısı’nın mekanlarının özelleştirilmesi için yaratıcılık enstitüsü’ne ait mekânsal tartışmayı ve dizgiyi, bir tasarım stratejisi olarak kurgulamaya girişir. Bu çerçevede, çarşının bodrum katı bilgisayar destekli üretim ortamları ve analog üretimler için bir dijital yapım merkezidir. Bu merkezin ofis ve katlarında tasarım yapan tasarımcıların düşünceleri nesneye dönüşecektir. Atatürk Bulvarı bağlantısına sahip zemin kat olabildiğince boşaltılmış ve burada yaratıcılık enstitüsü ve kentsel akışın ara kesitini kuracak program öbekleri kurulmuştur. Aslında tasarımın bütününde yerleşik yabancı ve yaratıcılık enstitüsü ilişkisi akışkan ve durağan, iki farklı durumun birbiri ile kurduğu ilişkiyi barındırır. Tüm katlarda yerleşik yabancının oluşturduğu akış, bir omurga olarak yaratıcılık enstitüsüne ait program öbeklerini birbirine bağlar. Bu sayede bina içi ve dışı ayrımının ortadan kaldırılması amaçlanmıştır. Binada her kat hem dışın/kentin hem de içerideki programın bir parçasıdır. Diğer bir ifade ile, bu binada yaratıcılık enstitüsüne ait tüm önerilen programlar kentsel akışın içindedir, aynı zamanda binaya ait ortamın da bir parçasıdır.
Son yıllarda sosyal medyanın yaygın kullanımı bir şeyin görünürlüğü veya toplumsal algının biçimlenmesi bakımından sosyal medya platformlarını giderek önemli hale getiriyor. Bu çerçevede, bir kentin, binanın, kişinin veya herhangi bir şeyin toplum veya kişiler bakımından varlığa gelmesi, gündemde olmasının koşullarından birinin sosyal medyada “görünürlük” olduğu söylenebilir. Sosyal medya platformlarında yer bulmak için 100. Yıl Çarşısı’nın görünürlüğünü arttıracak iki durum tasarlanmıştır. Bunlardan birincisi, bina programının barındırdığı olay ve eylemler bağlamında bina içi, dijital oyun alanları, uyku kabinleri, sanal mekân deneyim alanları, üretim atölyeleri gibi program önerileridir. Bu program önerilerine ait mekanlar ve onların dijital içeriği fiziksel mekanlarda varlık bulacaktır. Bu mekanların sanal ile gerçek arasındaki bir durumu tanımladıkları ve hem sanal hem de gerçeğe ait olan ara/eşik hallerin mekânsal karşılığı olarak sosyal medyada yer bulabileceği öngörülmüştür. Kullanıcıların tasarlanan sanal gerçekliği gerçek olarak deneyimleme anları eşsiz bir mekânsal deneyimi tarif ederken, bu duruma ait kullanıcıların ve izleyicilerin kayıt altına aldıkları görüntüler binanın görünürlüğünü arttıracaktır.
100. Yıl Çarşısı’nın görünürlüğünü arttıracak ikinci tasarım ise bina içinden onu keserek geçen yerleşik yabancı üzerinde oluşturulan 10 bakış noktası ve yüzeyler üzerinde açılan çerçeveli boşluklardır. Bu çerçevelerin amacı, Güzergah veya yerleşik yabancı üzerinde hareket eden/bulunan kullanıcının bu çerçevelerden Ulus’un tarihine bakmasıdır.
Son zamanlarda kamusal nitelikli binalarda tasarlanan küçük sahne düzenleri, gönderi üretme araçları olarak, binaların görünürlüğüne katkı sağlamaktadır. Binaların girişinde veya yoğunluk olan yerlerinde konumlandırılan bu sahneler kullanıcıların fotoğraflar çekmesine ve bunları yayınlamalarına aracılık etmektedir. Dolayısıyla o mekân/yer, kişiler için sosyal medyada görünür hale gelmektedir. Bu bağlamda tasarımda yer alan çerçeveli boşluklar aynı zamanda 10 fotoğraf çekim noktası olmaktadır.
Bunlar:
Bu platformlar üzerinden yapılan yayınlar, çekilen fotoğraflar bir taraftan binayı var edecek diğer taraftan Modern Ankara’nın değerlerinin görsellere dönüşmesi sayesinde bir imge yoğunluğu oluşturacaktır. Ayrıca bu 10 çerçeveden üretilen görüntüler, Ulus’un tarihi katmanlarını ortaya koyarak çevrenin kişilerin toplumsal bellekte farklı zamanlara ait mekanların/durumların oluşmasına katkı yapacaktır. Her bir çerçeve önünde bakılan yerin önemi ve nereye bakıldığının belirtilmesiyle yerleşik yabancı, farklı zamanları ve katmanları aynı zamanda bir araya getiren, görsellik üreten bir araca dönüşecektir. Bu aracın mimarlık sayesinde üretilmesi yerleşik yabancının çevreye katılmayan, fakat onun niteliklerine katkı yaparak varlık bulan “yabancı” tanımına karşılık gelir. Yerleşik yabancının kentin görsel hafızasına yönelik sağladığı olanaklar kentin gündelik hayatında yer almasını ve kişilerin Ulus’u kavramasını sağlar.
Bu tasarım var olan 100. Yıl Çarşısını topoğrafyanın bir parçası olarak görür. Bu yaklaşım Çarşının yeryüzünde var olan herhangi bir doğal tepe, yarık, çukur, tümsek, vb. gibi algılanması/kavranması olarak görülebilir. Önerilen tasarım binanın oluşturduğu topoğrafya içine yerleşilen, arasından geçilen, aralıklarından sızılan mekânsal olanaklar aranmasına ve bunlara yönelik içeriklerin üretilmesine olanak sağlamaktadır.
Bu tasarım çevreye yabancı bir araç olarak mekânı, bina ve çevresi için yerleşik hale getirmeyi; bu yabancının kuracağı sosyal ve mekânsal ilişkiler sayesinde binanın kullanıcı profilinin, mekânsal, kamusal ve programatik ilişkilerinin değişimini önerir. Yerleşik yabancı başlığı ile tanımlanan ve tasarımın omurgası olan mekân, kentsel ve programatik ilişkilerin odağı ve kaynağıdır. Boşluklar, güzergahlar ve yaratıcılık enstitüsü programı binanın Ulus ile bütünleşmesini sağlarken binanın görünürlüğünü de arttıracaktır. Tasarımın temel problemi bina ile kent arasındaki ilişkileri düzenleyecek, geliştirecek veya dönüştürecek bir araç üretmek olarak algılanmış ve yerleşik yabancı zamanı yeniden üreten ve anlık ve farklı deneyimler tanımlayarak Ulus’a yeni bir gündelik hayat katmanı olarak katılan bir araç olarak önerilmiştir.