“… onu korumak; onarmak ya da yeniden yapmak değil, onu belki de hiçbir zaman var olmayan eksiksiz bir durumda yeniden kurmak…” ¹
“…mimar, ‘gelip geçici’ olanı (stilistik ve formel estetik) hakir görmeli ve hayatta neyin ‘arta kaldığına’ bakmalıdır. Böylelikle biçimi bulacaktır (ki bu, hayat gelip geçerken arta kalandır; hoş bir çelişki) …” ²
Şehirler mimarlığın kolektif ifadesidir. Kent dokusu daha önceki dönemlerin mimari biçimlerinin izlerini belleğinde taşır. Şehrin fiziksel yapısı sürekli gelişir, unutulur, başka amaçlara uyarlanır veya ekonomik ve sosyal ihtiyaçlar gibi nedenlerle deforme olur. Toplumsal gerçekliğin talepleri ve baskıları kentin maddi düzenini sürekli etkiler, ancak yine de yaşadığımız şehir belleğimizin tiyatrosu olmaya devam eder.³ Bunun sebebi farklı dönemlere ait mimari katmanları yan yana getirerek onları farklı şekillerde dönüştüren ya da zamanla zengin biçimler benimsemek için onları yavaş yavaş biriktiren şehrin ta kendisidir.4
Kentlerin en önemli kamusal yüzleri olan meydanlar, kentte yaşayanları özgürce bir araya getirir, farklılıklar buralarda tanışıklıklara dönüşür ve kendilerini yaşadıkları kente ait hissederler. ‘Potansiyel bir özgürleşme mekanının ortaya çıkışı’ ancak farklı kullanıcıları bir araya getirebilecek ‘eşik’ niteliğindeki mimari mekanlarla anlam kazanır. Bu anlayışa benzer şekilde başkent Ankara ve tarihi Ulus bölgesi, Cumhuriyetin ilk yıllarında “her yaş, her sınıf ve cinsiyeti yan yana getirecek açık ve kapalı alanlar” ideali ile gelişen bir altyapıya sahiptir. Tarihi katmanların, potansiyel ve kültürel değerinin bilinciyle, Ulus 100.Yıl Çarşısı’nın kaderinin, Ulus çevresinde daha önce kaybettiğimiz İller Bankası ve Modern Çarşı binalarına benzememesi adına, yapılacak tüm müdahalelerin tarihi ve kentsel bilinç ile, geçmişten öğrenerek yapılması gerektiği savunulmaktadır.
Ulus 100. Yıl Çarşısı kentlinin belleğinde yer etmiş, Ulus’un ikonik yapılarından birisidir. Yapının formu, iç mekan kurgusu ve cephe tasarımı onun 20. yüzyıl Ankara’sının modern yapıları arasında belirmesini sağlar. Yapı hem bulunduğu konum hem de kentsel kamusal pratikleri destekleyecek nitelikte çözülen iç mekân kurgusu ile ekonomik ve sosyal değerini hala sürdürebilecek potansiyele sahiptir. Ankara Palas, I.TBMM, Ulus İş Hanı ve Merkez Bankası’nın sınırladığı, “Atatürk Bulvarı” ve “Cumhuriyet Caddesi” kesişiminde, Ulus meydanı ile doğrudan ilişkilendirilebilecek konumda olan mevcut 100. Yıl Çarşısının, binanın bakımsızlığından ve ihmalinden ötürü boş, kullanışsız bir kütle yığını izlenimi vermektedir. Çarşı işlevini yerine getirememesinden ve alanın tarihi, kültürel potansiyelinden dolayı, proje alanına çok katmanlılığı ve kültürel değerleri yaşatıp tarihi canlı tutan bir kültür işlevi verilmesi ve çarşı işlevlerinin ana yolun diğer tarafında yaşatılması öngörülmüştür.
Tasarım önerisi, Ulus 100. Yıl Çarşısı’nı kentlinin gündelik hayatına yeniden katmanın yollarını ararken onun mevcut potansiyellerinden faydalanma, onarma ve yeniden işlevlendirme kararı ile başlamıştır. Mevcut kullanımında yapı birçok özelliğini gösteremez noktaya gelmiş, hem kentsel hem de sosyal sürdürülebilirliği sekteye uğratan müdahalelerle yanından geçenin fark edemediği bir bina haline bürünmüştür. Bunun en temel sebeplerinden biri, yapının cephe elemanlarının tahrip edilmesi, yine cepheye asılan tabela kirliliği ve kullanıcıların iç mekanda zaman içerisinde yaptığı eklentilerdir. Bunlarla birlikte, var olan çarşıda bodrum katların mekân algısı üzerindeki negatif etkisi, açık alanların eksikliği gibi zayıf yanlar da ulus kültür tasarım kararlarında etkili olmuştur.
Tasarım önerisi prensip olarak, eski çarşı yapısının, modern mimarinin güçlü tasarım anlayışını yansıtan cephe kararlarını muhafaza ederek, içeride oluşturulan kültür avlusu ile kullanıcıları bir araya getirme, mekanı herkes tarafından erişilebilir kılma ve karanlık mekan algısından kurtarma kararıdır. Bu karar doğrultusunda, öncelikle yapının tahrip edilen özgün cephesi yeni tasarım önerisinde prensip olarak korunacak ve restore edilecektir. Özellikle Atatürk Bulvarı’nı karşılayan ve mevcut durumda kesilerek deforme edilmiş prekast cephe elemanları ve doğramaları onarılarak aslına uygun olarak yeniden üretilecektir.
Tasarım önerisinin yapıyı yeniden işlevlendirirken aldığı kararlardan biri de yapının oturduğu arazi ile arasındaki farklı kot ilişkilerini yeniden görünür kılmaktır. 100. Yıl Çarşısı’nın mimarları Semra Dikel ve Orhan Dikel tarafından hazırlanan yarışma projesi çizimlerinde de dikkat çeken ve mimarları tarafından ustaca kurgulanan kot ilişkileri ve açık alan kullanımı yeni tasarım önerisi için hem bir referans hem de ilham kaynağı olmuştur. Bu mevcut potansiyelden faydalanan tasarım konsepti, kentliyi çeşitli kotlardan yapı içerisine dahil etmenin yollarını yeniden aramıştır. Çeşitlenen kotları yapı içerisinde kamusal bir iç avluya bağlamıştır. Bunu yaparken de net, tek ve toparlayıcı bir müdahale arayışına girerek kentliye ve yapıya geçirgen bir iç avlu sunmaktadır.
Yapının zemin ve 1.bodrum katları, önerilen kamusal iç avlu ile kentle yeniden ilişkilenmektedir. Atatürk Bulvarı üzerinden avluya geçiş kurgulanırken, bulvarın karşı tarafında konumlanan Ulus İş Hanı’nın iç avlularına geçiş aksları da göz önünde bulundurularak, bulvar üzerinde meydan-yapı-avlu arasındaki etkileşimler vurgulanmıştır.
1.bodrum katta, ilk yarışma projesinde de önerilen Ankara Palas ile yapı arasında kalan bağlantı yolu yeniden ele alınmıştır. Bu bağlantı kentliyi önce kamusal iç avluya, avludan da bulvara ulaştırmaktadır. Bu aks üzerindeki kullanımı ve Ankara Palas ile yapı arasında kalan sokağın kamusal karakterini canlı tutmak için bağlantı yolu üzerinde ticari birimlere yer verilmiştir. Bu sokak yoğun yaya sirkülasyonunun olacağı bir geçiş olarak tahayyül edilmemiş, hem sinema ve tiyatro çıkışlarındaki kalabalığı kolayca dağıtacak hem de Bulvar-Avlu-Cumhuriyet Caddesi istikametinde hareket edecek kentli için alternatif bir yaya yolu olarak düşünülmüştür.
1. bodrum katında bulunan ve avluyla hemzemin olup avluya açılan fonksiyonlar ‘fuaye girişi, sergi girişleri ve ofis bloğu’ girişi olarak kurgulanmıştır. Cumhuriyet Caddesi tarafında mevcut sahnenin fuaye girişi, kolokyum merkezi ve sergi mekanlarına açılan ve avluya inen bir rampa eklenmiştir. Atatürk Bulvarı’nda zemin katlarda ticari fonksiyonlara yer verilmiştir. Projede0 (sıfır) kotu olarak belirtilen zemin kat kotundan hem terasa hem de avluya ulaştıran sirkülasyon elemanları düşünülmüştür. Öneri tasarım Atatürk Bulvarındaki yaya kalabalığını böylelikle farklı kotlara bağlayarak kamusal iç avluya dahil etmektedir.
Kamusal iç avluya açılan sergi mekanları; Arkeolojik, Cumhuriyet dönemi gibi dönemsel ve tematik olarak ayrılmış ve şehir katmanlarına göre konumlandırılmıştır.
Eski Meclis’e yönelen avlu çıkışı ve teras kullanımı, proje alanından geçtiği varsayılan, 3. yy şehir duvarının tasarıma sadece zemin döşemesindeki farklılık ile hissettirilmesi, Ulus İş Hanı avluları ile bağlantılı akslarıngüçlendirilmesi ve Ulus İş Hanı’nın bodrum katındaki kapalı çarşısının ‘Paladium Müzesi’5 olarak yeniden işlevlendirilmesi gibi tasarım kararları, yapının yere ait ve bölgeyle bütünleşen bir yapı olmasını destekler niteliktedir. Cumhuriyet yapılarını karşılayan, rasyonel özgün cepheler korunurken, içerde buna karşıt his uyandıracak iç avluya yönlendiren, modern saydam iç cepheler seçilmiştir.
Ulus’un çok katmanlı tarihsel yapısı ve yapının konumu dikkate alındığında vaziyet planında güçlü iki aks belirmektedir. Bunlardan ilki yoğun yaya sirkülasyonunun olduğu Atatürk Bulvarı’dır. Bulvar üzerindeki fonksiyonlar bu hattı tasarımdaki ticari aks olarak tanımlamıştır. Görece daha sakin olan Cumhuriyet Caddesi ve cadde üzerindeki mimari yapılar bu hattı kültürel aks olarak kente sunar.
Atatürk Bulvarı’nın doğusunda kalan bölge alışveriş ve ticaret bölgesi olarak yorumlanırken, ana aksın batısında kalan alan ise tarihi ve kültürel bölge olarak değerlendirilmiştir. Cumhuriyet Müzesi, Kurtuluş Savaşı Müzesi, Ankara Palas gibi önemli tarihi ve kültürel binaların çevrelediği, mevcut 100. Yıl Çarşısı, kültürel fonksiyonlarla yeniden işlevlendirilmiştir. Hem bu veri ışığında hem de kentin alışveriş ihtiyacını karşılayan yapıların yıllar içerisinde başka bölgelerde gereğinden fazla artması sebebiyle, söz konusu tasarım, ‘100. Yıl Çarşısı’ yapısının çarşı-alışveriş mekanı fonksiyonu yerine yapıya ticari birimlerle desteklenecek kültürel bir işlev getirme kararı almıştır.
Kültürel işlev verilirken yapının içerisinde mevcut durumda kullanır vaziyette bulunan sahne yapısının da etkisi olmuştur. Tasarım önerisi mevcut sahneyi korumakta ve onu onararak kente sinema ve tiyatro salonu olarak yeniden sunmaktadır.1. normal kat itibariyle Atatürk Bulvarı cephesine bakan kütle ‘Ankara Kent Araştırmaları Enstitüsü ve Kütüphanesi’ne ait hacimleri barındırırken, yüksek ofis bloğu da içerisindeki kullanıcının ihtiyacına göre şekillendirebileceği esnek ofis birimleri sunmaya başlayacaktır. Ofis kütlesinin modern mimariye atıfta bulunan karakteristik cephesi onarılarak korunacaktır. Zemin ve teras kotu arasındaki avluya bakan mekanlarda yapının geri kalan cephelerine kıyasla daha transparan ve geçirgen yüzeyler tasarlanmıştır. İlk olarak Ulus Taşhan’da konumlanan, ardından 100. Yıl Çarşısı’na taşınan Karpiç Restoran, uluskültür yapısında hem kentsel bellekteki yeri hem de tasarımın kamusal kullanımını destekleyeceği ve çeşitlendireceği için yeniden yer alacaktır. Sahne yapısı döşemesi üstünde zemin kotunda yeniden kurgulanan Karpiç Restoran’a ulaşım hem bulvardan hem de Cumhuriyet Caddesinden mümkündür.
Ankara Kent Araştırmaları Enstitüsü ve Kütüphanesi içerisinden ulaşılan ve uluskültür Teras olarak adlandırılan mekânın kamusal kullanımını desteklemek için bu bölgedeki çekirdekler kontrollü geçişe imkan verecek şekilde tasarlanmıştır. Teras akşamları kolaylıkla bir etkinlik alanı veya açık hava sinemasına dönüşebileceği gibi, gündüzleri de kentliye keyifli bir manzara seyir alanı sunmaktadır.
Çok katmanlı bir Anadolu kenti olan Ankara, ilk çağlardan beri farklı medeniyetlerin hüküm sürdüğü bir coğrafya olarak gelişimini sürdürmüş; Frig, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı gibi uygarlıklardan sonra Cumhuriyet’in ilanıyla elde ettiği “başkent” kimliği ile de ayrı bir değer kazanmıştır. Ankara’nın tarihi ve kültürel değerlerinin kentliye ve gelecek nesillere aktarımı, bu değerlerin bilinci ve farkındalığı ile sağlanacaktır. Çok katmanlı kent kültürünü ve Cumhuriyet’in başkenti kimliğini Ankara’ya tekrar kazandırma amacıyla tasarlanan kentsel ve mimari tabelalar, gündelik hayatta da bu değerin bilincinde olmamızı sağlayacak ve Ankara kültürünü, kentli ve ziyaretçilerin zihninde dinamik tutacaktır. Bu amaç doğrultusunda, Ankara’ya ve Ulus’a özgü tabelalar meydan düzenlemesi için öngörülmüştür. Kromatik analiz yöntemi ile Ankara’ya özgü renk oluşturulmuş ve bu rengin tonları ile tarihi dönemler arasındaki geçiş vurgulanmıştır.
Alandaki otobüs duraklarına herhangi bir müdahale edilmemiş ve kentlinin alışkın olduğu kentsel pratikler değiştirilmemiştir. Mimari tasarım önerisini kentle bütünleştirmek ve kentte konumlandığı noktada kentli ile kurduğu ilişkiyi güçlendirmek için çeşitli öneriler projede sunulmuştur. Bunlardan ilki yavaşlatılmış döşeme önerisidir. Yavaşlatılmış döşemenin kentliye katkısı Ulus Bölgesindeki kentsel ve mimari değerlerin kolay okunmasını sağlayacak olmasıdır. Örneğin Anafartalar ve Sanayi Caddesindeki yoğun yaya akışını Ulus iş hanında uluskültür’e güvenli bir şekilde aktaracak bir hattın kentli için hem çok keyifli hem de oldukça pratik bir yürüme yolu olacağı düşünülmektedir. Yavaşlatılmış döşeme fikrini desteklemek için gerekli noktalarda çeşitli kentsel referans noktaları belirlenmiştir. Kentsel referansların yer aldığı noktalarda tasarlanan mimari bilgi panoları ve tabelaları tasarıma dahil edilmiştir. Tüm Ulus bölgesine bir öneri olarak sunulabilecek bu kentsel etkileşim noktaları proje üzerinde de ifade edilmiştir.
Ulus 100. Yıl Çarşısı Ankaralıların kentsel belleğinde ve kentsel pratiklerinde yer etmiş, bulunduğu konum itibariyle de kentlinin gündelik yaşamının merkezinde bulunan önemli bir yapıdır. Tasarım önerisindeki tüm müdahaleler ve kararlar yapının ekonomik, sosyal ve mimari değerini nitelikli bir şekilde sürdürebilmesi içindir.