Eşdeğer Ödül, Bir ‘Palimpsest’ Kent Olarak İstanbul ve Sonsuz Tasarım Katmanları

Sessizliğin Çığlığı

Kentin katmansallığının daha belirgin ve insan zihninde kalıcı yeri olan görünür öğeler üzerinden incelenmesine bir alternatif okuma olarak kentin ses katmanları bu çalışmada değerlendirildi. Sanayi öncesinde daha normal ölçeklerde seslere (kuşların cıvıldaması, pazarda satıcıların sesi, çocuğunu eve çağıran annenin sesi, vs.) alışmış olan insan, Sanayi Devrimi ile makinenin sesini de günlük hayatına kattı. Ancak makinenin kullanımının kontrolsüzce artması ve insanın buna artık tahammül edememesi sonucu teknoloji daha sessiz makineler yapmaya yöneldi. Peki, mekanlar seslerden tamamen arındırılmalı mı? Bu salt sessiziği amaçlayan yöneliş nereye kadar gidecek? Gelecekte bizi atmosferinden yoksun sessiz mekanlar mı bekliyor?

L. Russolo “The Art of Noises” adlı manifestosunda şöyle demektedir:

“Antik dönemde hayat sessizlikten ibaretti. Makinenin icadıyla, 19. yüzyılda gürültü ortaya çıktı. Bugün insan duyarlılığına gürültü hakim. Yüzyıllar boyunca hayat sessiz, en azından sakin sürdü… Büyük kentlerin patırtılı ortamında olduğu kadar, eskiden sessiz olan kırsal alanlarda da bugün makineler birbiriyle yarışan öylesine farklı gürültüler çıkarıyor ki, hafif ve yeknesak saf sesin herhangi bir duyguyu harekete geçirmesi artık beklenemez.”

Artık kendi değişiminden habersiz olan insanlar sanki yeni bir ses anlayışının gerektirdiklerini farketmemişler de ses hayatlarında tamamı ile bir sorunmuşçasına ondan kurtulmak istemektedirler. Teknolojinin de gelişmesiyle artık daha sessiz olan makineler tercih edilmeye başlandı. Oysaki endüstrileşmenin gerçekleşmediği döneme kadar olan zaman zarfına bakarsak insanların makine yokken başka seslerle(daha doğal ve insan ölçeğine uygun) beraber olduğu görülmektedir. Bu noktada değişen insan algısı farkedilmeli ve yeni çağın getirdiği bu farklı makine sesleri düşünülerek insan ölçeğine uyarlanması sağlanmalıdır. Sesin aslında düşünülmüş bir ritme, şiddete ve çeşitliliğe sahip olduğunda bizim için rahatsızlık verici bir etmen olmaktan çıkarak günlük hayatımızı tamamlayıcı önemli bir eleman olduğu anlaşılacaktır.

Bu öngörülen gelecekte insanlar kendilerini arzuladıkları sessizliğin(!) içinde bulduklarında kendilerini başka bir şeyle tamamlayamadıkları bir boşluğun içerisinde bulacaklardır. Bütün bu yanlış yönlendirilen tasarım anlayış-sızlığının sonucu olarak insanlar her ne kadar farketmeseler de aşırı derecede şiddetli sese maruz kalmışlardır. Alışkanlık halini alan bu durumdan sessizliğe doğru yapılan sert geçiş insanlarda bir tür kulak çınlamasına neden olacaktır. Aslında bu çınlama, sessizliğin çığlık atma halidir.

Etiketler

Bir yanıt yazın