Bodrum denilince zihinlerimizde belirli bir imge canlanır. Beyaz evlerin alçak duvarlarından sokağa taşan begonviller, masmavi deniz, ışıl ışıl parıldayan güneş, 7-24 işleyen eğlence mekanları, festivaller, renk renk ışıklar, lüks oteller… Tüm bu sıfatlar ve betimlemeler birleşip bir koda dönüşerek, Bodrum’u zamanla hafızamızda bir “tatil cenneti” imgesine indirgemiş ve Bodrum kimliğini yaratmıştır. Oluşturulmuş ve zihnimize işlemiş bu tüketim imgesi orada var olan gündelik yaşam dinamiklerini maskelemiş ve kent, dönüşen, değişen, herkes tarafından farklı deneyimlenen bir mekân olmaktan ziyade otantik bir illüzyondan ibaret olmuştur.
Eskiden mütevazi bir sahil köyü olan bu yerleşim alanı entelektüellerin imgesel anlatımlarıyla beslenip yerlilerin işletmeye başladığı turizm hareketiyle adım adım yabancıların tatil mekanına dönüşmüştür. Daha sonra yatırım alanı haline gelip yerli halktan koparak bir turizm markası haline gelmiştir. Bu dekoratif Bodrum maskesi, biricik, gerçek, yerel ve yere özgü olanı maskelemiş, yok saymış, ardında gizlemiştir. Yer’in insanları azınlık hale gelmiş, sokaklarda yürürken tanıdık yüzler aramaya başlamışlardır. Yerlinin katılımcılığıyla gelişen bu turizm hareketinin kendi kendineliği 3. şahıslar tarafından Bodrum’un bir rant merkezi haline getirilmesiyle sonlanmış, Bodrum kendine yabancılaştırılmasına sebep olacak birtakım dönüşümlere tabi tutulmuştur. Yaratılan farklı illüzyonlarla markalaşan bu sahil köyünün tüketim sürekliliği sağlanmış bu da Bodrum’daki gündelik yaşamın akışını bozmuştur.
Bodrumun kendi dinamikleri ve yaşayanları Bodrum maskesi ile sterilleştirilip arka plana atılırken, diğer yandan ikinci konutlar, üst gelir düzeyindeki kesimin Bodrum’u tatil mekânı olarak tüketimi ve medyanın kitleleri manipüle etmesi insanlarda bir ideal algısı yaratmış, yaşantılar belli standartlara göre etiketlenmiş, kategorize edilmiş ve görmezden gelinemeyecek bir sınıf farkı oluşmaya başlamıştır. Herkes her yerde var olamamış, mekanlar seçici geçirgen bir zar gibi çalışarak kendi kullanıcısı seçmeye ve insanları dışlamaya başlamıştır. Bodrum’da eskiye ait kent imgeleri taklit edilerek yeni yapıların yüzlerine giydirilmiş, kent estetize edilerek turizm için bir dekor haline getirilmiştir. Kent içinde yaşanılan ona katılınan bir yaşantıdan ziyade izlenen bir gösteriye, bir fotoğrafa dönüştürülmüştür. Dolayısıyla oluşturulmuş bu kentin yaşayanları değil, izleyicileri ve oyuncuları vardır. Oyunculara belirli roller biçilmiştir, hiç kimse kendi rolünün, yapıştırılmış etiketinin dışına çıkmaz. Aksi halde oyunun işleyişi bozulur ve sahnelenmiş simülasyon kendini ifşa etmeye başlar. İzleyiciler ise kendileri için hazırlanmış bu oyuna maruz bırakılır, onlara sunulan gerçeklik zihinlerine işler, ayaklarının altındaki zemine dönüşür. Dolayısıyla toplumsal hafıza kişilerden ve deneyimlerden bağımsız bir şekilde yaratılır, bireyin kendisine enjekte edilir. Kavramlar, simgeler, anlamlar, değerler, sınıflar, markalar toplumsal hafızayı oluşturan her şey içinde var olmadığımız bir gerçeklikten ibaret olur. Kent artık deneyimlenen ve yer edinilen, dönüştürülen canlı bir organizmadan, yalnızca izlenilen bir gösteriye evrilir.
Bodrum’da iki meydan ve arasında akan Türkkuyusu Caddesi’nde verimli ve anlamlı bir yenileme müdahalesi bu bağlamda irdelendiğinde temizlemek, arındırmak, estetize etmek gibi kaygılara karşılık yaratılan bu tüketim imgesi, maskenin ardında saklanan gündelik yaşam potansiyellerinin deşifre edilmesiyle yıkılmaya çalışılır. Bodrum’da zamanla oluşturulmuş markalaşma, sınıfsal ayrımlar, tüketim unsuru olma hali gözetilerek dayatılan ve yaratılan sahte bir kimliği imha edecek katılımcı bir hafıza üretilir. Göz ardı edilmek istenilen gündelik yaşamın izleri sürülerek turizm ve rant uğruna sterilleştirilmek, tek tipleştirilmek, temizlenmek, cilalanmak istenen kentin kolektif olarak üretilen dinamikleri aranır. Türkkuyusu Caddesinde var olan ve gündelik yaşamın izlerini oluşturan altyapı ve buluntu elemanlar haritalanarak onların sosyal ağları kurma, toplama, aktarma potansiyelleri düşünülür.
Gündelik yaşamın dinamiklerini toplayan, biriktiren, kaydeden, arşivleyen toplayıcı altyapının ona tanımladığı rotadan sinyaller alarak iki meydan arasında günlük yolculuklar yapar. Toplayıcı altyapının bünyesinde biriktirdiği ve caddede akan sesleri, görüntüleri, olayları aynı zamanda etrafta bulduğu atık, buluntu malzemeleri toplar. Caddenin doğal gelişen dinamiklerini arşivler. Toplayıcı potansiyel kentsel boşluk olarak belirlenen durak mekanlarda topladığı soyut ve somut bilgileri orada var olan personalara aktarır. Personalar toplayıcıdan yani caddenin kendisinden aldıkları kolektif bilgiyi dönüştürür. Dönüşen bilgi tekrar kentin kolektif belleğine katılarak döngüsüne devam eder. Toplayıcının iletişim kurduğu altyapı aracılığıyla ses antenlerden aktarılarak mahalle radyosunu tanımlar, görüntüler yansıtılır ve izlenir, malzemeler insanlar tarafından kullanılarak gündelik hayat elemanlarına, mimari olanaklara ve hatta sanat eserlerine dönüşür. Dolayısıyla caddeden altyapıya altyapıdan toplayıcıya toplayıcıdan insanlara insanlardan tekrar caddeye akan bir bilgi akışı yaratılır bu da sürekli yenilenen katılımcı bir hafıza oluşturur. Toplayıcı aynı zamanda günlük oluşturduğu arşiviyle caddede ve meydanlardaki dönüşümü kaydeder ve koruduğu şey dönüşümün kendisi olur. Böylece Lefebvre mekân tanımıyla örtüşecek şekilde, yerde yaşanan akışlar ve etkileşimler aranıp çıkarılır. Cadde ve personalar arasında var olan kodlar, bilgi ve anlamlar hayal edilen ‘toplayıcı’ ile kolektif hafızaya katılır. Böylece toplayan-birleştiren-dağıtan dinamik bir mekân ortaya çıkar. Geçmiş ve günümüz dinamikleri çakıştırılır, yerin dönüşümü kaydedilerek dönüşümün kendi dinamiği korunur.