PROJE RAPORU
ilk “YÜZLEŞME”.
Sinan’ın mesleki kariyerinde İstanbul ile ilk yüzleşme anı son derece dramatik olmalıdır. Her şeyden önce devşirildiğinde ergenlik yaşlarında olan, zihni daha yeni yeni gerçek dünyayı olanca çarpıcılığıyla algılamaya başlayan genç Sinan’ın büyük olasılıkla o güne dek hiç ayrılmadığı sıradan bir Anadolu nahiyesinden kalkarak, imparatorluğun başkenti, Osmanlı padişahının hanesinin bulunduğu ve geniş bir coğrafyaya hükmettiği “efsanevi” payitahta getirilmesi olağanüstü bir zihinsel dumur yaratmış olmalı. Zira sadece imparatorluğun mutlak iradesi Osmanlı padişahının fiziksel varlığı değil, her dönemde bulunduğu coğrafik konumu nedeniyle dillere destan olan İstanbul’un denizle kurduğu olağanüstü ilişki de bu zihinsel tutulmada etkili olmuş olmalıdır.
Sinan’ın o güne dek, memleketinde gördüğü geniş ovalarla yarışacak boyutlarda bu kadar büyük bir su kütlesi görmediği açıktır. Belki de “içinden nehir geçen” bu büyük şehir onu ilk etkileyen, şaşkına çeviren en etkili manzara olsa gerektir. Durum, Anadolu kasabalarından toplanarak birlikte yollara düştüğü, yol boyunca tanışıp kaynaştığı diğer devşirme çocuklar için de farklı değildir. Bu olağanüstü coğrafya ile göz teması kurup, uzunca bir süre yaşadığı şaşkınlıkla karışık dumur halinden sıyrıldıktan sonra, uzaklarda, bir dil gibi denize uzanan şehrin derin ayrıntılarını fark etmiş olmalıdır. Denizden hafif bir eğimle yükselen yamaca dağılmış, Sinan’ın o güne dek hiç görmediği kadar çok kırmızı çatılı evin arasından yükselen devasa birkaç tepecik hemen dikkatini çekmiş olmalıdır. Bunlardan, denize uzanan bu kara parçasının en uç noktasındaki tepeciğin aslında bir cami olduğunu fark etmesi fazla zaman almasa da, bunun, görkemli kubbesiyle neredeyse şehrin geri kalanını da kanatları altına alan Ayasofya olduğunu çok sonra öğrenmiş olmalıdır. Bu, Sinan’ın payitahtla ve Ayasofya’yla ilk “yüzleşme” anıdır ve Abdülmennan oğlu Sinan’ın aklının ucundan dahi geçmeyecek, “tevafuk”larla onu imparatorluğun hassa mimarbaşı yapacak tuhaf hikâyenin de başlangıcı gibidir.
Mimarbaşı Sinan yıllar sonra kadim başkent Edirne’ye Sarı Selim’in emriyle diktiği Selimiye ile efsanevi Ayasofya’nın kubbesini “altı zira yüksek ve dört zira derin” yaparak geçer ama derin bir “tevazu” hissiyatı içinde gelecek nesillerden aciz bir kul olarak vefa beklentisini de şu sözlerle dile getirir:
“Ümid ederim ki; geçen zaman içinde ve devran değiştiğinde eserlerime bakanlar gayretimi, çabamı görüp beni insafla yargılasınlar ve hayır dualarıyla ansınlar (4).”
Yüzleşme Fikri, Yüzleşmenin Yeri- Şekli: İstanbul’un Anadolu Kapısı “Üsküdar”.
Bu niyet çerçevesinde Sinan’ın Yavuz Sultan Selim döneminde pek çok başka çocukla birlikte memleketi Ağırnas’tan devşirilerek payitahta getirildiği ve olasılıkla Üsküdar sahilinde İstanbul’la ilk görsel temas kurduğu, bir başka deyişle “yüzleştiği” dramatik “an” öneri projenin temel çıkış noktasını oluşturmuştur(5). Zira bu, Sinan’ın mesleki kariyerini de etkileyecek ve neredeyse bir asır sonra, kendi deyimiyle “bütün kudretini ortaya koyduğu” Selimiye Camii’nde hesaplaşacağı Ayasofya ile ilk yüzleşmenin de “anı”dır. İşte Sinan’ı anma/ anlama fırsatı sunan, tevazu ve erdemliliğin ifadesi olarak üretilen bu “mütevazi” fakat etkili açıklığın en belirgin özelliği; denizle bağlantı kuran fiziksel bir mekan olmasının yanında, aynı zamanda “duyumsal nitelik taşıyan bir deneyim alanı” olmasıdır. Kullanıcısını katılımcıya dönüştüren tasarım, deniz seviyesinde insan boyunu aşan yükseklik vasıtasıyla duyumsatılan kapalılık hissinin ardından İstanbul’la karşı karşıya gelinen “o an”a odaklanır.
Niyet: “Olağanlaştırma”, “İnsani Ayrıntılarıyla Yâd Etme”.
Bugün Mimar Sinan algısı ile ilgili en önemli problemlerden birisi, toplumun önemli bir kesiminin Sinan’ı efsaneleriyle biliyor olmasıdır. Hâlbuki hayattayken kaleme alınan risalelerinde anlatılan yaşanmış hikâyelere göre Sinan yaşadığı dönemde, kimi önemli yapılarda gösterdiği olağanüstü başarı nedeniyle taltif edilir, ödüllendirilir, kendi deyimiyle “akranları arasında” onurlandırılır, ancak yüceltilmez. Öneri projenin temel niyeti deyim yerindeyse Mimar Sinan’ı tıpkı yaşadığı çağda olduğu gibi “olağanlaştırmak”, “insani ayrıntılarıyla anmak”tır.
Fiziksel İz Takibi – Öneri Rota
Öneri rota belirlenirken kullanıcıların taşınabilir GPS alıcılarıyla kaydettikleri izler referans alınmış olup;
GPS izleri- YAYA/ Veri analizleri, raylı sistemler yakın çevresi dışında, odakları bağlayan ve birçok tescilli yapının yer aldığı Şemsipaşa ve Uncular Caddeleri boyunca insan hareketinin yoğun olduğunu ortaya koymaktadır.
GPS izleri- BİSİKLET/ Doğancılar Cad. aksına talep yoğundur.
Öneri Kapsamlı Gezi Rotası/ Sokak İyileştirme