Proje Açıklama Metni
Çocukluğumuzda evimizdeki perdelerin arkasına saklanır ve ev halkının yokluğumuzu hissedip bizi aramasını beklerdik veya izlediğimiz bir korku filminden sonra pencereden esen rüzgârla beraber tüllerin arkasından mistik yaratıkların çıkacağına kendimizi inandırarak uzak dururduk onlardan. Kimi zaman ise bazı şeylere sinirlenir, küser, derdimizi anlatacak bir dost arar gibi sığınıp tüllerin arkasına, ağlardık.
Bugün yaşamını kendi imgeleri ile tasarladığı hayal dünyasında büyüyen bir neslin bireyleri olarak, içimizdeki çocuğun hala tülleri her gördüğü yerde, arkasındaki dünyayı merak ediyor olması heyecanlandırıyor bizleri. Çünkü herhangi bir evde gördüğümüz o benzer desenli tüller, her birimiz için kendi hayal dünyalarımızın kapılarını aralıyor bizlere. Tüm bu anılara geri dönüp baktığımızda Fransız Şehir Teorisyeni Henri Lefebvre’nin insan ile mekân arasındaki ilişkiyi, insanın ‘’mekân üretimine’’ olan katkısı temelinde ele alıyor olması hiç şaşırtmıyor bizleri.
Sokak lambası üzerine çıkıp gitar çalan bir çocuğa kim üzerinde oturduğu şeyin sadece bir sokak lambası olduğunu anlatabilir ki? O sokak lambası aslında o çocuğun sahnesidir artık. Toplumun yıllardır hayal ettiği, fikirlerini özgürce dile getirebilme amacını bir de mimar olarak yorumlayalım. Karşımıza ilk olarak insanların birer parçası olduğu ve hatta üzerinde yaşamını sürdürdüğü mekânları özgürce biçimlendirebilme istekleri çıkacak. Bu durumda insanların kendi hayal ettikleri dünyalarında, kendi hikâyelerini yaşayabilecekleri mekânları kurgulamanın bir zorunluluk olduğunu düşünmek yanlış olmayacaktır. Mimarlık mekânı tasarlama, mekânı anlama ve yeri geldiğinde onu dönüştürebilme esnekliğini içinde barındırabilmeli. Çünkü hayatın akışında kesintiye ve kısıtlamaya neden olan kalıplar insan-mekân-çevre ilişkilerinde de kesinti ve kopmaya yol açar. Unutulmamalı ki mimarinin kendisi kültürel bir değer olmakla beraber asıl olarak bir değer taşıyıcısıdır. Bir yapı üzerinde yarattığı toplumun belleğini ve yaşattığı kültürünü diğer toplumlara taşıyabilmelidir. Tam da bu noktada hayalini kurarak tasarladığımız pavilyon Alsancak sahiline yerleştirildiğinde çevresindeki insanları meraklandırarak yaşadıkları dünyadan, kendi dünyasına çekebilmeli ve içerisinde taşıdığı kültürü ışık gibi çevresine yayabilmeli. Diğer yandan ise Kadifekale Mahallesi gibi dar sokaklı, mahalle kültürünün yerleşik olduğu, çocukların sokaklarında oyunlar oynadığı bir mahallede boş bir parsel üzerine yerleştirildiğinde ise çocukların ve mahalle sakinlerinin rutin hayatlarına bir misafir gibi değil, uzaklardan gelen bir dost gibi renk katabilmeli. Nerede konumlanırsa konumlansın kullanımı sahiplenen bireylerce şekillenebilsin. Böylece farklı zaman ve mekânlarda kültürler arası yolculuğa açılan bir koridor olarak toplumun belleğinde anlam kazanacaktır.
Kent İlişkileri Yönünden
İnsanların toplumsal yaşamları var oldukları mekanlar üzerinden şekillenmektedir. Sokaklar, meydanlar, parklar, açık alanlar; insanların toplanacağı, birbirleriyle ilişki kuracakları, kendilerini ifade edecekleri özgürlük ve toplumsal-davranışsal uzlaşma alanlarıdır. Kentsel mekanlar bu anlamda toplumlar arasındaki iletişimin en önemli unsurlarıdır. Tam da bu noktada tasarım kent içerisinde kurulduğu meydanlarda, merak uyandıran görünüş ve açık mekan rahatlığıyla kullanılabilen iç mekanı, meydanda odak noktası oluştururken; gecekondu mahallelerinde ve ara sokaklarda boş parseller üzerinde kurulumu ile mahalle halkı ve mahalle dışından gelen toplum arasında kültürel etkileşimin bir aracı haline dönüşmekte. Böylece sosyo-ekonomik açıdan hareket yarıçapının daha az olduğu bu mahallelerde de insanlar arasındaki kültürel ve sosyal etkileşimi sağlayabilmekte.
Nitelikleri Yönünden
Tasarımın temelini oluşturan modüler yapı ve bu modüller arasında değişebilen mekânsal kurguyu yaratacak olan tül fikri ile kent içerisinde sırt sırta veya yan yana duran farklı alanlar, farklı toplum ve kültürler arasında bir öncelik yaratmak öncelik olarak kendini ortaya koymuştur. Tasarım yerleştirildiği yerdeki yaşam tarzına adapte olabilecek, yaşayanlar ile birlikte, onların kurguladığı işleve göre mekanlara bölünecek veya bütünleşecek deneyimsel bir tasarı olarak kurgulanmıştır. Bununla beraber kolayca sökülüp taşınabilen, gündüzleri camları açık tamamen serbest bir mekan iken, geceleri camla kapalı kendini sergileyen bir mekana dönüşmekte. Kendini yenilemesi ve biçimlenmesi başlı başına bulunduğu yerdeki etkinliğin bir parçası olmakla beraber, çevresindeki insanları da bu etkinliğin öznesi haline dönüştürmesi öngörülmüştür.
İşlevler ve Boyutlandırma
İşlev alternatiflerine analiz kısmında değinilmiştir. Tasarım 1,2 metrelik 11×11 ızgara sisteme oturmaktadır.
Yapılabilirlik
Gerek çelik taşıyıcı strüktür gerekse buna asılan perde sistemi ve şeffaf yüzey elemanları kolay monte edilir tarzda ele alınmıştır. Projenin tamamı güncel, rahat bulunabilir malzemeler çerçevesinde kurgulanmıştır. Alt parçalarının tamamı sökülmeye ve yeniden kurulmaya uygundur. Proje kare bir form üzerine oturtulmuştur. Alt parçalara rahat bölünebilmesi için 1,2 metrelik alt konstrüksiyon elemanları ile desteklenmiştir. Gerek kaplama elemanlarında, gerekse şeffaf yüzey ve perdelerde bu sisteme uyuma özen gösterilmiştir. Söküm, istif, taşınma ve yeniden kurum aşamaları için uygun ölçülendirmeye özen gösterilmiştir.
Sürdürülebilirlik
Tasarım kullanılan malzeme özellikleri ve çevreden herhangi bir enerji gereksinimi olmadan varlığını sürdürebilmesi ile sürdürülebilir bir özelliğe sahiptir. Kurulduğu yere kurulum veya kaldırılma aşamasında fiziksel anlamda hiçbir zarar vermeyecek şekilde tasarlanmıştır.