Eşdeğer Ödül, Kayseri Melikgazi Buluşma Noktası Ulusal Fikir Yarışması

Eşdeğer Ödül, Kayseri Melikgazi Buluşma Noktası Ulusal Fikir Yarışması

PROJE RAPORU


*Görselde bahsi geçen buluşma (Pink Floyd,1989) anlatacağımız tasarımın öyküsü için epey tuhaf bir başlangıç olabilir. Venedik’de denizin ortasında bir sahne ve etrafında şehrin ve ona dair tüm ilişkilerin “zıvanadan çıkışı”.

Milyonlarca turistin şık kıyafetlerle gezdiği ‘büyülü şehir’ dünyanın dört bir yanından doluşmuş, tüm gün-gece boyunca yarı çıplak insanların bağırışları arasında ‘istilaya’ uğrayarak başka bir ölçeğe kavuşur. Yüzen sahneye zemin olarak sandallar, gondoller, tıka basa bir şehir -bir olayın faaliyet zemini-.

“Bir organ-makine durmaksızın bir enerji-makineye bağlanmakta ve her şey üretim/her şey makine olarak bozulmalar ve yenilenmeler arasında sürüp gitmektedir. Tanımlayıcı bir kip olan “budur”un ortadan kalktığı, yerine “ve… ve sonra…”nın sürçmeyle ve uzatmayla işleyen söylemsen düzeninin üretimi açıklamaya başladığı bir daimi-bağlantılar ekranı oluşmaktadır.”

“Organsız bedene sahip olmak, her türlü organizasyon sonucu oluşturulan organizmanın dağıtılmasını mümkün kılarak her şeyin farklı biçimde edimselleşmesini sağlar ve bize yeni toplumsal ilişkiler ve farklı bir yaşam olanağı sunar. Fark ve tekrarla süregiden dünya, birer olay olan karşılaşmalar altında sayısız olaya bölünerek etkiler ve tepkiler üreten bir makinedir.”

(Deleuze ve Guattari, Anti-Ödipus: Kapitalizm ve Şizofreni 1, çev. Fahrettin Ege, Hakan Erdoğan ve Mustafa Yiğitalp, Ankara: Bilim ve Sosyalizm)

Kamusal alan mefhumunun ne olduğuna dair pek az şey söyleyebiliriz, ne olmadığına dair ise koca bir külliyat sayılabilir, kuşkusuz biraz abartarak denebilir ki, bu külliyat mimarlık denilen soğurucu inşa pratiklerinin tarihinden ibarettir. Bu anlamda soldaki görsel için bu yazımın üzerine söylenmiş sözlerin fiziksel karşılıkları, temsilleri ve anlatılarıyla dolaylı yoldan açık alanın ne’liğini ironiyle manipüle eden ufak çaplı bir şehir hayatını kurma çabası denebilir. Daha başından bu tasarımın niyetinin yere ve zamana özgü uzlaşmacı bir tavır arayışına girişmekten ziyade mimarlık kuramında ki arayışları arkasına alarak kuram ve pratik alanda tartışma açmaya yönelik bir yolculuk, literatür içerisinden bir bakış -pozisyon- almak olduğu söylenebilir.

Bu pozisyon; kitle iletişim ortamı olarak dünyayı kavrarken, kamusal alanı; faalliği ve olağan dengeleri bir arada barındıran karşıtlıklar bütünü, didişme alanı, enerji birikimi olarak görür. Kent zemine ne zaman “yer” ne zaman “alan” demeye başlarız? Sorunun cevabı oraya içkin bir koşuldan öte, gebe olduğu ölçek-olay-zaman-mekan-larla ilişkilidir. Kaderinin ne olacağı bilinmeyen bir ucube, belki nihai sonu hurdalıkta bitecek, fakat bütün bu beyhude çabalar şehri şehir yapan görünmez şeyle ruh arkadaşıdır, yaşamın ta kendisi.

Önerilen ‘şey’ için zaman zaman kentsel olayları aksatacak bir ‘ucubeyken’ öte taraftan kentsel vakaları tetikleyecek bir medya-strüktür, makine- mimarlık olarak adlandırılabilir. Bu tasarım, kentin içinde dolaşan açık alan enerjisine kaçacak ‘boşluk’ vermek yerine; enerjisi büyütmenin, kentin ancak bu enerjinin bölünmeler ve farklılaşmalarla ‘yaşayacağını’ ima eder. Öneri; kitle iletişim ortamını mekanssallaştıran bir işleyiştir.

Bulaşıcı bir zihinsellik -öznellik-, şehrin strüktürel yapısı denebilir, bu bulaşmanın mekansal olanaklarını, koşullarını yaratacak “makine”  önerisi, kentsel yaşamın, öznelleşmenin en temel ortamı olan “buluşma” -karşılaşma- tartışmasına buluşacak yer üreterek değil, bir araya gelmelerin enerjisini şehre enjekte ederek katılır.

Tasarım önerisi buluşma meselesini zemin meselesi olmaktan çıkarıp kentsel bir arzu nesnesi olarak makine analojisiyle tahrik etmenin bir deneme sürümünü önerir, bir strüktür olarak makine değil, kentin kendisini bir makine, modernlik yapımı olarak görerek, bu yapımın kendisine direnmek yerine bunu tahrik etmenin olanaklarına dair deney alanı olarak görür. Burada ki deney kentlinin arzuladığı nesne, büyüklük olarak bir ucube sunmaktan başka bir şey değildir. Sevilmeyen, dışlanan, herkesin bir köşesine çekilip arkasından konuştuğu, didik didik ettiği şeyin gücü nereden gelir? Herkesi arzu, söylem, konuşma, rüya, hayal, toplantı, fotoğraf, temas olarak buluşturan bu duygu nereden alır gücünü? Kuşkusuz, bir şehir bir dolu hayattan oluşur.

Etiketler

1 Yorum

  • Bengi İnak says:

    Tarihi bir alanda yapılacak bir müdahalede verilebilecek en son örnek Venedik’teki Pink Floyd konseri olabilir. Bu örnekte olan bitenin son derece heyecan verici olmasıyla bir yarışma projesine fikir vermesi olumlu görünüyor olabilir, fakat bu konserin Venedik’e verdiği korkunç zararla anıldığını göz ardı etmemek gerekirdi. Bu durumda söz konusu bir fikir projesi ise, alandaki tarihi izlerin varlığını yok saymak gerekiyormuş.

Bir yanıt yazın