PROJE RAPORU
Stratejik büyümeme içinde yaşadığımız büyüme merkezli ekonomik sistemin eleştirilerine dayanan kapsamlı bir çerçeve olarak tanımlanabilir (Gorz, 1980; Kallis vd. 2018). Bu ideoloji, politik ekoloji, ekolojik ekonomi, feminist politik ekoloji ve çevresel adalet gibi çeşitli düşünce çizgilerinden gelen fikirlere dayanır ve sonsuz büyüme arayışının ve “neoliberal kalkınma” zorunluluklarının neden olduğu sosyal ve ekolojik zarara işaret eder (Buch-Hansen, 2018). Bu yaklaşım küresel tüketimi ve üretimi azaltma ihtiyacını vurgularken sosyal ve çevresel refahın olduğu sosyal olarak adil ve ekolojik olarak sürdürülebilir bir toplumu savunur (Hickel, 2021). Özerklik, öz-örgütlenme, müşterekler, topluluk, açık yerellik, iş paylaşımı, mutluluk ve şenliğin önemi bu çerçevede vurgulanır (Gollain, 2016). Stratejik büyümeme ideolojisi homojenleştirmenin ötesinde, daha çok kapsayıcılığa odaklanır. Heterojenlik ve çoğulculuk; hakkaniyet, birlikte yaşama ve kaynakların etkin paylaşımı değerlerine aykırı değildir. Bu durum, şehirlerin doğasında var ve esastır ve bu nedenle, büyümeyen bir şehrin üretiminde çeşitli mekânsal ve sosyal eklemlenmeler içkindir (Krähmer, 2022).
Rejeneratif tasarım, tasarıma süreç odaklı bir bütün sistem yaklaşımıdır. “Rejeneratif” terimi, kendi enerji ve malzeme kaynaklarını eski haline getiren, yenileyen veya canlandıran süreçleri tanımlar (Cole vd., 2013). Rejeneratif tasarım, toplumun ihtiyaçlarını doğanın bütünlüğü ile bütünleştiren esnek ve eşitlikçi sistemler yaratmak için holistik bir sistem düşüncesini temel alır. Bu yaklaşımın gelişimi, biyomimikri, biyofilik tasarım, ekolojik ekonomi, döngüsel ekonominin yanı sıra permakültür, geçiş ve yeni ekonomi gibi sosyal hareketlerde bulunan yaklaşımlardan etkilenmiştir (Blanco vd., 2021) Rejeneratif tasarım aynı zamanda onarıcı adalet, yeniden vahşileştirme ve rejeneratif tarım gibi sistemleri tasarlama süreçlerini içerir.
Proje bir dünya metropolü olan İstanbul odaklı olmak üzere tüm dünya için ekonomik büyüme ve genişleme merkezli yaklaşım, politika ve pratiklere eleştirel bir çerçeveden yaklaşır. Neo-liberal ekonomik gelişim anlayışları ve oluşturduğu büyüme ekonomisi beraberinde mega-projeler üzerinden en kısa sürede en fazla doğal kaynaktan kazanç elde edilmesini önceler. Bu durum İstanbul kentinin mevcut koşulları içerisinde düşünüldüğünde son derece ciddi konular ortaya çıkmaktadır. Ülkenin toplam yüzölçümünün %0,7’sini oluşturan bu kent, nüfusun ise %19’una ev sahipliği yapmaktadır. Kentin kendi kaynakları ile gıda ihtiyacının %3’ünü karşılayabilen bu kent, ülkenin ürettiği sera gazlarının %25’ini tek başına üretmektedir. Kent içerisinde sosyo-ekonomik eşitsizlerin varlığı ve iklim krizinin aciliyetleri proje üzerinden ülkenin yeni ekonomisinin çağdaş, güncel ve inovatif bir model üzerinden tartışılmasını motive etmektedir. Bu anlamda proje mevcut ekonomik kabuller ve doktrinler ile biyoekonomik yaklaşımlar arasında bir uzlaştırıcı rol önermez. Çünkü konvansiyonel ve neoliberal büyüme stratejileri ile ortaya çıkan olumsuzlukların ortadan kaldırılması mümkün olmadığı gibi uzun dönemde sonuçları son derece ağır durumların ortaya çıkması kuvvetle muhtemeldir. Küçükçekmece Havzası özelinde mevcut doğal eşiklerin aşılması ve büyümenin devam etmesi durumu son derece kritik hale getirmektedir. İki alt havza olarak Sazlıdere Barajı havzası ve Küçükçekmece Gölü çevresinde su dinamiğinin dejenere olması, ıslah ve endüstriyelleşme ile oluşan kirlilik ve yapılaşmanın etkisi ile mevcuttaki havza koruma planlarına uyulmaması sorunları ağırlaştırmaktadır. Proje bölgesinde doğu-batı yönündeki her ulaşım bağlantısı ile de yapılaşma artmakta, kontrolsüz büyüme devam etmekte ve bozunma hızlanmaktadır.
Proje bu durumun karşısında “stratejik büyümeme” ve “rejeneratif tasarım” yaklaşımlarını Küçükçekmece Havzası özelinde ele alan ve olasılıklarını derinlemesine araştıran bir spekülatif bir gelecek senaryosunu ortaya koyar.
Proje İstanbul kentini farklı karakterdeki sistemlerin bir sistemi olarak kabul eder. Bu sistemler arasında yapısal çevre lehine bozulan denge ve yaşanabilirlik eşiklerinin aşılması ve büyümenin devam etmesi kentin geleceği açısından sürdürülebilir değildir. Kentsel makroformu birleştirdiği Avrupa-Asya kıtalarının akışları doğrultusunda Doğu-Batı ekseninde çok merkezli lineer bir dizilişe sahip olan Istanbul’un sağlıklı gelişimi ve sürdürülebilmesi bu kentsel sistemin doğal çevre ve ekosistemler ile olan ilişkilerinin düzenlenmesini, merkezlerin birbiri içine çözünmeden kentsel morfolojinin doğal eşikler üzerinden tanımlanmasını zorunlu kılar. Havzaların korunması, yeni ekonomi ve yeni kentleşme stratejilerinin oluşturulması ile Havza ekosistemi ve karakteristik zonlarının tanımlanması sistemlerin sürdürülebilir entegrasyonu açısından önemlidir.
Stratejik büyümeme yaklaşımı içerisinde ele alınan proje kaynak ve enerji tüketiminin azaltılarak, ülkemizin en kalabalık metropolü olan İstanbul’da Küçükçekmece odağında ölçeklerarası geçişkenlik içerisinde bir yeniden organizasyonu ortaya koyar. Bu anlamda daha çok tüketerek ve doğal çevreyi tahrip ederek büyüme amaçlayan politikalar karşısında az kaynak ile daha iyi yaşam, sürdürülebilirlik ve toplumsal eşitliği öne alan ve doğal çevrenin yaşamsallığı ile yenilenmesi odaklı alternatiflerin deneyimlendiği yeni ve çağdaş bir toplumun karakterize edilmesini hedefler.
Proje çağdaş yasam ile ilgili bir stratejik büyümeme çerçevesi geliştirmek için havzanın coğrafik mekansallığının temelini oluşturan hidromorfolojik kademe ve katmanlarını altlık olarak kullanır. Projenin merkezinde yer alan rejeneratif tasarım ve sonucu olan biyoekonomik çerçeve, insan ve insan dışı varlıklar ile sosyal yaşamın yeniden üretiminin vazgeçilmez kabul edilebilecek kaynaklar olduğundan, her doğal kaynağın paraya çevrilmemesi veya değişim değeri açısından değerlendirilmemesi gerektiğini fikrini esas alır. Bu anlamda proje alanındaki doğal ve kentsel kaynakların metalaştırılmasını veya satılmasını engelleyebilecek bu kavramsal perspektiften önerilen proje, Küçükçekmece Havzası’nı tüm ölçekleri ve karmaşıklığıyla metropolün güncel sorunlarından söz etmeye muktedir ve net amaçları olan bir ekolojik merkezler topluluğu olarak ele alır. Proje birbiri ile çatışan ekolojik öncelikler ve ekonomik gereksinimler arasında kurulacak dengeye aracılık eden ve birey ile toplum arasında arabuluculuk yapan ve Türkiye’nin diğer su havzaları için yeni bir emsal niteliğindedir. Ekosistem restorasyonu, koruma, süreklilik ve sürdürülebilirlik kavramları havza bağlamındaki yeni yaşamsal çerçevenin bileşenleridir. Gelecek önerileri ise gerçek ile kurgu arasındaki muğlaklıklar üzerinden şekillenir. Edebi spekülasyonlar olarak başlayan fikirlerin fiziksel dünyayı şekillendirebileceği düşüncesinden hareketle ortaya koyulan bu öyküler İstanbulluların yeni değerlerini ve yaşamsal beklentilerini dile getiren; doğal yaşamın odağında şehrin ve ekolojik ekonominin yeni yörüngelerini hayal eden anlatılardır.