aslında bir alıştırmadır umut
öbürlerinin azıcık nefes diye bağışladığı
-baharı beklemeye benzer-
hain ve olmayanadır çünkü
umutsuzluğu taşır yanında
oysa nasıl olsa gelecektir bahar denen tarih
önüne durulmaz mantığıyla doğanın
yeşilden olma birim
sudan gelme itmeyle
– Umuttur, Turgut Uyar
Toplumsal belleği biçimlendiren iki ana eylemi “unutmak” ve “hatırlamak” olarak ele alan Gür, Ankara Kenti’nin Osmanlı geçmişi-Kemalizm hakimiyeti ve siyasal islamın otoritesi diyalektiğinde dönüşen temsili yapısını “unutma” eylemi üzerinden çizdiği çerçevede şu şekilde tasvir etmiştir:
“Ankara, erken cumhuriyet döneminden beri sürekli bir öncekini unutarak, içi boşaltılarak inşa edilen ve bu nedenle de bir türlü doldurulamayan boş bir Kent’tir. Ankara, üzerine her gelenin kendi istediğini yapma hakkını gördüğü boş bir sayfa olarak ele alınmaktadır. Kentin yapı stoğu Cumhuriyet’ten günümüze sürekli değişmektedir: Binalar yıkılıp yerine yenileri inşa edilirken, yenilenen binalar ise bir öncekini unutturacak şekilde neredeyse yeniden inşa edilmektedir.”1
Ankara kenti yalnızca yıkılan ve yeniden inşa edilen yapılar üzerinden değil, sahip olduğu doğal yapının direk ve dolaylı yollardan dönüşümü üzerinden de bir “boş kent” olarak nitelendirilebilir. Kentin coğrafi konfigürasyonunda önemli yeri olan çok sayıda dere yatağı Jansen planında oldukça önemli bulunarak su akslarını çevreleyen bantlar kentin yeşil omurgasını oluşturmuştur. Kısıtlı bir dönem içerisindeki ağaçlandırma çalışmalarıyla doğa, kentsel yapı içinde belirgin bir yer edinmiş, fakat bilinç(siz)li olarak tahrip edilip kent manzarasından silinerek yol edilmiştir.
Doğanın aktif bir elemanken pasifize edilmesi, şehrin yalnızca görsel bütünlüğünü tahrip etmekle kalmayıp, aynı zamanda kamusal alan algısı, günlük aktiviteler ve sosyal hayat tipolojilerinin de değişmesine sebebiyet vermiştir. Bu sebeple, suyun ve yeşilin kent kurgusundaki görünürlüğü ve ürettiği yaşam pratikleri “unut(tur)ulmuş”, Ankara doğal yapısı bağlamında bir “boş kente” dönüşmüştür.
Her ne kadar 1981 yılında Abdi İpekçi Parkı tesis edilerek yeşil doku bir nebze bütünsellik kazanmış olsa da, yarışma alanının merkez omurgasında yer alan İncesu Deresi’nin üzerinin kapatılması, inşa edilen Sıhhiye Semt Pazarı ve Sıhhiye Çok Katlı Otoparkı sebebiyle doğa benzer bir “unutturma” pratiğine tabi tutulmuştur.
Bu bilgiler ışığında doğayı, kentliyi ve kentsel pratikleri/alışkanlıkları birbirine kenetleyen bir aktör olarak ele alan bir pozisyon ile, yarışma alanı birbirini direk olarak etkileyen dört ayrı başlıkta analiz edilmiştir ve bu başlıklar üzerine geliştirilen kurgu tasarımın ana omurgasını oluşturmaktadır.
İki yeşil arter arasındaki dramatik kopma belirgindir ve sebebi iki başlıkta gruplanmıştır:
a. YAPISAL DUVAR ETKİSİ: Sıhhiye Pazar Alanı’nın Abdi İpekçi Parkı’ndan Aksu Caddesine devam eden aksta yarattığı görsel ve kurgusal kesinti.
b. KENTSEL DUVAR ETKİSİ: Aksu, Adnan Saygun ve Süleyman Sırrı Caddelerinin taşıdığı yoğun ve devamlı trafiğin iki yeşil alan arasında oluşturduğu blokaj.
İki yeşil arteri bağlayan duvarlaşmış bölgenin ağaçlandırılarak yeşil dokunun devamlılığının sağlanması amaçlanmıştır. Bu sebeple:
a. Sıhhiye Pazar Alanı mevcut yerinden kaldırılarak ”unutulan” yeşil dokunun yeniden tesis edilmesine karar verilmiştir.
b. Mevcut taşıt dolaşımının proje alanı ve etki alanının çeperlerinde ve altında (İncesu Deresi’nin sınırları dışında kalacak şekilde) yeniden düzenlenmesi gerekli görülmüştür.
Abdi İpekçi ve Kurtuluş Parkları’nı bağlayarak bütüncül bir yapı oluşturmayı amaçlayan temel yeşil alan kurgusu sebebiyle, iki park arasında uzanan yeşil dokunun, ağaçların seçimi, sıklığı ve yerleşimi bakımından benzer karaktere sahip organik bir yapıda peyzaja işlenmesi amaçlanmıştır.
Kent kurgusu için çok önemli bir doğal unsur olan İncesu deresi üstü kapatılarak kent mekânından gizlenmiştir. Bu değişimi izleyen kentsel değişim ve dönüşümler suyun varlığını dikkate almayarak “unut(tur)ma” eylemini katmanlaştırmıştır.
Anma mekânı ve pazar yerinin İncesu Deresi’nin konumunu baz alarak dere hattı üzerinde ve kenarında konumlandırılmasına karar verilmiştir. Böylelikle derenin açılmasını öngören bir plan oluşturulmuş ve dere açıldığında da işleyen bir kent kurgusu düşünülmüştür.
Suyun fiziksel ve kavramsal vurgusu anma mekânı tasarımının merkezinde yer almaktadır ve metnin devamında detaylı bir şekilde ele alınmıştır.
Halihazırda var olan Sıhhiye Pazar Alanının tek parçalı yoğun kurgusu ve blok trafik aksları boyunca biriken devamlı gürültü noktalarının kamusal mekân çeşitliliğinin önüne geçtiği tespit edilmiştir. Bu durum, proje alanında üretilecek bir anma mekânı kurgusu için de problem teşkil etmektedir. Bir başka deyişle, Abdi İpekçi ve Kurtuluş Parkları’nın sahip olduğu, çeşitli duraklama biçimlerini mümkün kılan, ağaçlı tampon bölgelerin yarışma alanının kalan kısımlarındaki eksikliği bu açıdan da kritik önem taşımaktadır.
Sesin yarışma alanındaki karakteri önemli bir girdi olarak ele alınmış, alanın içinde belirgin ağırlığı olan gürültü akümülasyonlarının önüne geçebilecek bir tasarım şeması iki basamakta öngörülmüştür:
a. Pazar yeri, yeşil örgünün devamlılığını bozmayacak şekilde ağaçlık alanları içine alan bir sıra parçalı üst örtü olarak kurgulanmıştır. Yani tekil ve alana hükmeden bir yapılaşmayı reddederek, devam eden yeşil aksa dik bir şekilde yerleşen kontrollü parçalar olarak düşünülmüştür.
b. Anma mekânı, kent meydanı ve pazar yeri için tampon bölgelerin devamlılığını içeren art arda bir yerleşim şeması kurgulanmış, bu şekilde hem “birlikte” hem de “ayrık” işleyen bir kentsel kurgunun mümkün kılınması amaçlanmıştır.
Mevcut yaya dolaşımı yarışma alanındaki duvarlaşmalar sebebiyle bölgenin çeperlerine sıkışmıştır. Dolayısıyla, kesintili ve duvarlı yapı proje alanı içinde duraklama, bekleme, vakit geçirme, toplanma gibi kentlinin esnekliğine bırakılmış fonksiyonları mümkün kılmamaktadır.
Yarışma alanının şehrin önemli arterleri arasında bir kentsel bağlantı mekânı konumunda olmasına rağmen serbest ve esnek kamusal mekan eksikliği barındırdığı tespit edilmiştir.
a. Yaya dolaşımının tüm alan boyunca, farklı karakterlerde, kesintisiz devamlılığı yarışma bağlamında işleyen bir kentsel kurgu için elzem bulunmuştur.
b. Tüm dolaşım akslarının kesiştiği merkezi bölgede anma mekânı ve pazar yeri arasında kalan bir kent meydanı önerisi yapılmıştır. Bu sayede, proje alanının önemini ve kimliğini vurgulayacak bir esnek kamusal mekân vurgusu yapılması amaçlanmaktadır.
SAĞLIK ÇALIŞANLARI İÇİN GELİŞTİRİLEN KAVRAMSAL ŞEMA
İki aşamada ele alınmıştır.
1.Tanımlama | “sağlık çalışanları” kimdir?
Sağlık çalışanları kavramı değişen bağlamlara göre daha dar ya da geniş karşılıklar bulabilmektedir. Fakat özellikle pandemi sürecini ifade eden dönemde, kavramın mesleki sınıflandırmaların ötesine geçen holistik ifadesi ön plana çıkmıştır. Bu sebeple kavramı belirtilen tanımlama üzerinden ele almak sağlıklı olacaktır:
“hastalıkları teşhis ve tedavi etmek, insanların sağlığını korumak ve iyileştirmek; ruhen, bedenen ve sosyal yönden tam bir iyilik halinin oluşmasını ve bunun devamını sağlamak amacıyla değişik sağlık meslek üyelerinden bir araya gelen ve birbirlerini tamamlayan, bu kapsamda her biri kendi görevini yerine getirip, bilgi ve deneyimlerini sürekli paylaşan, ortak kararlar alıp, bu kararı da yine birlikte uygulayarak doğrudan sağlık hizmetine katılan kimseler ile, başka meslek üyelerinden de olsa, sağlık hizmetinin sunulmasına ilişkin organizasyonda yer alan, dolaylı da olsa bu hizmet içerisinde mesleğini sürdüren kimseler”2
2. Yeniden Okuma | “sağlık çalışanları” nın kavramsal ifadesi
Yapılan tanımlama üzerinden belirli anahtar kelimeler üzerinde durularak sağlık çalışanlarının varlığının yeniden okuması yapılmış, kavramsal ifadesi üretilmiştir.
-koruyan ve iyileştiren: koruma, bir üst varlık olma, sarmalama
-devamını sağlayan: kalıcı ve sürekli olma
-birbirlerini tamamlayan: tek parça olma
Bu genel kavramsal şemaya ek olarak, sağlık çalışanlarının pandemi sürecinde vurgulanan diğer varoluş halleri üzerinde durmak da önemli bulunmuştur:
-holistik: kendini oluşturan elemanların üzerinde bir varlığa sahip olma hali | bütünsel olma
-birebir göz önünde olmayan kritik mevcudiyet: görünmeyen/saklı olma
-kentliyle sürekli iç içe olup kentten izole olma hali: temas(sızlık)
-insanların izolasyon-yeniden buluşma ikiliğinde kritik rol oynama: ayrı olma-bir aradalık |”ayrı” birliktelik
SAĞLIK ÇALIŞANLARI KAVRAMSAL İFADESİNİN YARIŞMA ALANI ÜZERİNDEN OKUNMASI
İncesu deresinin yarışma alanındaki varlığı ve sağlık çalışanlarının kavramsal varlığı arasında iki önemli analoji kurulmuştur:
a. Derenin yarışma alanındaki gizli/üstü örtülmüş varlığı ile sağlık çalışanlarının birebir görünmeyen/saklı mevcudiyeti arasındaki kavramsal benzerlik.
b. iki kavramın da bulunduğu bağlamda kentli üzerinde şekillendirici etkisi olması.
Yalnızca bir fiziksel nesne olarak anıt kavramı anıyı içine hapsederek “hatırlama” sorumluluğunu izleyiciden alır ve kendi içine hapseder. Yani hatırlama ve farkındalık sürecinden geçen anıtın kendisinden başkası olamaz. Bu sebeple de günlük hayat süreçlerinin dışında kalmaya mahkumdur.3
Young’ın perspektifine paralel bir pozisyon alarak geliştirilen anma mekânı kurgusu, anma eyleminin pasif bir nesne formunda hayat bulmasının “unutulmaya mahkûm” bir nesne üretimi olduğunu öne süren bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Bu sebeple, kurgulanan anma mekânı, anma eylemini bir nesne üretimi üzerinden değil çoğullanabilen bir deneyim ve süreç üretimi üzerinden tasarlamayı amaçlamaktadır. Fiziksel ürün, zamanla unutulacak bir bakı nesnesi değil, deneyimin aracı ve eşlikçisi olarak kullanılmaktadır. Buna ek olarak, tasarım şeması farklı fazlarda farklı duyularla etkileşime geçerek deneyimleme biçimini katmanlı ve aşamalı halde ele almayı hedeflemiştir.
a. Tasarım elemanı 01: “İncesu Deresi”
Atıfta bulunduğu konseptler: görünmeyen, kalıcı, sürekli.
Su ve sağlık çalışanları arasında kurulan analoji sebebiyle, “saklı” derenin anma mekanının temel parametresi olarak kurguya dahil edilmesi kararı alınmıştır. Bu sayede hem “unutulmuş” olan dereyi/şehircilik kararlarını, hem de sağlık çalışanlarının “görünmeyen” ama sürekli olarak işleyen elzem varlıklarının vurgulanması hedeflenmektedir. Yani hem fiziksel hem de kavramsal görünürlük hedeflenmiştir. Buradan yola çıkarak:
-Zemin altında suyla temas halinde olan dikey metal birimler tasarlanmıştır. Birimlerin suyun akışıyla etkileşimi kendi merkezleri etrafında dairesel hareketlerini mümkün kılmaktadır. Bu sebeple, anma mekânı içinde tanımlanan deneyim rotaları sürekli olarak “görünmeyenin” etkisiyle değişmektedir. Suyun etkisine ek olarak, dikey elemanların bireysel müdahale ile de döndürülmesi mümkün kılınmıştır. Bu şekilde her bireyin oluşturduğu kişisel rota anma mekanına yeni dahil olan kentli için hem derenin hem de kendinden önceki kentlilerin izleri konumundadır.
-Dikey elemanlar aralarından sınırlı geçişlere izin verecek şekilde derenin üzerine bir grid halinde yerleşerek anma mekanının sınırlarını tanımlamıştır.
b. Tasarım elemanı 02: “yarı transparan kumaş”
Atıfta bulunduğu konseptler: temas(sızlık), izole olma.
Dikey elemanların metal çerçevesi yarı transparan kumaş ile gerdirilerek kaplanmıştır. Böylelikle farklı bireysel rotalardan anma mekanına dahil olan kentlinin -bir pandemi metaforu olarak-izole olsa da çevresindekilerin varlığının farkında olacağı bir mekânsal kurgu önerilmiştir.
c. Tasarım elemanı 03: “taş zemin”
Atıfta bulunduğu konseptler: görünmeyen, kalıcı, sürekli.
Anma mekanının zemininde nehir taşları kullanılmıştır. Bu sayede, dikey elemanların hareketi ile birlikte zemindeki taşlar yer değiştirerek görünmeyenin “sesini” açığa çıkarır. Bu döngü ile suyun yalnızca “görünür” değil “duyulabilir” de olması hedeflenmiş, farklı duyularla etkileşime geçebilen katmanlı bir deneyim ağı tasarlanmıştır.
d. Tasarım elemanı 04: “kumaş üst örtü”
Atıfta bulunduğu konseptler: koruma, sarmalama, tek parça olma, bütünsellik, ayrı olma-bir aradalık
Kentliyi dört çeperinden de deneyimin içine dahil edebilen anma mekânı, merkezinde dikey elemanların bulunmadığı bir boş alan bırakmaktadır. Anma mekanını üstü açık bireysel/izole rotalar üzerinden deneyimlemeye başlayan kentlinin, merkezde görece geniş bir toplanma/buluşma alanıyla karşılaşması hedeflenmiştir. Merkez alanın üstü dikey elemanlarda kullanılan yarı saydam kumaş ile örtülmüştür. Bu şekilde, deneyimleyicinin insanlarla bir arada olabildiği, korunaklı bir tek mekâna çıkması hedeflenmiş, bu da kentlinin deneyimleme kotunun bir katman üstünde kurgulanan (sağlık çalışanlarına atıf) üst örtünün varlığıyla mümkün kılınmıştır.
*Son olarak, yukarıda belirtilen konsept ve analojileri referans alarak, tüm “anma deneyimi” aşamalı ve birbirinden bağımsız var olamayan bir parça-bütün mekân diyalektiği üzerinden üretilmeye çalışılmıştır.
Esnek ve dönüştürülebilir bir yapıda tasarlanan pazar yeri alanı üç temel katmanda kurgulanmıştır.
a. Gridal sisteme oturan metal birimler: koruyucu metal üst örtü ve metal taşıyıcı yüzey/duvardan oluşur. Her iki birim arasında bir birim açık/ağaçlık alan bırakacak şekilde Sıhhiye otoparkının ön yüzünü kaplayacak mesafeye dikey elemanlar halinde yerleşmektedirler. Halihazırda otoparkın ön yüzeyine hizalanan ağaçlar olduğu gibi korunmuştur. Kurulan bu ilişki ile çok katlı otoparkta yer alan zayıflamış ticari fonksiyonların pazar alanıyla birlikte çalışarak aktive edilmesi öngörülmüştür. Birimlerin tam ortasında Kurtuluş Parkı ile bağlantı noktasında bir meydancık kurgulanmıştır.
-Üst örtü yüzeyinde aydınlatma elemanları ve pazarcıların üst kotta sergilemek istedikleri eşyalar için askılık elemanlar tasarlanmıştır.
b. Üst örtüyü taşıyan yüzeyler/duvarlar gride uygun açıklıklarda manipüle edilerek arkad ve pasaj tipolojisinde değişken birimler olarak yorumlanmıştır. Bu sayede birimlerin taşıyıcı yüzeyleri geçirgen hale getirilerek ana dolaşımın pazarın içinden yapılabilmesini ve tezgâh elemanlarının birimler etrafında çeşitli kurgularını mümkün kılmıştır.
c. Belirlenen grid epoksi zemin üzerinde devamlılığı değişkenlik gösteren bir raylı sistem olarak fizikselleştirilmiştir. Raylı sistem üzerine hareketli betonarme yatay objeler yerleşmektedir. Betonarme objeler temelde Pazarcılar için tezgâh alanı olarak iki tipte kurgulanmıştır:
Objeler üst örtü altında (kapalı alanda), duvarlarının çevresinde ya da açık alanda hareket ettirilerek esnek bir şekilde organize edilebilecektir.
-Sadece kapalı alanın kullanıldığı durumda her bir pazarcıya ortalama 20m² lik alanda iki birim yatay obje tanımlanarak toplam 65 pazarcıya yetecek bir tasarım kurgusu önerilmiştir. Buna ek olarak kurgu açık alana da taşınabilir.
-Yatay elemanlara ek olarak dikey metal ızgara objeler önerilmiştir. Yine raylı sistem üzerinde hareket edebilecek şekilde tasarlanan objeler tezgahların yazı ya da ürün asmak için kullanabileceği birimler olarak tasarlanmıştır.
-Pazar kullanımına ek olarak hem yatay hem de dikey objeler hareket ettirilerek küçüklü büyüklü gruplar halinde kurgulanabilir: amfi, konser alanı, film gösterimi gibi. Özellikle meydancık olarak bırakılan alanda sergi gibi olası etkinliklerde kullanılabilir, bunun dışında düzenli olarak duyuru, bildiri gibi paylaşımların yapılması için de kamusal yüzeyler tanımlarlar.