PROJE RAPORU
Bauhaus’un teknik ve dışavurumcu özelliklerini katı bir şekilde birbirinden ayırarak, sınırlı estetik algılar aracılığı ile incelemenin, bu ekolü zihinsel zenginliğinden mahrum edebileceğini düşünüyoruz. Aslında tarih boyunca süregelen fonksiyonel ve formsal olan arasındaki bu ihtilaf, yarattığı gerilim, günümüz sanat, mimarlık ve tasarım dünyasına ilham vermektedir. Bauhaus Müzesi önerimizde, kavramsal zıtlığı; modüler, rasyonel bir ızgara sisteminin nesnelliği ile malzeme ve rengin duyumsal etkilerinin yarattığı öznellik arasında kurgulamaya hedefledik.
Müze önerimiz, tekil kütlelerin birleşerek bir ızgara üzerinde kümeleşmesi ile başlıyor. Bu cisimleri el yapımı kaplara benzetip ”Amforalar” diye adlandırıyoruz. Kütleler, ayakları parka hafifçe değen bir strüktür üzerinde yükselip, geçişlere izin verecek bir yükseklik kazanıyor. Amforaların göbekleri birinci kat kotunda genişleyip birbirlerine temas ederek müzenin sürekli zeminini oluştururken, daha sonra yükselen hacimler farklı bir ızgara organizasyonu ile kümelenip ışık bacaları altında geniş mekanlar oluşturuyor. Dikeydeki bu hareket, yapının sürekli bir nesne veya bir araya gelmiş farklı hacimler olarak iki farklı şekilde okunmasına olanak veriyor.
Kütlelerden inen beton bacaklar, park zeminine en az etki yapacak şekilde değer. Bu strateji ile, ziyaretçilerin ve kent sakinlerinin, park ile sağlıklı ve azami bir görsel ilişki kurması kurgulanmıştır. Beton ayakların indiği alanda zemin hafifçe aşağı bükülüp, Dessau iklimine uygun ve gölgede yeşeren çiçekli bitkilerin yaşaması için yumuşak bir zemin tanımlar. Bu renkli çiçekli bitkilerin yukarı fışkırması, bina zemin ilişkisinin iyice hafifleşmesini sağlar. Parkın kuzeydoğu köşesinden uzanan ana aks ise yapıyı, batı kanadında geçici sergilerin yer aldığı, doğu kanadında ise kalıcı koleksiyonunun sergileneceği iki kanada ayırır. Binanın ana girişi, aksın doğu tarafında yer alan, heykel bahçesine geçiş olanağı sağlarken, bu aksın diğer tarafında ise müzenin lojistik ve servis girişi bulunuyor.