Sinan Genim 23 Ağustos 2000'de kaleme aldığı yazıda projeyi anlatıyor:
İç Anadolu Bölgesi’nin kuzeybatı kesiminde yer alan Eskişehir ve yakın çevresi çok erken dönemlerden beri iskân edilmektedir. Orta Anadolu platosunun başlangıç noktasında yer alan şehrin bilinen ilk isminin Anadolu kökenli olduğu Luwi ve Hitit dillerinde “kapı” anlamına gelen Doru/Toru sözcüğünden üretilen Dorula/Torula “kapıcık” sözcüğünün, bölgenin Hellenleşmeye başlaması ile birlikte “yeri” anlamına gelen -eion yada- ion ekini alarak Dorylaeion/Dorylaion şeklinde söylendiğini bilmekteyiz. Eskişehir’in Anadolu platosuna ulaşan altı yolun birleştiği bir noktada olması bu görüşü büyük ölçüde destekler, efsane niteliğindeki bir diğer anlatım ise şehrin Erythrai’li (Çeşme yakınlarındaki bir İonia kenti) Dorylaos’a izafeten Dorylaeion olarak anıldığıdır. [1]
Anadolu’da Roma egemenliğinin başlaması ile birlikte şehrin adı Dorylaeum’a dönüşür. Bizans döneminde tekrar Dorylaeion – Dorylaion olarak anılan şehir, 673’ten sonra zaman zaman Anadolu içlerine kadar uzanan Arap akınlarından da etkilenir ve Arap kaynaklarına Edrolya – Duruliye adı ile geçer. XII. yüzyıldan itibaren Selçuklu etki bölgesinde kalan şehir artık Sultan Öyüği – Sultan Üyiği veya Sultan Yüği adı ile tanınmaktadır. Osmanlı Devleti’nin kuruluşu ile şehrin adı Sultan Önü olur. İlk Osmanlı Livası olan şehir, belki de bu özelliği nedeni ile Matrakçı Nasuh’un Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han isimli 1533-1536 Irak Seferini anlatan görsel içerikli albümünde Eskişehir olarak belirtilir.[2]
XVI. yüzyıldan günümüze zaman zaman ve bazı kaynaklarda Sultanönü ismi kullanılsa da, Eskişehir adı değişmeden günümüze kadar gelir. Orta Anadolu’ya batı yönünden giriş kapısı olan Eskişehir’in bu özelliği bin yıllar boyu değişmez.[3]
Çok uzun bir zaman süresince şehrin içinden geçen yol ordu ve kervan yolu olarak kullanılmaya devam eder. Haç yolu da şehirden geçmektedir. 1889 yılında başlayan çalışmalar sonrası 1892 yılında İstanbul – Ankara demiryolu işletmeye açılır. Günümüze kadar başkaca bir alternatifi bulunmayan bu yol geçmiş dönem yollarının güzergahını izlemektedir. 1950’lere kadar Anadolu’nun İstanbul ile karayolu bağlantısı da Eskişehir üzerinden sağlanmaktadır, hâlâ İstanbul – Ankara demiryolunun bağlantısı bu yolla sağlanır. Tüm bu avantajlarına rağmen Eskişehir arzulanan önemine kavuşamaz. Belki de kısa sürede ulaşılan bir limana sahip olmaması bu sıkıntıyı yaratmaktadır. Anadolu’daki Helen hakimiyeti sonrası Eskişehir hiçbir zaman bir başkent veya idare merkezi olmaz. Her zaman bir tüketim şehri yerine, ticaret ve üretim şehri olmayı yeğlemiştir. Şehircilik tarihine genel olarak baktığımızda, günümüzdeki evrensel şehirlerin tümünün tüketim şehri olduğunu görürüz. Tüketim şehirleri ister doğulu bünyede, isterse batılı bünyede olsun, her zaman için düzenli yollar, anıtsal yapılar ile süslüdürler. Üretim şehirleri ise ya gerekli sermayeyi bulamadıklarından, ya da kısıtlı birikimlerini yapılara yatırmaktansa, sermayelerine eklemeyi seçtiklerinden daha mütevazi yapılanmalar ile yetinmişlerdir. 1958 yılında kurulan Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nin 1982 yılında Anadolu Üniversitesi’ne dönüşmesi, 1993 yılında kurulan Osmangazi Üniversitesi nerede ise yüzyıllardır özlenen gelişimi tetiklemiş ve Eskişehir bir üniversite kentine dönüşerek gelişimini hızlandırmıştır.
Geçmiş dönemde Eskişehir’de yukarıda belirtmeye çalıştığımız gerçeğe uygun bir yerleşim gösterir. Geleneksel yerleşme birbirinden yaklaşık 800 m. uzaklıkta iki ayrı fonksiyonlu iskândan oluşmaktadır. Şehrin güney kesiminde yer alan tepelerin kuzeye bakan yamaçlarında yer alan konut alanları, yani Odunpazarı semti ile ovada yer alan Çarşı semti. Genellikle gayrimüslim nüfusun konutlarının ve ticari yapıların bulunduğu çarşı semtinin merkezi 1905 yılında yanan kapalıçarşı olmalıdır. Odunpazarı yerleşmesi ise Alaaddin Camii sırtlarından başlayıp, Kurşunlu Külliyesi çevresinde yoğunlaşır. Çarşı semti ile Odunpazarı’nın arasında ise bostanlar ve mezarlıklar yer almaktadır. Her iki yerleşim alanında da pek çok kaplıca – ılıca vardır. Özellikle Kurşunlu Camii yakınındaki kaplıca yapısı Matrakçı’nın çiziminde önemle belirtilmiştir. Gerek 1905’deki büyük çarşı yangını, gerekse İstiklal Savaşı sonrası Yunanlılar’ın geri çekilmesi (1922) sırasında çıkarılan yangınlarda şehir pek çok anıtsal nitelikli yapısını kaybeder.
Birçok Anadolu-Türk kentinde görüldüğü gibi anıtsal bir Cuma Camii (Kurşunlu Camii) çevresinde oluşan Odunpazarı semti, yaklaşık 40-50 hektarlık (400 ila 500.000 m2) bir alandan oluşmaktadır. Yoğun konut yapılarının yanı sıra Kurşunlu Külliyesi çevresinde bir miktar yerel ticaret yapılarının ve mahalle aralarında tipik mahalle bakkallarının bulunduğu semt de, yüzyılımızın ortalarına dek Eskişehir’in yüksek gelir grubu yaşamaktadır. Ancak kentin, giderek istasyon yönüne doğru yayılması ve apartman tipi yerleşmenin moda olması, Odunpazarı’nın büyük oranda terk edilmesine ve kiracılık oranının % 70’lere vardığı bakımsız ve harap bir duruma düşmesine yol açar.
Şarkiye, Dede, Orta, Cunudiye, Akcami Paşa, Alanönü, Akarbaşı ve Akçağlan adı ile anılan sekiz mahalleden oluşan Odunpazarı yerleşmesinde evlerin hemen tümü sokağa cepheli, genelde bitişik nizam ve bahçelidir. Tüm konutlarda sokak cephesinin özenli ve gösterişli olmasına karşın bahçeye bakan arka veya yan cepheler daha yalındır. Köşe başı yapılarda ise her iki cephede aynı özenle inşa edilmiştir. Yapıların büyük çoğunluğu iki veya üç katlıdır. Geleneksel Türk Evi plan anlayışı Odunpazarı evlerinde de görülmektedir. Zemin katların yol çizgisine uyumuna karşın üst katlar bağımsız olarak planlanmış ve sokağa çıkmalar halinde uzanmaktadırlar. Plan tipini belirleyen esas kat olan üst kat hacimleri dik açılı olarak yapılmış, sokağa veya bahçeye doğru çıkmalarla genişletilmiştir. Birbirlerini manzara ve güneşe göre örtmeyecek, komşularının görüş açılarına saygılı bu yerleşmenin günümüzdeki görüntüsü bakımsızlık ve harabiyettir. Odunpazarı yerleşmesi yeniden hayata kavuşturulup, Eskişehir için bir prestij bölgesi olarak kullanılamaz mı?
Odunpazarı’nın Ataürk Bulvarı’nda [Seyit Gazi Caddesi] yüz alan bir bölümünde yer alan dört yapı adasını kapsayan bu düzenlemenin temel amacı; Eskişehir’in bu bölgesinde çevresindeki geleneksel mimariden esinlenerek, sokak konturlarını ve kotlarını muhafaza ederek yeni bir yerleşme birimi oluşturmaktır. Üç adet “Korunması Gerekli Kültür Varlığı’nı da içeren düzenleme alanı bir denemedir. Cephe düzenleri, arazi kullanımları, kontur ve gabarileri ile gelenekseli görüntü düzeyinde yaşatmayı amaçlamıştır. Bu tür bir düzenleme ve getirdiği kullanım kolaylıkları korunması gerekli kültür varlıklarının yoğun olarak bulunduğu Odunpazarı’nda oluşan yeni yapılanma baskılarını azaltacak, yeni düzenlemeler ve restorasyon çalışmaları ile Odunpazarı’nın korunmasını ve yeni bir gelecek kazanmasını sağlayabilecektir.
Uzun yıllardır, yapılan proje çalışmalarına rağmen İstanbul Süleymaniye ve Zeyrek yerleşmeleri için bir uygulama şansı bulunamamıştır. Bu kere Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde daha ufak ölçekli bu proje gereken finansal kaynakları da harekete geçirmek şartı ile uygulanabilir. İki teklif halinde sunulan Avan Proje’nin Birinci Teklifi’nde: 2 dükkan, 46 konut, 1 İnternet – Cafe, 1 Lokanta, 1 Pub – Bar, 1 Temizleyici – Çamaşırhane gibi satışa veya kiraya arzedilebilecek mekan vardır. İkinci Teklifi’nde ise: 7 dükkan, 70 konut, 1 İnternet – Cafe, 1 Lokanta, 1 Pub – Bar, Temizleyici – Çamaşırhane mevcuttur. Buna ek olarak her iki teklifte’de projelendirme alanı içinde kalan Korunması Gerekli Yapılar “Orta Anadolu Araştırmaları Enstitüsü” ve Müze olarak düzenlenmiş, buna ek olarak Belediye Ofisi – Muhtarlık, Sağlık Ocağı ve Kreş gibi sosyal amaçlı yapılar da teklif edilmiştir.
I. Teklif; 5.618.- m2, II. Teklif; 7.719.- m2 yapı alanı içermektedir. Toplam yapı maliyeti 500-600 $ m2 hesabı ile 3.000.000.- ila 4.500.000.- $ arasında bir harcama gerektirmektedir. Buna karşın ticari yapılar 750.- $ / m2 – konut yapıları 1.000.- $ / m2 satış fiyatı ile 3.700.000.- ila 5.700.000.- $ arası bir değerin ortaya çıkması mümkündür.
Toplu Konut İdaresi ve sağlayabileceği fonlar, Ticari Bankaların konut kredileri bu projenin hayata geçirilmesi için gereken finans kaynakları olabilir. Daha detaylı ve uzman kişilerce yapılacak bir fizibilite sonrası daha net bir görüntü ortaya çıkacaktır. Ancak her şeye rağmen projenin prestij ve toplumsal olarak sağlayacağı yararlar göz önüne alınarak değerlendirilmesi gerekir. Bu çalışma hem bu bölgenin, hem de ülkemizin korunması gerekli pek çok yapısı için bir kurtuluş ve gelecek olabilir.
Bilge Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İstanbul, 1993.
Hüseyin Yurdaydın, Beyân-ı Menâzil-I Irâkeyn-I Sultân Süleymân Hân, Ankara, 1976.
Reinhard Stewig, Batı Anadolu’nun Kültürel Gelişmesi: Kartografik Bilgiler, Çev. Ruhi Turfan, İstanbul, Tarihsiz.
[1] Umar 1993, 223.
[2] Yurdaydın 1976, 109b.
[3] Stewıg Tarihsiz, 131-141.