Atelier Architecture Vincent Parreira (AAVP Architects) tarafından tasarlanan Etoffes de Tolbiac, Paris’te eski kent ile yeniden oluşum halindeki kentin kesiştiği noktada yer alıyor.
Basit ama temel bir soru Tolbiac’ın anlayışına rehberlik ediyor: “Konut nedir? Konut, bireyi dünyanın sakini mertebesine yükseltmeli, bir ev ve şehir kurmalı, dün ve yarınla bağlantı kurmalı, yakın ve uzak başka yerleri düşünmemize izin vermeli, görüşlerimizi yapılandırmalı, mineral ve ahşapa, aydınlık ve karanlığa dokunmamıza izin vermeli, okşayıcı ve sert, net ve bulanık olmalı, bir otel gibi misafirperver ve bir sığınak gibi basit olmalı, bizi aynı anda hem büyük hem de küçük yapmalıdır.”
Kentsel Cephe
Arsa, yaklaşık yedi metrelik bir kot farkıyla birbirinden ayrılan iki sokağın köşesinde, stratejik bir konuma sahip. İki sokağı birbirine bağlayan tarihi merdiven, iki parselin birleşmesiyle oluşan faaliyet alanını sınırlıyor. 1920’lerden 1960’lara kadar inşa edilen zanaat atölyeleri ve depoların yerini 3.000 m² ticari alan ve 5.000 m² konuttan oluşan karma bir işlev almış. Ticari alanların iki caddenin birinci katları arasında dağıtılması, faaliyetin etkisini en aza indiriyor ve bu da Rue du Chevaleret’nin birinci katından yayılan konutlara bir temel oluşturuyor. 88 daire, üç ortak alan ve zemin katta bağımsız bir blokla birleştirilen dört parçaya bölünmüş. Balkonlardan oluşan ızgara, projenin birinci kat + 6 ve birinci kat + 8’e kadar yükselen üç bölümünü birleştiriyor. Bu durum, caddenin bütüncül dokusunu yeniden oluşturuyor.
Ahşap ve Beton Karışımı Bir Proje
Ahşap ve beton ikilisi projenin tasarımına yön veriyor. Betonun mekanik nitelikleri, yangına karşı direnci ve akustik zayıflatma yetenekleri yapıda kullanılmasında tercih sebebi olmuş. Tüm yüzeylerde kaplama olarak karaçam ağacı kullanılırken, ahşap çerçeve duvarların yapıları ve cephenin dikey dikmeleri Douglas köknarından yapılmış. Görünür ahşap elemanlar sterilizasyon işlemi sonrası koyu bir renk kazanarak endüstriyel Paris’in eski depolarının cephelerini çağrıştırıyor. Malzemenin görsel niteliklerinin yanı sıra dokunsal nitelikleri de vurgulanmış. Cephe direkleri için masif ahşap, lamine ahşaba tercih edilmiş. Malzemenin niteliklerini arttırmak, bu elemanın doğal kökenini anımsatan mimari bir yön geliştirmek ve genellikle ahşap yapımında kullanılan yapıştırma ile yeniden oluşturulan ürünlerden kopmak amaçlanmış. Yapıştırılmış lamine elemanlar, ortak alanları taşıyan kavisli kirişlerin oluşturulması için seyrek kullanılmış. Metal korkuluklar tunç kaplama ile bütünleştirilmiş.
Boşluklar-Açıklıklar
Mimari ve inşaat arasındaki ayrım genellikle detaylarda görülüyor. Balkonlara dikey elemanların yerleşiminde ince bir oyun söz konusu. Balkonlar ilk bakışta sanıldığı gibi düzenli bir desen izlemiyor, ancak her seviyede yatay ve dikey olarak on santimetre kaydırılarak sokak boşluğuna kademeli olarak yerleştirilmiş. Bu düzenek cepheyi canlandırmakla birlikte katları çoğaltarak balkonların yüzeyini de genişletmiş. Cadde tarafındaki farklı blokları birleştiren bu ızgara, her blok arasında kalan boşlukları absorbe ediyor. Avlu tarafında, farklı katları görsel olarak birbirine bağlayan hazneler ve konut sakinleri tarafından paylaşılan “daireler”, asma salonlar gibi sıra dışı unsurların eklenmesiyle, boşluıkları hem teraslar hem de meydanlar olmak üzere ortak alanlara dönüşüyor. Sirkülasyon ağı, Paris’in endüstriyel banliyölerinin arka bahçelerindeki neşeli düzensizliği ve sürprizleri yeniden canlandırıyor. İki yıl süren salgın hastalıklar, tüm sakinlere açık olan, eve bir alternatif sunan ve tüm sakinlerin şehir manzarasının keyfini çıkarmasına olanak tanıyan bu alanların değerini ölçmeye yardımcı oluyor. Herkesin kullanımına açık çatı bahçesi, 240° açısıyla Paris’in onlarca yıllık evrimini gözler önüne seren bir panoramaya ve gökyüzüne açılıyor.