Zeynep Berika Özcan, Ece Nur Özbey ve Melek Kaptan'ın projesi Baumit “Sağlıklı Bir Yaşam Alanı Olarak Ev” Tasarım Yarışmasında finalist oldu.
MANİFESTO
Ev; bir süreklilik içerisinde ondan ayrıldığımız, tekrar ona döndüğümüz; dönüştürmek, kendimize göre tanımlamak istediğimizde arayüzleriyle, sokağıyla, mahallesiyle kurduğu ilişkilerle en rahat olduğumuz mekandı. Peki neden artık öyle değil? Artık evden ayrılmak istemiyor muyuz, ayrıldığımızda tekrar ona dönmek istemiyor muyuz, artık dönüştüremiyor muyuz, yoksa evimiz artık rahat olduğumuz yer değil mi? Bu ilişkileri kaybetmemiz mi bunlara sebep oldu?
Evi fiziksel olarak bazen geçirgen yüzeylerle bazen duvarlarla sınırlıyoruz ancak evin bu fiziksel sınırların ötesinde kullanıcının deneyimiyle, bellekle birlikte farklı bir bağlam kazandığını kabul etmemiz gerek. Bellek, mekânı kullanıcının deneyimleri çerçevesinde tanımlar; özne mekâna, mekân özneye izler bırakır ve aidiyet duygusuyla beraber yuva tanımını oluşturur. Evi tanımlamak için çektiğimiz sınırlar, çevresindeki başka zaman akışlarıyla da temas halindedir. Evin önündeki caddede var olan ile evin içerisindeki zaman akışları farklıdır ve net ayrımlar vardır. Bu ayrımların kaybolduğu birbirine temas ettiği alanlar ise geçirgen yüzeyler, balkonlar, teraslar, verandalar eski adlarıyla cumba, eyvan, taşlık, olarak vücut bulmuştur. Bu olgularla kullanıcı, yalnızca eve değil yere de aidiyet geliştirir. Pandemi gibi ekstrem bir koşulda günümüz kentlerinde barınanlar için balkonlar, geçirgen yüzeyler dış çevreyle temas edilebilen tek arayüzlerdi ve bu süreçte kapalı kutu olan evlerimizi açmak, saçmak, balkonlar eklemek istedik. Dış zaman akışlarının içeride sürekliliğini koruması farklı bağlamlar yarattı. Peki ya evlerimiz istediğimizde açılan, dış zaman akışlarına dahil olan istediğimizdeyse kapanan, belleğimizde ait olduğumuz mekanlara dönüşebilir mi? Kullanıcı, bu sınırları kendi yuva kavramını oluşturabilmesi için ruhsal ve fiziksel olarak şekillendirebilir mi? Evin mekan kurguları kullanıcının sağlığı için tekrar yorumlanabilir mi?
WHO (1988, s. 1)’ya göre sağlık; hastalık veya fiziksel bir engelin olmaması hali değil, bütünü ile fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak iyi olma durumudur. Bizce bu tanım ev bağlamında irdelendiğinde aidiyet kavramı da eklenmelidir. Kişi ancak kendini ait hissedebildiğinde, yani yuvasında sağlıklı olacaktır. Evlerin bağlamıyla ilişki kurduğu arayüzler tekrar hayatlarımıza geri dönmedikçe, ait olduğumuz mekanlar oluşturulmadıkça kişi kendini hiçbir yerde ve hiçbir şekilde tam anlamıyla sağlıklı hissedemeyecektir.
Elbette ki evin etki alanı yalnızca kullanıcılar değildir. Ev bir yapma nesnesi olarak dünyanın da sağlığını fazlasıyla etkilemektedir. Hatta dünyayı her kullanıcının “oda”sının bulunduğu büyük “ev”imiz olarak kabul ettiğimizde (buradaki oda ve ev kavramlarını birbirinden ayrı düşünmek doğru olmayacaktır. Ancak odaların evi oluşturduğu ve her odadaki değişimin evi, ev/yuva deneyimini, evin sağlığını olumlu olumsuz karşılıklı bir ilişkiyle etkilediği düşünülünce arasındaki ilişki anlaşılacaktır.) biz kullanıcılar kendi odalarımız gibi büyük evimizi de dönüştürüyor ve kendimize göre tanımlıyoruz. Biz bu tanımlamaları yaparken evimiz iklim krizi, küresel ısınma, doğal enerji kaynaklarının tükenmesi gibi pek çok sorunla boğuşuyor. Bu küresel sorunlar karşısında evimize karşı sorumluluklarımız olduğunun bilincindeyiz. Pek çok parametrenin bulunduğu sorumluluklarımız listesinde çürüyen evimiz için hızla çözümlere gitmek ve çürüme sürecini yavaşlatabilmek için öncelikle odalarımızın mekan kurgularının ve malzeme tercihlerinin ele alınması gerekmektedir. Bu sorumluluklar görmezden gelindikçe evimiz her zaman çürümeye mahkum kalacaktır.
PROJE RAPORU
Projenin hedefi, kullanıcının mekanı kendisine göre değiştirebilmesi, mekanı istediğinde açılan ve dış zaman akışlarına dahil olabilen, istediğinde kapanan ve belleğinde ait olduğu yuvaya dönüşebilen bir hale getirebilmesi; bu sayede kullanıcının mekana, ve ana ait olabilmesidir. Kullanıcının mekana ait olabilmesi, mekanı yuvaya dönüştürebilmesi için oluşması gereken aidiyet duygusu ele alınmış ve bu duygunun oluşturulması ve artırılması için günümüzde var olan zamansız dikey evler oluşturmak yerine kentle ilişki kurabilen mekanlar tasarlanmıştır. Yalnızca yaşam gerekliliklerinin yerine getirildiği hiçbir esnekliğe ve dönüşüme olanak vermeyen mekanlar kullanıcıların aidiyet duygularının oluşmasını engellemektedir. Bu sebeple yuvalarda hareketli bölücü elemanlar yardımıyla esnek mekanlar kurgulanarak isteğe, ihtiyaca göre değişebilmesi ve dönüşebilmesi sağlanmıştır. Esnek mekanların yanı sıra dış akışa dahil olma ve olmama meselesi ele alınmış ve bu değişkeni oluşturabilmek için balkon tanımına yeni bir katman eklenmek istenmiştir. Bu sebeple açılıp kapanabilen, kente dahil olabilen ve kente sırtını dönen kapanan balkonlar tasarlanmıştır. Kendi çerçevesi içerisinde dönen mekan sayesinde var olan balkonlar küçülüp büyüyebilmekte ve büyürken de bu mekanın dışarı açılmasıyla cumbalar oluşturabilmektedir. Yuvanın bu dönüşümler esnasında denk gelebileceği her zaman akışı değerlendirilmiş ve bu akışlara ne kadar ve nasıl dahil olabileceği sorgulanmıştır. Kentin sahip olduğu hızlı akışın yanı sıra kullanıcının ihtiyacı olan yavaşlamalar da sorgulanarak proje bir avlu çevresinde şekillendirilmiştir. Oluşturulan iç avlu, kentle konut arasında bir tampon görevi görerek akışlarını yavaşlatmakta ve kullanıcılara yapı içerisinde bırakılan boşluklar(çoklu zaman-mekan) kullanıcının avluyla/kentle/kentliyle/içe çekilmelerle/dışarı taşmalarla farklı anlara dahil olma, hatta farklı anlar oluşturma imkanı sunmaktadır. Birçok farklı senaryoda kullanıcının ruhsal sağlığını da düşünerek sosyalleşebileceği, iletişim kurabileceği, hareket edebileceği, toprakla ilgilenebileceği mekanlar kurgulanmıştır. Proje alanı olarak İstanbul’un en yoğun bölgelerinden biri olan ve alanı deneyimlediğimizde aidiyet duygusunu hissedemediğimiz Fatih bölgesinde park gibi kamusal bir açıklığa yakın olan fakat onunla ilişki kuramayan bir alan tercih edilmiştir.
Tarihi ve konumu açısından oldukça önemli ve değerli olan bölge maalesef kentin getirdiği problemlerle boğuşmaktadır ve kentlilerin aidiyet kurabileceği mekanlar bulunamamaktadır. Bu mekanların olmaması kentte sağlıklı hissetmeyi yeterince zorluyorken oluşan konut tipolojisi de aidiyet oluşumuna aykırı, sırasıyla birbirinin kopyası ve dönüşümsüz ezbere mekanlardan oluşmaktadır. Hemen yanında oldukça geniş bir parka sahip olmasına rağmen tavırlarında, duruşlarında, mekanlarında hiçbir değişikliğe sahip olmayan bir konut grubu proje çalışma alanı olarak seçilerek aslında oranın ne kadar farklı mekân potansiyellerine sahip olduğu ve önünde de bulunan kentsel boşlukla ilişki kurarak yaratılabilecek komşuluklar (burada kentli ve kent aynı yapıyı paylaşan iki farklı komşu olarak düşünülmelidir) değerlendirilmiştir.
Projenin bir diğer hedefi kentlinin yaşayacağı daha sağlıklı mekanlar oluşturmak ve bu mekanların kullanıcı ile kenti, kenti olduğu kadar da dünyayı daha sağlıklı hale getirmesidir. Dünyayı her kullanıcının “oda”sının bulunduğu büyük “ev”imiz olarak kabul ettiğimizde evlerimizin dünyaya olan etkisi de göz ardı edilemez. Bu sebeple proje boyunca bir yapının tasarım aşamasından yapım/yıkım aşamasına kadar oluşabilecek senaryolar düşünülerek dünyaya olan etkisi de göz önünde bulundurulmuştur. Strüktür oluşturulurken uzun ömürlü ve sürdürülebilir bir malzeme olan çelik malzeme tercih edilmiştir. Geri dönüşüm her zaman öncelikli tutularak ahşap malzeme kaplama malzemesi olarak tercih edilmiş ve enerji kullanımlarını azaltmak için pasif iklimlendirmeye özen gösterilmiştir. Rüzgar, havalandırma ve ışık yapı tasarımında eski çağlardan beri önemli çevresel faktörden olmuştur. Enerji tasarrufuna her zamankinden çok daha fazla gereksinim duyulan günümüzde, bu etkenlerin doğru kullanımı ve tasarımı çok büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda, avlu ile oluşacak hava hareketinin etkinliğini değiştirebilecek binaya ait diğer açıklıkların da göz önünde bulundurulmasına önem verilmiştir. Mekan kurguları oluşturulurken çapraz havalandırma ve gün ışığı alımı göz önünde bulundurulmuştur.