İkinci kademeye geçen proje.
Büyükada: Yaşayan Bir Kent Müzesi Hafızada yer alan kişilerin ayak izleri takip edilerek, eskiden takip edilen her rota kullanıcıya ve Ada’ya geri kazandırılmıştır. Ada’nın ekim-dikim kültürünün canlandırıldığı ekolojik rotalar ile somut kültürel mirasının keşfedilebileceği kültürel rotalar; ‘kaybolmuş soyut miras ögeleri’ ve hatıralar ile birbirine bağlanmıştır. Bu ‘nefes alan’ yapının kalbini ise Fayton Meydanı ve entegre halde çalışması önerilen ‘Saatli Meydan’ oluşturmaktadır. Fayton Meydanı ve meydanı çevreleyen tarihi yapılar Ada Belleği için önemli bir ‘hafıza mekanı’ oluşturmaktadır. Bu mekanda önerilen ‘esneklik’ – gerektiğinde kullanıcıyı toplayan gerektiğinde ise dağıtan yapı – Ada’nın tamamı için uygulanması önerilen önemli bir formu temsil etmektedir. Fayton Meydanı başta olmak üzere alan genelinde ‘nefes almayı’ zorlaştıracak ve mevcut zenginliğe daha fazla müdahale edecek kalıcı strüktürler ve formların önerilmesinden kaçınılmıştır. ‘Büyükada: Yaşayan Bir Kent Müzesi’ konsepti, Ada’nın ruhuna duyulan saygıyı ve geçmiş ile gelecek arasında kurulacak bir köprünün geleceğe giden doğru adımların atılmasındaki önemini temsil etmektedir. Bu doğrultuda Büyükada ve Fayton Meydanı’nın tasarım kararları, ‘yaşanabilir şehirler’ kapsamında değerlendirilmiş, Ada’nın sahip olduğu eşsiz doğal ve kültürel mirasın ön plana çıkartıldığı bir kurgu oluşturulmuştur.
‘Yasayan Bir Kent Müzesi’
‘Kimliksiz kent, şehir planlamanın ve tasarımının ölümünü sunar.’ Rem Koolhaas
Heister, 1737 yılında insan bedeni ve canlı organizmalar arasında bir bağ kurmuş, tasarımcılar ise canlı organizmaların bu niteliklerini kentlere uyarlamıştır. Otonom bir canlıya benzetilen kentin, hareket ve dolasımı kısıtlandığında damarlarının tıkandığı, kimliğini kaybettiğinde ise homojen hale gelerek yok olduğu savunulmaktadır. Günümüzde ortaya çıkan ‘yeni kentleşme’ akımlarının temelinde bu bakış açısı yatmaktadır. Homojen hale gelen kentlerin özgün nitelikleri korunarak mevcut sorunların köküne inilmediği sürece çözüme gidilmesi mümkün olmayacaktır. Süreç boyunca yapılan araştırmalar sonucunda ‘Ada Belleği’ üzerinde yer alan birçok anı, mekan ve kişi tespit edilmiş, günümüzde kentlerin en büyük sorunu haline gelen ‘yersizlik’ kavramının aksine Ada’nın birçok hafızada tam manasıyla bir ‘yuva’ olarak yer edindiği görülmüştür. Büyükada’nın sahip olduğu doğal ve kültürel miras göz önünde bulundurulduğunda, İstanbul’un ihtiyaç duyduğu ‘kent müzesi’ kavramının önemli bir ayağının Büyükada’da yer olması gerektiği kaçınılmaz olacaktır. Ancak bahsedilen ‘kent müzesi’ formu, Büyükada gibi essiz bir dokuda tek bir yapı içerisinde sınırlandırılmamalı, sokaklara tasmalı ve kullanıcıyla birlikte nefes almalıdır. ‘Büyükada: Yasayan Bir Kent Müzesi’ konsepti, her ölçekte kullanıcı hareketi ile es zamanlı olarak değerlendirilmiş ve yerelin ihtiyaç duyduğu ‘Mekan’lar geri kazandırılmış, ziyaretçi için ise alan içerisinde tek bir noktada sıkışmadan dağılabileceği ve üretim-paylaşım doğrultusunda katkıda bulunabileceği mekanlar önerilmiştir.
Köklü tarihi geçmişi ile birçok anıya ev sahipliği yapmış olan Büyükada, tarih boyunca birçok farklı etkinliğe ve hikayeye tanıklık etmiştir. Kuzeyde yapılaşmaya açılan ve yoğun bir yapılaşma baskısı altında kalan Maden ve Nizam Mahallelerinin aksine Güney kesimler doğal sit alanı olarak günümüze kadar gelebilmiştir.
Senelerdir kullanımda olan faytonların kaldırılmasıyla birlikte güçsüz hale gelen Büyük ve Küçük Tur Yolları; kullanıcının ada içerisinde gezintisini sağlarken, aktif bir katılımda bulunmasına katkı sağlamamaktadır. Ada içerisindeki alanlarda dengeli bir dağılım ve etkileşim söz konusu değildir.
Büyükada; İstanbul’un eşi benzeri olmayan özgün ve nadide parçalarından birisi olması sebebiyle İstanbul’un ihtiyaç duyduğu kent müzesi olma potansiyelini taşımaktadır. İstanbul’un Kent Müzesi olma durumu; tek bir yapı veya mekan ile kısıtlanmamalıdır. Ada, sahip olduğu katmanlı tarihi/mimari dokusu ve ekolojik zenginlikleri ile İstanbul’un Yaşayan Kent Müzesi olmalıdır. Tarihi ve ekolojik rotaları ile kullanıcının etkileşim kurabileceği ve geçmişle gelecek arasında bir köprü oluşturan bu deneyimi yaşaması sağlanacaktır.
Büyükada; dört bir yanının sularla çevrili olması ve sahip olduğu arboretum zenginliği sebebiyle İstanbul’un özgün ekolojik alanlarından biridir. Sahip olduğu ekolojk zenginliğin, tarihi ve kültürel birikimiyle birleşmesi sonucu korunması gereken önemli bir doğal ve kültürel peyzaj alanına dönüşmektedir. Kuzey yakasındaki yoğun yapılaşma ile paralel olarak gelişme gösteren sahil bandı, kesintili ve dengesiz yoğunluk dağılımı sebebiyle sorunlu bir alan oluşturmaktadır. Kuzey yakasında yoğunlaşan kültürel peyzaj zonu içerdiği sivil mimari eserleri ve somut olan/olmayan miras ögeleriyle birlikte öne çıkmaktadır. Güney kesime doğru yoğunlaşan doğal peyzaj zonu ise içerdiği endemik türler ve zengin ekolojik birikimiyle İstanbul gibi yoğun yapılaşmanın görüldüğü bir kent içerisinde nefes alınacak önemli bir mirası işaret etmektedir.
Büyükada özelinde oluşturulan metodoloji; kültürel, kentsel, doğal, arkeolojik, endüstriyel, kırsal ve kıyısal farklı farklı karakterleri tekil veya toplu olarak barındıran İstanbul Adaları’nın sunmuş olduğu kültürel peyzaj harmonisinin korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması olmalıdır. Adalarda meydana gelen yangınlar, tarihi ve sivil mimarilerinin yeterince korunmaması , doğal alanlar üzerindeki yapılaşma baskısı kültürel peyzaja olumsuz yansımaktadır. Önerilen yaşayan kent müzesi; ada boyunca tespit edilen tüm ekolojik ve kültürel zenginliklerin korunarak ön plana çıkartılması ve gelecek nesillere bir referans niteliği taşıması için değerlendirilecektir. Adalı belleğinin canlandırılması ve kentsel tarım gibi üretim kollarının yeniden teşvik edilmesi ile birlikte Adalının ihtiyaçlarına bir cevap oluşturulacaktır.
Önerilen Yaşayan Kent Müzesi’nin ana iskeletini literatür taramaları ve adanın geçmişine dair tarihe not düşülen anıların izinden giderek oluşturulan Büyükada Bellek Haritası oluşturmaktadır. Hazırlanan Büyükada Bellek Haritası; kaybolmuş somut olmayan miras öğeleri, tarihte yer edinmiş kişiler ve sivil mimari örnekleri olmak üzere üç bölüme ayrılmıştır. Bellek Haritası üzerinde değinilen her nokta, yeni öneriler ile canlandırılmış, Büyükada’nın İstanbul’un yaşayan bir kent müzesi niteliği taşıması için değerlendirilmiştir. Bellek Haritasının çıkış noktası; ortak bilinç ve kent hafızası korunmadıkça, kentlerin geleceğinin homojen bir forma bürüneceği ve bu durumun kentin ölümüne sebep olacağı (Rem Koolhas) şeklinde belirlenmiştir.
ETKİ ALANI TASARIM KARARLARI
Hafızada yer alan kişilerin ayak izleri takip edilerek, eskiden takip edilen her rota kullanıcıya ve Ada’ya geri kazandırılmıştır. Ada’nın ekim-dikim kültürünün canlandırıldığı ekolojik rotalar ile somut kültürel mirasının keşfedilebileceği kültürel rotalar; ‘kaybolmuş soyut miras ögeleri’ ve hatıralar ile birbirine bağlanmıştır. Bu ‘nefes alan’ yapının kalbini ise Fayton Meydanı ve entegre halde çalışması önerilen ‘Saatli Meydan’ oluşturmaktadır. Fayton Meydanı ve meydanı çevreleyen tarihi yapılar Ada Belleği için önemli bir ‘hafıza mekanı’ oluşturmaktadır. Bu mekanda önerilen ‘esneklik’ – gerektiğinde kullanıcıyı toplayan gerektiğinde ise dağıtan yapı – Ada’nın tamamı için uygulanması önerilen önemli bir formu temsil etmektedir. Fayton Meydanı başta olmak üzere alan genelinde ‘nefes almayı’ zorlaştıracak ve mevcut zenginliğe daha fazla müdahale edecek kalıcı strüktürler ve formların önerilmesinden kaçınılmıştır. ‘Büyükada: Yaşayan Bir Kent Müzesi’ konsepti, Ada’nın ruhuna duyulan saygıyı ve geçmiş ile gelecek arasında kurulacak bir köprünün geleceğe giden doğru adımların atılmasındaki önemini temsil etmektedir.
Bu doğrultuda Büyükada ve Fayton Meydanı’nın tasarım kararları, ‘yaşanabilir şehirler’ kapsamında değerlendirilmiş, Ada’nın sahip olduğu eşsiz doğal ve kültürel mirasın ön plana çıkartıldığı bir kurgu oluşturulmuştur.
FAYTON MEYDANI
Büyükada’nın İstanbul gibi tarihi katmanlaşmanın en önemli örneklerinden biri olan bir kentin parçası olması ile birlikte, doğal ve ekolojik özellikleri ile anakaradan farklılaşarak kendine özgü, eşi benzeri bulunamayacak bir dokuya sahip olduğu bilinmektedir. Ada’nın sahip olduğu bu doku, günümüze gelene kadar yer yer ‘yapılaşma baskısı’ altında kalmış, yer yer turizm ve ticari kullanımlar altında zarar görmüştür. Etki alanı sınırları içerisinde kıyı bandını takip eden ve deniz ile kullanıcının ilişkisinin önünde büyük bir engel oluşturan ‘ticari kullanımlı tente ve örtüler’den, sivil mimarinin ve köklü tarihin somut veya soyut birçok örneğinin tarihe karışmasına kadar birçok ‘tıkanıklık’, Ada’nın nefes alırken zorlanmasına sebep olmaktadır. Önerilen kent formu, Fayton Meydanı’ndan başlayarak tüm alanda ‘tıkanıklık’ sorununu ortadan kaldıran, mevcut kamusal alanların doğru değerlendirilmesi ile ‘enerjiyi dağıtan’ ve ‘sızarak’ alana nefes aldıran bir yapıya sahiptir.
Anakaradan gelenleri karşılayan ve ana aksların kesişim noktasında bulunan bellek haritasının temel parçalarından biri olan Saat Kulesi öneri kapsamında güçlü bir başlangıç noktasına dönüştürülmüş; mevcut durumdakinin aksine kullanıcıyı kucaklayan ve arkasında bulunan meydana yönlendiren, bedenin bir parçası haline getirilmiştir.
Saat Kulesi ile başlayan akışın kullanıcıyı yönlendirdiği Fayton Meydanı, mevcut durumdaki boş ve kullanışsız yalnızca bir meydan kavramının ötesine geçirilerek, alana ruhunu veren çeper yapılar ile bir bütün olarak düşünülmüştür. ‘Avlu’ fonksiyonunu üstlenen yeni meydan; Türk mimarisinin avluya yüklediği toplanma, birliktelik ve dayanışma anlamlarını taşımaktadır.
Alan genelindeki en önemli problemlerden biri olarak görülen ‘enerjinin sıkışması’ durumu; meydan ve bağlantılı olduğu aksların tamamının esnek ve akışkan formalara büründürülmesi ile çözülmüştür. Kullanıcı istediği yöne doğru akışı takip ederek hareket edebilecek, enerji alanın tümüne dağılan ve yatayda akışkan bir şekilde mekanı kavrayan bir güce sahip olacaktır.
Ada belleğinde büyük bir yer kaplayan ‘Panaiye Rum Kilisesi’ meydanın geçmiş ile olan bağlantısı için en önemli noktayı oluşturmaktadır. Bu bağlantının geleceğe taşınması ve üreten bir mekan oluşturmak adına kilise çevresi genişletilmiş; öneri anıt ile bağlantı kuran ve kullanıcıya tanımlı bir rota sunan alt bir mekan önerilmiştir. Kilisenin meydana bakan duvarı ile ilişki kuran amfi, meydanın en can alıcı etkinlik ve deneyim bölümü haline gelmiştir.
Yerel halkın en temel isteklerinden biri olarak görülen ekonomik kazanç ve üretimin bir parçası olma durumuna yönelik; meydan ve çeper yapıların atıl durumdaki zemin katlarının aktif kullanımı önerilmektedir. Farklı faaliyetlerin yıl boyunca devam edeceği bu birimler, ortalarında bulunan yarı açık satış mekanında kullanıcı ile buluşacak, kiliseye komşu olan yapının zemin katı ise aktif bir kooperatife dönüştürülecektir.
Kıyıdan başlayarak meydanı boydan boya geçen ve içeri doğru kullanıcıyı çağıran zemin aydınlatması; meydanın ana odaklarından biri olan satış mekanına doğru artarak etkili bir yönlendirici eleman haline getirilmiştir. Kilise ve anıtın bulunduğu hemzemin yüzey ise farklı bir zemin aydınlatması ile aydınlatılarak dikkatleri üstüne çekecek, gün ışığı olmadığında dahi kullanıcı için erişilebilir bir mekan oluşturacaktır.
Bellek haritasının üretim başlığı altında en eski parçalarından biri olan ‘kent tarımı’ kültürünü geri kazandırmak ve kolektif bir üretim bilinci oluşturmak için önerilen ‘kent tarımı saksıları’ meydana bağlı belirli sokaklarda devamlılığı olan bir aks oluşturacak şekilde sıralanmıştır. Bu birimler kent tarımını teşvik etmenin yanı sıra üretim fazları ile satış mekanında değerlendirilecek ve paylaşım sağlanacaktır.
Ada belleğinde büyük bir yer kaplayan ve meydana adını veren faytonun hafızalarda bıraktığı izi her zaman hatırlamak adına, kilise ile ortak bir mekanı paylaşan ve kullanıcı için bir odak noktası oluşturacak olan ‘fayton anıtı’ önerilmiştir. Anıt eski tur yolunun bir yansıması olarak göğe doğru yükselirken ve atı nallarından oluşan amorf bir formdan ve geleceğin çağrıştırdığı ümidi ifade eden su enstalasyonundan oluşmaktadır.
Alan boyunca enerjinin dağılımını ve akışkanlığını arttırmak adına bütüncül bir zemin kaplaması önerilmiştir. Kaplamanın adanın lokal bir malzemesi olması ve sürdürülebilirliği sebebiyle ‘krem rengi kireç taşı’ olmasına karar verilmiş, çeperlerdeki yapıları ve tanımlı bir alt mekan oluşturması adına sokak boyunca belirlenen amorf zemin kaplamalarının ise 1.sınıf sert ağaç ahşap platformlar olması önerilmiştir.
Ada belleğinde büyük bir yer kaplayan ve alana özgü bitkiler belirlenerek, meydan ve içerisinde bulunan amfi ile sarış mekanı başta olmak üzere; tüm alt mekanlar doğal-yapay dengesini korumak adına bitkilendirilmiştir. Saat Kulesi ve Cumhuriyet Anıtı’nın zeminini oluşturan yeşil alanlar genişletilerek düzenlenmiş, alan boyu yerleştirilen yeşil alanlar bütüncül bir aksı ifade eden, yönlendirici bir pozisyon almıştır.
Büyükada Fayton Meydanı Kentsel Tasarım Yarışması Sonuçlandı