PROJE RAPORU
ZEROONE
“Bir kap ancak boşluğu sayesinde yararlı olabilir.
Pencere olarak işe yarayan şey duvarda açılan boşluktur.
Nesneleri işe yarar kılan şey onlarda var olmayandır.”
Lao Tzu
BİLGİ TOPLUMUNUN ÖZNESİ DATA
Temel değişimleri getiren üç sanayi devrinden sonra, yaşadığımız çağ dördüncü sanayi devri olarak adlandırılmaktadır. Bu çağın temelini teknoloji alanındaki gelişmeler ve bilgi toplumu oluşturmaktadır. Bilgi toplumunda bilginin kullanımı, sermaye ve işgücünden daha önemli bir üretim-tüketim faktörü haline gelmektedir. Tüketilen yalnızca madde ve varlık değil, bununla birlikte bilgi de bir tüketim maddesi haline gelmiştir. Bu nedenle üretimi de yaşadığımız yüzyıla adını verecek kadar değerli bir sektör haline gelmiştir. Bilginin üretimi; sürekli tekrarlayan, üretildikçe kendi belleğini oluşturan ve bunu yeni bilgi üretimi için her seferinde tekrar kullanan döngüsel bir süreçten geçer. Bu sürecin başlangıç girdisi ise veridir. Herhangi bir deney ya da deneyim sonucu elde edilen veri, bilginin üretimi için işlenecek olan data diline çevrilerek anlamlı bir çıktı haline getirilir. İşlenen bu veri aynı zamanda depolanarak bir veri belleğini de oluşturur. Bu sayede bilgi üretimi, depolanan bellekten edinilen verilerin üzerine yeni verilerin konması ile çoğaltılarak üretilir.
BİR DUALİTE DİLİ OLARAK DATA DİLİ
Verinin bilgiye dönüşümü sürecindeki işlenebilir hale gelme durumu, data diline çevrilmesi ile sağlanır. Dilin anatomisi, algıyı ve veriyi işarete dönüştürme üzerinedir. Data dili ise, 1 ve 0 ile temsil edilen bir matematiksel işaretler mekanizmasıdır. Matematikte ise varlık 1 ile yokluk veya boşluk ise 0 ile temsil edilir. Bu binari temelli dili kullanmasının sebebi ise, çok basit bir var-yok ihtiyacına cevap verme üzerine kurulu sisteme sahip olmasından kaynaklanır. Bu kavramlar; olma ve olmama, varlık ve yokluk, doluluk ve boşluk olarak adlandırılabilecek olan dualitelerdir. Yokluk, varlık olmadan, varlık ise yokluk olmadan temsil edilemez ya da anlam bulamaz. Hegel, diyalektiği tanımlarken, varlığın bilgisine ulaşmanın karşıtlıkları kullanarak akıl yürütme ile gerçekleşeceğini, varlığın da bu karşıtlık içinden tanımlanabileceğini savunur. Gerçekliğin bir tür neden-sonuç ilişkisi içinde saklı bulunduğunu ve ancak diyalektikle çözümlenebileceğini dile getirir. Doğadaki ve evrendeki her şeyin karşıtlıklar ilişkisi çerçevesinde yürüdüğünü savunan bu kuram, hiçbir şeyin durağan ve kalıcı olamayacağını ve mutlak süreçte birbirleri ile ilişki içerisinde olmaları gerektiğini savunur. Boşluk, ancak karşıt kavramı olan doluluk ile var olabilir. Bir nesnenin, maddenin ya da varlığın var olması, boşluğun potansiyelinden kaynaklanır. Aynı zamanda bu potansiyel, hareketin gerçekleşmesine de olanak sağlar; uzay boşluğunun galaksilere, atomun parçacıklara ev sahipliği yapması gibi. Boşluğun bu potansiyeli, sanatın pek çok dalında sorgulanan bir kavram olarak karşımıza çıkar. Modern dönemde, boşluğun kavramsal olarak neyi temsil ettiğini sorgulayan ve bunu dert edinen Malevich;beyaz tuval üzerine yaptığı siyah kare zemin ile doluluktan ziyade boşluğu kavratmak istediğini, bu nedenle doluluğu kullandığını anlatarak bu potansiyele ve dualiteye vurgu yapmıştır.
BOŞLUĞUN MİMARİ İLE KESİŞİMİBİR FORM OLARAK OLARAK SCADA BİNASI
Uygarlığın temellerinin ilk atıldığı zamanlarda insanlar da kendi güvenlik ve yaşamsal bağışıklık ve savunma sistemlerini geliştirme amaçlı boşluk yani fiziksel çevre ile kendi varlıkları arasındaki sınırları belirleme niyetinde olmuşlardır. Yapılaşmış çevre bu niyetin form almış hallerinin kolektif bir bütünlüğünü oluşturur. Bu form verme çabası da aslında kendi içinde, nesnenin ve boşluğun genel düzenini ve kesişimini temsil eder. Scada binası, hem fonksiyon olarak hem uygulanacağı konum olarak içinde bu dualiteleri (0 ve 1/ var-yok) barındıran bir projedir. Türkiye’nin tek çöl anatomisine sahip alanı olması sebebiyle, gece-gündüz sıcaklığı arasında dramatik farklar gözlemlenmektedir. Bu konum itibari ile edindiği dualitenin (gündüz sıcaklığı-gece soğukluğu) bir verisi olarak yapı kendi bağışıklık sistemini oluşturmuş ve yer altında konumlanmıştır. Böylece enerji verimliliğini ve dönüşümünü kendi bünyesi içerisinde de devam ettirmeyi hedeflemiştir. Toprak örtülü çatısı sayesinde ısıl performansını korurken, operasyonel enerji tüketimini minimumda tutma yöntemlerini araştırır.
Güneş enerjisi üretiminin proseslerine baktığımızda toprağın üzerinde var olan tüm yapısal ögeler birbirinden bağımsız duruşlarının aksine güçlü bir şekilde birbirleriyle iletişim kurarlar. Enerji; Solar panel, şalt alanı ve inverter üçgeninde toprak altı kablo sistemiyle üretilir. Bu üretim bandının çıktıları olan datalar ise yine SCADA’ya toprak altından iletilir. Bu noktada bir ziyaretçi olarak formasl varoluşlarına şahitlik ettiğimiz proses ögelerinin görünmeyen devamlılıkları yine toprağın bize verdiği doluluğun içinde yaratılan boşlukların kurgulanması ile sağlanmıştır.
Zeroone, verileri kendine ileten toprağın içerisinde hem alana gelen ziyaretçiye yerin karakteristik dokusunu sunar hem de özgün tasarlanan mekanlarıyla yerden ayrıksı yeni bir mekan deneyimi yaratır. Bu anlamda Zeroone hem alana dair bilgilerin depolandığı, hem de kendi bünyesinde farkındalık yaratacak üretim alanlarına sahip bir ‘’ÜS’’ OLARAK misyonunu belirler.