GASS Architecture Studios tarafından Paarl, Western Cape'te tasarlanan Green School South Africa Kampüsü, çocukların doğa ile etkileşime girebileceği sürdürülebilir ve uyumlu eğitim alanları yaratmak amacıyla tasarlanmış.
Green School South Africa, Western Cape’teki Paarl Vadisi’nde yer alan, mekansal olarak çevredeki dağlar tarafından tanımlanan sekiz hektarlık bir rejeneratif eğitim kampüsü.
Tek tek binaların mimarisi, vadiyi çevreleyen dağlardan ve aynı zamanda daha doğrudan Paarl Berg Kayaları’ndan kaynaklanan organik tektonik şekillerle tanımlanıyor.
Bu katı şekiller, her bir binanın programatik ihtiyacını karşılayacak şekilde düzenlenmiş. Kampüsün ilk aşaması Şubat 2021’de tamamlanmış.
Kampüs, meyve bahçeleri, sebze bahçeleri, yürüyüş yolları, peyzajlı teraslar ve dışarı taşan alanlar arasında yer alan çeşitli bina kümelerinden oluşuyor.
Bu binalar arasında anaokulundan 8. sınıfa kadar çocuklar için 16 sınıf, Sangkep (çok amaçlı alan için kullanılan Bali terimi), idari birimler yer alıyor.
Tek tek bina kümeleri, uyumlu bir bütün ve öğrencilerin keşfedebileceği bir geçitler ve alanlar dünyası yaratmak için peyzaj ve bir dizi yürüyüş yolu ile birbirine örülmüş.
Okula varıldığında, peyzajlı bir gabion duvar ziyaretçileri kampüsün ana eksenel dolaşım omurgası üzerinde yer alan ve daha kamusal binaları birbirine bağlayan idari binaya götürüyor.
Bu binalar arasında Sangkep, ağaçlarla çevrili pazar alanı, market, ortak çalışma alanı ve okulun kalbi yer alıyor.
Okulun kalbi, tüm yolların birleştiği bölgenin merkezi. Bina, varış meydanından gelen yolu tanımlayan üç kaya benzeri şekil tarafından tanımlanıyor. Binanın bir tarafında yemekhane, yaşam laboratuvarı ve mutfak, diğer tarafında ise kütüphane, sanat ve müzik stüdyosu yer alıyor.
Ana dolaşım omurgası, heyecan, merak ve keşif anları yaratmak için dikkatle düşünülmüş kıvrımlı rotalara ayrılıyor.
Bu ikincil rotalar, tüm sınıfların peyzajlı avlulara yayıldığı ilkokul ve anaokuluna ve yakın zamanda tamamlanan ortaokula götürüyor.
Farklı bölgelerin ve binaların konumları, pasif tasarım ilkeleri, feng shui ve Living Building Challenge tarafından sağlanan yedi taç yaprağı dikkate alınarak dikkatle değerlendirilmiş.
Bu fikri daha da geliştirmek için, bina duvarları minimumda tutularak iç ve dış mekan arasında görsel bağlantı sağlayan büyük ve geniş açıklıklara izin verilmiş.
Tüm binalar, doğal ve yerel kaynaklı malzemelerle inşa edilmiş. Sahadan toplanan kil ve toprak, dek-riet tavanlar, sıkıştırılmış toprak duvarlar ve kireç sıva duvarlar ile zeminler için kullanılmış. Gabion duvarlar için sahadan alınan çakıl taşları ve Drakenstein bölgesinden geri kazanılmış kapılar da yapımda önemli rol oynamış.
Binaların görsel bağlılığı, mimariyi doğa ile ilişkilendiren tek unsur değil. Yağmur suyunun toplanması için geniş yelken yaprak benzeri çatı yapıları tasarlanmış. Manzaraları çerçevelemek için delikli açıklıklar ve cumbalar kullanılmış.
Binalar, kalın sıkıştırılmış toprak veya kil tuğla duvarlardan yapılmış. Filtrelenmiş doğal ışık ve havalandırma için tavan pencereleri ve dokulu perdeleme elemanları eklenmiş.
Mimari ve peyzajın bir araya geldiği bu çok katmanlı gelişim, çocukların etkileşime girebileceği, keşfedebileceği ve öğrenebileceği cazip ve eğlenceli alanlar yaratmakta kullanılıyor.