Luciano Kruk'un tasarımını yaptığı yazlık ev, 3 kız kardeş ve aileleri için inşa edilmiş.
Mimarları projeyi anlatıyor:
Mar Azul, Arjantin’de bir deniz kenarı yerleşimi. Yaşlı çam ormanı, sakin ve huzurlu atmosferi garanti ediyor.
Denizden 8 blok uzaklıktaki 210 m²’lik arazide inşa edilen H3 evi, minimum taban alanına sahip. Ev, parselin boyutunu ve araziyi çevreleyen doğayı en iyi şekilde değerlendirmek için tasarlandı. Evin sahipleri 3 kız kardeş ve onların aileleri.
Bütçe sınırlı olsa da, kızkardeşlerin evleri için hayal ettiklerinin projede ifade bulabilmesine özen gösterildi: hem paylaşılan bir yazlık ev hem de doğanın ortasında kendilerine ait bir dinlenme mekanı.
Ev sahipleri, evin boyutları konusunda çok özenli davranılmasını talep etti. Ev, zemin katta yer alan yaşam alanından ve ikinci katta biri geniş ebeveyn odası diğeri daha küçük bir oda olmak üzere iki oda ve ortak banyodan oluşuyor.
Ev sahipleri ebeveyn yatak odasının, kısmen örtülü olan dış mekana açılmasını istedi. Evin merkezinde yer alan soba da onların tercihiyle yerleştirildi.
Evin malzemesine işverenlerle beraber karar verildi. H3, bakımının kolay olacağı öngörülerek, çıplak betondan inşa edildi. Evin içindeki ekipman ihtiyacını en aza indirmek için bazı mobilyalar beton hacmin bir parçası olarak düşünüldü. İnşaatta kullanılan kalıplar çamdan imal edildi, böylece bölücü duvarlar ve döşemeler ağaç damarlarının dokusunu kazandı ve ormanla bir çeşit diyaloğa girdi.
Ev, şıkışmış bir blok olarak tasarlandı. Zemin katta; mutfak, yemek yeme bölümü, yaşam alanından oluşan ve merdivenle üst kata bağlanan bütüncül bir mekan kuruldu. Mekanın boyutları dikkate alınarak kurgulanan bakış açıları ve kaçış noktaları mekanın bütüncül ve akıcı olmasını sağladı. Mekanlar, odalara ayrılmak yerine birbirleriyle ilişkilendirilerek mekansal genişleme hissi yaratıldı.
Bol ağaçlı arazinin sağladığı gölgeler, güneş ışığının içiriye girmesine karşı önlem almayı gereksiz kıldı. Evin geniş pencereleri, iç ile dış arasındaki bağlantıyı sağlamanın ve bakışı manzaraya açmanın yanında, ağaçlar arasından süzülen gün ışığını da yakaladı.
Evin kurgusu, kız kardeşlerin hedeflerinin ve arzularının mimari sentezi sonucunda ortaya çıktı. Ev, minimum ölçekte, kendi ihtiyaçlarından doğdu; aynı zamanda hem doğal hem insan yapımı çevreye kendini entegre etti.
6 yorum
Bir mimar birinci kattaki terasa korkuluk koymamayı tercih edebilir mi sizce? Daha genel sorarsak bir tasarım girdisi insan hayatı için risk oluşturuyorsa, bu hala mimari bir tercih sayılabilir mi?
Cam olabilir mi?
Resimlere ve kesite bakılırsa cam korkuluk yapılmamış.
Parapet yapma zorunluluğunu kendimce irdelemiştim bir ara.
balkon veya terasın ucuna kadar yürünmeyecek şekilde tasarlansa, önünde küçük bir toprak ve bitkilendirme olsa mesela. Veya ince bir su öğesi dolaşsa balkonun çevresini, insanın zaten o uç kısma girmesine ihtiyaç kalmasa, parapet yapmadan da güvenlik sağlanmaz mı?
Tabi çocukları da hesaba katarak güncellenebilir belki. 🙂
Dört tarafı tamamen açık alanda çıplak beton üstüne döşediği decke uzanır ve ayağını aşağı sarkıtır vaziyette gökyüzüne bakarken uyuyakaldığında köpeğinin havlamasıyla uyanıp kahvesini tazelemek için içeri girip, kahvesiyle üstü ve yanı çıplak betonla kaplı dingin yarı açık alanda “Bu dolar ne zaman düşecek acaba?” diye düşünebilmek için korkuluk yapmamış olabilir gibi geldi bana.
Doğayla bütünlüğün sağlanması açısından bence de korkuluk olmaması çok daha güzel. Orada minderlerin üzerinde oturmak ve meditasyon yapmak, müzik dinlemek, ayaklarını sarkıtıp sallamak, hayal kurmak harika olur. Korkuluklu açık alanlarda ben bunu hissedemiyorum açıkcası. Yinede çocuk yada yaşlı vs. için takılıp çıkarılabilen bir bölmeye gizlenmiş kompakt bir korkuluk olabilirdi.