İTÜ Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programı Proje 1 stüdyosu kapsamında Pınar Geçkili, Cem Eren Güven, Barış Çağlar tarafından hazırlanan proje Haliç Tersanesi'ni kuramsal ve politik bir izlek içerisinde kent laboratuvarına dönüşme senaryolarını tartışıyor.
Haliç Tersanesi, kullanımda olan en eski tersane olma, konum bazında tarihi yarımadaya komşu olma durumu ile tarihsel süreçte üzerinde çelişkili stratejiler denenmesine mahal vermiştir. Tersane; ulaşılabilme imkansızlığı, politika, kültürel ve ekonomik etkiler gibi birçok veri sebebiyle programatik açıdan da izole olmuş durumdadır. Dört bölge halinde kodlanan Haliç ve çevresi programatik bazda sökülürken anlamlı bir üretim ortaklaşması gözlenmiştir. Alanlar arası gerilimden beslenen ve bu gerilimi söndüren üretim eylemidir. Haliç Tersanesi’nin tarihi kimliğini oluşturan üretim olgusu için, var olan program dinamiğine eklemlenerek güçlendirme, çarpıştırma ve melezleme yöntemi öngörülmüştür. Eylemleri yönlendirmek için öngörülen araç provokasyondur. Sızıntı, provoke ve taşınan eylemlilik ihtiyacının ortaklaştığı noktada ulaşım ağının somut ve fizikalist bir öge olduğu anlaşılmaktadır. Ulaşım organı bazında provokasyon potansiyeli ve üretim sıçramalarına da izin verecek nitelikte olması ile teleferik öngörülmüştür. Ayrıca hibrit üretim durumlarının gözlenebilmesi ve taşınabilmesi için bir araç olarak kullanılacaktır. Kente atılan bu yeni program taşıyıcısı, süreç içerisinde öngörülebilen senaryo çerçevesinde [tersanenin deneysel bir üretim laboratuvarına dönüşmesi ve sosyokültürel çarpışmalar, karşılaşmalar] ile öngörülemeyen senaryolar çerçevesinde değişime sebep olacaktır. Kente atılan fizik bedenin (teleferik) beraberinde getireceği kavramsal tartışma sürecin alışılagelenin tersine [kavramsalın ardından fiziksel değil fizikselin ardından kavramsal] işlemesine sebep olmaktadır. Bu durum kendini senaryo üretimi üzerinden kurgulayabilmektedir. Haliç laboratuvarında kurgulanacak programatik deneylerin ürünleri, meydana getireceği sızıntıların olası sonuçları bahsedilen senaryolarla beslenebilmektedir. Süreç içerisinde programın kendisi deneysel olana dönüşecektir.
Deney[im], üretim, aşkın deneycilik, izolasyon, sızıntı, arzu, melez, teleferik, programatik, provokasyon, eylem sıçraması, beden, bellek, çaprazlama, Haliç, tersane
19.yy’da modernleşmenin ve endüstri devriminin etkisiyle beraber eski kent çeperleri sanayi bölgesine dönüşmüş 20.yy’ın ortalarına kadar bu gelişimini sürdürmüştür. Üretimin artmasıyla beraber çeperlerinde konut bölgeleri oluşmuş, şehirlerin gelişmesiyle beraber bu sanayi yapıları kent merkezlerinde kalmıştır. Bunun sonucunda önem kazanan bu bölgelerdeki üretim tipi olan sanayi sektörü, kentlerin dışına taşınmaya başlanmış ve bu eski endüstriyel alanlar farklı şekillerde değerlendirilmeye başlamıştır. 20.yy’ın ikinci yarısında ortaya çıkan bu duruma “desantralizasyon” adı verilmektedir. Türkiye’de ise 558 yıllık tarihi-kültürel-endüstriyel miras olarak değerlendirilmesi gereken Haliç bölgesindeki endüstri yapıları rant tehdidi ile karşı karşıyadır. Muhtemel işlevi yat limanı ve marina olan Galataport, Haliçport gibi projeler gündemdedir. Camialtı Tersanesi eski çalışanı ve eski Gemi Mühendisleri Odası Başkanı Tansel Timur’un (2013) açıklamasına göre; “Haliç kıyısında el değmemiş olarak kalan tek arazi parçasının da kamu alanı olmaktan çıkarılması anlamına gelen bu Proje’nin; -Okmeydanı ve Kasımpaşa ile etkileşimi göz önüne alındığında- daha büyük çaplı bir rantsal dönüşümün de önünü açmak üzere gündeme getirilmiş olduğu da bir gerçek.” Bahsedilen projelerin üst gelir grubuna hitap ettiği, bölge halkının ihtiyacına yönelik olmadığı öngörülen işlevlerden anlaşılmaktadır. Programa yaklaşırken gündemdeki projelerin aksine, Haliç Tersanesi’nin endüstri mirası olma durumunu göz önünde bulunduran; yakın ve uzak çevresiyle ilişki kurabilen; geniş kesimlere hitap edebilen içerik arayışına gidilmiştir.
Haliç tersanesi Haliç’teki endüstri yapı grubunun en eskisidir ve şuan sadece bakım-onarım çalışmaları yaparak işlevini sürdürmektedir. Haliç Tersanesi Kasımpaşa, Pera, Galata ve Karaköy bölgelerinin kesişiminde yer almaktadır. Tersane ve çevresinde kültürel, siyasal, işlevsel ve mekânsal olarak farklılıklar göze çarpmaktadır. Her bölge ortaklaşan ve ayrışan özelliklere sahiptir. Bölgelerin, birçok farklı şekilde herhangi bir öğenin ön plana alınmasıyla sınırları çizilebilir. Pera ve Karaköy birbiriyle daha çok benzeşirken, Kasımpaşa özellikle Pera ile gerilim içerisindedir. Haliç Tersanesi ise duvarları ve programından dolayı tamamen izole durumdadır.
Metinde ise bu ayrışma işlevsel, mekânsal vb. öğelerin iç içe geçtiği kabul edilmekle beraber temel sebepler de irdelenmeye çalışılmıştır. Bölgelerdeki mekân ve eylemlilikler aktörlerin belleğiyle ve hareketleriyle uyum gösterebilmekte ve kendi karakterlerini oluşturmaktadır. Metropoliten kentlerin en büyük özelliği bu karakterlerin çeşitliliğidir, fakat bu çeşitlilikler her zaman birbiriyle ilişki kuramayabilmektedirler. Program, bu çeşitliliklerin, bölge karakterlerinin ve aktörlerinin bölgeler arası sızarak, birbiriyle karşılaştırma durumlarını deneysel olarak amaçlamaktadır. Bu karşılaşmalar için öngörülen yerler, odak alınan Haliç Tersanesi ve çevresidir.
İnsanlar kentsel mekânlarda kendilerini eylemleriyle var etmektedirler. “Hareketler mimari mekanların içine dahil olan davetsiz misafirlerdir. Hareketler olayları meydana getirir. Olayların organize edilmiş hali senaryolara ve programlara dönüşür.” (Tschumi, 1996) . Ayrıca Tschumi (1996) “olay”ı beklenmedik eylem olarak tanımlar. İnsanların bu hareketleri, idealdeki senaryo ve programlarla uyuşmayan olaylar olarak ortaya çıkabilmektedir. Bu olaylar kentlerin her mekânında her zaman ufak veya büyük çaplı olarak gerçekleşmektedir. Beklenmedik eylemler (olaylar) olumlu veya olumsuz insanların algısını daha fazla etkilemekte ve eyleme yönlendirmektedir. “Olay” bu noktada provokatör olmaktadır. Provokasyon programın öngörülen durumuna; bu çalışma için deneysel eylem çarpıştırmasına, yardımcı olan bir araç olarak kurgulanmıştır. Bu noktada Deleuze’ün aşkın ampirizm kavramı, programın deneysel olma durumundaki denklemi kurgulamak için altlık oluşturmakta ve tartışmayı kuramsal bir zemine taşımaktadır. Programın deneyselliği ilk etapta provoke edilen farklı aktörlerin eylemleriyle odağı Haliç tersanesi olan, Pera, Karaköy ve Kasımpaşa’da çarpıştırılmasını amaçlamaktadır. Sonrasında ise eylem ve programlar Haliç’te toplanmaya ve süreç içerisinde ortaya çıkan yeni durum ve ihtiyaçlar ekseninde oradan dağılmaya başlayacaktır.
Haliç Tersanesi mevcut işlevi [gemi bakımı] doğrultusunda izole bir durumda olduğundan yakın çevresi ve alana müdahale edememe [giriş kısıtlaması, görsel kısıtlama vb.] olgusu önem arz etmektedir. Bahsedilen izolasyon halinin tek sebebi işlev olmamakla beraber, Haliç ve çevresinde kesit aracılığıyla işlevsel bazda kodlama yapıldığında bir ayrışma hali gözlenmektedir. Haliç bölgesi tamamen tersane olarak kodlanırken, Kasımpaşa ticari ve konut kodlarını içermektedir. Bununla beraber Pera; anıtsal/tarihi yapı (Galata Kulesi), galeri, ticari ve konut katmanları, Karaköy buna ek olarak hammadde dönüşümü ve hırdavatın bulunduğu Perşembe pazarı katmanını içermektedir. Haliç ve çevresi bu perspektifte 4 bölge olarak ayrıştırılmıştır: Pera Bölgesi, Kasımpaşa Bölgesi, Karaköy Bölgesi, Haliç Bölgesi. Her bölgenin kendine özgü olay-mekân kurgusu ve programı bulunmaktadır.
Kasımpaşa ve Galata arasındaki farklılığın temeli bölgelerin programları ve bunun kaynağı olan üretim ilişkileri ile alakalıdır. Galata Osmanlı’dan önce de bir ticaret ve kültür merkeziydi. “13. yüzyılda Cenevizlilerin yerleşimi ile başlayan kentsel gelişim sürecinde, Galata ve çevresi, kültürel anlamda her dönemde Tarihî Yarımada ile farklılık göstermiş, yine bu dönemden başlayarak “Batı kültürünün İstanbul’a ayağını bastığı yer olma özelliğini korumuştur.” (Birik, 2013). Galata’nın aksine Kasımpaşa ise fetihten sonra gelişmeye başlayan askeri tersane, kışla ve işçi konutlarının bulunduğu bir yer olmuştur. “Tersanelerin gelişimi Fatih döneminde… Haliç Bölgesi’nde bir Tersane-i Amire (Haliç Tersanesi) kurulması ile olmuştur. Tersanede çalışan işçiler hemen tersane arkasında yer alan bugünün Kasımpaşa diye bilenen bölgeye yerleştirilme kararı alınmıştır. Tersaneler genişledikçe geri hinterlandındaki konut alanı da genişlemiştir.” (Gören, 2011). Bu durum 18.yyın sonuna kadar fazla değişmeden devam etmiştir. Osmanlı’nın ordusunu modernize etme hamlelerinden biri olarak İlk modern üniversite denebilecek “Mühendishane-i Bahri Humayun” bu bölgede kurulmuştur. 19.yyın sonuna gelindiğinde ise yavaş yavaş Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi’nin etkileri İstanbul’da iyice görülmeye başlanmıştır. Kasımpaşa ve Halic’in kuzey kısımına tersane dışında diğer endüstri yapıları (Un fabrikası, tütün fabrikası, bira fabrikası vs.) yapılmaya başlanmış ve ihtiyaç doğrultusunda konut yerleşimi artmıştır. “19. yüzyıla gelindiginde; Eyüp, Kasımpaşa, Hasköy ve Sütlüce çevrelerinde konut alanları baş göstermiştir. Tüm bu işlevlerin yanında, Osmanlı döneminden kuzeyinde yer alan yeşil alanlar ile bir mesire yeri haline gelen ve Kâğıthane deresi ile Alibeyköy Deresi boyunca; yazlık evlerin, yalıların, köşklerin inşa edilmesiyle bir sayfiye semtine dönüşen bölge; bu özelliğini 20. yüzyıl baslarına gelinceye kadar korumuştur.” (Köseoğlu, 2010). Pera ise ekonomik zenginliğinin verdiği rahatlık ve Fransız aydınlanmacılığının etkisiyle kültürel canlanmalara tanık olmaktadır. “18-19 yüzyılın Pera kültürünü biçimlendiren Levanten kültürü, ilginç bir sosyokültürel olay olarak incelenebilecek denli önem taşır. Bu kültür elbette sadece karnavallar, balolar gibi popüler kültür öğelerinden oluşmamaktadır. İstanbul’a ilk gazeteleri onlar getirmiştir, dünya ahvaline yönelik aktif ilgi bu insanların eseriydi: ilk konserler, opera, bale, tiyatro ve sinema onlarla gelmiştir. Hatta bugünkü alışveriş merkezlerinin ilk örneklerini de bu dönemde İstanbul’a gelmiştir.” (Kupik, 2010). Ayrıca “Gemicilerin semti olması nedeniyle aynı zamanda bir eğlence merkezi haline gelen Galata sık yangınlarıyla sürekli yenilenir.” (Kaptan, aktaran Kupik, 2010).
Cumhuriyet ile beraber devletçilik ekonomi modeli benimsenmiş ve kalkınma planları yapılmaya başlanmıştır. Haliç’teki sanayinin geliştirilmesi amaçlanmış ve kontrolsüz gelişen yapılaşmayı kontrol etmek için 1937 yılında İstanbul için Prost planı yapılmıştır. Bu dönemde önemli iş merkezleri tarihi Yarımada’dan Galata ve özellikle İstiklal Caddesi’ne kaymıştır. “Plan ile sanayinin… Haliç’te toplanmasına karar verilmiştir. Önceki dönemlerde başlamış olan Atatürk Köprüsü’nün tamamlanmasıyla Haliç’in Suriçi ve Beyoğlu bağlantısının güçlenmesi sağlanmıştır.” (Köseoğlu, 2010). Fakat sürekli değişen iktidar ve planlarla istikrarlı bir gelişme sağlanamamış ve 60’larla beraber gecekondulaşma ve kontrolsüz yapılaşmanın önüne geçilememiştir. Bunun önemli nedeni bölgenin temel ihtiyaçlarının, sorunlarının devletin ve kullanıcıların ortak katılımıyla değil tamamen iktidarların inisiyatifi ile belirlenmesidir. 1966 sanayi planı çalışmaları Prost döneminde sanayiye ayrılan Haliç’te gittikçe plansız şekilde gelişen sanayi alanlarını ve bunların beraberinde getirdikleri gecekondulaşmayı önlemek amacı ile 1963’de başlanmış ve 1966’da uygulamaya konmuştur (Yeşilyurt, 2008). 70lerle beraber Haliçteki sanayinin desantralizasyonu gündeme gelmiştir. 1980 sonrasında gerçekleşen düzenleme çalışmaları ile Haliç’teki sanayinin desantralizasyonu sağlanmış, kıyı alanları; kamusal açık alan ve park alanları olarak düzenlenmiştir (Gören, 2011). Köseoğlu (1980), Dalan dönemini şöyle yorumlar: “Ancak sanayinin ve merkezi iş alanının desantralizayonu adına, plana dayanmayan müdahaleler ile Haliç’in kimliğine zarar veren yıkımlar yapılmıştır. 1990’lı yıllara gelindiğinde Haliç kıyıları yaz ayları boyunca piknik ve spor amaçlı kullanılmasına karşın kış aylarında boş ve ıssız kalan büyük yeşil alanlara dönüşmüştür. Bölgedeki işlevini kaybetmiş ve boş kalmış eski sanayi yapılarının dikkat çekmeye başlamasıyla, ayrıca kent içindeki merkezi konumuyla; Haliç’in adı yeni ve büyük ölçekli projelerle anılmaya başlamıştır”
Haliç bölgesinde, geleneksel yapı devam etmekle birlikte göç olgusu bu yapıda değişiklikler yaratmaya başlamıştır. Bölgede ortalama gelir düzeyi yüksek olmakla birlikte, gelir dağılımı adaletsizdir. Burada yaşayanların problemlerinin bir diğeri de sosyal uyumsuzluk olarak görülmektedir (Gören, 2011). Adaletsiz olan bu gelir dağılımından dolayı kentsel dönüşümün ilk basamağı olan Haliçport gibi projeler çeperlerindeki konut ve işyerlerinin durumunu etkileyecek ve soylulaştırma tehlikesi ile karşı karşıya bırakacaktır. Yeşilyurt bu kentsel dönüşüm tehdidinin gerçek muhatabı olan yerel halkı “asıl kaybeden” durumuna düşürdüğünü belirtmektedir (Yeşilyurt, 2008).
Kasımpaşa ve Galata-Pera bölgesinin kökenindeki fark sosyal adaletsizlikle beraber günümüzde kültürel ve siyasal olarak da baş göstermiş ve kullanıcılar diğer bölgeleri günlük yaşantılarında tercih etmemeye başlamışlardır. Bu sınırlaşma Tarlabaşı Bulvarı ve devamındaki uygulamalarla pekişmiştir.
Köseoğlu(2010) Kasımpaşalıların Hasköy’deki yeşil alanları vakit geçirmek için kullandığını ve geç saatlere kadar kaldığını belirmiştir. Yeşilyurt (2008) da tersaneler bölgesindeki en canlı yerin Kasımpaşa semt merkezi (Kızılay Meydanı) olduğunu iddia etmektedir. Binaların çoğunluğu alt kat ticaret ve üst katlar konut olarak kullanılmaktadır. Diğer bölgeler ise depo ve konut işlevine sahiptir. Bazı bölgelerinde ufak sanayi işletmeleri ve ticarethaneler vardır ve işçileri çoğunlukla yerli halktandır. Gene Yeşilyurt’un aktardığı bilgilere göre daha çok kendi içine dönük niteliksiz ucuz iş gücünün yoğun olduğu bir üretim tipi çizmektedir Kasımpaşa (Yeşilyurt, 2008).
Özellikle de son yıllarda, Galata ve Pera kullanıcısının aksine Kasımpaşa halkı ve spor kulübü taraftarları iktidar yanlısı söylemlerle ön plana çıkmaktadır. Kasımpaşalılar, Kasımpaşa’nın Tayyip Erdoğan’ın doğum yeri olması ve kendilerinden biri olarak görmelerinden dolayı iktidar partisiyle bağ kurmuşlardır. BBC Türkiye’nin (2013) haberine göre görüştükleri Kasımpaşalıların hepsi önceki seçimlerde iktidarı desteklediklerini söylemişlerdir. Genellikle ekonomik sıkıntılardandert yanmaktadırlar. Kimileri Gezi Parkı olayları ile işsizlik sorunu ve ekonomik sıkıntılarını eylemcilere bağlarken, kimileri gene bu sorunlardan dolayı geçmişte destekledikleri iktidara karşı bir tutum almışlardır. Bir kullanıcı Beyoğlu’nu tercih ettiğini Gezi olayları yüzünden gidemediğini söylemiştir. Diğer bir kullanıcı ise Beyoğlu(Pera)’nu medyatik ve popüler olduğu için eylemlerin orda olduğunu iddia etmektedir. Ayrıca Milliyet(2013), gene Gezi olayları sırasında Kasımpaşa’dan gelen grupların eylemcilere saldırdığı aktarılmıştır.
Galata-Pera kullanıcısı ise bölgeye çoğunlukla Taksim Meydanı üzerinden gelmektedir. Şişhane meydanı metro ile biraz canlansa da çok tercih edilen bir yer değildir. “Şişhane Meydanı, bugün ne kadar Taksim Meydanı’na göre “İstiklal Caddesi’nin sonu” ya da “öbür ucu” olarak nitelendirilse de, bu dönemde kentsel referanslar üzerine kurgulanmış, mevcut dokuya adapte edilmiş yeni kent parçası olarak, Cadde-i Kebirin kent merkezine bağlandığı başlangıç noktasıdır.” (Birik, 2013). Ticaret ve hizmet yoğun olan bu bölge daha çok kültürel aktivite ve eğlence mekânı olasıyla ön plana çıkmaktadır. Özellikle Taksim tarafının aksine Pera’nın Galata ve Tünel bölgesi üst gelir düzeydeki kullanıcılara hitap etmektedir. Bu durum da Kasımpaşa’nın gelir düzeyi ile tezatlık oluşturmaktadır.
Pera Kullanıcıları çoğunlukla Taksim-Galatasaray-Tünel-Karaköy hattını tercih etmekte Tarlabaşı Bulvarı adeta bir sınır gibi bölgeyi izole etmektedir. Birik bu durumu şöyle açıklar: “Tarlabaşı Bulvarı’nın altından geçerek Kasımpaşa’ya ulaşmasını sağlayan yeni kavşak, Şişhane Meydanı’nın kuzeyinde güçlü bir eşik oluşmasını sağlamış ve meydanın Kasımpaşa ve Haliç kıyısı ile olan ilişkisini kopartmıştı.” (Birik, 2013) Köseoğlu’nun aktardığı bilgilere göre de Hasköy civarında çalışan beyaz yakalı bir kullanıcı spor gibi özelleşmiş eylem dışında Kasımpaşa bölgesini tercih etmediğini söylemektedir. Hasköy’den Kasımpaşa’ya gelen bu kullanıcı asıl yönelimi Pera ve İstiklal Caddesindeki kültür ve eğlence mekânlarına ya da Mecidiyeköy’deki alışveriş merkezlerine yaptığını belirtmiştir (Köseoğlu, 2010).
Pera-Galata kullanıcısı ise özellikle İstiklal Caddesi ve Taksim’in uzun yıllardır bir protesto alanı olarak kullanan çeşitli sol örgütlerle iletişim halindedir. Aydınlanma ve demokrasi hareketlerinin önemli bir merkezi olan Pera uzun yıllardan beri bu profile sahiptir. Taksim ve Gezi parkı için yapılan mücadeleler ve olaylar bunun göstermektedir.
Kasımpaşa’nın ana kullanıcısı yerelindeki mavi yakalılar iken, Pera-Galata’nın ise eğlence-kültür aktiviteleri için başka yerlerden buraya gelen beyaz yakalılardır. Geçmişin ve günümüzün politik ve kültürel farkları bu bölgelere yansımıştır. Mavi yakalılar genellikle ekonomik olarak yetersizlikten ötürü erken yaşlarda sanayi kollarında çalışmaya başlayan işçilerdir. Yoksulluktan dolayı genellikle yeterli eğitim alamamış olmaları hayatlarının dolayısıyla algılarının daha geleneksel bir biçimde şekillenmesine neden olmuştur. Bu yüzden kentsel mekânlarda daha modern yaşama karşı daha mesafeli davranabilmektedirler. Beyaz yakalılar ise genellikle nitelikli iş gücü olarak yükseköğrenim görmüşler ve hayatlarının bir döneminde eğitim olanaklarına daha fazla erişebilmişlerdir. Eğitim durumu, aydınlanma olanağı modern yaşamla daha içiçe olmalarını sağlamıştır. Bu durumdan beyaz yakalıların düşünce yapılarından dolayı, aslında her iki taraf için de tehlike arz eden kentsel-ekonomik eylemlilik süreçlerindeki baskının rahatsızlığını, mavi yakalılara göre daha çok taşıdığı çıkarımı yapılabilir.
Marksist-Leninist terminolojiye göre Türkiye ve dünyadaki birçok iktidar burjuva sınıfının elindedir (Lenin, 1902). Kentsel programlar senaryolar serbest piyasa ve iktidarlar tarafından yönlendirilmektedir Bu iki kesimin kentsel mekânlarda yaşadığı sorunlar temelde bir sınıf çatışmasıdır. Çünkü bu iki kesimin ortaklaştığı noktalar ücretli çalışan(işçi) olmaları ve kendilerini kentsel eylemlerinde ekonomik özgürlükleri olanağınca var edebilmeleridir. İktidar ise kapitalizmin ve burjuva sınıfının varlığı korumak için kentsel mekanları rant alanına dönüştürmekte ve bir kar aracı olarak görmektedir. Burjuva iktidarı kendi devamlılığını sağlamak için kendi insanını yaratması gerekir, bu yüzden de ideolojik ve siyasi propaganda yapar. Bu propaganda kentin tüm mekânlarında (okul, hastane, park, meydan vs.) kendini göstermek zorundadır. Gösteremediği ve yetersiz olduğu noktalarda ise işçi sınıfının çıkarları ve talepleri ile çatışmalar yaşar. Bu yüzden insanların bilinçlerinin konumu, düşünce yapıları ve dünya algıları da göze önünde bulundurulmalıdır. Çünkü en nihayetinde kent mekânlarındaki eylemler kendini sınıfsal konumun ve algının süzgecinden geçerek kendini dışa vurur. Programın amacı endüstri ve üretimin mirası olan bir yerleşkede, yakın çevrede öbeklenmiş farklı tip kullanıcıları yeni bir kamusal alanda iletişime ve provokasyon olanağına açık bırakmaktır.
“Mimarlık sadece bir fiziksel mekân olarak değil, ancak eylem, devinim ve mekân gibi üç etmen tarafından tanımlanmıştır. Başka bir anlatımla, tarihin bu dönemi bir yapıyı yalnızca kendi biçimsel bileşenleriyle tanımlayamaz. O, kullanılışıyla ya da kişilerin mekân içindeki devinimleri aracılığıyla da tanımlamak zorundadır.” (KOLATAN, 2006). Bölgeler bu bakış açısıyla eylem-mekân ilişkisi çerçevesinde irdelendiğinde, her bölgenin farklı bir kimliğe sahip olduğu yeniden gözlenmektedir. Daha önceden bahsedilen gerilim hali eylem-mekân analizinde de kendini göstermektedir. Kasımpaşa’da bir olayın mekânsallaşma biçimi ile Pera’daki durum veya diğer bölgelerdeki durumlar tamamen farklıdır. Örneğin Gezi Parkı olayları esas olarak Pera’da mekân bulurken, Kasımpaşa’da tam tersine bu olaya tepki eylemleri görülmekte ve bahsedilen tepki eylemleri Kasımpaşa’da mekansallaşmaktadır. Haliç Tersanesi izole olma halini koruduğundan tepkisizdir. Farklı eylemlilikler ve mekânsal ilişkileri farklı sekansları1 doğurmaktadır. Var olan sekansların kopukluğu eylemsel sızıntıların bölgeler arası gerçekleşmediğinin de bir kanıtıdır.
Bölgeler programatik bazda sökülmeye çalışılırken ortaklaşan anlamlı bir üretim durumu gözlenmiştir. Bölgelerin üretim karakteristikleri kimliklerini de yansıtmaktadır. Karaköy’de dönüşüme dayalı bir üretim gözlenmektedir. Bu sonuca varabilmek için baz alınan mekanlar Perşembe Pazarı ve Külah adındaki depodur. Perşembe Pazarı’nda var olan hammaddenin döşümü veya Külah adı verilen depodaki programatik dönüşüm [sabit mekân, farklı programlar] bu durumu açıklamaktadır. Kasımpaşa ise ihtiyaca göre içe kapalı bir üretim gerçekleştirmektedir. Bedrettin mahallesindeki çeşitlilik üretimi bu duruma örnek olabilir. Pera’da ise kendiliğinden üretim söz konusudur. Gezi Parkı olaylarında AKM’nin cephesindeki dönüşüm veya Galata Meydanı’ndaki mekânsal üretim [farklı programlar ile mekanı yeniden kurgulama] örnek teşkil eder. Belediyenin mekânı değiştirmesiyle mekânsal üretimin durması kendiliğindenci yaklaşımın kanıtıdır. Haliç’te ise üretimin sözlük anlamındaki işlevi [her ne kadar şimdi yalnızca gemi bakımı yapılıyor olsa da] 558 yıldır görülmektedir. Alanlar arası gerilimden beslenen ve bu gerilimi söndüren üretim eylemidir. “Üretme olayı üretimin, ürünlerinden biriyle olan paradoksal bir özdeşliğidir, başka makinelerin yanı başında uzanmasına, pürüzsüz ve hareketsiz olmasına karşın, o da bir bedendir.” (Goodchild: 2005, 142).
Haliç Tersanesi’nin tarihi kimliğini oluşturan üretim olgusu için, var olan program dinamiğine eklemlenerek güçlendirme ve çarpıştırma yöntemi öngörülmüştür. Diğer üç alanın tam kesişim noktasında bulunan Haliç Tersanesi (Haliç Bölgesi), bölgeler arasında açılacak bağlantılar vasıtasıyla üretim sızıntılarına ve karşılaşmaya zemin oluşturacaktır. Bu noktada programın iddiası bölgelere has eylemlilikleri taşıyarak toplulukların eylemliliklerini çarpıştırmaya yönlendirmektir(sonucu her ne olursa olsun)
1: sekans; sözlük anlamı ile Belirli bir süre içinde arka arkaya giden şeyler, dizi demektir. Metinde Tschumi’nin (1996) yorumu baz alınmaktadır: “Herhangi bir mimari sekans en az üç ilişki içerir ya da anlatır. İlk olarak, işin metoduna değinen içsel ilişkiyi söyleyebiliriz, diğer ikisi ise dışsal ilişkilerdir. Dışsal ilişkilerden biri mevcut/güncel mekânların dizilmesine değinir, diğeri ise programa(olaya) değinir. İlk ilişki diğer bir adıyla dönüştürücü sekans bir alet, bir prosedür olarak tanımlanabilir. İkinci ilişki olan mekânsal sekans tarih boyunca süreklidir, onun tipolojik örnek olayı bol olması ve onun morfolojik varyasyonlarının sınırsız oluşudur. Sosyal ve sembolik çağrışımlar üçüncü ilişkide karakterize edilebilir, üçüncü ilişki olarak biz onu programatik sekans olarak adlandırıyoruz.”
2: sızıntı; bir durumdan başka bir duruma belirli bir yöntem ile aktarılarak karışma hali anlamı ile kullanılmıştır.
Deleuze felsefesine göre hayat bir çeşit oluş biçimidir. Oluş, herhangi bir kökene veya özneye veya aşkınlığa bağlı değildir. Bu sebeple ampirizm, deneyimi baz alır ve kendinden başka hiçbir temeli yoktur. Aşkın olma durumu da burada ortaya çıkmaktadır. Deleuze’e göre, deneyimi açıklamak için ortaya konan her fikir yine deneyime içkindir. Aşkın ampirizm, deneyimleyen öznenin ötesinde yine deney[im]in olduğunu savunur (Ayraç, 2013). Kökenin reddedildiği bu düşünce, yersiz yurtsuzluk olgusunu ortaya çıkarır. “Ne zaman başkaldırma, ayaklanma, gerilla savaşı ya da devrim varsa, toplumsal varoluşun bir göçebe tarzı olur.” (Goodchild: 2005, 273). Göçebelik anlık oluşlardır. Bu sebeple göçebe yersiz yurtsuzlaşmanın üzerinden yeniden yurt edinir. Deleuze’e göre tüm bu olguları nihilizmden3 ayıran faktör “arzu”dur. Arzu bir katalizör olarak deneye ulaşan denklemde yerini almaktadır.
Haliç Tersanesi’nde deneysel olma program üzerinden kurgulanmaktadır. Bu sebeple Haliç ve çevresi bölgelerin programları eylem bazında sökülmektedir. Bu sökümün sonucunda bölgelerin kimliklerini belirleyen eylemlerin dağıtılarak melezlenmesi, ait olduğu yerden koparılması Deleuze’ün denklemindeki yersiz yurtsuzluğa karşılık gelmektedir. Bahsedilen katalizör ise provokasyondur.
3: nihilizm; “Latince’de ‘hiç’ anlamına gelen nihil sözcüğünden türetilen Nihilizm, birçok spesifik alt dala ayrılmakla beraber, her şeyin anlamdan ve değerden yoksun olduğunu savunan felsefi görüştür. Nihilistler tanrının varlığını, iradenin özgürlüğünü, bilginin imkânını, ahlâkı ve tarihin mutlu sonunu reddederler.”
Tschumi’nin eylem-mekân ilişkisinden yola çıkıldığında salt mekânsal müdahalelerin aranılan sonuca ulaşmakta eksik kaldığı görülmektedir. Bölge aktörlerinin belleklerindeki eylem arayışları, mevcut eylemlilikleri ve olay potansiyelleri yönlendirilmelidir. Bunun için bellekteki potansiyeller zorlamalarla kırılmalı, yeni durumlar uyandırılmalıdır. Bu kırılmaları sağlayacak ve eylemleri yönlendirmek için öngörülen araç provokasyondur. Provokasyon durumu üç şekilde olabilmektedir:
1. Salt eylem: Mevcut mekânlarda yeni programlar veya olaylar ekleyerek yönlendirme (aktif)
2. Salt mekân: Önceden belirlenmiş bir program çerçevesinde sadece fiziksel çevre ve mekânın değiştirilmesi ile hedef kullanıcıyı yönlendirme (pasif)
3. Hem mekân hem eylem: Fiziksel müdahalenin ve eylemliliğin beraber olduğu durumlar (aktif ve pasif)
Mimarlıkta ise birinci ve ikinci durumlar gerçek hayatta idealize edildiği şekliyle karşımıza çıkmamakla beraber üçüncü durumun iki durum arasında salınımıyla beraber gerçekleşmektedir. Bölgede ise kırılmayı sağlamak için iki yönü de güçlü olan bir provokatif araca ihtiyaç vardır. Ulaşım aracı olma özelliği, görünebilirliği, kabinlerinin izin verdiği ölçüde eylem taşıma durumu, eylemlerin yersizleştirilerek ulaşım esnasında da devam etmesine olanak vermesi, böylece dinamik mekânlar yaratması ve Haliç bölgesinin vistasını değerlendirmesi açısından teleferik önerisinin bu iki durumu da karşılayacağı öngörülmüştür. Bunun nedenleri
• İlk olarak, sızıntı, provoke ve taşınan eylemlilik ihtiyacının ortaklaştığı noktada geri dönülerek izolasyon durumuna sebep olan itkilere bakıldığında somut düzlemde ulaşım ağının etkin ve evriltilebilir olduğu ortaya çıkmaktadır. Haliç tersanesine erişim var olan kot farkı, tersane ve Kasımpaşa’yı diğer bölgelerden koparan Şişhane yolu, yalnızca belirli noktalara erişim sağlayabilen toplu taşıma ulaşımı gibi durumlar doğrultusunda neredeyse imkansız olmaktadır.
• İkinci olarak hibrit üretim durumlarının gözlenebilmesi ve taşınabilmesi için eylemlerin kullanıcısıyla beraber ortak mekana çekilmesi ve çarpıştırılması gerekmektedir. Sonrasında ise çarpıştırılan eylemlilikler ortaya çıkan yeni durumların tahlili ile daha uzun zaman kesitleri içeresinde bölgede belleği yönlendirmek üzere Haliç’te odaklanacaktır. Kente atılan bu yeni program taşıyıcısı, süreç içerisinde öngörülebilen senaryolar çerçevesinde [tersanenin deneysel bir üretim laboratuvarına dönüşmesi ve sosyokültürel çarpışmalar, karşılaşmalar] ile öngörülemeyen senaryolar çerçevesinde değişime sebep olacaktır.
• Deleuze, Hume’un bütün felsefesinin ve hatta felsefi deneyciliğin bir çeşit “fizikalizm” olduğunu söylerken, buradan türeyecek felsefenin bedeni yeniden kavramsallaştırma potansiyeli taşıdığına dikkat çekmek ister. Bu potansiyeli açığa çıkarmak için, öznenin salt bir beden oluşu düşünebilmesi, bunun için de düşünme alışkanlıklarında keskin bir kopuş gerçekleştirmesi gerekir. Bu kopuşun ardından doğacak kavrayış belki yekpare bir özne olmaya izin vermeyecek, ama moleküler saçılmalar, geçici çökeltiler, beden oluş ve bağlanışlar, kopuş ve yeniden bağlanışlar biçiminde sürüp gidecek bir içkinlik yolculuğunu fark etmeye, katılmaya ve yolda kalmaya olanak verecektir (BALANUYE, 2008). Kente bırakılan fizik beden teleferiktir. Deneycilik halinin fizik beden ile güçlenmesi teleferik olgusunun beraberinde ve sonrasında getireceği programatik olasılıkları, hibrit kavramları tartışılabilir hale getirmektedir. Deleuze’ün ortaya koyduğu gibi virtüel (gerçek olmayan), aktüel(gerçek olan) kadar gerçektir. Virtüelin gerçeküstülüğü de aktüelin gerçekliği olduğu sürece vardır. Bergson’un düalist bakış açısından aynı durum ortaya konulabilir. Yalıtılmış bir madde kurgusu da maddeden bağımsız savruk bir vaziyette dolaşan bellek algısı da yeterli değildir. Bu ikili çalışan bir süreçtir (Bergson, Matter and Memory, 1911).
Haliç Tersanesinden Haliç laboratuvarına dönüşüm zaman temelli bir kurguya sahiptir. Bu süreçte birincil provokatör olan teleferiğin yöntemi ve işlevi dönüşmektedir. İlk olarak teleferiğin görevi tersane sınırları dışında kalan eylem ve kullanıcıları içe aktarmaktır. Tersanenin bir kısmının teleferik itkisiyle içine sızdırılan eylemlilikleri karşılarken kalan bölümlerinin halihazırda var olan programını sürdürmesi öngörülmüştür. İlerleyen süreçte dozaj giderek arttırılarak Haliç Tersanesi’nin içine aktarılandan dışarı sızdırılana dönüşmekte olacağı ve en sonunda hibrit program üretimlerinin laboratuvarı olarak kodlanacağı kurgulanmıştır. Böylece kentsel bellek yaratımı kendiliğinden diğer bir provokatör olarak karşılanacaktır.
Dönüşümü gerçekleştirdiği varsayılan teleferiğin yere değme noktaları önem kazanmaktadır. Değim noktalarının bölgeler ve kimlikleriyle ters orantılı olması yeni bir provokatif durum yaratacaktır. Üretim transkriptlerinde de görüldüğü gibi Kasımpaşa’nın tekil ve kapalı bir kimliği bulunmaktadır.
Bu durum teleferiğin, bölgenin en kalabalık ve dışsal olabilen Kızılay Meydanı’nda konumlanmasını desteklemektedir. Bir diğer değim noktası ise Karaköy ve Pera’nın kesişiminde yer alan ve görece bu iki bölgenin döngüsel ve otonom kimliklerinin hareketliliğine zıt bir konumda olan Şişhane Meydanı’ndadır. Son olarak üçüncü nokta Haliç Tersanesinde fakat bu sefer gemi üretimi kimliği ile paralel bir şekilde vinç kulesinin yanında yer almaktadır. Bu üç değim noktası bahsedilen dönüşüm süreci içerisinde farklı hibrit durumlar için farklı kombinasyonlarda iletişim kuracak ve teleferiğin fizik beden algısına, tersanenin laboratuvara dönüşmesine zemin hazırlayacaktır.
Haliç bölgesi yakın çevrede farklı sekansları, eylemleri, programları, kültürleri barındırmaktadır. Bu zenginlik birbiriyle iç içe geçememektedir.
Programda Haliç tersaneleri endüstri mirası olarak kabul edilmiştir. Bu sebeple içine sızılmak istenilen noktaları var olan fiziksel hacimleriyle programlanacaktır. Fiziksel müdahalenin az ve kritik olduğu durumlarda eylem önem kazanmaktadır. Provokasyon ve yönlendirici olma bu yüzden kritiktir.
İnsanın hafızasında virtüel olarak bulunan eylem potansiyeli aktüel olabilmek için provoke edilmeyi beklemektedir. Bu şekilde Tshumi’nin değidiği gibi aktüel ve virtüel olan beraber çalışacaktır. Provokatör ilgi çekici, farklı, rahatsız edici, merak uyandırıcı, şaşırtıcı, eğlenceli, sıkıcı vb. yargıları insanda uyandırabilmelidir. Bellekte ani kırılmalara yol açan provokasyon eylemi iyi kurgulanmış ise eylemciyi eyleme yönlendirebilir. Örneğin; eş zamanlı gerçekleşen iki farklı karakterdeki eylemlerden birinin daha sıkıcı olması sağlanarak diğeri güçlendirilebilir. Provokasyon sürecinde provokatör bir öznedir, eylem ise nesnedir. Provokatör sadece eylem ve insan değil binanın cephesi, ışık gösterisi, dev balonlar tersanedeki makineler, afiş, telefon uygulaması vb. olabilir. Önemli olan ani değişimi yaratmasıdır. Deleuze’ün arzu kuramı bu noktada provokasyon ile eşleşmektedir.
İlk provokatör kente bırakılan fizik beden olan teleferiktir. Beraberinde getireceği kavramsal tartışma ise kendini senaryo üretimi üzerinden kurgulayabilmektedir. Haliç laboratuvarında kurgulanacak programatik deneylerin ürünleri, meydana getireceği sızıntıların olası sonuçları bahsedilen senaryolarla beslenebilmektedir. Çarpışmalar kullanıcı-eylem durumunu mekânsal sekansların değiştirilmesiyle provoke edilecektir. Bölge sakini eylem ve mekân ilişkisinde bölgede sökümlenen eylemler çerçevesinde taşınmaktadır. Bu durum deneysel programın senaryolaşmasını etkilemektedir. Senaryoların türetilebilir olması aşkın deneycilik halinin kendi kendini beslemesinden doğmaktadır.
1. Tschumi, B., (1994) Architecture and Disjunction, Cambridge, MA: MIT Press, s.99-168
2. Tschumi, B., Kolatan, Ş., (2014) Tschumi ile Konuşma, Boyut Pedia, Alıntı:
3. Vidler, A., (2003) Towards a Theory of the Architectural Program, October Magazine, Ltd. and Massachusetts Institute of Technology, s.59-74
4. Bergson, H., (1911), Matter and Memory, “Of the Selection of Images for Conscious Presentation: What Our Body Means and Does”, Nancy M. Paul, W. Scott Palmer (ed.s), s.1-85
5. Deleuze, G., (1991) Empiricism and Subjectivity: An essay on Hume’s theory of Human, Columbia University Press: U.S.A., Constantin V. Boundas (trans.), s.195
6. Balanuye,Çetin, (2008) Beden ve Aşkınlık, FLSF Dergisi/SD Üniversitesi, Sayı 6, Güz 2008, s.49-61
7. Goodchild, Philip; (2005) “Deleuze&Guattari-Arzu Politikasına Giriş”, çev. Rahmi Öğdül, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
8. Anonim, (2013) “Batı Düşüncesinin Kavşak Noktasında Deleuze“, Ayraç Dergisi, Kasım 2013
9. Gören, Berfu Güley, (2011, Haziran) Kıyı Alanlarının ve Kıyı Alanlarındaki Endüstri Alanlarının Kültür ve Eğitim Odaklı Dönüşümü: Haliç Kıyı Alanı Örneği, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
10. Köseoğlu, Fatma Gözde, (2010, Haziran) Haliç’te; Kültür Endüstrilerinin Yer Seçimi, Kümelenme Eğilimi ve Kentsel Yenileşme ile Kültür Endüstrileri Arasındaki Etkileşim, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
11. Lenin V.İ., (2011 [1902]) Ne Yapmalı, İstanbul, Evrensel Basım, Çev. Arif Berberoğlu
12. Kupik, Mustafa, (2010, Ağustos) Peyzaj Ekolojisi Kapsamında Yeşil Koridorlar: Haliç Bölgesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Alıntı
13. Yerliyurt, Bora, (2008) Kentsel Kıyı Alanlarında Yer Alan Sanayi Bölgelerinde Dönüşüm Stratejilerinin Değerlendirilmesi; Haliç – Tersaneler Bölgesi Doktora Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul
14. Birik, M., (2013) Şişhane Meydanında Mekansal Niteliklerin Değişim Süreçleri, Kentsel Mekana Müdahale: Projeler, Yaklaşımlar, Kavramlar, Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul:
15. Okuyan, K., (2014) “Haziran Direnişi’nden Devrim Teorisine…” Gelenek, 121, s. 7-17
16. Okuyan, K., (2013) Türkiye’de Bütün Hesaplar Altüst Oldu, Haber Sol,
17. Köksal, Gül, (2013, 01 Aralık), Alınan: http://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/istanbul-halicsiz-halic-tersanesiz-olamaz-haberi-83488
18. İstanbul’da Bıçaklı ve Eli Sopalı Grup Protestocu Avına Çıktı, (2013, 6 Haziran), Alınan: http://www.milliyet.com.tr/20-bin-kisi-gezi-parki-na/gundem/detay/1723971/default.htm
19. Kasapoğlu, Çağıl, (2013, 13 Haziran), Alınan: http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/06/130613_kasimpasa_gezi
20. Ateş, Merve, (2013, 26 Ağustos), Alınan: https://www.arkitera.com/haber/16818/halicport-projesi-protesto-edildi