DDRLP Mimarlık tarafından tasarlanan İstinye Saloon & Yuno (İstinyepark Performans ve Eğlence Merkezi), Sarıyer'de yer alıyor.
İstinye Park Alışveriş Merkezi bünyesinde halihazırda bulunan sinema salonlarının bir bölümünün tiyatro, etkinlik ve çocuk oyun alanlarına dönüştürülmesi kararı ile proje süreci başlamış oldu. İçinde bir tiyatrosu, çok amaçlı salonu ve çocuk eğlence alanı ile sinemaya uyumlanan yaklaşık 4000 metrekarelik bir etkinlik alanı.
Tasarım yaklaşımını “farklı hacimsel boşluklar arası kesintisiz akış ve bütünsel esneklik” olarak kurgularken; “sinema, tiyatro ve çocuk” mekanlarına ait sorularımızı benzer kapalı mekân deneyimlerinde gözlemlediğimiz eksiklikler ve ihtiyaçlar üzerine odakladık.
Temel sorumuz “Yapının bodrum katlarındaki sinema alanları boşaltıldıktan ve yapı soyulduktan sonra açığa çıkan mekânsal hacimler bu program için «HAYAL GÜCÜNÜN ORTAYA ÇIKACAĞI BİR YER» haline nasıl gelebilir? Vakit geçirilen, merak uyandıran, keşfe açık, esnek kullanımlı, dinamik mekanlar nasıl mümkün olur?” oldu.
Tasarım sürecinde “Mekânı bir bütün olarak hissetme, yön ve ilişki duygusunu kaybetmeden çeşitlilik üretme, gürültü ve uğultu gibi insanı olumsuz etkileyen ve mekânın niteliğini düşüren görülmeyen faktörleri tasarımın parçası olarak görme, deneyimi çeşitlendirme, algı, yön ve ilişki kurma imkanlarını çoğaltma, orada olmanın güvenli, konforlu ve özel olması…” Hallerinin peşine düştük. Orada geçirilen zamanın farklı zamanlarda farklı yolculuklar üretmesini hedefleyerek…
Tasarımın sürecine, sinema alanları küçüldükten sonra bütün bu geri kalan bölümün aslında nasıl bir mekân açığa çıkardığına bakarak başlandı. Oraya ne yapılması gerektiği ile ilgili kısmı söyleyen fikir de “volümetrik olarak açığa çıkan 3 boyutlu boşluk” oldu.
Sinema katları, ‘food court’ katından girilen ve girişi arka köşede kalmış, aranarak bulunan, belirgin olarak kendini göstermeyen bir alanda kalıyordu. Sadece sinema için inilen, arkada ve kuytuda kalmış bir alanın erişilebilir olması, algılanması ve insanlara bir yolculuk vadediyor olması en çok dikkat ettiğimiz noktalardan biriydi. Bu üç boyutlu boşluk ve bu boşluğun mevcut mekanlarla kurduğu entegrasyon başlangıç noktamız oldu.
Bir alışveriş merkezinin içindeki insanların deneyimi genelde fragmanlar halinde oluyor. Akışkan bir sürekliliğin içinde farklı farklı yerlere girip çıkılan bir hareket var. Fakat bu performans merkezi öyle bir alan değil, insanların bir yolculuk olarak deneyimlemesini, mekanların bütünsel olarak algılanmasını istediğimiz bir alan. Bu noktada tasarım sorularımız ortaya çıktı. Birincisi; farklı hacimsel boyutlar içinde boşluk(lar) dizisinin sürdürebiliyor olmak ve o deneyim sürekliliğini yaratarak insanları farklı programlarla karşılaştırabiliyor olmak. İkincisi ise; bunun bir yolculuk haline gelmesi. Yolculuk halindeyken de insanların hem ölçek ve algı hem de program anlamında farklı deneyimler yaşayabilmesine izin veren hem ayrışan hem de bütünselliğini kaybetmeyen bir mekân arayışı oldu. Üst kottan (food-court) tanımlanmış, yürüyen merdivenlerle büyük bir boşluk dizisine inilen, aşağıda sinemaya ve etkinlik alanlarına dahil olunabilen bir kurgu ortaya çıktı. Mekanlar boşluk etkisini kaybetmeden yüzey ve çeper ara kesitleri ile farklı programlar yaratıyor. Kotları birbirine bağlayan mevcut boşluklar ve yeni açılan boşluklarla “deneyim sürekliliği” tasarlandı.
Bütün bölümleri birleştiren, yukarıdan aşağıya bir fuaye alanı ve bu fuaye alanına takılan ve neredeyse bütün mekanların açıldığı, etkinlik meydanı olarak tarif ettiğimiz büyük çukur. Bu etkinlik meydanı teleskopik tribünleriyle açılıp kapanabilen, kendi başına bir sergi alanı olabilen, bölücü panellerle kapandığı zaman tamamen kapalı bir kutu haline gelebilen, açık olduğu zaman da sürekliliği hiç bozmadan kullanılabilen ve çok sayıda etkinliğe aynı anda izin veren bir kent meydanı gibi kurgulandı. Bu meydan; kapalı bir salon (box in box sistemi ile kurulan bir tiyatro alanı) ve çocuk eğlence alanının olduğu arkadaki bölümün merkezinde yer aldı.
Elektrik, mekanik, statik, sahne ve görüntü sistemleri, aydınlatma tasarımı, yangın gibi projede olması gereken tüm disiplinlerin yanında, oldukça kapsamlı bir akustik danışmanlık ile projenin belki de en ayırt edici özelliği akustik konfor olarak öne çıkıyor.
Farklı kullanım ve programları jenere edebilen (üretebilen), sürekli yaşayabilen bir potansiyele sahip ve buna esnek olarak yanıt verebilen bir boşluk tasarımı olması projenin en belirgin özelliği.
Alt ölçeklere bölümlenen büyük mekansal boşluklar dizisi kendini sarmalayan atmosferin içinde boşluğun farklı kullanımlarını destekleyen bir altyapı gibi çalışıyor. Ve bu atmosferin özelliği kendi başına, kendi varlığını oraya dayatmak değil, bilakis, oradaki hayatı sürekli zenginleştirip, dönüştürebilecek bir “arka plan” veya “sahne” haline gelebiliyor.