İyi Uygulama Ödülü, Sürdürülebilir Geleceği Tasarla Mimari Fikir Yarışması 2022

PROJE RAPORU

Başvurulan Kategori: YAPI TASARIMI

Grup Rumuzu: UEV67

Yapı Tasarımı Kategorisinde Sürdürülebilir İnovasyon merkezi ve iklim değişikliği müzesi projemizle başvuruyoruz. Projemizin ana hedefi Andolunun ortasında müzelerimizle iklim değişikliği farkındalığını arttırırken, farklı yaş, cinsiyet ve gruptan insanların kolektif bir şeklide öğrendiği ve ürettiği doğadan ilham alan çevreyle uyumlu bir inovasyan merkezi kurmak. BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinden nitelik eğitime önem verdik. Eğitimde öğrenmenin en önemli kısmının deneyimleme olduğuna inanıyoruz. Farklı atölyeler, sergi ve seminer alanları, üniversite kampüsleriyle ortaklaşa çalışmalarıyla ortak bir bilincin ve farkındalığın artıcağını düşünürken, iklim eylemi adına da önemli bir adım atıyoruz. Şehrin problemlerine cevap veren ve onları kullanarak tarımsal kalkınma ve aktif üretime de dikkat çekerek sürdürülebilir şehirler ve topluluklar hedefini de göz önünde bulundurduk.

Eskişehir’i seçme nedenimiz eğitim sanayi ve ulaşım ağları gibi potansiyelleri ile hızla kentleşmekte olan bir geçiş bölgesi. İstanbul-Ankara gelişim aksının üzerinde Bursa, Ankara,Kütahya ve Afyon gibi kentlerle güçlü ulaşım ağları sayesinde entegre çalışan Anadolu’nun kalbi niteleğinde bir yer olmasıydı. Güçlü ulaşım ağlarıyla bu illerle işbirliği ile üst ölçekli ekonomik, sosyal ve kültürel plan, program ve projeler geliştirebilme fırsatımız vardı.

Seçtiğimiz bölge, Türkiye’nin ilk kiremit fabrikaları bölgesidir. Eskişehir’de Hoşnudiye Mahallesi’nde bulunan fabrikalar, Atatürk’ün talimatı ile kurulmuş ve 1927-2007 yılları arasında faaliyet göstermiştir. Bu fabrikada üretilen kiremitler, cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren demiryolu ağı ile ülkenin her yerine ulaştırılmış ve Türkiye’nin pek çok önemli yapısının çatısında yer almıştır. Hem böyle tarihi bir öneme sahip hem de lineer gelişme koridorları; porsuk ve demir yoluyla entegre ve uyumlu çalışırken özellikle kentteki üniversite kampüslerinin ortasında olma nedeniyle kampüs işbirliği içinde çalışan bir sisteme oturtabildik. Bu eski fabrikalar bölgesi kentin ortasında kente uyumlanamamış, terk edilmiş ve güvensiz bir bölge yaratmaktaydı. Burayı dönüştürerek hem tarihini korumak hem de şehrin omurgasına bağlayabileceğimiz bir kent odağı yaratmak istedik. Harabelerin dokusunu koruyarak geleneksel ve modern mimari arasında tezatların uyumuyla bir bağlam yarattık. Eski dokuyu onarırken ağaçlara ve çevreye saygı duyduk.

Kent içindeki akarsu koridorlarının pek çoğu kentsel baskılar nedeniyle tahrip olmaktadır. Porsuk Çayı da çevre kirliliği nedeniyle hızla alg üretmekte ve koku kirlilik gibi sorunlar yaşamaktadır. Belediye düzenli aralıklarla bu algleri temizlemektedir. Seçtiğimiz bölgedeki en önemli kent imgesi olan Porsuk’taki bu proglemi nasıl dönüştürerebilirize odaklandık. Düzenli olarak olan bu atık algleri merkezimizde arındırıp fermente edip sıvı bir ekstrat ürün elde ederek bu ekstartın toprağa taban gübresi olarak kullanılabilirliği fikri geldi aklımıza. Böylece tarımsal kalkınmayı desteklerken aynı zamanda bu gübreleri kendi yapımımıza dahil olan bostanımızda da kullanabiliriz.

Seçtiğimiz parselde bir adet yıkılmış, bir adet de sağlam baca yapısı vardı. Bunları koruyup nasıl yeni yapıya entegre ederiz diye düşündüğümüzde Çayır köpeğinin yuva prensibinden ilham aldık. Yuvasında Stack Ventilation ve Bernoulli prensiplerine uygun çalışır. Rüzgarı, ağızlarından birini toprakla yükselttiği tünele yönlendirerek bir havalanma sistemi sağlar. Yapımızda biz de bunu taklit ederek eskiden varolan ama bir kısmı yıkılan bacanın izdüşünmünden yeni bir kütle yükselterek,yapının pasif ısıtma ve havalandırma ihtiyacını karşıladık.Karasal iklim adına oldukça önemli sorunlardan birini bu şekilde hallettik. Lithops sukulenti, merkez dokusunu dış etkenlerden korumak için; onu toprağın altında muhafaza eder. Güneş ışığından faydalanıp beslenmesi için yarı saydam bir jel üretir. Yapıda az güneş alan eksi kottaki ortak alanın doğal ışıktan yararlanabilmesi için çatıda boşluklar oluşturulmuştur.

Miselyumun kompozit malzemelerde kullanılarak yapılarda ısı ve ses yalıtımında önemli bir kaynak olarak kullanılabilmektedir. Bölgede sıklıkla bulunan Pleurotus ostreastus’tan (kavak mantarı) elde edilen miselyum sayesinde panellemede sandviç ve fiber kompozit teknikleri ile ısı ve ses yalıtımı bakımından kuvvetli bir malzeme üretilir. Miselyumun zirai atık olan buğday tanecikleri ile fiber bir yapı olarak kullanılarak güçlendirilmesinin sağlanmasının ardından panellemede yapıştırıcı olarak görev alır. Düşük yoğunluklu (57-100 kg/m3), ısı iletimi düşük (0.04-0.08 W/m.K) ve ses yalıtımı bakımından düşük frekanslı ses dalgalarını (1500 Hz’den küçük olan köpek havlaması ve cadde gürültüsü gibi) soğurabilecek bir yapı oluşturur. Sonuç olarak yapının konumu ve üzerinde etkili olan karasal iklim nedeniyle bu yapıda miselyum kompozitler kullanarak ısı ve ses yalıtımı bakımından düşük maliyetli, sürdürülebilir ve doğaya ve çevreye zarar vermeden çözünebilen bir malzeme kullanılmıştır.

Hem kompozit malzemenin matriks kısmı olan miselyum bölgede yetişen kavak mantarı ile elde ediliyor hem de kompozit malzemenin fiber kısmı Türkiye’nin önemli bir üretim ayağı olan buğday tanelerinin kullanımı ile karşılanıyor. Atölyelerimizden bir tanesinde ise bu kompozitlerin düşük maliyetinin yanı sıra ömrünü artırmak ve yalıtım kısmındaki verimliliğini artırmak amacıyla bölgede yetişen farklı mantar çeşitlerinden elde edilen miselyum ve yine bölgede bulunan ya da bostan mamüllerinden arta kalan zirai atıklarla verimliliği daha yüksek ve maliyeti düşük kompozit denemeleri yapılacaktır. Böylece ekolojik, ekonomik ve iklimsel şartlar çerçevesinde karbon tüketimi mümkünen indirgenmiş çevreye zararı olmayan ve kendi kendine çözünebilen bir sirkülasyon ve AR-GE çalışma planı kurulması amaçlanmıştır.

Özetle doku ve çevreyle uyumlu, biyomimikriden esinlenen, geniş ve farklı kitlelerin aktif bir şekilde kullanabileceği sınıfsız bir kamusal sosyal alan yaratmak istedik.Çoğu canlının zamana ve değişimlere adaptasyonundan esinlenerek de bir harabeyi tekrardan canlandırdık. Sürdürülebilirliği sadece yapımıza değil onunla birlikte kente bir yaşam formu haline getirmek istedik. Daha adil, üretken ve sürdürülebilir kentlere…

Etiketler

Bir yanıt yazın