Ven Mimarlık, 2014 Turgut Cansever Mimarlık Ödülleri'ne layık görülen projelerini anlatıyor:
“Mimarlık biçim haline gelmiş yaşamdır.” der Frank Lloyd Wright; doğal yaşam ise zaten biçimlenmiştir. Doğal bir sit alanında bulunan projenin temel prensibi bu biçime saygı duyan ve onun bir parçası olan mimari biçimi oluşturmaktır.
Kaş ilçesi gibi tarihin ve doğal yaşamın merkezinde bulunan bir yörede doğal yaşam ile yarışmak kimsenin göze alabileceği bir durum değildir. Bu kapsamda M.Ö. 3000 yıllarına dayanan tarihi boyunca doğa ile yaşamış ve onunla bütünleşmiş Kaş’ta en uygun mimari yüzyıllardır bu coğrafyada süregeldiği gibi, “az çoktur” ilkesiyle, topoğrafya içinde kaybolan, ekosisteme minimum etkide bulunan, faliyetleri minimum alanda çözen, yerel mimari ve malzeme potansiyelini kullanabilen ve dokuyu insana yaşatandır.
Tarihte kurulmuş üç büyük imparatorluğun (Roma, Bizans, Osmanlı) merkezi olan ve tarih boyunca bir çok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Akdeniz’in en önemli kentlerinden biri olan Antalya’ya 189 km mesafede bulunan Kaş ilçesi, batıda Fethiye, doğuda Demre, kuzeyde Elmalı ilçeleri ile komşu olup; güneyde ve tam karşısında Yunanistan’ın Meyis Adasına en yakın noktadadır.
Kaş’ın da sınırları içerisinde kaldığı Teke Yarımadasının tarihi Bronz Çağ (M.Ö. 3000-1200) öncesine uzanır. Eski Antiphellos kentinin üzerinde yerleşildiği tarihlere ait pek fazla kalıntısı olmayan Kaş, tarihi M.Ö. 3000 yılı öncesine dayanan en eski Akdeniz uygarlıklarından biri olan Likyalılar tarafından kurulmuştur.
Kaş, ticaret, denizcilik, kültürel ve yönetim anlayışlarındaki ilericilik ile önemli referanslar veren Likya uygarlığındaki patikaların belirlenmesi ve bir harita ile birleştirilmesi sonucu tekrar açığa çıkan, dünyadaki en önemli uzun mesafe yürüyüş parkurları arasında yer alan, Antalya’dan başlayıp Fethiye’ye kadar uzanan 509 kmlik tarihi Likya yolunun ortasında ve önemli bir noktasında bulunur. Projenin yer aldığı Çukurbağ Yarımadası ise Kaş ilçesinden denize doğru açılan ve üzerinde antik tiyatro, kalıntılar bulunduran doğası ile ön plana çıkan bir merkezdir.
Kaş antik kentler, Likya yolu boyunca karşılaşılan tarihi kalıntılar ve tüm gelişimine rağmen korunmuş yeşil dokusu ve kumsalları ile turizm merkezlerinden biri haline gelmiştir.
Bölgenin coğrafi yapısının elvermesiyle yamaç paraşütü, su altı dalışı, yürüyüş, kano gibi spor aktiviteleri Kaş hayatına katkıda bulunmaktadır ve yöreyi bir çekim merkezi haline getirmektedir.
Tüm bu girdiler Çukurbağ Yarımadasında bulunan bu konaklama birimleri projemizin tasarım kriterlerinin temeli oldu. Tarihi yerleşim dokusunda da olduğu gibi yeşile en az zarar ile canlı çeşitliliğini korumak, insan ölçeğinde (yöre kalıntılarındaki konutlarda olduğu gibi) mekanlar yaratmak, toprağı koruyarak topoğrafyayı şekillendirmek, coğrafyanın bize sunduğu manzara açılarından ve enerji olanaklarından en üst düzeyde yararlanmak, modern mütevazi ve sosyal bir hayat planlamak, evrensel yaklaşım ile yerel bir dil oluşturmak temel tasarım yaklaşımımızı şekillendirdi.
Sedir, meşe, çam ağaçlarının, orkide çiçeklerinin ve kıyıya yakın kesimlerde makilerin bitki örtüsünü oluşturduğu, nesli tükenmekte olan bir çok canlının hayatının koruma altına alındığı canlı yaşamına zarar vermemek için arazi üzerinde bitki örtüsünün yoğunluğunun azaldığı kısımlara yerleşildi. Arazi içerisinde dolaşımı sağlayan yürüyüş yolları minimum ölçülerde tabii zemine oturtularak oluşturuldu.
Yılın uzun dönemi boyunca güneşli günler geçiren, gündelik hayatın çoğunlukla dış mekanlarda yaşandığı ve daha çok yaz aylarında yoğunluk olan yörede araziye güneş açılarına göre birimlerin yerleşimini tasarlayarak, havuz ve terasları gün içerisinde gölgede çözümlendi.
Yapılar, birimlerin bir araya gelmesi ve araziye oturduğu kot etkisi sonucu kütlesel boşluklar, geçişler elde ederek hakim rüzgar yönü olan güneybatı-batı yönünde rüzgarı arazinin bütününde dolaşımına imkan verecek şekilde kurgulanmıştır.
“Resmettiğimiz her şeyi doğadan seçmeliyiz ve doğadan en güzel şeyleri almalıyız.”
Leonardo da Vinci
Bölgenin antik kentlerine, mimari gelişimine, şehir dokusuna baktığımızda, yörede kullanılan malzemelerin bir ortak dili olduğu fark ediliyor. Şehir yerleşiminde dağınık, doğa içinde kaybolan bir sistem oluşmuşken, kullanılan malzemeler ağırlıklı olarak doğal taş ve ahşaptır.
Projemizde birimlerin cepheleri Kaş’tan çıkarılan Limra doğal taşı, istinat duvarları yine yakın yörelerden elde edilen Çamyuva doğal taşı, teras alanları, taşıyıcı makasları bölgenin tescilli ağaçlarından elde edilen ahşaptan imal edilecek şekilde tasarlanmıştır. Eğimli arazilerinde ulaşımı sağlamak için yapılan merdivenler, Likya yolunu oluşturan patika yollarda uygulandığı gibi, projemizde de arazi içi yürüyüş yolları, teraslar, peyzaj alanları doğal taş ile kurgulanmıştır.