Katılımcı (1. Kategori), Cami Tasarımı Fikir Yarışması

Mimari Açıklama Raporu

Cami tipolojisi, belki de dinlerin doğası gereği yeniliklere çok açık olmaması durumundan dolayı, tarihi boyunca genellikle kalıplaşmış bir yapının benzer uyarlamaları şeklinde ilerlemektedir. Oysaki bu tür yapılar inşa edilirken, var olanı uyarlamaktan ziyade, derinlemesine bir çevre, mekân ve teolojik analiz sonucunda bir tasarım ortaya çıkarılmalıdır.

Cami mimarisinin tarihsel gelişimi incelendiğinde, bu tipolojinin zaman zaman günün ve bölgenin koşullarına göre şekil değiştirebilmesine veya özgün örneklerine rastlanabilmesine rağmen, ağırlıklı olarak referanslarını tabulaşmış bir biçim üzerinden devam ettirdiği göze çarpar. Bu doğrultuda günümüzde örneklerine sıkça rastlanılan ve olumsuz anlamda “gelenekselleşen” cami mimarisi, Müslümanlık gibi özünde sadelik ve mütevazılığı barındıran bir dinin temel esaslarıyla çelişmektedir. Günümüzde hemen herkesin şikayetçi olduğu bu özgünlükten uzak taklitler, ancak toplu ibadet mekanlarının tarihsel süreçteki evriminin derinlemesine bir incelemesiyle terk edilerek yerini inananların kendini gerçekten huzurlu ve dingin hissedebileceği, özgün cami tasarımlarına bırakabilir. Cami tasarımında dikkat edilmesi gereken husus, “gösterişli ve şatafatlı” bir yapı elde etmekten ziyade, inananların ibadetine saygılı ve ihtiyaçlarına uygun bir yapı elde etmek olmalıdır. Bu şekilde bir yapı da ancak yöreye özgü (vernaküler) mimarinin ön planda tutulduğu, çevreye ve insana saygılı bir tasarım anlayışı sonucunda elde edilebilir.

Çevre Analizi

Tasarım alanı hakkında şartnamede paylaşılan “Güneydoğu Bölgesi” ibaresi, her ne kadar geniş ve çeşitli bir coğrafyayı kapsasa da, kültürel değerler, iklim ve yerel mimari hakkında bir fikir sahibi olmamıza yardımcı olur. Bu doğrultuda, konuya daha somut yaklaşabilmek adına, bir varsayımda bulunmak daha iyi bir sonuç verecektir.

Yapının, Güneydoğu Anadolu coğrafyasının karakteristik bir mimariye ve zorlayıcı bir iklime sahip olan Gaziantep ili sınırları dahilinde olduğu varsayılırsa, tasarım kararlarının şekillenmesinde bir yol gösterici unsur ortaya çıkmış olur.

Yine şartnamede verilen arsa ve yakın çevresinin çizimi, kütlesel doluluk-boşluk dengesi, yeşil alan dağılımı ve yapı yoğunluğuyla ilgili bir bilgi sahibi olmamızı sağlar.

Bu veriler doğrultusunda, ihtiyaç programı verilen 200 kişilik cami yapısı ve yakın çevresinin tasarımıyla ilgili başlangıç noktasına ulaşılmış olur.

Aynı anda 200 kişiye ve hatta farklı fonksiyonları sayesinde daha fazlasına hizmet edecek bir cami tasarımı ve aynı zamanda çevresindeki ticari donatıların da düzenlemesiyle, gelişmekte olan mevcut alanı yeni bir odak noktası haline getirecek bir kamusal alan oluşturulması amaçlanmıştır. Çevre binalara getirilen düzenleme önerileri, yaya yolu düzenlemesi ve peyzaj elemanlarının yerleşimiyle, proje alanının camiyi merkez alan, insanların vakit geçirebileceği bir kent meydanı ve çekim noktasına dönüşmesi hedeflenmiştir.

Tasarım Kararları ve Kütlesel Oluşum

Ünlü düşünür Plato, Tanrı’nın yarattığı her parçada geometrinin gözlemlenebileceğini söyler. Bu yaklaşımla, cami kütlesi ve çevre düzenlemesi tasarlanırken, birbiriyle ilişkili iki yönlü geometrik bir aks sistemi kullanılmıştır. Kütleyi oluşturan sistem, ana aks olan kıble yönü ve bu yönün dikey doğrultusundan türemiştir. Birbirine dik olan bu ışınlar, köşelerinden birleştirilerek ikincil bir aks sistemi oluşturulmuştur. Birbiriyle 45 derecelik açı yapan bu iki aks sistemi aynı düzlemde birleşerek sistemi son haline getirmiştir. Bu köşegenlerden türeyen ikincil dik açılı sistem, çevre düzenlemesinin ve sosyo – ekonomik donatıların düzenlenmesinde rol oynamıştır.

Bir kabuk yardımıyla tek bir kütle altında toplanan ibadet alanı, iç avlu, Kur’an kursu ve lojman gibi çeşitli fonksiyonlar, mekânsal ilişki analizinin sonucunda sirkülasyonların farklı çalıştırılmasıyla ve farklı girişler yardımıyla ayrışarak, muhtelif kullanıcıların aynı çatı altında, mahremiyetten ödün vermeden toplanabilmesini sağlamaktadır.

İbadet mekânı, dekoratif elemanlardan arınmış, şeffaf, dingin ve sade bir biçimde tasarlanmıştır. Çevresindeki avludan birkaç basamakla yüksekte tasarlanan ibadet mekânının zemini çevresinden ayrışarak, namaz sırasındaki “göğe yaklaşmayı” sembolize etmektedir. Aynı mekânın üst kotunda çözülen kadınlar mahfili ve buna bağlı fonksiyonlar (kadın abdesthanesi ve tuvaletler), farklı kullanıcıları ayrı seviyelere dağıtarak gereken mahremiyeti sağlamaktadır.

Dış kabuk ve ibadet alanı arasında oluşturulan ve yöre mimarisinde sıkça rastlanan iç avlu, gerek pasif iklimlendirme, gerekse sosyal alan kullanımı noktasında değerlendirilmiştir. Sıcak ve soğuk hava dalgalarının dış kabukta yer alan yarıklar ve iç avludan geçmesiyle doğal havalandırma sağlanmaktadır. Yine aynı yarıklar ve cam kabuk sayesinde gün ışığından en verimli şekilde yararlanılmaktadır.

Günümüzdeki teknolojik imkanlar, geçmişte yapısal çözümlemeyi sağlayan kimi yapı elemanlarının artık kullanılmasına gerek bırakmamıştır. Bu yapılardan biri olan minare, mihrabın hemen arkasında, bir anıtsal “monolit” şeklinde yer almaktadır. Geçmişteki asıl fonksiyonundan farklılaşarak, yalnızca caminin uzaktan algılanmasını sağlayacak bir “im”, bir sembol ve kıbleye açılan bir çerçeve haline gelmiştir.

Çoğu mevcut cami için bir tartışma konusu olan cami-minare proporsiyonu ise özenle ele alınarak, kütle üzeri kalan yükseklik ve çerçeve olarak bırakılan açıklık, altın oran prensibine göre tasarlanmıştır.

Şadırvan tasarımı için, ana kütle ve aks sisteminde kullanılan lineer formlardan yola çıkılarak, aks üzerine aynı merkez etrafında dönen küpler yerleştirilmiş ve plan düzleminde minimal bir Selçuklu Yıldızı formuna ulaşılmıştır. Türk Geleneksel Tasavvuf anlayışında iki eşit büyüklükteki karenin iki farklı dünyaya atıfta bulunduğu, İslam felsefesinde ise, bu karelerden oluşan sekiz köşeli yıldızın her bir burcunun İslâm’ın temel prensiplerinden bir erdemi simgelediği kabul edilen bu form, şadırvan tasarımının temelini oluşturmaktadır. Birçok kaynakta “merhamet, şefkat, sabır, doğruluk, sır tutmak, sadakat, cömertlik ve şükretmek” olarak sıralanan bu erdemler, şadırvanın merkezinden başlayarak her bir köşeden akan su öğesiyle ve oturma elemanlarıyla vurgulanmıştır.

Sırasıyla şadırvan, musalla taşı, cami ve minare aynı doğrultuda ve alt kottan üst kota doğru yükselerek devam edecek şekilde yerleştirilmiştir. Böylece, caminin araziye hakim bir noktada bulunarak merkezileşmesi ve ibadet sırasındaki “inananın göğe yaklaşması” sembolize edilmiştir. Şadırvanın merkezinden sekiz köşeye yayılan su, merkezde tekrar birleşerek bir yönden önce musalla taşına, sonra caminin iç avlusuna ilerlemekte, diğer yönden peyzaja doğru devam ederek kamusal alanda yeni bir su öğesi oluşturmaktadır. Tasarlanan bu “su yolu”, doğum, yaşam ve ölümü sembolize etmektedir.

Arapça “Allah” kelimesi, tasarıma uygun olarak lineer bir biçimde yorumlanarak cami cephesinde yer almıştır.

Kamusal mekan tasarımının en önemli öğelerinden biri olan erişilebilirlik de tüm tasarım kararlarında ön planda tutulmuştur. Cami girişindeki rampalı merdivenler ve cami içerisindeki asansörle engelli bireylerin konforu düşünülmüştür. Cami otoparkındaki engelli araç yerlerine ek olarak, bir bisiklet parkı da yerleştirilerek çevre bisiklet yollarına bağlanmış ve mekan erişilebilirliği güçlendirilmiştir.

Sosyo – ekonomik açıdan açık otopark ve çevre düzenlemesi sayesinde çevrenin camiye caminin de çevreye hizmet etmesi sağlanmıştır.

Yapının taşıyıcı sisteminde, ana ibadet mekanı dışındaki kısımlarda betonarme, kadın mahfilinin bulunduğu asma katta çelik, ana ibadet mekanının üzerini örten cam kabukta ise, kendi kendisini taşıyabilen cam bir taşıyıcı sistem düşünülmüştür.

Ana yolla arada yeşil bir bant bırakılarak ibadet mekanının gürültüden uzakta, dingin bir alan olması sağlanmıştır.

Bu fikir yarışmasında önemli olan, bugünün en “güzel” veya en “heybetli” cami tasarımına ulaşmaktan ziyade, yenilikleri ve felsefesi itibarıyla geleceğe ışık tutacak nitelikte bir tasarım ürünü ortaya çıkarmak olmalıdır. Dolayısıyla, çağdaş cami mimarisinin bir manifestoya ihtiyacı vardır:

Manifesto

1. İbadet alanında dekoratif unsurlardan kaçınılarak Allah ile kul arasında doğrudan bir bağ kurulmalıdır.
2. Değişen koşullar ve teknolojik imkanlar çağdaş cami tasarımını doğrudan etkilendiğinden, cami tasarımı daima dinamik bir biçimde gelişip değişmeye devam etmelidir.
3. Camideki yapısal elemanlardan hiç birisi vazgeçilmez değildir, aslolan inananın kendini huzurlu hissetmesidir.
4. Cami tasarımı, bölgenin koşullarına uygun bir biçimde düşünülmelidir.
5. Tasarım oran-orantı ve geometriden yola çıkılarak oluşturulmalıdır.

Etiketler

Bir yanıt yazın