MİMARİ AÇIKLAMA RAPORU
Cami, Allah’a ve insanlara duyulan sevginin gösterildiği, ilahi huzura çıkmak için insan eliyle yapılan yeryüzündeki en kutsal mekandır. İslam dinine uygun olarak kardeşliğin öğretildiği, hissedildiği, güven ve samimiyetin ifade edildiği manevi bir yerdir. Ayrıca, sosyal fonksiyonları açısından cami, bir olma ve birlik içerisinde var olma bilincinin öğrenilip yaşatıldığı, hem kişisel, hem de toplumsal yönden bir gelişim merkezidir.
İslam mimarisinde ibadet mekanları; yapılan ilk mescitten günümüze kadar sürekli değişerek gelişim göstermektedir. Cami biçimsel yaklaşım ve sembolik ritüellerin kompozisyonu ile sürekli taklit edilen sıradan yapılar yerine yaşayan/yaşanan mekanların cem edildiği bütünsellikte ele alınmalıdır. Yapı dili ve kurgusunun yerleşik cami mimarisi tipolojisi karşısında, biçimsel ve sembolik arayışlardan uzak duruşu ve mekan karakteri ile ibadet ritüeli arasında oluşturulan özgün kavramsal ilişkiler öykünme odaklı tasarımların ön plana çıkmasını sağlamaktadır.
Camiler, fiziksel mimari mekanı ile bütünleşen, sosyal mekan kimliğine dönüşüm gösteren, estetik dokunuşları ile kullanıcılarına huzur veren özelliklere sahip olmalıdır. İbadet edilen mekan algısının ötesinde yaşamın her anında olması gereken düşünsel ve tinsel derinliği hissettirmelidir.
Kavramsal Kabuller:
İlk ibadet biçiminin güneşten korunmak için sade bir örtünün altında gerçekleşmesi, projeye ilham veren bir mekansallık olarak algılandı. Örtü olarak oluşturulan çift kabuk sistemiyle iklimsel sıkıntılara yanıt vermesi ve toplumsal bir yaşam merkezi olarak ele alınan külliyenin hacimlerini toplaması hedeflendi. Göz dolgular arasında kullanılan panel bazalt taşlarla, zamana bağlı değişim gösteren gölge-ışık oyununun iç mekan ve avlu üzerinde yaşamsal izler bırakması örtünün devinimsel hareketine paralel geliştirildi. Geçirgen bir örtü ve geleneksel kubbenin zemin iz düşümü içinde yer alan yeşil dokuyla bütünleşen mekansal örgütlenme, açık/kapalı alan kullanımlarının dengeli dağılımını sağlarken yaşamsal standardı yüksek bir atmosfere dönüşümü sağlandı.
Külliyenin bir toplanma/cem olma merkezi olarak kabuğun altında var olması düşünüldü. Bu doğrultuda kapalı ibadet mekanı ve son cemaat ve diğer birimlerin örtünün hacim kazandırdığı avludan/sokak avludan beslenmesi sağlandı. Klasik cami mekanlarının cami-son cemaat-avlu ilişkileri doğrusal kurgu ile kesintisiz ve güçlü bir biçimde ele alındı. Külliyenin ana kurgusunu oluşturan örtüyü hafifletmek ve avluya denetimli ışık almayı sağlayan modüler düzenleme mantığı ibadet mekanının alt-yan duvarlarında da kullanıldı.
Geleneksel camilerde mevcut olan kubbe oluşumu, beton esaslı malzeme yerine ağaçlarla sağlandı. Sokak avlu üzerinde otuma elemanlarıyla desteklenen bölümleri ve ana ibadet mekanı üzerinde yer alan örtü üzerinde kurgulanan dairesel kubbe kasnağı, ağaçların yeşil yapraklı kısmıyla desteklenerek, kubbenin yeniden yorumlanması olarak ön görüldü. Açık kapalı, dolu boş mekan dengesi düşünülüp yeşil doku ve ağaç sürekliliği kurgulandı ve yeşil doku üzerinde “doğal kuş evlerinin” oluşumu sağlandı. Cami kullanıcılarının açık havada ibadet ve tefekkür etme hissiyatlarının cem olma hali yapı geneline hakim kılındı. Tematik olarak kent içinde dinginlik/hareketlilik dengesinin gözetildiği bir ibadet mekanı ile sadece ibadet edenlerin değil, kent kullanıcılarının da yararlanabileceği bir kamusal mekan, yani yaşayan-yaşanan avlu/sokak avlu oluşumu hedeflendi.
Bağlamsal Kabuller:
Mekansal bütünlük ve süreklilik içinde ele alınan tasarım yaklaşımı toplumsal merkez olarak külliye tanımını homojen kitle mantığı ile örtüştürdü. İbadet mekanı ve bu mekanı besleyen diğer mekanlar bir örtü kurgusu ile bir araya getirildi. İbadet mekanının yöneliminden kaynaklanan geometrisi oluşan avlunun girişini, sirkülasyon akışını (merdiven, asansör, rampa) belirgin kıldı. Açıldığı yüzeyde elde edilen manzara kuzey güney yönlerinde mevcut olan meydanlar arası görsel bağ kurmasını kolaylaştırdı. Avlu kurgusunun başlangıcı ana girişten 4.5 metre aşağıya alınarak hem avlunun sınırlarını oluşturmaya başladı, hem de içeriye davet eden bir yönelim sağladı. Çok fazla sirkülasyonun gerçekleşmeyeceği özel mekanlar olan lojmanlar giriş kotuna bağlanan bir aks ile bağlandı ve kamusal kullanımdan kopartıldı. Avlunun kamusal tüm birimler tarafından sarılması, beslenmesi, üstü açık sokak dokusuyla ve geçirgen bir örtü ile hacim kazanması tasarımın boyutsal farklılığını (form oluşumu-kullanışlılık) belirgin kıldı.
Tasarım kararları fonksiyonel beklentilerin yanında bu problemlere yeni çözüm arama çabasıyla ortaya çıkarıldı. Bu çerçevede en önemli karar, yapının zemin katını “kamusal boşluk” a dönüştüren yaklaşım olarak görüldü. Zemin katı boşaltarak ana ibadet mekanını üst katta kurgulayan böyle bir kararın birkaç önemli yararı olduğu düşünülmektedir:
Arsaya Yerleşim:
1000 kişi kapasiteli şehir merkez cami lokasyonu için, “Suriçi” olarak adlandırılan ve yüksek sur duvarlarıyla kuşatılan, Dicle Vadisi’nden oldukça yüksek geniş bazalt düzlük üzerinde kurulan, farklı dil, din ve etnik grupların bir arada yaşadığı tarihi kent “DİYARBAKIR” olmasına karar verildi.
Cami ve ayrılmaz parçası olan dış mekanı, yani avlusu; bulunduğu kentsel güzergah üzerinde bir röper noktası oluşturması istenildi. Bu nedenle, arsa üzerinde mümkün olduğunca kıble yönlenmesi dikkate alınarak üstü açık sokak oluşumu ve geniş bir iç avlu oluşturulması hedeflendi. Sosyal ve kültürel işlevler, arsanın batı doğu çizgiselliğinde 4.50 kotuna kadar yükseltilen kütleyle cadde kotuna göre altı boşaltılmış tek katlı bir yapı olarak çözüldü. Söz konusu yapı, yakın çevreden gelen sokak dokusunu tamamlayarak, cami avlusunun yarattığı kentsel mekanın çeperini kuvvetlendirdi. Lojmanlarla birlikte sosyal ve kültürel işlevlerin karşılıklı 2 kol üzerinden çözümü, cadde kotundan düzayak girilen avlu kotunun ve ibadet ana mekan avlusunun genişlemesini sağladı. Bu hem daha güçlü bir kamusal/kentsel mekan oluşturmak, hem de özel günlerde ihtiyaç duyulacak açık ibadet alanlarını çoğaltmak açısından tercih edilen bir yaklaşım oldu. Caminin çevre kent dokusundan bağımsız olan açısı, caddenin yarattığı lineer dış mekanda bir genişleme yaratmak için avantaj olarak görüldü. Bu yüzden ana kitle, alan üzerinde doğu tarafına yaklaştırılmış, açılı konumun yarattığı geniş alandaki lineer yüzeyi ve bu noktalardan avluya girişler; kentten tecrit olan değil, kent hayatına katılan, davetkar bir dış mekan oluşturulması amacına hizmet etmesi hedefleri olarak düşünüldü.