PROJE RAPORU
Kızıldağ’dan çıkıp tam tamına 10 şehir gezip Bafra burnundan Karadeniz’e dökülen Kızılırmak en kısa yoldan denize ulaşmak yerine sanki adeta Anadolu’nun çorak coğrafyasına hayat vermek için Anadolu’yu tavaf ederek denize dökülür.
Geçtiği coğrafya için altın değerinde olan bu nehir birçok medeniyetin kuruluş noktası olarak kendini göstermiştir. Kızılırmak şehrin şekillenmesinde eski dönemlerden beri etkilidir. Kent ilk dönemlerden beri edindiği imgeyi sahip olduğu su kaynağına borçludur. Çünkü nehir kıyılarının kentsel bir yaşam alanı seçilmesinin altında Kızılırmak’ın sağladığı bir çok cazip neden vardır. Hayat adeta bu nehrin kıyısında süregelmiştir. Kimi zaman insanlar bu nehirden karınlarını doyurmuş kimi zaman da gündelik işlerini karşılamıştır. Geçmişe baktığımızda, Kızılırmak yeri gelmiş yaşayanları mutlu etmiş, bazen de taşıp, yaşayanları evinden barkından da etmiş fakat insanlar ondan hiç kopmamıştır.
Tüccarların kervanlarıyla üzerinden geçip ticaret yaptığı, ailelerin kız alıp verdiği aşıkların, dervişlerin buluştuğu noktadır. Tam da bu yüzden bizzat kendisi bir köprüdür aslında. Tüm medeniyetler burada evrilirken insanoğlunun ilk mimari ürünlerinden, günümüz modern mimarlığına tanıklık etmiş, Anadolu tarihinin en yaşlı şahitlerindendir.
Tarihe baktığımızda Sivas’ın da tıpkı diğer şehirler gibi nehrin bütün dinamiklerinden faydalanan, onunla iç içe yaşayan bir kent görmekteyiz . Zira Sivas topoğrafya ve akarsulara uyan organik bir gelişme çizgisi göstermiştir. Fakat günümüzde Kızılırmak’ın taşkın ovasına kurulup ondan beslenmesine rağmen geçmişe kıyasla daha kopuk bir ilişki kurduklarını fark etmekteyiz.
Acaba kendisinden bu kadar faydalanırken ondan uzaklaşmak yerine onunla barışık olup beraber yaşamak mümkün müdür?
Sivas’ın günümüz çeperine baktığımızda kentin güneyinden geçen bir ırmak ve ırmağın altında kalmış olan Cumhuriyet Üniversitesi’ni görmekteyiz. Şehrin dinamikleri göz önüne alındığında bu durum önemli bir problem teşkil etmektedir. Bu sebeple, öncelikle iki yerleşke arasındaki ilişki nasıl düzeltilebilir, Sivas şehri ve üniversite birbirine nasıl bağlanabilir, Kızılırmak eski zamanlardaki ihtişamına nasıl kavuşabilir soruları tasarım yaparken ana kaygılarımızın temeli oluşturmaktadır.
Yeşilden sudan mürekkep bu manzaranın Orta Anadolu’da gölgeye hasret bir bozkırın ortasında durduğunu da hatırlarsak, Kızılırmak’ın sadece Sivas için değil o civarda yaşayan herkes için nasıl bir vahaya dönüştüğünü anlayabiliriz. (Aksiyon,http://www.aksiyon.com.tr/kapak/icinden-sehir-akan-nehirler_536119 )
İşte bu vaha bozkırın kendisiyle fiziksel bir kontrast oluşturmakla kalmayıp dış dünyayla da mecazi bir kontrast oluşmakta, potansiyel bir insan kitlesine ve aktiviteye ev sahipliği yapmaktadır. Çünkü içinden geçtiği şehirlere kimlik kazandırmakta ve hayat vermektedir. Suyun çevrede kuvvetli bir çekim gücü vardır. Bu Kızılırmak’ın görselliğinin yanı sıra sesinden, renginden ve temasının yarattığı atmosferden de kaynaklanır. Sivas’ta değeri henüz çok da bilinmeyen bu alana ulaşımı sağlamak gerekir fakat bu da yeterli değildir. Kızılırmak’ a ulaştıktan sonra karşıya bağlanarak üniversite ve kent iletişimsizliğine de bir çözüm bulmak gerekmektedir. Gerek şehir merkezi , gerekse üniversiteden bu kadar kopuk bir alanda yaratılmaya çalışan kamusal etkileşim alanı da aslında Sivas için bir vaha etkisi yaratmaktadır. Kızılırmak Anadolu’da Sivas’a can verirken bu alanlara ulaşım da yaşayan bir köprüyle tamamlanmalı ve bu köprü şehrin iki yakası arasında bir kentsel koridor görevi görmelidir.
Sabit program olarak belirlenen hafif raylı sistem, 6 şeritlik araç yolu gibi ögelerin imarda belirtilen rekreasyonları ikiye bölmesi, yaya sürekliliğini bozan bir engeldi. Tren ve araç yolunun yukarı alınıp , rekreasyon alanlarındaki doğu batı yaya sirkülasyon sürekliliğinin sağlanması ana tasarım kararlarından birini oluşturdu. İstenilen hafif raylı sistem ve taşıt yolunun yukarı alınması, hem doğu batı hem kuzey güney doğrultusunda yaya sürekliliğini sağlarken, zemin kotunda çözülen yaya sirkülasyonu da köprü üzerinde suyla birebir kurulan ilişkiyi güçlendirmektedir. Yükselen tramvay ve araç köprülerinin taşıyıcıları alt kısımdaki rekreasyon alan geçişlerine izin verdikten sonra doğal bir yamaç yaratılarak kavşakla birleşmektedir. Bu sayede köprü ayakları kullanılmayan beton bloklar yerine kapalı hacimler ve amfilerle yine köprüye hizmet eden kamusal mekanlara dönüşmektedir.
Yukarı aldığımız sabit program, kentsel koridor diye nitelendirdiğimiz kamusal alanın çeperlerini oluşturmaktadır. Bu çeperler açık, yarı açık aktivitelere olanak sağlamakla beraber , sınırları belirli bir mekan algısını da güçlendirmekte ,aynı zamanda taşıt ve hafif raylı sistem yolundan hem ses hem de görsel anlamda bir bariyer etkisi yaratmaktadır. Bu iki sabit programın köprü üzerindeki taşıyıcıları, talebe göre bazen bir açık hava sinemasının perdesi olup, bazen sergilere hizmet verip, zaman zaman da yarı açık mekanlara dönüşen aktivite alanlarına destek sağlamaktadır. Tamamen yaya kullanıma açık olan alt köprü ise dış çeperlerinde ırmak ile birebir ilişki kurmakla birlikte bütün aktivitelere ev sahipliği yapabilecek esnekliktedir.
Bu kentsel koridor, sosyo-kültürel birimler, rekreatif alanlar, açık yeşil alanlar, bisiklet parkuru ve ticaret alanları kapsamaktadır. Bu koridor, kentli ve üniversiteli olmak üzere her iki kullanıcının da ortak gereksinimlerini karşılamaya yönelik kullanımlar düşünülerek tasarlanmıştır. Alt köprü lineer birbirine paralel 3 farklılaşmış platformdan oluşmaktadır. Kuzeyde ve güneyde gelecekte rekreasyon alanlarına dönüşeceği öngörülen alanlara bağlanan merdivenler, rampalar ve oturma birimleri yer almaktadır. Kent merkezine bağlanan kuzey noktasında atölyeler bulunmakta olup, üniversiteye bağlanan güney kısmında ise amfi şeklinde düzenlenmiş oturma birimleri ve gelecekte gösterimlere toplantılara ev sahipliği yapacak bir sahne tasarlanmıştır.Proje alanının doğusunda alışveriş ve yeme-içme birimleri bulunmaktadır. Bu alan daha çok su üzerinde vakit geçirmek üzere tasarlanmış olup kullanıcının günlük ihtiyaçlarına cevap verecek hizmetlerin ve ticari faaliyetlerin sürdüğü alandır. Orta platformdan su avlusu ve peyzaj düzenlemeleriyle ayrılmaktadır. Orta aks kentsel koridorun ana omurgası olup iki ana işlev biriminin ortasında konumlanarak, ihtiyaç durumunda aktivitelerin her iki tarafa genişlemesine olanak sağlamaktadır. Kesitte rampa ve merdivenlerle hareketlilik sağlanmakta ve bir üst kota bağlanmaktadır.
Üçüncü katman olan köprünün batı yakası, başta ve sonda orta akstan kot farkı ile ayrılmakta olup sporsal faaliyetlerin çoğunlukta olduğu birimlerden oluşmaktadır. Bisiklet sürücülerine ayrılmış olan hat, orta katman ile bir sınır oluşturmaktadır. En dıştaki iskele su ile direk ilişki kurulan, balıkçılık ve diğer su sporları için meydan oluşturmaktadır.
Köprüde taş kaplama ve ahşap gibi doğal malzemeler kullanılmış olup Sivas’a özgü olan o tarihsel atmosfer korunmak istenmiş ve aynı zamanda yerel mimariye uyum sağlaması düşünülmüştür.
Bu kararlar ışığında köprü sadece iki yakayı birbirine bağlamanın dışında rekreasyonların bir parçası haline gelmektedir. Üst ölçekte tasarlanması planlanan rekreasyon alanlarının hem fikirsel hem de mekansal anlamda bir parçası olması düşünülmüştür.