Antalya kent merkezi, 2000 yılında 600.000, 2010 yılında ise 1.000.000 kişiyi geçen yerleşik nüfusuyla Türkiye’nin en yoğun göç alan ve büyüyen şehridir.
Kent ekonomisi, yıllık 300 güneşli gün ve 18.7 derece sıcaklık ortalaması ile ağırlıklı olarak turizme endekslidir.
Turizm sektörünün ihtiyaçları, destek olan yan hizmet sektörlerinin de hızla büyümesine ve istihdam ihtiyacına neden olmaktadır.
Kepez bölgesi, hizmet alanındaki istihdamın büyük kısmını karşılayan nüfusu barındırırken, turizmin ekonomik getirisinden aynı oranda faydalanamamaktadır.
Projenin, bölgeye turistik ve ekonomik bir hareketlilik getirerek çevresine pozitif değer katacağı düşünülmekte ve bu durum önemsenmektedir.
TASARIM ALANINA KENTSEL YAKLAŞIM
kepez: çalılık, fundalık, verimsiz, kıraç toprak. *TDK, Büyük Türkçe Sözlük
Şehir merkezinin kuzeydeki ucu denebilecek olan tasarım alanı, kentin şehir içi ve şehirler arası ana arterlerinin kesişme noktasındaki konumuyla olumlu ulaşım girdilerine sahiptir.
50’li yılların başına kadar Vakıf Çiftliği’nden başka hiçbir şeyin bulunmadığı bu bölge, Antalya’daki işsizlik sorununa çözüm üretmek amacıyla, 1951 yılında, çevresine adını veren Pamuklu Dokuma Fabrikası’nın açılmasıyla sanayi bölgesi olma yönünde dönüşmeye başlar.
Ardarda açılan sanayi tesisleri bölgenin çevre illerden göç almasına neden olur.
70’li yıllardan itibaren hızlanan göç hareketi ve imar spekülasyonları bölgeyi bir gecekondu şehir haline dönüştürür.
Turizmi Teşvik Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle, 80’li yıllar süresince, Antalya’nın ekonomik etkinlik yoğunluğu sanayi ve tarımdan, turizme yönelir
Fabrikaların kapanmasıyla bölge cazibesini kaybeder ve büyük kentsel boşluklar barındıran bir çöküntü bölgesi haline gelir.
Bu boşluklardan biri de bu yarışma kapsamında tasarım alanı olarak kullanılan Orman Ürünleri Sanayisi arsasıdır.
Yakın zamanda tamamlanan tramvay hattı Kepez’i ve özellikle Dokuma bölgesini kent merkezine tekrar bağlayarak ikinci bir dönüşüme hazırlamaktadır.
Tramvay hattı, kentin desantralizasyonu için önemli bir güzergah tanımlamaktadır.
Konut alanları, gecekondulaşmış bölgeler, sanayi ve ticaret alanları, işlevini yitirmiş kamu yapıları, doğal sit alanları gibi çeşitli kentsel, kültürel, ekonomik, politik ve coğrafi odak noktalarının arakesidindeki bu güzergah, kentin geleceğini şekillendirme potansiyeli taşıyan bir konumda bulunmaktadır.
Böyle özelliklere sahip bir lokasyonun er ya da geç dönüşüm sürecine girmesi, içerdiği sosyal, kültürel, ekonomik ve politik potansiyeller nedeniyle kaçınılmazdır. Olası dönüşümün sosyal bir trajedi haline gelmeden sağlıklı bir kentsel çevre oluşturabilmesi için konunun sadece idari taraflarınca değil tüm paydaşlarınca tartışılması ve bir toplumsal farkındalık ortamının yaratılabilmesi çok önemlidir.
Bu farkındalığın yaratılmasında rol oynamak amacıyla, yapının sadece işlevi doğrultusunda kullanılması dışında, kentin gündelik hayatının bir parçası haline gelmesi “mimarinin toplumsal sorumluluğu” bağlamında tasarım sürecinin önemsenen bir prensibi olmuştur…
Tasarım alanının güneybatısında kalan ana arter toplu taşıma duraklarını barındırmaktadır. Trafiğin çok yoğun olduğu bu yoldan sadece yaya girişi alınmalı ve yola yeni bir trafik yükü eklenmemelidir. Bu girişin, alanın kuzeydoğusu boyunca kateden yayalaştırılmış yola bağlanmasıyla bir iç sokak, tasarımın omurgasını oluşturan ana yaya allesi elde edilecektir. Ana allenin, kentliler tarafından gündelik kullanımını sağlayacak işlevlerle donatılarak yapının kente eklemlenmesi amaçlanmıştır.
Parselin kuzeybatı sınırını oluşturan Halide Edip Caddesi, otopark girişini almak için uygun yoğunlukta bir trafik yükü taşımaktadır. Aksi istikametteki 2683. Sokak ise servis ve acil durum araç girişini destekleyecek şekilde çok seyrek bir trafik akışına sahiptir.
Bu iki yolu birbirine bağlayacak şekilde parseli enine kateden yaya geçişlerinin kurgulanması, yapının gerektiğinde hızla tahliye edilmesine olanak tanıyacaktır.
Parselin batı köşesinin kentsel yeşil alan olarak kurgulanması ve Namık Kemal Bulvarı üzerindeki yeşil alanların parselin içine nüfuz edecek şekilde tasarımla ilişki kurması yapının kente eklemlenmesi bağlamında önemsenmektedir.
TASARIMA KAVRAMSAL YAKLAŞIM
Kongre, fuar, sergileme gibi işlevleri barındıran yapıların, bu işlevlerle ilgili bir faaliyetin gerçekleşmediği zamanlarda terk edilmiş ve hüzünlü bir hayatları vardır.
Dünyadaki güncel uygulamalar üzerinde yapılan literatür çalışmaları sonucunda, yapının mekanlarının, işlevine yönelik kullanılmadığı zamanlarda da yaşayabilmesinin, ancak kentle bütünleşmesinin sağlanabildiği durumlarda gerçekleştiği saptanmıştır.
Bu bağlamda, ihtiyaç programındaki yemek bölümlerinin ve nikah salonunun varlığının, yapının kullanım yoğunluğu için avantaja çevrilmesi tasarım sürecinden önemsenmiştir.
BAĞLAM
Çevredeki mevcut sanayi ve kamu yapılarının tasarımında yerleşke mimarisinin hakim olduğu saptanmıştır.İşlevini yitirmiş ve dönüşmekte olan bu sanayi bölgesinin mekan duygusunu geleceğe aktarmak önemsenmektedir.
Bu nedenle vaziyet planı kararı olarak yerleşke mimarisinin temel yaklaşımı olan ana yaya aksı üzerine eklemlenmiş farklı işlevlerdeki yapılardan oluşan parçalı planlama tipolojisi benimsenmiştir.
FORM
Antalya iklimsel özellikleri nedeniyle gölgelenmeyen açık alanların yılın büyük kısmında kullanılamadığı bir şehirdir. Pamfilya ve Karia medeniyetlerinin toprakları üzerinde bulunan bu bölgenin geleneğinde iklimle ilgili soruna çözüm olarak arkadlı pasajlar üretilmiştir. Proje kapsamında bu yaklaşım, tarihselci değil işlevsel nedenlerle, benimsenmiş ve kullanım alanlarının kolonlar üzerindeki büyük bir saçağın altında kurgulanmasına karar verilmiştir.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
Ülkenin, yıllık güneşlenme seviyesi en yüksek şehri olan Antalya’nın en büyük enerji sarfiyatı soğutma amaçlıdır.
Tasarlanacak olan büyük bir saçak, öncelikle gölgeleme yaparak soğutma ihtiyacını indirgerken üzerinde taşıdığı parabolik kolektörlerle güneşten doğrudan ısıtma ve soğutma tekniğini kullanarak hacimlerin iklimlendirilmesini sağlayacaktır. Yine iklim özelliği olan yoğun yağış, büyük saçaktan toplanarak sarnıçta depolanacak ve iklimlendirme sisteminin su ihtiyacı karşılanacaktır.
Bu veriler altında, aşağıdaki maddeler ana tasarım kararları olarak belirlenmiştir.
1 – Kentle bütünleşme
2 – İklime uyum
3 – Kullanım esnekliği
4 – Erişim kolaylığı
TASARIM PRENSİPLERİ
Tasarım alanı şehir merkeziyle, Antalya-Burdur yolu girişinin arakesidinde bulunmaktadır.
Bu konumuyla şehir merkezinin en uzak noktasına 25 dakika uzaklıktadır.
Yaklaşık 20.000 m2 yüzölçümüne sahip proje alanı üzerinde korunması gereken çok yoğun ve uzun ağaç sıraları bulunmaktadır.
İhtiyaç programında tanımlanmış olan; mekanların (özellikle fuayelerin), gerektiğinde birlikte kullanılabilmesi esnekliğinin sağlanması talebini hakkıyla karşılamanın, mevcut ağaç sıralarının bulundukları konumda korunmaları halinde mümkün olmadığı kanısına varılmıştır.
Bu nedenle ağaç sıralarının parsel içinde taşınacağı varsayılmış ve bu işlem için uygun mevsim olan ocak-şubat aylarında, bitki sıraları boyunca kanal açma yöntemiyle ağaçların taşınmasına karar verilmiştir.
Parselin güney batısında şehir içi ana arter, kuzey batısında tali yol, kuzeydoğusunda yayalaştırılmış yol ve güney doğusunda ara sokak bulunmaktadır.
Toplu taşıma duraklarını barındıran ana arter ile yaya yolunu birleştiren “iç sokak”, tıpkı bir yerleşkenin ana aksı gibi, yapının omurgasını oluşturacak, tüm işlev alanları bu omurgaya eklemlenecektir.
Omurganın iki ucundaki okul ve ana yol yapının kentlilerce gündelik olarak kullanılmasını sağlayacak ve yaşayan kamusal mekanlar ortaya çıkacaktır.
Omurganın solu kentle ilişki kurmak ve parselin yola verdiği cepheyi genişletmek üzere yeşil alan olarak değerlendirilmiştir. Yapılara isabet eden mevcut ağaçların buraya taşınması planlanmıştır. Omurganın sağı ise nikah dairesi olarak kullanılmıştır. Bununla yeşil alanın, nikah dairesinin dinamizminden de faydalanarak daima hareketli bir mekan olmasını sağlamak amaçlanmıştır. 2683. Sokak kıyısında kalan artık alan ise bu sokaktan servis alacak şekilde trafo yapısına ayrılarak değerlendirilmiştir.
Parseli enine kateden iki yaya aksı yapıların tahliyesini hızlandıracaktır. Üç iç sokağın ara kesidindeki avlunun kentin gündelik yaşamının bir parçası olması beklenmektedir.
Avlu, varlığı ve boyutları yapının anlık ihtiyaçlarına göre değişkenlik gösterecek şekilde esnek bir kullanıma sahip olacaktır. Sergi ve fuar ve tam kapasiteli kongre kullanımlarında avlu fuaye ortak fuaye olarak çalışırken, düşük kapasiteli kullanımlarda açık mekan olarak işlev görecektir. Uygun iklim koşullarında fuayelerle birlikte tamamen açık alana dönüşecektir.
EKOLOJİK YAKLAŞIM
Kendi enerjisini üreten sıfır karbon ayak izine sahip olması değil, enerji ve su tüketiminin bir kısmını kendi bünyesinde karşılayan ve şehir kaynaklarından en az düzeyde faydalanan bir yapı tasarımı amaçlanmıştır.
Alternatif enerji çözümleri proje kapsamında üç ana başlık altında üretilmiştir.
1 – Tasarım:
İklimsel verileri, Antalya’yı güneş enerjisi ve yağmur suyu kullanımı konusunda avantajlı kılmakla birlikte soğutma giderlerinin yüksekliği nedeniyle de dezavantajlı duruma düşürmektedir.
Bu verilere dayanarak, yapı grupları büyük bir saçak altında kurgulanmış ve hem yağmur suyunu toplamak için geniş bir satıh, hem çatı üzeri güneş tesislerini kurmak üzere yeterli miktarda alan, hem de saçak altında gölgelendiği için soğutma ihtiyacı azalan kapalı hacimler elde edilmiştir.
2 – Malzeme:
Uygulama aşamasında, ısı geçirgenliğine karşı izole edici malzemeler kullanılması gerekliliği öngörülmüştür.
Yapı malzemesi olarak geri dönüşüm verimi yüksek malzemeler kullanılması hedeflenmiştir.
Zararlı bileşikler içermeyen ya da düşük seviyede içeren malzemeler tercih edilmiştir.
3 – Teknoloji:
Su tüketiminin bir kısmını karşılamak üzere düz çatı üzerinde kapalı sifonik sistemlerle toplanan yağmur suyundan faydalanılması amaçlanmıştır.
Soğutma giderlerinin en büyük yapı işletim gider grubunu oluşturduğu Antalya şehrinde çatı üzeinde kurulacak olan parabolik güneş kolektörleri ile güneş enerjisini doğrudan soğutma ve ısıtma amaçlı kullanarak aradaki dönüşümlerde yaşanan verim kayıplarının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Bunun dışında sistemi desteklemek üzere toprak kaynaklı ısı pompası kullanılması düşünülmüştür.
Bu alternatif enerji sistemlerinin ihtiyacı olan az miktardaki elektrik enerjisinin ise fotovoltaik panellerden elde edilmesi mümkündür.
KAMUSAL ALAN
Yapının işlevi doğrultusunda kullanılmadığı zamanlarda da yaşayan mekanlara sahip olması önemsenmektedir.
Bu nedenle, salonların kullanılmadığı zamanlarda fuayelerin, hareketli bölücülerle kısmen ya da tamamen dış mekana katılarak, yapı grupları ve saçakla sınırlanan mekanda, ana yaya allesi ve yarı açık kamusal avlunun, gündelik olarak kentlilerin kullandığı, bir ara sokak ve mahalle meydanı gibi davranmasını sağlamak amaçlanmıştır.
Halide Edip Caddesi, küçük salon bloğu ve nikah dairesi bloğu ile sınırlanan parselin batı köşesindeki alan, taşınan ağaçlarla gölgelendirilmiş ve eğimden faydalanarak bir kent forumu olacak şekilde, küçük salon bloğuna doğru yükselen bir amfi haline getirilmiştir.
Açık alanın, nikah kutlamaları için de kullanılabileceği öngörülmüş ve bu alana yakın bir yemek mekanı çözülmesine önem gösterilmiştir.
Nikah dairesinin hareketliliğinin bu alanı dinamik tutmakta faydalı olabileceği düşüncesi önemsenmiştir.
MİMARİ DİL
Yapının mimari dilinin oluşumunda bulunduğu coğrafyanın ve yapılı çevrenin iklimsel ve kentsel verilerinin analiz edilerek, buna yönelik üretilen çözümlerin yalın bir ifadeyle yapıya yansıtılması yöntemi benimsenmiştir.
Herhangi bir akım ya da döneme ait olmayan, kendi özgün koşulları içinde değerlendirilerek araştırmaya dayalı bir süreç sonunda ortaya çıkan ve her koşulda yeni olmayı deneyen bir mimari dil yakalamak hedeflenmiştir.
Yeni olmakla kastedilen, salt güncel malzeme ve teknolojilerin kullanılması değil, düşünce olarak taze olma halidir.