PALİMPSOSFER
Durdurulamayan dönüşümün içindeyken insanlar toprağın canveren ve nötrleyen olduğunu unutmuştur. Unutmuş olmalılar ki toprağa beton katmanını getirmiş, üzerini örtmüş ve giderek uzaklaşmış, göğe yaklaşmışlardır. Unutmuş olmalılar değil mi?
Kentlerdeki katmanlaşma mevcut fiziksel çevre koşullarına göre gerçekleşmelidir. Fakat günümüzde koruma içgüdüsünü kaybederek gerçekleşen yapılaşma eylemlerinin sınırları yoktur. Teknoloji, sanayi ve iletişim yollarındaki ilerlemelerle doğru orantılı olarak İstanbul’un ivmeli şekilde artan nüfusu ve buna bağlı olarak ortaya çıkan yapı ihtiyacıyla birlikte insanların ve çevrenin karşılıklı etkileşimi de evrimleşmektedir. İnsanların fiziksel ve sosyal ihtiyaçlarına göre çevre yeniden yorumlanmakta ve değişen çevre koşulları da insanların iletişim türlerini, davranışlarını, ilişkilerini, yaşam tarzlarını etkilemektedir.
Dikeyde ve yatayda oluşturulan fiziksel sınırlar sadece doluluk-boşluk oranını etkilemiş ve artan yapı stoğuyla birlikte nefes alabileceğimiz boşluklar ve yeşil alanlar azalmıştır. Ayrıca bu fiziksel sınırların zamanla evrilmesiyle insanların birbirleriyle iletişimlerini de köreltmiş ve sınırlamıştır. Bir yangınla ağaçları küle çevirip yas tutmadan yeni nesil binalar inşa edilmiştir. Oluşturulan bu mekanlar insanların hayatına yeni yorumlar getirmiş, alışkanlıklarını değiştirmiştir.
Konu ele alınırken bize verilen ‘ sonsuz tasarım katmanları ve İstanbul’ ilk olarak atmosfer kavramı üzerine yoğunlaşmamızı sağladı. Var olan ve tükenmekte olan evrende sonunu bilmediğimiz ama yavaş yavaş da tükettiğimiz ‘atmosfer ve katmanları ‘ ana fikrimizi oluşturdu. Temamız olan ‘palimpsosfer’ kelimesi eski zamanda üzerindeki yazı silinerek yeniden başka yazı yazılmış parşomen anlamına gelen palimpsest ve katmanlardan oluşan atmosfer kelimelerinden türemiştir.
Bu dünyada çoğumuz toprağı para kaynağı olarak görüyor, azımız ise korumaya ve yaşatmaya çalışıyor. Ürettiğimizin çok daha fazlasını tükettiğimiz bir dönemde yaşıyoruz ve daima üretken ve verici olan toprağın üstünü de parayla örtüyoruz. Bu dönüşüm sadece toprağın paraya dönmesinden ibaret değil, insan ilişkileri ve psikolojilerini de kapsıyor. Şehirlerdeki birliktelik ve komşuluk ilişkileri unutulurken bir ve beraber olmanın toplum üzerindeki olumlu etkisi göz ardı ediliyor. İnsanlar hem kendilerine hem çevrelerine karşı yabancılaşıyor. Bu bağlamda İstanbul’u sadeleştirerek 3 katmana ayırdık;