Studio42 Mimarlık ekibinin Bodrum Sağlık Vakfı Fizyoterapi ve Hidroterapi Merkezi Ulusal Mimari Proje Yarışması için tasarladığı proje önerisi.
Vuslat, özlem duyulan bir şeye kavuşma, bir buluşma anını ifade eden oldukça derin bir kelime. Projenin insanların beden ve ruh sağlığına kavuşmasını sağlaması, doğa ile insanı buluşturması, geçmişle geleceği harmanlaması ve mekânın sakinlerine içsel bir huzur ve tamamlanmışlık hissi sunması ancak bu isimle ifade edilebilirdi.
TARİHSEL VE KÜLTÜREL ARKA PLAN: Bodrum, antik Halikarnassos olarak bilinen bir şehir devleti olup, zengin mimari ve kültürel mirasa sahiptir. Antik Halikarnassos’taki megaron yapılarındaki merkezi avlu düzeni, Bodrum’daki geleneksel avlulu yapıların izlerini taşır. Bu yerleşimler, mahremiyet sağlar ve toplumsal etkileşime olanak tanır. Ayrıca, Bodrum’daki antik sağlık yapıları ve Asclepeus tapınakları, doğayla uyumlu mekanlar yaratarak sağlık ve iyileşme anlayışını yansıtır. Bu miras doğrultusunda projedeki iç mekanların mahremiyetini ve doğayla entegrasyonunu sağlamak için avlulu form kullanılmıştır.
TASARIM YAKLAŞIMI:
Giriş; Projedeki kütlelerin ve mahallerin yerleşimini öncelikle Bodrum’un sıcak ve kuru iklimi, güneş ve rüzgar yönleri ile engelsiz ulaşım belirlemiştir. Proje, Anadolu’nun ve Ege’nin geleneksel yerleşimi referans alınarak değişken işlevli mahallerle çevrili merkezi bir avlu ile kurgulanmıştır. Yapı girişi; ana güzergah olan Paşa Dede Caddesi üzerinden alınmıştır. Girişin buradan alınmasıyla yapı alanı ile mevcut arazi arasındaki boşluk araç ve yaya girişi için değerlendirilmiştir.
Sirkülasyon; Giriş kütlesi ve poliklinikler, ziyaretçileri 2 ana sirkülasyon aksı üzerinden yönlendirmektedir. Öncelikle tanı ve teşhis (poliklinikler) bölümüne yönlendirilen sirkülasyon buradan sonra tedavi bölümlerine ( hidroterapi ve fizyoterapi) gidecek şekilde 2’ye ayrılır.
Hem fizyoterapi hem de hidroterapi bölümü için genel prensip neredeyse aynıdır. Bölüm girişlerinde hastalar ve çalışanlar için soyunma odaları ve gerekli ıslak hacimler çözülmüş, sirkülasyonun devamında ise iki yönlü olarak mahaller sıralanmıştır. Bu plan şemasında yapı ve sirkülasyon simetrisi ön planda tutulmuştur.
Fonksiyon; Özel gereksinimli bireylerin sıklıkla kullanacağı mahaller genelde zemin kata, üst katlara yayılan fonksiyonlar ise düşey sirkülasyonların çevresine konumlandırılarak engelsiz bir erişim amaçlanmıştır. Poliklinikler ve acil müdahale alanı girişe yakın konumlandırılmıştır. Mahremiyet ve sakinlik gerekliliği sebebiyle hidroterapi bölümü arazinin doğu kısmına, en sık kullanılan bölüm olması sebebiyle ise fizyoterapi bölümü girişe yakın olan batı kısmına konumlandırılmıştır. İdari birimler kontrollü bir giriş ile üst katta konumlandırılmıştır.
Güney batıya yönelen kütlenin zemin ve 1. kat olarak çözülmesi güney – güneybatı cephesinden gün boyu gelen güneşin etkisini azaltıp avluya gölgelik alan kazandırmaktadır. Doğudan gelen sabah güneşini avluya alabilmek için doğuya yönelen kütle tek katta çözümlenmiştir. Gölgelik alanlar ekstra saçak vs. gibi önlemlerle ve yapının kendi formuyla oluşturulmuştur. Aynı zamanda sirkülasyonlar yazın etkin rüzgar yönü olan kuzeybatıya yönlendirilerek serinleten rüzgarların yapı içine alınmasına olanak sağlar. Gün ışığının yapı içine alınması için de hidroterapi ünitesinin bazı bölgelerinde çatı döşemesinde açıklıklar oluşturulmuştur.
Projenin mekânsal organizasyonu, bir tıp merkezi olarak temel işlevselliği, mahremiyeti ve kullanıcı konforunu öncelik alarak tasarlanmıştır. Yapılar, dışarıdan bakıldığında ayrı birer kütle gibi algılanacak şekilde tasarlanmış olsa da, içeride birbiriyle bağlantılı bir sirkülasyon ağına sahiptir. Bu, hem modern mimari anlayışını yansıtan hem de işlevsel bir çözüm sunan bir yaklaşımı temsil etmektedir.
Yapı aralarındaki boşluklar, doğal havalandırmayı sağlamakla beraber kullanıcıların avluya çıkış ve acil durum kaçışları için tasarlanmıştır. Boşlukların çeperdeki kısımları sadece acil durum çıkışları olarak kullanılmıştır. Bu kısıtlamanın amacı, hastaların ve sağlık çalışanlarının huzurlu bir ortamda hizmet almasını sağlamak, mahremiyet ve sterilite koşullarını korumaktır. Avlu, kontrollü bir şekilde yalnızca yapı sakinlerine açık olacak şekilde düzenlenmiştir. Bu tercih, projenin bir sağlık tesisi olmasından kaynaklanan özel gerekliliklere uygun bir ortam yaratmayı hedeflemektedir. Böylece avlu, kamusal bir buluşma alanı olmaktan ziyade, dinlenme, rehabilitasyon ve doğa ile buluşma için sakin bir ortam işlevi görmektedir.
Cephe tasarımında dış cephede ve avlu cephesinde 2 farklı tasarımın kullanılmasının birden çok sebebi vardır. Avluya bakan kemer şeklindeki pencereler, avlunun daha organik ve yumuşak bir algı yaratmasını sağlar. Bu form, sosyal ve dinlendirici bir alanın statik bir tasarımdan ziyade akıcı ve davetkar bir kimliğe bürünmesine olanak tanır.Akdeniz-Ege bölgesindeki mimari yapılarda, özellikle avlulara bakan cephelerde kemerli geçişler sıkça görülür. Bu tasarım tercihi, hem bölgenin tarihine bir gönderme yapmakta hem de yapının çevresiyle uyumunu artırmaktadır.Ayrıca, bu formlar antik dönemden bu yana sosyal alanları çevreleyen açıklıklar olarak kullanılmıştır ve avluya bakan cepheler de bu geleneğin devamı niteliğindedir.Avlu tasarımında Akdenizlilik konsepti ön planda tutulmuştur. Proje kapsamında avlu ve dış bahçelerde su ögeleri, hem iyileştirici bir etki hem de huzur veren bir atmosfer yaratmak amacıyla kullanılmıştır. Geleneksel sağlık yapılarında suyun iyileştirici gücü bilinirken, bu miras günümüzde de devam ettirilmiştir.
Projede, çevresel sürdürülebilirliği desteklemek adına yerel malzemelerin kullanımına büyük önem verilmiştir. Ayrıca, yenilenebilir enerji çözümleri de projede önemli bir yer tutmaktadır. Fizyoterapi bölümünün çatısında güneş panelleri kullanılarak enerji verimliliği artırılmıştır. Bodrum katta ise yağmur suyu toplama ve filtreleme odası bulunmakta, böylece yağmur suyu peyzaj sulaması veya gri su olarak kullanılmaktadır. Atık yönetimi de göz önünde bulundurularak geri dönüşüm kutuları her katta konumlandırılmış. Elektrikli araçlar için şarj istasyonları otoparka eklenmiştir.
Tarihsel ve kültürel arka plan eşliğinde; iklimi, coğrafi etmenleri, yerel dokuyu, işlevi ve doğa entegrasyonunu göz önünde bulunduran proje insanları içinde iyi hissettiren, sürdürülebilir ve çevresine saygılı bir yapı tipolojisi ortaya koyar.