Ömer Faruk Karatepe'nin "Bodrum Sağlık Vakfı Fizyoterapi ve Hidroterapi Merkezi Ulusal Mimari Proje Yarışması" için tasarladığı proje önerisi.
Asklepia, antik mimarinin derin kökleriyle modern tasarımın yalın estetiğini bir araya getirerek, geçmiş ve günümüz arasında köprü kuruyor. Bodrum’un tarihsel mirasından ilham alan yapı, Asklepion’un şifa veren mekan anlayışını ve Mausoleion’un anıtsal duruşunu çağdaş bir perspektifle yeniden yorumluyor.
Proje, Bodrum’un coğrafyası ve tarihsel dokusuna uygun bir rehabilitasyon ve hidroterapi merkezi tasarımını hedeflemiştir. Tasarım sürecinde, mekanın fiziksel ve psikolojik iyileşme deneyimini desteklemesi öncelikli hedef oldu. Bu bağlamda, hem modern mimari eserlerden hem de antik dönemden kalan tarihi yapılardan ilham alınarak, zamansız ve anlamlı bir mimari dil geliştirilmeye çalışıldı.
Proje alanı, Bodrum’un Ege Denizi’ne olan yakınlığı, Akdeniz iklimine sahip doğal dokusu ve tarihi mirası ile öne çıkan bir bölgesinde yer almaktadır. Bodrum’un mimari tarihinde, antik dönem yapılarının etkisi yoğun bir şekilde hissedilir. Bu bağlamda, projenin tasarımında Antik Çağ’ın önemli yapılarından Asklepion ve Mausoleion’un mekânsal ve sembolik etkileri incelendi.
Asklepion, iyileşme ve sağlıkla ilişkili bir kutsal alan olarak, merkezi avlu etrafında organize edilmiş bir planlama anlayışına sahiptir. Mausoleion ise Bodrum’un tarihsel ve mimari kimliğini yansıtan anıtsal bir yapı olarak projeye geometrik ve simgesel bir ilham kaynağı olmuştur.
Projenin merkezinde bir avlu yer almaktadır. Bu avlu, hem antik yapıların mekânsal organizasyonlarından esinlenmiş hem de sosyal etkileşimi ve doğayla bağlantıyı teşvik eden bir alan olarak tasarlanmıştır. Avlu, kullanıcıların zihinlerini dinginleştirirken, çevresinde konumlanan rampa ve mekânlarla entegre bir dolaşım sunar. Rampa, engelli bireylerin erişimini kolaylaştırırken, mekânsal bir süreklilik ve dinamizm yaratır. Kolonların düzeni, projede kurgulanan rampayla birlikte mekânın hareket aksını tanımlıyor ve kullanıcıları merkezî avluya yönlendiren bir davranışsal akış yaratıyor. Bu bağlamda, kolonlar hem görsel bir sınır hem de yönlendirici bir eleman olarak çift yönlü bir işlev görüyor. Rampanın kıvrımlı hareketiyle kontrast oluşturan bu doğrusal düzenleme, projenin genel kompozisyonunda bir denge unsuru olarak yer alıyor.
Kolonlar, sade geometrik formlarıyla modern bir minimalizmi ifade ederken, ritmik düzenlemeleriyle tarihsel bağlamı yeniden ele alıyor. Bu elemanlar, hafiflik ve açıklık ilkeleriyle çevresel faktörlere uyum sağlarken, aynı zamanda geometrinin evrenselliğiyle zaman ve mekân arasında bir bağ kuruyor. Bu yaklaşım, proje içinde yer alan diğer geometrik elemanlarla bir bütünlük sağlıyor ve tasarımın dilini güçlendiriyor
Projenin cephe tasarımında, yapının anıtsal duruşu Mausoleion gibi ikonik tarihi yapılardan esinlenilerek şekillendirilmiştir. Cephenin geometrik düzeni, hem modern hem de zamansız bir görünüm sunarken, dış mekânda heybetli ve sağlam bir duruş sergilemektedir. İç mekânda ise hafif ve organik bir yapı anlayışıyla zıtlık yaratılarak, kullanıcıların mekânı çok katmanlı bir şekilde deneyimlemesi sağlanmıştır.
Kolonların girişte yükselen düzeni, mekânın giriş aksını tanımlarken aynı zamanda kullanıcıyı mekânsal bir deneyime davet eden bir eşik oluşturuyor. Bu düzenleme, yalnızca fiziksel bir yönlendirme değil, aynı zamanda bir ritüelin başlangıcı hissini yaratmayı amaçlıyor. Girişteki kolonların yüksekliklerinin artışı, hem kullanıcının mekâna yaklaşımı sırasında bir ölçek hissi yaratıyor hem de avluya geçişte bir seremoniyel deneyim sunuyor.
Pencereler, doğal ışığı maksimum düzeyde kullanmak ve pasif iklimlendirme sağlamak amacıyla güneye yönlendirilmiştir. Bu düzenleme, bina içerisinde sıcak ve aydınlık bir atmosfer yaratırken enerji verimliliğini de artırmıştır. Ayrıca, cami parseliyle kurulan mahremiyet ilişkisi, belirli bakış açılarını sınırlandıran duvar detayıyla sağlanmıştır. Buna karşın parkla kurulan ilişki, şeffaf ve geçirgen bir cephe anlayışıyla doğrudan bağlantı kurarak, ileryen senaryo planlamasında kullanıcıların doğal çevreyle bütünleşmesini hedefleniyor.
Proje, iki ana katman üzerine kurulmuştur:
Zemin Kat: Giriş alanı, resepsiyon, bekleme salonu ve sosyal alanları kapsar. Ana avlu, bu katın merkezi unsuru olarak hem fiziksel hem de psikolojik bir odak noktadır.
Birinci Kat: Terapötik havuzlar, bireysel tedavi odaları ve dinlenme alanları yer alır. Rampa yardımıyla erişim sağlanır ve mekanlar arasında kesintisiz bir bağlantı kurulur.
Malzeme kullanımı, projede yerel malzemelerle ve modern yapım teknikleriyle yeniden yorumlanıyor,Bodrum’un yerel taşı, beyaz renk sıva ve ahşap kullanılmıştır. Bu malzemeler, hem bölgenin doğal yapısına uygunluk sağlar hem de modern mimari ile uyumlu bir estetik sunar. Ayrıca, projenin sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda çatıda güneş panelleri ve yeşil çatı uygulamaları gerçekleştirilmiştir. Güneş panelleri enerji verimliliğini artırırken, yeşil çatı, ısı yalıtımını güçlendirerek bina performansını optimize eder. Mimari form çatıdaki yeşil bitki örtüsü ile coğrafyanın parçası olmayı amaçlamıştır.
Bodrum’da tasarlanan rehabilitasyon ve hidroterapi merkezi, modern mimarlık ve tarihsel dokunun sentezi ile özel bir proje olarak ortaya çıkmıştır. Kullanıcı deneyimini ve doğal çevre ile entegrasyonu ön planda tutan bu tasarım, mekânsal süreklilik, estetik ve fonksiyonelliği bir araya getirmiştir. Proje, iyileşme ve huzur arayışındaki bireyler için bir sığınak olma potansiyeli taşımaktadır.