Katılımcı, Büyükada Çarşı Camii Mimari Fikir Projesi Yarışması

MİMARİ AÇIKLAMA RAPORU

Tasarım konusu ve yeri barındırdıkları anlam ve imgelerle özel bir ilgiyi hakediyor. İşlev ve yer taşıdıkları simgesel referanslarla güçlü bir kimlik yaratıyorlar. Bu kimliğin güçlü bir varlık olarak yaratılabilmesi zamansız veya tüm zamanlara ait bir mekan algısını zorunlu kılıyor. Tarih yanılgısına düşmeden, tarihin ve mekanın birbiri içinde yoğrulması düşüncesiyle; Büyükada’da, fiziki ve ruhsal ihtiyaca cevap verecek, çarşı içi genel kullanıma saygılı, inanç temelli ve silüete uygun bir cami tasarlanması hedeflendi. Bu hedeflerin yakalanabilmesi için gelenekten yola çıkarak onu sürdürmenin gerekliliği öngörüldü.

Sürdürülebilir Gelenek

 Kültürü odağına oturtan toplumların algısında geçmiş, bugün ve gelecek içiçe bir süreklilik beklentisi yaratır. Bu inançla geleneğin doğasında var olan sürdürülebilir kültürel kodların evrilerek geleceğe aktarılması tasarımcıların temel niyetini oluşturuyor. Bu niyet Büyükada’nın sosyal, kültürel, mimari dokusunu bütünleyecek özgün bir proje elde ederken geleneksel cami tipolojisi ve bu tipolojinin kültürel bileşenlerini de gelenekten kopmadan yorumlamayı ön planda tutuyor. Tasarımcılara göre; yüzyıllardır simgelerle yoğrulmuş olan cami biçimine tamamen dışlayarak dokunmak kutsal öğretiyi temsil eden simgelere saldırı gibi algılandı. Ancak simgelerin ve sembollerin gerçek anlamlarını yitirerek abartılması veya görgüsüzce kullanılması tuzaklarından da uzak durulmaya çalışıldı.

Tasarımın ölçeği nedeniyle merkez camiler yerine, geleneksel küçük cami yapım ve tasarım ilkeleri benimsendi. Bu ilkeler, biçimsel tekrar yerine, yüklenen çağdaş kabuller ve çağrışımlar  kullanılarak yorumlandı.

Adalıların gündelik yaşantısına katılım ve gündelik pratiklerinin parçası olma düşüncesiyle içinden geçilebilirlik, kolay ulaşılabilirlik ve şeffaflık ön plana çıkarıldı. Bodrum katta, üst katta ve balkonda ayrı ayrı girişleri olan bağımsız ibadet alanları tasarlanarak  kullanıcıların farklılığına ve gereksinmelerin yoğunluğuna göre alternatifler yaratıldı. Boşaltılan zemin kat kamusal kullanımların artırılmasına olanak sağlıyor.

Ritüelik Semboller

İslami öğretinin ibadet ritüelleri aracılığıyla yaratılan duygu birlikteliğinin gelecek nesillere aktarılabilmesi için ritüelden referans alan sembolik simge ve mekansal elemanlar korundu. Bu sembollerin çevre ile birlikte biçimsel uyumunun ve gündelik hayattaki devamlılığının sağlanmasının tasarıma özgün kimliğini kazandıracağı öngörüldü.

Avlu

Geleneksel kültür sürekliliği içinde geçmişte olduğu gibi bugün de “cami avlusu” zamansal saate göre işleyen bir kamusal alan niteliğinde hala gündelik yaşam içinde yerini koruyor. Camilerde avlu zamanın kavrandığı, aslında yok olduğu yer, zamansız/sonsuz bir mekandır. Tüm tarih  ve zaman katmanlarını aynı anda barındırır; hatta çok katmanlı bir zaman olarak da ifade edilebilir. Doğal olana daha yakındır.

Avlunun sınırları onu bilinen dünyadan (çevreden) fiziksel olarak koparmaz, aksine hayatın içine alır. Sadece zaman hissini yok eder, sonsuzluğa açılır, özgürleştirir. Gündelik hayatın içinde bir arınma alanı olarak da varlığını sürdürür. Dinsel ama aynı zamanda da dünyevi anlamlarla ve işlevlerle donatılmış kamusal alan niteliği bu yarı açık boşluğun oluşturduğu bir ara mekan yaratır.

Tasarımda bu ara mekan verilen parselin darlığı nedeniyle ana ibadet mekanı ile yatayda değil düşeyde ilişkilendirildi. Zemin katın boşaltılarak avlulaştırılması, geleneksel cami avlularının tüm kamusal ara mekan işlevlerinin kentsel süreklilikte devamını sağlıyor. Diğer günler sivil bir yarı açık kamusal alan işlevi görürken özellikle Cuma günleri dini rolünü üstlenerek ibadet alanı olarak kullanılabilecektir. Böylece ibadetin sokaklara gelişigüzel yayılması önlenerek eylem nitelikli bir kimlik kazanabilecektir. Avlunun tamamen boş bırakılması ikili işlevini kolaylaştırırken, alt ve üst katlardaki ibadet alanlarının düşey ortasında kalan konumu ile gündelik hayatın cami içinde sürekliliğini de sağlayacaktır. Dolayısıyla İslamın hayatın içinde olma öğretisiyle de örtüşecektir.

Kıble

Caminin yerleştiği arazinin konumlanması kıble yönü ile çakışmıyor. Bölgede varolan kütle ve sokak düzeni ile caminin zorunlu yönlenmesi arasındaki çelişki dar parsel içinde özgün bir çözümü zorunlu kılıyor. Kıble yönünün dıştan ve içten algılanabilmesi ve namaz eyleminin yönlenmesinin sağlanabilmesi için geleneksel “Selçuklu/Türk Motifi“ kurtarıcı rol oynamıştır. Böylece tasarımda hem simgesel bir referans kullanılmış, hem de, kıbleye yönlenmenin eylemsel ve algısal bütünlüğü yaratılabilmiştir.

İbadet mekanı

Cami içi tüm işlevsel ve simgesel elemanları ile tasarımda yer aldı. Bu elemanların (mihrap, minber, müezzin mahfili, vaiz kürsüsü vb.) özellikle geleneksel zanaatçılar eliyle, geleneksel malzeme ve motiflerle yaptırılması benimsendi. Böylece hem sayısı iyice azalan ustalara değer verilmesi hem de geleneksel sanatlarımızın sürdürülebilmesi öngörüldü.

Kubbeyi varetmek ve kıbleye yönlenebilmek için bir parçası yükseltilerek kullanılan “Selçuklu/Türk Motifi” ile simgesel bir algı yaratıldı. Böylece kubbe, kıble ve merkezi plan aynı motifin üç boyutlu tasarımı ile çözümlenebildi. Yükseltilmiş bölüm içte ve dışta kubbenin merkezileştirme ve gökkubbe altında birleşme anlayışının bir yorumudur.

İbadet alanı düşeyde dört bölümden oluşuyor; alt kat, avlu, üst kat ve kadınlar mahfili olarak kullanılacak olan balkon katı. Her bölüm farklı zaman dilimlerinde ve ayrı ayrı veya birlikte kullanılabilecektir. Yaşlı ve engelli inananların düşeyde bağlantıları için asansör önerildi.

Minare

Minare tamamen simgesel bir gösterge olarak tasarımda yerleştirildi. Ada içinde caminin algılanması ve silüetteki simgeselliği için önemsendi ve yeniden yorumlandı. Caminin çatkısını oluşturan ahşap kiriş/kolonlar minarenin de elemanları olarak kullanıldı ve dil birliği içinde tasarlandı. Bu iki ayrı eleman; ana gövde ve şerefe olarak geleneksel imgeye gönderme yapıyor.

Malzeme ve Çatkı (ahşap direkli ve döşemeli camii)

Geleneğin sürdürülebilirlik doğasına verilen önem nedeniyle Büyükada’nın tarihi dokusu ve küçük camilerin Anadolu’daki yapım yöntemi olan “ahşap direkli ve döşemeli camii” geleneği benimsendi. Bu tip camiler Karahanlılardan başlayarak Selçuklu ve Osmanlılarda da geleneksel olarak vardır. Mevcut ahşap camiler araştırılarak günümüz ahşap teknolojisi desteğiyle geliştirilmeye çalışıldı. “Ahşap” adanın belleğinde de önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle tasarım yerin mimari ve doğal dokusuyla da bütünleşme sağlayacaktır.

Ahşabın ekolojik özelliği dini bir yapı üzerinden topluma aktarılmaya çalışıldı. Ekoloji, sürdürülebilirlik ve doğayla birlikte varolma çevresel bilincinin dini bir öğretinin mekanında pekiştirilmesi amaçlandı.

Akşap yapım sistemlerinde ulaşılan teknoloji çevresel etkilere dayanıklı, doğal ve estetik inşaatı olanaklı kılıyor. Taşıyıcı sistem ve döşeme/cephe kaplamalarında endüstriyel ahşap çelik ve prekast elemanlarla birlikte kullanıldı. Bodrum katta ve bitişik komşu duvarda kullanılan bürüt beton, çelik bağlantı elemanları, cam, prekast beton çatı/cephe elemanlar ve ahşap hep birlikte abartısız ve doğal bir görünüm sunuyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın