Katılımcı (Cihat Burak Mezarı), İstanbul’un Mezarları Tasarım Yarışması

Katılımcı (Cihat Burak Mezarı), İstanbul’un Mezarları Tasarım Yarışması

PROJE RAPORU

Biriktirilen ve Aktarılan

“Ben öldüğüm zaman, ortada pek eserim kalmayabilir.

Paris’te bir zamanlar bu isimde bir Türk ressamı da yaşamıştı diye bir not olur…”

Gün geçtikçe yitip giden fiziki benliğimizin ardında, gün geçtikçe biriken, iz bırakan bir “duygulanışlar bütünü” kalır. Bu duygulanışlar hayatımız boyunca aktardığımız şeylerin bütünü olarak düşünülebilir. Bazı şanslı(!) insanlar bu duygulanışlar bütününü sanat yoluyla aktarmayı tercih etmiş veya kendilerini bu aktarıma mecbur hissetmişlerdir. Bu bağlamda sanatın kalıcılığı ölümü bekleyen insan için bir başkaldırı niteliğindedir. Ancak bu başkaldırı da sanatçıyı hatırlayan son kişinin ölümü ile toprağa gömülür. Fakat toprağa gömülmesi belki de sonsuza kadar değildir, sadece onu kazıp çıkaracak kişiyi beklemek için geçen bir kuluçka süresidir.

Taha Toros arşivindeki Cihat Burak otobiyografisinde, Burak şu sözleri sarf etmektedir: “Ben öldüğüm zaman, ortada pek eserim kalmayabilir. Paris’te bir zamanlar bu isimde bir Türk ressamı da yaşamıştı diye bir not olur ümidiyle gönderiyorum.” Bu sözlerden Cihat Burak’ın ölüm ve sanata dair düşüncelerinin izlerini sürmek mümkün olabilir. Ölümünün ardından, eserlerinin yok olabileceğini tasavvur eden bir sanatçı için kalıcılık kavramı dert edilen bir mesele değil aksine “sanatın ve dolaylı olarak hayatın geçiciliğinin” bir tür kabullenişi olarak okunabilir. Mimar, yazar, ressam gibi birçok ünvana sahip Cihat Burak’ın her şeyden önce bir ressam olarak anılmayı istemesi de, bu otobiyografi alıntısında öne çıkan başka bir unsurdur.

Cihat Burak hem mimar hem de ressam olarak uzun yıllar çalışmış ve kendi sözleriyle “mimarlığı yaşamak için, resmi her zaman sevdiğim için” yapmıştır. Hayatındaki bu ikili hal; çalışma hayatında da sürmüş ve Cihat Burak uzun yıllar mimar olarak çalıştığı farklı ofislerini aynı zamanda birer resim atölyesi olarak da kullanmıştır. Ofisinin camına yaptığı vitray çalışması ve altına attığı kendi imzası üzerinden; vitray tekniğini mimarlık ve resim arasındaki bir ara kesit olarak yorumlayan Burak, vitray tekniğiyle de işler üretmiştir.

Tasarım önerisi; Cihat Burak resim sanatı, Burak’ın sanat ve ölümle kurduğu geçicilik ilişkisi ve mimarlık ve resim ara kesitindeki vitray tekniği üzerinden yorumlanarak oluşturulmuştur.

Projeye Dair

Cihat Burak`ın entelektüel mirası ve çizgileriyle hayat verdiği karakterleri ayrılmaz bir bütün olarak düşünülmektedir. Dolayısıyla mezarı da Cihat Burak’ın desenleri ve karakterleri ile birlikte çevresinde oluşturduğu dünyayı bir araya getirmeye çalışan bir yaklaşım üzerinden tasarlanmıştır.

Geçicilik kavramı doğrultusunda tinsel (immaterial) bir öğe olarak ışığı ve camı, anıtsal ve kalıcı bir nitelik taşıyanın katı bir materyal yerine kullanılması önerilmiştir. Tinsel etkiyi yaratmak amacıyla Işığı kullanmak vitray tekniğini öne çıkarmıştır ve aynı zamanda sanatçının mimarlık ve resimle kurduğu ilişkiye de bir gönderme yapmaktadır. Kendisinin de vitray çalışmaları olan Burak, bir söyleşisinde vitray ile mimarlık ve resmi bir araya getirme çabası olduğunu belirtmiştir.

Bu yaklaşım doğrultusunda Cihat Burak’ın farklı tema ve dönemlerinden seçilen 5 resmi; vitray tekniğiyle yeniden üretilerek mezar taşı oluşturulmuş ve tasarım ögesi olarak önerilmiştir. Seçilen eserler şunlardır; Kesik El (yağlıboya, 1984), Hür Olmaktır Benim İstediğim (1981), Paris’ten (yağlıboya, 1961/65), Saz Heyeti (yağlıboya, 1956), O Güzel İnsanlar O Güzel Atlara Bindiler Gittiler (193?). Tablolar üstteki sırayla “İstanbul sokakları”, “kediler”, “Paris dönemi” ve “meyhane” temalarını içermektedir. Bahsi geçen son tablosu ise mezarın günümüzdeki halinde mezar taşının önünde yazan yazı (O Güzel İnsanlar O Güzel Atlara Bindiler Gittiler) ile aynı ismi taşımasından dolayı seçilmiştir. Bu 5 resimden alınan parçalar yeniden düzenlenip füzyon cam tekniğiyle üretilmesi önerilmiştir. (Resim1)

 

Tasarımda yaratılmak istenilen etki; güneydoğu yöneliminde olan mezarın baş kısmında bulunan “vitray mezar taşının” ışık etkisiyle mezarın üzerine gölgesinin düşürülmesidir. Bu sayede Cihat Burak’ın farklı dönemlerde yaptığı resimlerden oluşan görseller günün farklı saatlerinde güneş ışığın yönüyle birlikte sürekli değişerek sanatçının mezarının üzerine düşer. (Resim2) Bu güçlü ışık etkisini arttırmak için mezarın üst kısmı boş bir tuval gibi düz bir mermer tabla olarak bırakılmıştır. Sadece mermer tablanın alt kısmında Cihat Burak’ın imzası yer almaktadır.

 

Tasarım önerisinin amacı; güneşin doğumundan batımına kadar farklı şekillerle mezarın üzerindeki boş tuvale sanatçının yaptığı desenlerin yansımasını düşürmektir. Mezara gelen ziyaretçi günün farklı saatlerinde farklı şekillerde Cihat Burak desenleriyle karşılaşacaktır.

Cihat Burak da hayatını bu şekilde sürdürmüştür; mimarlık ve resim arakesitinde hayaller kurarak, sürekli yeni çeşitlenmeler üreterek.

Etiketler

Bir yanıt yazın