Mimari Proje Raporu:
Yamanlar dağının eteğinde yer alan Bornova; sınırları içinde konut yerleşimi, iki adet üniversite, sanayi bölgeleri, ticaret merkezleri, askeri bölgeler, rekreasyon alanları ve sosyal merkezler gibi pek çok işlevi barındırmakta olup, şehrin gelişmesinde önemli bir etkiye sahiptir.
Tasarım alanı, batısından İzmir-İstanbul otoyolu, güneyinde Cengizhan caddesi ve kuzeyinde konut bölgesi ile sınırlandırılan alanda tanımlanmaktadır. Kentin en önemli potansiyel merkezlerinden biri sayılabilecek bu alan, üstlendiği “ulaşım” işleviyle birlikte kente tamamen entegre olmakla beraber, fiziksel sınırları nedeniyle kendi içinde kapalılık özellikleri göstermektedir.
Tasarımın konusu olan “Sosyal Merkez ve Aktarma İstasyonu” ile tanımlanan işlevler ve gelecekte Alan 2 ve 3’te yapılması planlanan kültür yapıları ile elde edilen bağlam, tasarımı şekillendiren veriyi ortaya koyar: “akış”. Metro-otobüs arası aktarma işlevinden kaynaklanan kullanıcı trafiği, ulaşım amaçlı yaya akışını oluşturur. Alan 2 ve Alan 3 ile proje arasındaki zemin sirkülasyonunun devamlılığı, sosyal merkez işlevinin alanın batısında konumlandırılmasıyla sağlanır. İşlevsel olarak tanımlanan “kültür aksı”, yapının zemin katta tamamen parçalanmış biçimlenişi sayesinde, yayaların kesintisiz olarak bu aks üzerindeki hareketini sağlar.
Tasarımın kütlesel formu, insan hareketinin belirlediği hatlar ile arazi geometrisinden kaynaklanan sınırlar ile şekillenir. Tasarım alanının sınırları belirli kesişim noktaları elde edilene kadar uzatılır, bu noktalardan alınan ışınlar, tasarıma altlık oluşturacak ızgara sistemini verir. Bu ışınların teğet geçtiği dairesel form ise, tasarımın merkez noktasını oluşturur.
Tüm sosyal işlevlerin etrafında şekillendiği bu merkez, “kamusal bir boşluk” olarak projede anlamlanır. Bu orta alan ve insan hareketlerinin boşalttığı alanlardan geri kalan zemin izinin, yine orta alanı besleyecek fonksiyonlar ile desteklenip, her birime denk gelen düşey sirkülasyon elemanları ile yaşatılması hedeflenir. Aynı bağlam, işlevlerin katlar arasında dağılımı ile de sağlanır. Projenin odak noktası olan bu merkez, aynı zamanda metro kotundan elde edilen bağlantı ile, kamusal alan katlar arasında dağıtılır. Yapının genelindeki insan hareket algısı orta nokta etrafında şekillenen tüm katlardaki işlevsel düzenlemeleri ile yaşantıyı zemin kattan, zemin altı ve üst katlara da taşıması amaçlanmaktadır.
Tasarım; toplanma-duraklama-dağılma aşamalarıyla elde edilen sürekli hareket ve akış bağlamında zeminde işlevlerin birbirinden koptuğu, kentlilerin yalnızca geçiş amacıyla kullansa dahi kütlenin içerdiği fonksiyonlara değdiği bir biçimlenişle var olur. İnsan ölçeğinde kendi içinde ve katlar arasında parçalanan yapı, bütüncül bir kabuk ile akışkan bir forma ulaşarak tek parça algısını verir. Belirlenen iç cephe hatları düşeyde cam yüzeyler, perfore yarı geçirgen yüzeyler ve balkon açıklıkları ile, açık ve kapalı alanlar arasındaki geçirgenliğe olanak tanımaktadır. Yapının iç odağına ulaşan kullanıcı, tamamen şeffaf bir cephe ile yapı içindeki yaşantıyı algılar. Bu şeffaf yapı cephelerinde parametrik bir tasarım anlayışı izlenmiş olup, çelik strüktür ve cam birimler bilgisayar ortamında geliştirilmiştir. Parçacı bir anlayışa kavuşan cam cephe, kırıklı yansımalar ile yaşayan ve dinamik bir yapı algısını kuvvetlendirmektedir.
İzmir-İstanbul otoyolunun keskin bir şekilde biçimlendirdiği, yaya hareketinin azaldığı sınırda, tiyatro-konser salonu konumlandırılır. Girişini tasarım odağından alan ana fuaye, kültürel işlevlerin dağıldığı üç katta çalışır, böylece temsil günlerinde kullanıcı yoğunluğu dengelenmektedir.
Öğrencilerin sıklıkla kullanacağı kulüp odaları ve medyatek, birinci katta, insan hareketinin fazla olduğu metro alanının olduğu bölümden algılanacak şekilde yerleşir. Çocuk oyun okulu ve dans stüdyosu, alanın konut bölgesi ile bağlantılı kuzey bölümüne yerleştirilirken, ticari birimler aktarma merkezi ve sosyal merkez arasındaki geçişte konumlanır. Alışveriş birimleri iklimin de izin verdiği şekilde iki katlı yarı açık çarşı mantığı ile düşünülmüştür. Kültür alanına hitap edecek dükkanlar zemin katta konumlandırılır, müşterisi özel olan dükkanlar ise birinci kata yerleştirilir. Tüm katlar aynı zamanda kafe ve restoranlar ile desteklenmektedir.
Otobüs durakları, alanın güney yönündeki Cengizhan Caddesi bölümünde konumlandırılarak araç giriş-çıkış yönleri trafik akışına göre düzenlenmiş, otopark araç ve otobüs girişleri kullanımı rahatlatmak amacıyla ayrılmıştır. Binanın sol tarafında konumlandırılmış olan dükkanlar yalnızca binanın iç kullanımına değil terminalle binanın birleştiği noktadan her iki yüzeye de cevap vermektedir. Binanın çatı örtü kurgusu peron üzerine de devam ettirilerek yapı bütünlüğünün sağlanması hedeflenmiştir.
Metro çıkışlarının olduğu güney meydan, bina içerisindeki odak noktasına referans verecek şekilde dairesel hatlar ile bölümlenerek tanımlanır. Zemin kaplaması tasarım içerisinde de devam ettirilerek, görsel olarak orta meydan ile bağlantısının sağlanması hedeflenmektedir.
Tasarım alanının bölge içindeki konumlanışı ve işlevlenişi, kent içindeki önemli bağlamını oluşturur, ancak bir yandan çevresi ile ilişkisindeki sınırlar alana tekil, soyut, izole olma özelliğini kazandırır. Tasarım alanı tamamen kente aittir, ama çevresinden kopar ve kendi içinde çalışır. Bu alan üzerine önerilen kütle yenilikçi ve tezattır, biçimsel özellikleri ile dokudan ayrılır ve tek başına var olur. Aynı zamanda her bir çizgisi alanın geometrisinden ve kullanıcı özelliklerinden ileri gelen yapı, alandan kopartılamayacak biçimde oraya aittir, kentin bir parçasıdır; tüm işlevleri içine toplar, merkezileştirir ve dağıtır.
Dışarıdan merak uyandıracak bir kapalılık ve bütüncül etki hissiyatı veren yapı, içerisinde kullanıcıya tamamen şeffaf, hareketli, farklı bir yaşantı sunar. Kentli tasarım alanına adım attığında, kendini merkezde bulur; işlevlere ise bu merkezden dağılır. Hem yapı içi hem yapı dışı alanda, her bir kesitte farklı bir bakış açısı yakalar, tüm işlevleri bir arada algılar, yaşar…