Proje Raporu
Yapıların, iki farklı oluş biçimine dayandığı iddia edilmektedir. Bunlardan ilki ihtiyaçlara dayalı olan (barınak), diğer ikincisi de seçici arzulara (mimarlık) olandır. Mimarlık tüm yapı pratiği içerisinde seçiciliğe dayalı bir ayrıştırma ile tanımlanmış ve varoluşun her aşamasında daha yeni daha farklı olanı arzulamıştır. Alternatif kavramı da tam bu noktada sorgulanmıştır. Alternatif kelime anlamı olarak, seçilebilecek ikinci yol, yöntem anlamına gelmektedir ve insanlık da yüzyıllardır gelişen teknolojiyle beraber karşılaştığı yeni sorunlara farklı bir arayış disiplini içerisinde yaklaşmıştır. İnsanoğlu, yaşam ve doğa üçgeninin varoluşunda da su önemli bir etken olmuş, zamanla su ile olan simbiyotik ilişki önemi kaybetmiştir. Varolan yöntemlerin alternatifini ararken kurduğumuz mega kentler, tükettiğimiz doğal kaynaklar ve kaybettiğimiz insan ilişkileri açıkça göstermektedir ki, insanoğlunun karşılaştığı sorunlara geçmiş birikiminden bağımsız düşünerek sonuca varılamadığıdır. Şartnamede belirtildiği gibi alternatif kavramını tartışan, eleştirel ve yaratıcı yaklaşımların tetiklenmesi beklenilen kısımda alternatif anlayışımız, geçmişten biriken bilgi ve değerlerin yeni tekniklerle kavramsal yorumlanması ve geliştirilmesi üzerine kurulmuştur.
Senaryo ve Eskihisar Köyü
Senaryo ve yer bağlamını düşünürsek eğer, kurgulanan senaryo Auge’nin süpermodernite çağına özgü mekan tipolojilerini irdelerken yarattığı Yok-Mekan (Non Lieu) kavramına dayanmaktadır.
Anıların birikmediği, kamusal ilişkilerin barınamadığı, mekansız boşluklarla oluşturulan AVM, istasyon gibi birimlerin hızla çoğaldığı kentlerde, insanoğlunun kaybettiği yaşam alanları, paylaşımlar, etkileşim mekanları kentliye yeniden kazandırılmak istenmiştir. Kentlinin doğal refleks ile suyun çeperlerinde oluşturduğu kamusal alanlar fark edilmiş, suyun toplayıcı ve kapsayıcı özelliği proje için kavramsal referans olmuştur. Bu noktada da suyun üzerinde karaya eklenilecek olan yaşam adası protez kavramıyla betimlenmiş, oluşturulacak olan alanlarla kent üzerinde soyut anlamda hasarlı ve eksik parçaların tamamlanması ön görülmüştür. Özetle eski insanlığın küçük şartlarda yarattığı yaşam alanlarının, günümüz büyük kentlerinde oluşturulması istenmiştir. Kent Protezi adını verdiğimiz tasarımda, insanoğlunun geçmiş yerleşmelerinden mekan ve yaşam bağlamında izler taşınmıştır. Bu noktada da kendi içinde potansiyellerini barındıran Eskihisar ilçesi proje alanı olarak seçilmiştir. Eskihisar’ı suyun üzerindeki yerleşim için cazip kılan diğer bir etmen de bu alandan kalkan arabalı vapurun yerine Osman Gazi Köprüsü’nün tercih edilmesi ve dolayısıyla şehrin sahil bandının kan kaybetmesidir. Bu nedenle de kentteki kıyı hayatını canlandıracak olan su yaşamından önce kıyı şeridinde kent ölçeğinde düzenlemeler önerilmiş, yaşam alanının kara ile olan ilişkisinin güçlenmesi istenmiştir. Genel anlamda da kurgulanan bütün, işlevsel bir yaşam bütünün tasarlanması ve alternatif kavramını marjinal bir açıdan değil, unutulan bir perspektiften bakılmasıdır. Önerilen sistem de, etkileşimin hat safhada olduğu bütüncül bir yaklaşımdır. Bu bütünü oluşturan sistemin parçaları da su ve yaşamdır.
Karadan Öte Suda Yaşam
Suyun üzerine eklemlenecek protez adadan önce, suya yerleşimin karadan öte özellikleri keşfedilmiş, tasarım sürecinden önce birkaç mimari çıkarıma varılmıştır.
Tasarım Kurgusu
Kentin kalabalığından ve mekansız boşluklarından kıyıya kaçan insanların, sahil alanlarda da ulaşamadığı etkileşim ve paylaşım mekanlarını kullanıcısına sunan kent protezinde, birimler mekan isimlerinden öte; ifade ettiği, dışa vurduğu kavramı aslında fiilen oluşturduğu için esnek ve geçirgen mekanlara dönüşür. Suyun üzerindeki yapı yerleşmesini azaltmak adına proje, genelinde içe dönük, yoğun bir biçimde kümelenmiştir. Pazar alanıyla başlayan simetrik planlaşma, alanın batı doğusundaki boşluğa doğru devam ettirilmiş ve birimler, yaşam adası oluşturmaya elverişli bir sistemin tabanı olarak düzenlenmiştir. Pazar alanının oluşturduğu ana aks kütüphane binasının geçirgenliği ile vurgulanmış ve projenin yapılaşma referansını oluşturmuştur. Kütüphane binasının açıldığı kısımda yaşam adasının odağında kamusal bir meydan oluşturulmuştur. Su Çarkı’nın ve tribününün bağlandığı merkez bina da, xy ekseninde iki aksla parçalanmış, bahçesiyle geçirgen bir ticari mekan olarak kurgulanmıştır. Meydanın doğu batı ekseninde simetrik kümelenen atölye ve sergi mekanları da, meydanın oluşturduğu kamusal yaşamı kullanıcı ve işlev bütününden tamamlamaktadır. İnsanlara unuttuğu ve erişemediği yaşamı sunması beklenen protez parçada atölye ‘açık atölye’ ismiyle vurgulanmış, işlevini ve mekan olgusunu alanın ekonomik sistemi içerisinde kullanıcısına (sanatçısına) bırakılmıştır. Protez alanın çeperlerinde kümelenen bahçe evlerde yaşamın özündeki konut olgusunu irdelenerek, ev sahibinin kentliyi misafir edeceği, bahçesinde etkileşimin ve paylaşımın artacağı ve genel sistemi oluşturulan samimiyetle tamamlayacağı bir senaryo kurgulanmıştır.