PROJE RAPORU
Didem Madak şiirinin en çarpıcı özelliği, yazdıklarıyla kendini, çevresini tanımlayışı ve bunu yapış şeklidir. Kendisinin de dediği gibi yazdıklarındaki şahıs ve mekânların gerçekle alakası tamdır. Kediler, kadınlar, muhabbet kuşları, gözyaşları… Hepsi vardır ve bir dönem yaşamışlardır. Şiirinin asıl esin kaynağı da onlardır. Şiirlerindeki gündelik dilin, hayatını içtenlikle anlatışının ardında saklı olan şey aslında kendisiyle dertleşmesi, hayatla hesaplaşma halidir.
Hayatını bir anı defterine yazarcasına şiirinin içine sığdırmıştır. Bunu yaparken okurundan saklanmamış dahası, anlaşılmak için şiirini yormayan bir tavırla bizi kendiyle baş başa bırakmıştır. Eserleri de hayatın içinde onunla birlikte çocuk olmuş, büyümüş ve olgunlaşmıştır. Onu okumanın en doğru yolu şiirini anlamak ise şiirini anlatmanın en doğru yolu da ‘isyankâr neşe’ olarak tanımlayabileceğimiz üslubudur. Bir şiirinde şöyle söyler: “Çiçekli şiirler yazmak istiyorum bayım!”; ondandır ki şiirlerini çiçeklerle süslemiştir. Mutluluğunu\mutsuzluğunu, neşesini, hüznünü ve kimi zaman özlemini kimi zaman korkularını anlatmıştır. Tüm bu duygularını da tam da kendine yakışır şekilde renkler aracılığıyla bize aktarmıştır. Yanan yeri grapon kâğıtlarıyla süslemekten kastettiğinin bu olduğunu düşündüğümüzden mezar taşının sol yanını, grapon kâğıtlardan yapma çiçeklerle süsledik.
Klasik mezar taşı ölçülerini koruyan tasarımda çıkış noktası, mezar taşının bir anı defterinin soyutlaması olması fikridir. İlk aşamada, formunun kitap cildini andırması istenilen taş, mezarın baş kısmında konumlandırıldı. İkinci aşamada ise ön kısmına temperli lamine cam yerleştirildi. Konsept olarak belirlenen ‘anı defterinin bir dalı’ tasarıma aktarmak amacıyla cam yüzeye şairin sadece doğum ve ölüm tarihi işlendi. Ardından alt kısımda kullanılan doğal taş konumlandırıldı. Bu taşın sembolize ettiği sözler ise yine şairimizin şu dizesine atıfta bulunur.
“Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
Kendimin ucunda
Öyle ıslak,
Öyle kötü kokan,
Yırtık ve perişan.”
Mezar taşının son aşamasında ise daha önceden de bahsedildiği gibi mezar taşının sol yanına vitray cam konumlandırıldı. Burada vitray sanatının kullanılmasının bir diğer sebebi, Didem Madak’ın ebru sanatıyla ilgileniyor oluşuyla ilgilidir. Buna ek olarak sağ üst kısımda tasarımda önemli bir yere sahip olan sözü yerleştirildi. Hayatımıza yamadığı dizeleri sorgulayabilmek adına görsellerdeki insan siluetlerinin her birine farklı bir şiiri yamandı.
Kime ne anlatarak bitirsem hayatımı?
Ölümüme de bir şiir yamar nasıl olsa birileri artık.
Hazırlanan mezar taşı, alışılagelmiş mezar formundan farklı, yükseklik olarak zemine yakın tren raylarının soyutlaması olan tasarım elemanının üzerine konumlandırıldı. Kendini bir tren olarak sembolize eden şairimiz rayları ise hayat olarak görmektedir. Yaşadığı kısacık hayat yolculuğunu yine kendi üslubuyla tasarımı tamamlamak üzere kullanıldı. Bir nebze olsun acısını dindirmek adına ise bu form, çikolataya da benzetilmek istendi. İsmi ise vasiyeti üzerine dalgınlığa gelebilecek bir yerde, mezarın sağ tarafına yerleştirildi. Bir röportajında söylediği gibi, Ahlar Ağaç’ı başsız, ayaksız bir mezarın ucuna gömüldü.
TÜRK MEZAR TAŞI GELENEĞİ VE TASARIM İLE İLİŞKİLENDİRİLMESİ
Osmanlı mezar taşlarında başlıklar, semboller, şekiller ve motifler ölen kişinin cinsiyeti, mesleği gibi konularda bilgi verecek şekilde özenle tasarlanmıştır. Döneminde her genç kız bir gonca gülle sembolize edildiğinden erken yaşta vefat eden bir kadın mezarında kırık gonca gül tasviriyle anlatılmıştır. Didem Madak’ın kadına ve kadının toplum içerisindeki varoluşuna, bakış açısına atıfta bulunabilmek ve güçlü, cesur bir ifadeyi sembolize etmek adına olgun, sağlam bir gülle tasarım tamamlanmıştır.