Katılımcı (Emre Çetinel Mimarlık), Üsküdar’da Mimar Sinan’ı Anmak Yarışması

Mimari proje raporu:

MİMAR SİNAN’I ANMAK, GÖRMEK, DÜŞÜNMEK, ANLAMAK

Üsküdar, üzerini örten güncel yapıların yoğunluğuna ve özellikle kıyı hattında son on yıllardaki değişikliklere rağmen, kentin zengin tarihsel katmanlarının kuvvetle hissedilebildiği, deneyimleyen kişiyi zamanda yolculuklara çıkaran anıt yapıları ve şaşırtıcı işlev sürekliliklerini içeren bir semt. Bu semte Sinan’ın yaptığı müdahaleler ise merkezi şekillendiren başlıca belirleyiciler olarak öne çıkıyor. Bu zenginlikte bir alt yapı üzerinde Sinan’ı anmak için üretilecek bir tasarım en kuvvetli özelliğini semtin bu zenginliğinden faydalanarak Sinan yapılarının doğrudan deneyimlenmesi ile kazanacaktır.

Meydanın, anıt yapıların, sokakların ve kıyının karşı yakayla kurduğu görsel iletişimin sağladıkları, semtin ziyaretçilerine ve kullanıcılarına tarifi zor bir deneyim zenginliği sunmakta. Projemizde bu potansiyeli analiz edip değerlendirerek var olan tarihsel zenginliğe, katmanlara bir vurgu oluşturmayı ve bunları meraklısına görünür kılmayı hedefledik. Yaklaşımımızın sonucu olarak projemiz çeşitli alt projeleri barındıran çok katmanlı bir karaktere büründü. Bu bağlamda önerimiz kişilerin kendi rotalarını çizebileceği farklı deneyimler sunan çok boyutlu bir altlık olarak düşünülebilir.

Proje, ulaşım ve aktarmalar için hızlı hareket eden kullanıcıları en kestirme akslar üzerinden saçaklarla koruyarak yerlerine ulaştırırken kıyıdaki geniş kamusal alanlardaki ziyaretçileri bir odağa, Sinan’ın mimarlığını gerçekten görmek ve düşünmek için konumu kıyı hattının tarihi verilerine göre belirlenmiş bir iskeleye yönlendiriyor. İskele örtüsünün ve saçakların plastik formları yaya hareketleri ve bakış noktalarını yönlendiriyor.

Kıyının özellikle son on yılda doldurulan ve korunması gereken tarihi sınırları ihlal eden müdahaleleri, hayalet gibi zeminden yükselen kayıklarla eleştirilirken bu kayıklar hem Sinan’ın anıt yapılarının gerçek bağlamlarında denizle kurdukları kuvvetli ilişkiyi anımsatıyor hem de kent mobilyası olarak hizmet veriyorlar. Heykelsi görünümleriyle bugün üzeri örtülmüş bir katmanı yeniden yaşatıyorlar.

Mimar Sinan çarşısına ve oradan ara sokaklara doğru hareket eden bir yayanın karşısına çıkan sayısız çeşme için farklı ölçekte deneyimler sunan bir alt proje geliştirildi. Mimar Sinan’ın da hamamı, çeşmesi ve su isale sistemine yaptığı katkılar ile öne çıkan mühendis kimliği vurgulanırken sonraki yüzyıllarda eklenen çeşmeler semt sokaklarında kaybolmayı göze alan ziyaretçiye farklı bir deneyim olarak sunuluyor.

Öneri: Bir “Görme ve Düşünme Mekanı” olarak İskele

Üsküdar’da Mimar Sinan’ı anmak amacıyla önerdiğimiz tasarım kıyı hattı, meydan ve arka sokakları içeren çok daha geniş bir alanı kapsamakla birlikte kıyı hattında ziyaretçi yayalar bir odak noktasına yönlendirildi. Burası semtin farklı tarihsel katmanlarından yola çıkarak belirlenmiş, merkezin ve ulaşım akslarının hareketliliğinden ayrışan bir gerçekten görme ve düşünme mekanına dönüşüyor. Belirlenen nokta, hem Üsküdar’da Sinan’ın İstanbul’u ile hem de karşı kıyıdaki Sinan mirası ile şekillenen kentin diğer bölgeleri ile doğrudan ilişki kurulabilecek özel bir konuma sahip. Mekan, kıyıya eklenmiş basit bir iskele ve üzerindeki bir örtüden ibaret. İskele, bugün dolgu alanlarla düzleşmiş ancak tarihi boyunca çok sayıda iskelesi ile girintili çıkıntılı bir görünüme sahip olan Üsküdar Limanı’nın bir anımsatıcısı olarak da yerini buluyor.

İskelenin kıyı hattına nazaran denizle kurduğu arttırılmış iletişim ziyaretçiyi kentin ayakları karaya basan kullanıcısı olmaktan uzaklaştırıp kendinden soyutlarken görsel bağlantının kurulabildiği Sinan yapılarını çeşitli açılardan çerçeve içine alarak daha görünür kılıyor ve odağın sadece onlarda yoğunlaşmasını sağlıyor. Temelde iskelenin planını takip eden dikdörtgen planlı örtüde oluşturulan hareketler adeta bir tablonun çerçevesi gibi yapıları öne çıkaracak açılar sağlayacak şekilde oluşturuldu. Örtünün zemine kadar ulaşan eğimleri aynı zamanda taşıyıcılarını da oluşturdu.

Örtünün plastik formu tarihi yapıları öne çıkaran görsel bir yönlendirme ve kullanıcıyı hava şartlarından korumanın ötesinde olanaklar da sunuyor. Meydanın zemin kaplaması ve saçaklar ile oluşturulan akışkan sistemin bir parçası olarak hizmet görüyor. Gece kullanımında ise çeşitli yüzeylerine video yerleştirmeleri yapılarak soyut bir sahneye dönüştürülebiliyor.

Üsküdar Sahilinde Bir İskele: Balaban İskelesi

Önerimizdeki iskelenin yerinin belirlenmesinde Üsküdar kıyı hattının tarihsel gelişim süreçleri belirli oldu. Osmanlı dönemi ve erken Cumhuriyet yıllarından eski haritalar incelenerek kıyının yakın tarihlere kadar kesintisiz devam eden girintili doğal liman görünümü, çok sayıdaki iskeleleri ve bunlardaki değişimler göz önüne alındı. Projenin bu ayağı son on yıllarda inşa edilen dolgu alanların altında kalan başlıca tarihi iskele yapılarına referans vermek isterken bunlardan dolgu alanın daraldığı boğaza yönelik konumu ile elverişli açılar sunan tarihi Balaban İskelesi’ni belirleyici olarak tanımladı. Bugünkü konumu tam olarak sahil araç trafiği yolu altında kalan Balaban İskelesi’nin aksı bir iz düşüm olarak uzatılarak denizle buluşup görme ve düşünme mekanının konumunu belirledi.

Kıyı hattı ve Kayıklar

Önerimizin başlıca odağı semtin tarihsel katmanlarının öne çıkarılması olduğundan kıyı hattının değişim aşamaları doğal olarak projenin sorguladığı başlıca konulardan biri haline geldi. Tarihi haritalar, semte ait erken tarihli görsel tasvirler ve Geç Osmanlı dönemine tarihlenen, çok sayıdaki kayıklarla, anıtsal yapıların deniz ve limanla ilişkisini ortaya koyan fotoğraflar Sinan’ın İstanbul’unda bu sahanın görünümünü hayal etmenin araçları oldular. Sinan’ın tasarımlarında çok önemli olan topoğrafya ve çevre ilişkisi konuları, imzasını taşıyan anıtların çevresel bağlamlarından koparılmış müze eserleri gibi ele alınmasını imkansız kılıyor. Liman bölgesinin son devirlere gelene kadar genel karakterini koruyarak devam eden işlevsel sürekliliği 20. yüzyılın görsel kaynaklarını da bu ilişkilerin hafızalarda canlandırılması için geçerli ve değerli kılıyor.

Sinan’ın Üsküdar’ını hayal ederken kıyı hattında en önemli referanslar Mihrimah Sultan ve Şemsi Ahmet Paşa camileri ile bu yapıların deniz ve limanla kurmuş oldukları güçlü ilişki. Hareketli limanda iskeleler arasındaki deniz taşıtlarının yoğunluğunu ortaya koyan çok sayıda tarihi görsel belge var. Bunlar arasında özellikle Şemsi Ahmet Paşa Camisi yakınındaki kıyı şeridine yanaşmış birkaç sıra halindeki kayıklar dikkat çekiyor. Bugün bu kayıkların yanaştıkları alanlar özellikle geçtiğimiz son on yılda doldurulan alanların altında kalmış durumda. Yapının kıyı ile kurduğu ilişkinin gördüğü kayıplar da pek çok tartışmaya konu oldu ve olmaya devam ediyor.

Tarihi kentlerde farklı katmanlara ait tekil anıtlar kadar bunların bağlamını oluşturan daha geniş ölçekte ele alınacak kıyı hattı, kent silüeti, sokak dokusu ve benzeri öğelerin de kesin olarak koruma kapsamında değerlendirilmesi gerekiyor. Üsküdar’da yapılan dolgu alanlar semt merkezinin tarihi boyunca süre gelen algısını geri dönüşsüz olarak etkilemiş durumda. Bugün bu alanlar önceki devirlerin planlama kararları ile yayalardan çalınan meydan ve kıyıya ulaşma hakkının yerini doldurmaya çalışıyor ve aktif olarak kullanılıyor. Bugün bu brütal müdahalenin geri alınmasını önermek semt merkezinin diğer bölgelerini de etkileyerek aynı derecede yıkıcı sonuçlara neden olabilecektir ve söz konusu değildir. Kaldı ki böyle yıkımcı bir öneri ile gelecek bir projenin akıbeti de benzer bir müdahale ile yok edilmek olabilir.

Bu sebepleri göz önünde bulundurarak projemizde bir taraftan son yapılan müdahalelere eleştirimizi ortaya koymanın, aynı zamanda tarihi kıyı hattı ve denizin Sinan imzalı anıt yapılarla tarihi ilişkilerini anımsatmanın yollarını aradık. Meydandaki dolgunun, üstünü adeta bir volkanın püskürttüğü lavlar gibi örtüp kapattığı deniz, liman ve kayıkları, özellikle kayık formları ile sembolize ederek zemin altından Sinan’ın Üsküdar’ının izleri olarak yükseltip görünür kılmaya çalıştık. Bunlar gün yüzüne çıkmaya çalışırken günümüzdeki dolgu katmanını aşamıyor ancak buralarda yürüyenleredolgunun altındaki yüzyıllardır değişmemiş bir katmanı, bir işlev sürekliliğini hissettiriyorlar. Bu kayık hayaletleri de dolgunun kendi malzemesinden yapıldı ve örtünün altındaki izler olarak kaldı. Kayıkların bir kısmı dolgu alanın özellikle Şemsi Ahmet Paşa Camisine yaklaşan kısmında kıyıda denize doğru bir eğimle su ile birleşerek etrafında dolaşılabilen anıtlar haline geldiler. Dolgu alanın diğer bölgelerindeyse belirlenen hızlı yaya akslarını kesmeyecek şekilde dağılan soyut kayık formları üzerlerine de oturulabilen, alanda vakit geçirmek, kıyıdan denize bakmak için konforu sağlayabilen kent mobilyalarına dönüştüler. Söyleyecek sözleri olan bu mobilyalara göre düzenlenen aydınlatma elemanları alanın günün saatlerinden bağımsız olarak sürekli kullanımına olanak verdi.

Saçaklar

Projenin tanımlanan ölçek ve hedefleri dahilinde deniz ve kara taşıt trafiği ile bunların aktarım noktalarına herhangi bir müdahalede bulunmamakla birlikte yaya akışları ile ilgili bir takım yönlendirmeleri tasarımımıza dahil ettik. Bunlar, kıyı kesiminde belirsiz ve ritimsiz akıştaki yayaların proje amaçları doğrultusunda yönlendirilmesi için eklenen elemanlar ile mevcut aktarma noktaları arasındaki hızlı yayalar için eklenen ve en kestirme aksları da tanımlayan konfor arttırıcı öğeler olarak iki ayrı başlık altında değerlendirildi. Yaya akışlarını etkileyen bu ekler saçaklar, aydınlatma elemanları ve zemin kaplamasındaki renk ve malzeme değişikliklerinden oluşmakta ve sahil araç yolunun her iki tarafında da yer almaktalar. Kıyı hattında saçaklar hızlı akan akstan ayrılıp ziyaretçiyi daha yavaş ilerleyen bir zaman çizgisine yönlendirirken ulaşım amacıyla buradan geçen kullanıcı aktarma noktaları arasındaki en kısa hattı takip ediyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın