MİMARİ RAPOR
Yolculuk bir yerden başka bir yere ulaşmanın ötesinde, yolculuk süresince geçen zamanda edinilen deneyim ve sosyalleşme kazanımıdır.
Aktarma istasyonu, insanların bir araçtan inip bir başka araca bindikleri, ivme kazanarak harekete geçtikleri bir eyleme geçme noktasıdır. Tasarımımız, harekete geçen bu kullanıcıların hareketlerini kolaylaştıracak ve hareketlerine akışkan bir şekilde devam etmelerini sağlayacak bir altyapı sunmayı amaçlamıştır. Bina içinde yarattığımız katlar arası boşlukla binanın herhangi bir noktasından bir diğer noktasına süreklilik içeren bir görsel etkileşim hedeflenmiştir. Görsel algı fiziksel hareketin ön koşulu olarak değerlendirilmiş, hareketin devamlılığı esas alınmış ve fonksiyonlar bu çerçevede konumlandırılmıştır. Hareket içindeki kullanıcılara da, binanın gizli amacı olan kazanımlar sunulmuştur.
İnternetin her an ve her yerde ulaşılabilir olması ve sunduğu kolaylıklar sayesinde günümüz insanı, sosyalleşmeyi, bilgiyi ve deneyimi ekranları önünde ve “sosyal” medya vasıtasıyla tecrübe etmektedir. Özellikle büyük şehirlerde bedensel bir deneyim olarak sosyalleşme çoğu zaman toplu taşıma yolculuklarında geçen süreyle sınırlandırılmış durumdadır Yolculuk mekanlarıyla ilgili iyi bir mimari tasarım zoru başarmalı, ve insanları içine çekecek, başka insanlarla iletişime geçirecek yeni bir fiziksel platform oluşturmalıdır. Bu binanın sadece insanları bir yerden bir yere sorunsuz ulaştıran bir “araç bina” olmakla kalmayıp, bu kazanımlara ve deneyimlere hizmet eden bir “amaç bina” olması hedeflenmiştir. Deneyimin ve sosyalleşmenin, gelişmekte olan bu bölgedeki, merkezidir tasarladığımız bina. Bu tasarımla, insanların birbirleriyle belki de gün içindeki nadir fiziksel temaslarında kafalarını bilgisayar/telefon ekrandan kaldırmaları ve binanın sunduğu yeni kazanımları birlikte edinmeleri hedeflenmiştir.
Gün içinde 20 binden fazla insanın sadece aktarma amacı için bile bu binadan geçeceği düşünülerek +47,50 kotunda bir eylem/deneyim meydanı oluşturulmuştur, katlar arası geçirgenliği olan bu meydan önce atölyeler sonra onu da kapsayan otobüs peronları ile sarılmış durumdadır. İnsanlar otobüslerine giderken ya da otobüslerinin saatini beklerken bu deneyimlerin içinden geçer, kenarında durur, temasta bulunur ve nihayetinde parçası olur. Yolculuklarının deneyim noktasıdır burası. Heykel atölyesindeki alçı çeker kimisini, Cemal Süreyya’nın kuşları çeker kimisini şiir atölyesine, bisiklet atölyesindeki parçalar alır götürür kimisini yıllar önce kenara kaldırılmış bir anıya ya da sevdaya. Bu binada her atölye yaşayan bir deneyimdir ve yolcuları sadece günlük yolculuklarını değil başka dünyaları da tecrübe etmeye yönlendirir. Meydanda oluşturulan kiosklarla hem sosyal ve kültürel kazanımlara önayak olunur, hem de insanları harekete geçmek üzere başka katlara yönlendirilir, mesela dans atölyesi için kayıt kiosku, konferans ve sergi salonunda gerçekleşecek programların duyurusu.
Dışarıdan binaya yaklaşırken ister alt kottan (47), ister üst kottan (51) basamak amfileri karşılar insanları, insanların bekledikleri, buluştukları, sohbet ettikleri programlanmamış sosyalleşme noktalarıdır bu ara mekanlar, burada başlayan sosyalleşme eylemi binanın içine taşınır. Kimisini deneyim meydanına indirir kimisini kafeteryaya çıkarır. Bir başka giriş olan 51 kotunda insanları sergi salonu karşılar, burada yeni olanla buluşmaları ve bildiklerini paylaşarak sosyalleşmeleri hedeflenmiştir.
Özetle bu bina, günümüzün modern ve sosyal medyada “sosyalleşen” insanlarını, hayatin içine çekmek ve birbirleriyle etkileşime geçirmek üzere dizayn edilmiştir. Her bir eylem aslında birbiriyle iç içedir bu binada, sadece gündelik yolculuklara dair değil, daha derin ve kalıcı deneyimler edinmenin paravanıdır bu bina.