Karabük Üniversitesi Ekibi
Proje alanı içerisindeki kentsel kararlar ve kültür rotasının oluşturulma motivasyonu olumludur. Anıt ve çevresine yönelik kararların düzeyi, anıtın konstrüksiyonu ve detaylandırılması konusunda yapılan araştırmalar ve temsiller jüri tarafından pozitif yönde değerlendirilmiştir. Ancak anıt ve çevresindeki kütle ve form dilinin jenerikliği, verilen alt metin ve kavramlar ile kentsel ilişkilerin kurulması yanında peyzaj kurgusuna yönelik sorunlar eleştirilmiştir.
Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra, önce İngilizlerin sonra Fransızların ve Ermenilerin işgaline uğrayan Gaziantep şehri, otuz sekiz aylık mücadelenin sonucunda özgürlüğüne kavuşmuştur. Bu süreçte; sürgün, yasaklar, baskı, açlık gibi türlü zorluklara rağmen işgal kuvvetlerinin baskın gücüne ve tüm müdahalelerine karşı, Ankara’nın desteğiyle, göğüs germiştir. Böylelikle işgal kuvvetlerinin de saygınlığını kazanarak, destansı bir başarıya imza atmıştır. Bu mücadele; her türlü olanaksızlar karşısında, halkın inancı, direniş gücü, desteği ve katılımının göz ardı edilemeyeceği gerçeğinin kutsal tezahürünü sergilemektedir. Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Atatürk’ün “Tarih yapan akıl; mantık ve muhakeme değil, belki bunlardan ziyade hissiyattır.” sözüyle de özdeşleşmektedir. Zira bu süreç Kurtuluş Savaşı’nı tetikleyen adımlara da işaret etmektedir.
Her şeyin hızlı geliştiği, değiştiği, çabuk tüketildiği çağımız koşullarında yeni nesillere karşılaşılan zorluklarda cesaret veren; sahip olduğu yaşam koşullarının türlü zorluklar sonucu elde edildiğini anımsatan, saygı ve minnet duygusunu artıran tarih bilinciyle bulunduğu kentin ve ülkenin gelişimine katkıda bulunarak gelecek nesillere gurur duyabilecekleri bir miras bırakma azmi ve sorumluluğu kazandıran, aynı zamanda sürekliliği olan faaliyetlerin önemi giderek artmaktadır.
Gaziantep halkı, düşman işgalinden sonra 1922 yılında “Ağaç bayramı” kapsamında işgal sırasında Fransızların kestiği ağaçlar yerine yenisini dikmişledir[1]. Kenti yenilemek adına yapılan bu ve bunun gibi atılımlar yaşananlardan ders çıkararak, kentin geleceğine sahip çıkma ve iz bırakma adına anlamlı adımlar olmuştur. Bugünkü Kavaklı’nın çehresiyle, bu adımların değeri çok daha iyi anlaşılmaktadır.
Tıpkı dikilen ağaçlar gibi, anıtlar ve anıtsal yapılar da tanıklık ettiği tarihi olaylar vesilesiyle, bu faaliyetlerin somutlaşmış/simgeleşmiş birer örnekleridir. Değeri zamanla anlaşılan bilgi kaynaklarıdır. Bu bağlamda kent peyzajının da önemli bir parçasını oluştururlar. Yarışma şartnamesinde belirtildiği gibi, savaş sırasında 1935 yılında yıkılan Çınarlı Camii’si yerine inşa edilen ve camiden geriye kalan minareyle birlikte yaşanmışlıkları anımsatan, yıllarca anma eylemlerine hizmet eden Şehitler Abidesi’nde olduğu gibi, Panorama 25 Aralık müzesiyle komşu park alanında 100. Yıl anısına uygun bir anıt ve çevre tasarımı beklenmektedir.
Bu isteğe karşılık olarak proje sürecinde;
Temel olarak, ülkemizde ‘’gazi’’ unvanı almış tek şehir olan ve Türk Kurtuluş Savaşı’na cesaret ve ışık tutan Antep’in gösterdiği kahramanlık mücadelesinin 100. yıldönümünün anısına saygı amacıyla; Mustafa Kemal Atatürk, onun silah arkadaşları ve tüm fertleriyle, imkansızlıklara rağmen fedakâr, cefakâr onurlu bir davranış sergileyen Antep halkının yükselen ruhlarını temsil eden bir yaklaşım izlenmiştir.
Proje alanı; Gaziantep Kalesi eteklerinde, tarihî kent dokusunun yakınlarında Panorama 25 Aralık Müzesi’yle, Milet Bahçesi’yle ve Demokrasi Anıtı’yla komşu, Prof. Muammer Aksoy Bulvarı, İstasyon Caddesi ve Dere Kenarı Sokağı’nın kesişim noktasındadır. Alan içerisinde Alleben Deresi’ni barındırmaktadır. Tüm bu çevresel dinamikler bölgede yoğun bir sosyo-kültürel bir etkileşimin varlığını tetiklemektedir. Yani proje konusu olan anıt ve çevre düzenlemesi, tarihî misyonunun yanı sıra kültürel kent dokusunun bir parçasını temsil etmektedir. Bu yüzden anıt tasarımının bu dinamiklerin bir sonucu olarak ortaya çıkması gerektiği düşüncesi ve inancı, projenin ana hedefini belirlemiştir.
Proje alanında tarihi kale, kent dokusu, Panorama 25 Aralık Müzesi, Demokrasi Anıtı ve Millet Bahçesi arasında sürekliliği sağlayan “kültürel bir aks” tanımlaması yapılmıştır (Kültür aksı Panorama 25 Aralık Müzesi’yle komşu Depo Sokak’tan başlayarak Demokrasi Anıtına doğru devam etmektedir.) Doğal yaşam, sürekli bir devinim ve mücadele içerisindedir. Gaziantep kentinin kurtuluş süreci de imkansızlıklar içinde büyük bir mücadelenin, dayanışmanın ve birikimin örneğini simgelemektedir. Buna bağlı olarak; kültür aksına birlikteliği, mücadeleyi, zorlukları ve hareketliliği simgeleyen devingen bir özellik kazandırılmıştır.
Süreç başlangıcında devingen özellik zorlu ve dramatik mücadeleyi simgeleyen keskin çizgilerle ifade edilmiş; sonrasında yaşamın akışını ifade eden daha yumuşak (soft) fakat birliktelik vurgusunur koruyan döngüsel bir yapıya dönüştürülmüştür. Tasarım alanında bu döngüsel düzenekte boşluklar oluşmuştur. Bu boşluklar, anıtın konumunu su yolu üzerindeki köprüyü, toplanma alanını ve etkinlik/dinlence alanlarını tanımlamıştır.
Devingen özellik; üçüncü boyutta da tabyaları andıran topografik düzenlemelerle sürdürülmüştür. Kentin direniş mücadelesinde Gaziantep halkı; şehre yer altı tünelleri inşa ederek buraları hastane, toplanma merkezi, yani karargâh olarak kullanmışlardır. Bu tüneller Kurtuluş Savaşı’nın seyrini değiştirmiştir. Peyzaj düzenlemesinde tasarlanan bu topografik düzenlemeler ve devingen/akışkan hatlar; yer altı tünellerine bir atıfta bulunarak kot farklılıkları-oyuklar ile (duvar yüzeylerinde olayları tasvir eden rölyeflerle) kullanıcıların savaş sürecini hissederek gezmesi ve 25 Aralık Panorama Müzesi’ne geçişlerini hedefleyerek müzenin, açık hava müzesi olarak devamlılığı niteliği taşımıştır. Devamlılık için, müze ile bağlantı anıt önündeki toplanma alanından; anıt aksını izleyerek yönelme istasyon caddesi üzerinden ve park içindeki rotayı izleme olmak üzere üç farklı şekilde kurulmuştur.
Kültürel aks, müze bitişiğindeki Depo Sokağı’nın devamı niteliğindedir. Ayrıca proje alanında diğer ara sokaklardan da geçişler tanımlanmış ve odak noktasını oluşturan Anıt ve çevresine yönlendirmeler yapılmıştır. Mücadele sırasında da şehrin her yerini işgal eden düşman kuvvetleri, halkın evden çıkmamalarını isteyerek baskı göstermesine rağmen Türk halkının, ara sokaklarda buluşup vatanı kurtarmak ve direniş hazırlıkları için bütünleşmiştir. Bu yaklaşımla, şehrin kendi sokaklarında dahi selamlaşamayan halkının azmi ile birlik olmasına, biçimsel olarak, atıfta bulunulmuştur.
Proje alanının odak noktası olarak, anıt alanında kültürel aksın böldüğü iki ana sarmal strüktür yükselmektedir. Bu strüktür, köklerinden doğan milletin geçmişi ve geleceği arasında bağ kurmakta, bitmemişlik etkisi ile mücadelenin, azmin, kararlığın, birlikteliğin ve özgürlük bilincinin sonsuza kadar sürmesine ve sürekliliğine vurgu yapmaktadır. Kök olarak betimlenen kısımlar; şeffaf yüzeylerle/ su ögeleriyle desteklenmiştir. Su öğesi geçirgen bir eleman olmasının yanında verilen mücadelenin duruluğunu ve aynı zamanda akışkanlığını ifade etmektedir. Su öğesi (topografik düzenlemelerle) oluşturulan tabyalar ve sarmal strüktürler arasında da birleştirici bir unsurdur. Strüktürler arasında oluşan boşluk; mekânsal algı oluşturma, farkındalık yaratma, anıt içerisinde zaman geçirme ve görsel izlenebilir nesne olmasından ziyade yaşayarak tarihî süreci anımsatmayı amaçlamıştır. Anıtın her açıdan farklı görünebiliyor oluşu, farklı kültürde ve karakterdeki insanların bu kent için birleşerek bağımsızlığını ilan ettiğini hatırlatarak gelecek nesillere ışık tutmaktadır.
Sarmal strüktür, proje kısıtlamalarının ölçütünde, Panorama Müzesi’ni aşmayacak şekilde ve yaya sirkülasyonunun güçlü olduğu noktalardan ve sokak aralarından fark edilecek şekilde zeminden asimetrik bir biçimde yükselmektedir (strüktür yükseklikleri 10 m ile 12.7 m’dir).
Anıt ve çevresinin yaşamın tüm anlarında algılanabilir olması ve kent hafızasındaki sürekliliğinin korunabilmesi adına hem gün ışığı hem de yapay aydınlatma elemanlarından yararlanılarak ışık oyunlarının kullanımı önerilmektedir. Işık oyunlarıyla masif yüzeylerin aydınlatılması ve bitmemişlik etkisi veren iki ana kütlenin tepe noktalarına aydınlatma elemanların yerleşimiyle devamlılığının pekiştirileceği düşünülmektedir.
Projede yer alan Alleben Deresi’nin çevresi de Anıt ve çevresiyle etkileşimli olacak şekilde düzenlenmiştir. Bunlardan birisi Kültürel aksın devamlılığını sağlayan köprüdür. Devingenliğin bir sonucu olarak ortaya çıkan köprü ve çevresi toplanma alanı olarak düşünülmüştür. Köprüde kültürel aks ve anıt arasındaki sürekliliği sağlamak için akışkan bir örtü sistemi tasarlanmıştır. Bu köprünün yanı sıra derenin böldüğü alanlar arasında geçişi sağlayan, anıt ve çevresini izleme noktaları olarak görev yapan bağlantı köprüleri de önerilmiştir. Derenin her iki yanında yürüyüş yolları düzenlenmiştir. Bu yollardan birisi mevcut yolun yayalaştırılması şeklindedir. Bu yol üzerinde anıtı (sarmal strüktürü) izleme alanlarına, dinlenme mekanlarına ve amfilere yer verilmiştir.
Proje alanının genelinde ana kurgusunu oluşturan anıt-kültür aksının yanı sıra çalışma alanındaki derenin ve korunması istenen yeşil dokunun yönlendirmeleriyle seyir, dinlenme, peyzaj, sergi etkinlik ve tören alanlarına yer verilmiştir. Proje alanında korunması istenen ağaçlardan öngörülen anıt yerleşim alanında olanlarının, proje alanında tanımlanan diğer yeşil alanlara taşınması önerilirken 15 araçlık otopark alanı Panorama 25 Aralık Müzesi’nin yakınlarında çözümlenmiştir.
Son olarak, anıt malzemeleri: çelik taşıyıcılı beton panellerle desteklenmiştir. Kullanıcı da bıraktığı ağırlık, yalınlık ve tokluk gibi duyusal etkileri nedeniyle sıcak tonlarda beton malzeme tercih edilmiştir. Renk seçiminde Panorama 25 Aralık Müzesi’yle uyuma dikkat edilmiştir. Anıtı çevreleyen tabyalardaki rölyef duvarları da brüt beton olarak düşünülmüştür. Beton kaplamalarla bütünlük sağlayacak şekilde zemin kaplamaları kullanılmıştır. Depo Sokak’tan başlayan devinimi ve sarmal hareketi tasvir eden yollar diğer malzemelerden farklı tasarlanmıştır. Yer yer sert dokulu malzemeler seçilerek süreç içerisindeki yaşanmışlıklara atıfta bulunulmuştur.
Özetle, Gaziantep’in tamamı yaşlı-çocuk, kadın-erkek eşsiz bir destan yazarak vatanı savunmuşlardır. Çalışma alanında, bu birlik ve beraberliğin 100 yıl sonrasında dahi devam edeceğinin inancıyla, tasarlanan alanların; uğrak noktaları, seyir ve etkinlik alanları ile işlevlendirilerek kent halkının tamamına hitap etmesi, her ziyarette anma ritüelini hissettirmesi ve ziyaretçilerin geçmiş-gelecek arasında bir bağ kurabilmelerini sağlaması hedeflenmektedir. Özellikle de anıtın, tüm bunların sonucunda bulunduğu ortama, arşa yükselen bir referans noktası ve çağın gereklerine uygun mimari eleman olarak, milli şuur ve anlayışla varlığını yansıtacağı düşünülmektedir.