Mimari Açıklama Raporu
İbadete ek olarak bir çok farklı işlevi içinde barındıran külliye, batılı anlamdaki toplanma yerlerinin bulunmadığı Osmanlı kentlerinde toplumsal hayatın en önemli ortak mekanlarından biri olagelmiştir. Buna karşılık içedönük klasik Osmanlı külliyesi çevresindeki kentsel doku ile bir ilişki kurmaz. Yarışma çerçevesinde güncel bir yaklaşımla ele alınan çağdaş külliyenin ise gündelik yaşamdan soyutlanmadan çevresi ile bütünleşmesi, içerdiği kapalı, yarı açık ve açık alanlarının semt sakinlerince sürekli kullanılabilen nitelikte olması amaçlanmıştır.
Yerleşim planında, mihrap duvarından daha ileride namaz kılınmamasına uygun olarak cami arsanın sınırına çekilmiş, böylelikle ibadet edilebilecek açık alan olabildiğince büyük tutulmuştur.
Cami dışındaki mahaller, ilişki kurulması istenmeyen Piyalepaşa Bulvarı’na sırtını dönerek kullanıcıları Halide Edip Adıvar Caddesi’nden içine çeken bir avlu oluşturacak biçimde konumlandırılmıştır. Bulvardan avluyu ayıran yerleşim ile otoyol uğultusunun kesilmesi amaçlanmıştır.
Avluya birincil yaya girişi, caminin kuzey yönünde düzayak olarak verilmiş, en yoğun kullanılacak olan lokal/okuma salonu, kitap satış, yardımlaşma sandığı, erkek abdesthane ve WC bu giriş boyunca sıralanmıştır. Eğitimle ilgili mekanlar, önündeki yeşil alan ile avludan kısmen ayrılacak biçimde ayrı bir kütlede oluşturulmuştur. Benzer biçimde, kadın abdesthane ile mutfak ve gasilhane de ayrık yapılarda çözülmüştür.
Belli bir mahremiyet sağlamak adına lojmanlar arsanın kuzey yönündeki bitişik nizam yapılaşma boyunca bir üst katta çözülmüş, girişleri Halide Edip Adıvar Caddesi’nden verilmiştir.
Bahçecik Sokak’tan ve Piyalepaşa Bulvarı’nın karşı tarafından üst geçidi kullanarak gelecek cemaat göz önüne alınarak, Bahçecik Sokak ile Halide Edip Adıvar Caddesi arasında yaya bağlantısını sağlayan geniş bir merdiven ve asansör yerleştirilmiştir.
İslam dininde biçimsel tarifleri olmayan caminin tasarımında morfolojik kalıplardan bağımsız kalmaya çalışılarak, ülkemizde hakim olan klasik Osmanlı üslubundan farklı, çağdaş bir yaklaşım izlenmiştir.
Toplu ibadette kıble yönünde sıralanma kuralına uygun olarak İslam mimarisinin az sayıdaki değişmezlerinden biri olan “dikdörtgen plan” ve klasik Osmanlı camilerindeki “tek büyük iç hacim” ilkelerine bağlı kalınmıştır. Ancak farklı bir biçim arayışı doğrultusunda, günümüzde geniş açıklık geçmenin çok değişik çözümlerinin olduğu göz önüne alınarak, kubbe yeğlenmemiştir.
Cami içinde ve dışındaki safların sürekliliğini ve caminin en önemli öğesi olan mihrap duvarını vurgulamak için caminin yan duvarları ince bir saydam cam bant ile zeminden ve mihrap duvarından koparılmıştır. Böylelikle caminin “kıbleye dönük bir duvar ve saflar üzerinde bir örtü” biçiminde tanımlanabilecek temel işlevinin yansıtılması amaçlanmıştır.
Kadın namazgahı, cami girişinin üzerini örtecek bir çıkma yapacak biçimde üst katta konumlandırılmıştır. Aynı biçimde lojman katı da avluya doğru çıkarak altındaki cepheye gelen sert güneş ışınlarını kesmekte ve gölgeli bir yarı açık alan oluşturmaktadır. Aynı etki diğer kütlelerde cephelerle bütünleşen saçaklar ile oluşturulmuştur.
İslam mimarisinin en önemli simgesel öğesi olan minare, cami kütlesinin yalınlığını bozmamak için bağımsız bir yapı olarak tasarlanmıştır.
Mihrap duvarının arkasında bir havuz oluşturularak, Kuran-ı Kerim’de “yaşamın kaynağı” olarak belirtilen suyun simgeselliği vurgulanmış, ayrıca su yüzeyinde mihrap duvarının yansıması amaçlanmıştır.
Caminin gerek mimari tasarımı, gerekse de yapım tekniği açısından günümüzü yansıtması amaçlanmış ve bu doğrultuda çelik bir taşıyıcı sistemin cam, yalıtım katmanları ve prefabrik cephe kaplaması ile çevrelenmesi önerilmiştir. Bodrum katlar ve diğer binalar betonarme karkas olacaktır.
Klasik Osmanlı camilerindeki kubbe, yarım kubbe, kemer gibi taşıyıcı elemanların iç mimariyi biçimlendirişine benzer olarak çelik strüktürün iç ve dış cephelerde geometrik bir örüntü oluşturması amaçlanmıştır.
Gerek Türk insanının yüzyıllardır kullanageldiği Osmanlı tarzı camilerde alışmış olduğu ortalama aydınlık düzeyi gerekse de aşırı ışığın ibadete odaklanmayı zorlaştırması nedeniyle cephede geniş saydam yüzeyler yeğlenmemiştir. Yaratılan ışık bandı ile mihrap duvarının üstten ve yanlardan sızan ışık ile aydınlanması amaçlanmıştır.
Dış ve iç cephelerde, modül boyutu taşıyıcı sisteme göre belirlenmiş eşkenar üçgenlerden bir karolaj oluşturularak, İslam sanatındaki geometrik bezemelerin sadeleştirilmiş bir yeniden yorumu yapılmıştır. Bu üçgenlerde açılan deliklerden iç mekana denetimli doğal ışık alınması amaçlanmıştır. Cephedeki delikler arkasındaki mekanlara uyumlu olarak yerleştirilmiş ancak irili ufaklı boyutları ile gelenekselden farklı, rastlantısal bir etki yaratılmak istenmiştir. Cami iç duvarlarında da bu doku sürdürülmüştür.
Bakım gerektirmeyen ve çok uzun ömre sahip fiber çimento panellerden (Swisspearl, Fibre-C veya muadili) oluşan katman ile diğer yapıların da cephe ve çatıları sarılmış, benzer dokuda beton plak zemin kaplamaları ile mekanları saran kesintisiz bir düzlem etkisi yaratılmıştır.
Avludaki sert zeminlerde, saf doğrultusunda uzanan çim bantlar oluşturularak açık alanda daha düzenli saf tutulması sağlanmıştır. Cami içindeki halı zeminde de aynı çizgiler sürdürülerek iç ve dış mekan bütünlüğü vurgulanmıştır.
Cami iç mekanında sabit bir iç hava kalitesi yakalanabilmesi için üflemeleri zeminden çalışan yapay iklimlendirme sistemi yeğlenmiştir. Havalandırma sisteminin hava kaynaklı ısı pompası ile desteklenmesi önerilmiştir.
Cami dışındaki binalarda yapay iklimlendirmeye ek olarak, uygun mevsimlerde açılır pencereler ve tavan pervaneleri ile çapraz havalandırma sağlanabileceği düşünülmüştür.
Yağmur suyu ve gri su geri kullanım sistemleri, tasarruflu armatürler ile su tüketiminin azaltılması amaçlanmıştır.
Dış ve iç aydınlatmada LED armatürler, hareket algılayıcıları gibi yöntemlerle yapıların enerji gereksinimi daha da düşürülmüştür.