TASARIM AÇIKLAMA RAPORU:
KENTSEL TASARIM YAKLAŞIMI:
1. ANALİZLER
1.1. İDARİ SINIR ANALİZİ
Gwangju Güney Kore’nin güneyinde yer alan bir metropol şehirdir. Yaklaşık nüfusu 1.500.000 kişidir. Güney Kore’nin South Joella eyaletinde yer almakta olup ülkenin en büyük 6. kentidir. Buk, Seo, Gwangsan, Dong ve Nam alt bölgelerinden oluşmaktadır.
1.2. KÜLTÜREL ÇEKİM NOKTALARI
MÖ. 57 yılında kurulan Gwangju, Baekje Krallığının yönetim merkezlerinden biri olmuştur. 1929 yılında Kore Japon işgali altındayken her iki ülkenin öğrencileri karşı karşıya gelmiştir. Bu gerilim bölgesel gösterilere dönüşmüştür.
Gwangju 18 Mayıs 1980 yılında gerçekleşen Gwangju Katliamı ile bilinmektedir. Demokrasi taraftarı 207’den fazla öğrencinin silahlı kuvvetler tarafından öldürülmesi ülkeyi derinden sarsmıştır.
Gwangju’da kültür ve sanat anlayışı oldukça gelişmiştir. Gwangju sanat galerileri ve bienalleri ile ünlüdür. Ayrıca kent içerisinde çeşiti kültür-sanat festivalleri de düzenlenmektedir.
Kentin kültürel ve sanatsal çekim noktaları Buk, Seo ve Dong bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Ayrıca Dong bölgesinde ASYA KÜLTÜR MERKEZİ yer almaktadır.
1.3. ÖZEL VE KAMU ÜNİVERSİTELERİ
Kent içerisinde 7 adet özel üniversite bulunmaktadır. Bu üniversiteler Gwangsan, Buk, Seo ve Dong bölgelerinde yer almaktadır Ayrıca kent merkezi ve çevresinde yer almaktadır. 9 adet kamusal üniversite bulunmaktadır. Bu üniversiteler bütün alt bölgelerde bulunmakla birlikte yer seçimleri kent merkezi dışında olmuştur.
1.4. KÜTÜPHANE
Halk kütüphaneleri kent merkezinde yaygın olmakla birlikte daha çok Seo, Buk ve Gwangsan bölglerinde yer almaktadır.
1.5. SU YOLLARI
YEONGSAN Nehri kenti ortadan ikiye bölmektedir. Seo bölgesinde ve Gwangsan bölgesinde 2.cil ve 3.cül derece kollara ayrılmaktadır.
1.6. ULAŞIM
2. YAKIN İLİŞKİLER ŞEMASI
Kentte kültür-sanat etkinlikleri ile birlikte öğrenme-kendini geliştirme becerileri ön plana çıkmaktadır. Dolayısıyla şemada Kültürel Çekim Bölgesi ve Öğrenme Çekim Bölgesi görmekteyiz. Kültürel Çekim Bölgesinde, kültür sanat etkinlikleri-festivaller-müzeler ve sanat sokakları yer almakla birlikte Dong bölgesinin aslında barındırdığı çekim noktalarından dolayı bir kültürel Çekim Merkezi haline dönüştüğünü görmekteyiz. Seo bölgesi ise Kültür- Sanat aktiviteleri ile birlikte halk kütüphanelerinin yoğunlaştığı, aynı zamanda özel üniversitelerinde yoğun olduğu bir karma merkezhaline dönüşmüştür. Diğer yandan Gwangsan bölgesinde ise devlet üniversiteleri halk kütüphanesi sayısı diğer bölgelere göre daha fazladır. Dolayısıyla Gwangsan Bölgesinde kuzey-güney doğrultusunda bir bilgi koridoru meydana gelmektedir. Aynı zamanda bu bölgede karayolu-havayolu, demiryolu ve raylı sistem hattının yoğunlaştığını görmekteyiz. Dolayısıyla Gwangsan bölgesinde ise bir Lojistik merkez oluşmuştur.
Lojistik merkez, karma merkez ve kültürel merkez birbirlerine raylı sistem hattı ile birbirlerine bağlanırken, yarışma alanının bu merkezlerle ilişkisi su yolu ve kara yolu ile sağlanmaktadır.
3. KONSEPT: GWANGJU’NUN BEYNİ
Gwangju metropol kentini soyutladığımızda oluşan lekenin bir beyne benzediğini görebiliriz. Oluşan bölgeler ise nitekim beynin bölümleri şeklinde ayrışmıştır.
Cerebellum olarak adlandırılan bölge kentin batısında yer almaktadır. Kentin iç-dış yaya ve yük akımları bu bölgeden sağlanır. Bu bölgeden kent içerisine dağıtım ya da kent çerisinden toplama gerçekleşir. Aslında bu bölge kentin yaya ve yük dengesinin sağlandığı bölgedir.
Kentin doğusu Frontal lob olarak adlandırılır. Nitekim kentin hafızası bu bölgedir. Bu bölge oldukça aktiftir ve sürekli kültür-sanat etkinlikleri görülür. Ve merkeze de yakındır. Aynı zamanda bu bölge Asya Kültür Merkezini de içerisinde barındırmakla birlikte kentin kültür kimliğinin kontrol noktasıdır.
Kentin kuzeyi Parietal lob olarak adlandırılmıştır. Kentin algılama, öğrenme ve bağlantıları bu bölge üzerinden gerçekleşir. Bu bölge kentin merkezini barındırır. Aynı zamanda çeşitli üniversiteleri ve halk kütüphanelerini barındırmasıyla birlikte nüfusun büyük bir çoğunluğu bu bölgede yer aldığı için kolaylıkla bilgiye erişim sağlanır.
Occıpital lob olarak adlandırılan bölge kentin görsel hafızasıdır. Kentin açık hava müzeleri, parkları, yöresel ve tasarım ürünleri bu bölgede sergilenir ve yer alır.
Temporal lob olarak adlandırılan bölge ise kentin geçici hafızasıdır. Aynı zamanda diğer loblar arasında bağlantının kurulduğu bölgedir.
Yarışma alanı ise occipital lob, temporal lob ve parietal lob arasında kalmaktadır. Bu şekilde kentin frontal lobu kentin hafızası konumunda iken yarışma alanı kentin sürekli öğrenmesinin sağlandığı, modernizm algısının hakim olduğu fakat aynı zamanda kentin geçmişinden izler taşıyan bir alt merkez konumundadır.
PEYZAJ TASARIM STRATEJİSİ
Çalışma alanındaki tasarı için mutlak öncelikler; işlevsellik, içerdiği anlam ve fizibilite iken tüm bileşenler estetik uyum içerisinde yansıtılmaya çalışılmıştır. Öneride alanın açık alanın gündüz kullanımı kadar gece talep edilmesine de fırsat sunacak nitelikte aydınlatma sistemi tasarlanmıştır. Aynı doğrultuda alanda tek bir amaca yönelik ziyaret kapsamı yerine bitkisel tasarımda tercih edilen bitkisel materyalin çiçeklenme döneminin yaratacağı cazibe ile özellikle Nisan ayının ilk yarısında peyzaj seyir/ çiçek izleme ritüeli oluşması beklenmektedir.
Çalışma alanı, ana girişten başlayarak mimari yapısı ve çevresiyle bir bütün olarak düşünülmüş, tüm bağlantılar kesintiye uğramadan, ziyaretçilerin alana adım atmasıyla beraber mekâna ait yönlendirmeler ile tüm alanı yaşayabilmelerine imkân sunulmuştur. Yapının konumlandırılmasında alanın doğal yapısı ve korunacak ağaçların varlığı önemli etken olduğundan doğaya saygı yaklaşımı benimsenerek uygun yerleşim sonucu yapının kuzey ve güney yönlerde olmak üzere iki ayrı açık alan tanımlanmıştır.
Çalışma alanı yakın çevresi ve tüm çerçevede yaya öncelikli planlama ve bisiklet kullanımına teşvik hedeflenmiş, yaya ve bisiklet sirkülasyonuna yön veren aktif ve pasif yeşil alanların sınırları belirlenmiş, çalışma alanı genelinde ihtiyaca karşılık gelecek ölçüde dengeli bir dağılım sağlanmıştır. Bitkisel çözüm önerilerinde doğaya asgari düzeyde müdahale ve sürdürülebilirlik anlayışı kapsamında mevcut ağaçlarda kısmen yerinden taşıma yoluna başvurulurken, alanda Kore kültüründe önemli yeri bulunan ve dönemsel görsel şölen imkanı sunan sakura ağaçlarına yer verilmiştir. Bu bağlamda skytrain yolculuğu ile alanın görsel cazibesi artırılmış ve daha da çekici hale gelmesi hedeflenmiştir.
YENİDEN DOĞUŞUN SİMGESİ: SAKURA
1910-1945 yılları arasında Japonya tarafından ilhak edilmiş olan Kore yarımadası ve dolayısıyla Güney Kore, bu yıllar arasında Japon kültürü etkisi altında kalmış ve böylelikle Sakura, Kore kültüründe önemli bir yer edinmiştir.
Japon Süs Kirazı -lat. Prunus serrulata- , Japonca adıyla Sakura; Anadolu’dan Japonya’ya uzanan yolculuğunda adaptasyon dönemini meyve verme özelliğini yitirerek tamamlamış, Japon ve Kore kültüründe ihtişamlı çiçekleri ile büyük önem taşımıştır. Japon Süs Kirazının önemi sadece olağanüstü güzelliği ile sınırlı değildir. Kore halkı için uzun ve zorlu savaş yıllarının ardından dini inanışlarının bir uzantısı olarak Sakura ile kurdukları bağ, kayıplarının Sakura çiçeği olarak tekrar hayat bulduğu yönündedir. Bu bakış açısıyla Sakura yeniden doğuşun bir simgesidir. Yine Korelilere göre gösterişli çiçeklenme döneminin kısalığı ise hayatın kısa ve geçici olduğu anlamını taşır. Sakura ağacının tasarımda yer alan bir diğer önemli anlamı barış-huzur ve evrensel dostluğu simgeliyor olmasıdır.
MİMARİ TEMEL FİKİR (KONSEPT) YAKLAŞIMIMIZ
Kütüphane konumu ağaçlarla çevrili bir kamusal alanda bulunmaktadır, bu nedenle ağaçların kesilmesini önlemek ve mevcut kamusal alanın karakterini korumak için bina arsanın merkezine yerleştirilmiştir.
Öneri kitlemizin Gwangju’nun entelektüel bir sembolü olması düşünüldü. Gwangju kelimesi “ışık” ve “yerleşim alanı” kelimelerinin birleşimi manasına gelir. Gwangju’nun güncel ve eski bayrağı incelendi, sembol enerjiyi her yönden bir araya getiren ve enerjilerden tüm ulusa uzanan ışıkları temsil eder. Kütüphane burada kentsel bir deniz-feneri olarak önerildi. Önerilen geçirgen kitlemiz, yakın çevre boyunca görsel ve yaya bağlantılarını yeniden kurmaktadır.
Bu ekip, modern heykel formunda, heykelimsi bir konsept ortaya koydu ve bu konsept kütüphane ve oluşturulan heykel aksı arasındaki bölgeyi entegre etmektedir.
Binanın organik şekli ve dokusu, büyük binayı dokunsal, samimi bir ölçeğe indirir. Binanın dışından görülebilen, insanları davet eden ana atriyumda bu parametrede yer almaktadır.
Ekibimiz geleneksel anlayışın dışında fütüristikbir kütüphane konsepti olarak öneriyor. En küçük bilgi birimi nöron hücresidir. Biz insanlar, bilgisayarlardan farklı ve kavramlar (kurallar veya algoritmalar) üretebilen kavramsal bir düşünme şekline sahibiz, bunu yapmak için farklı nöron paternleri birbirleriyle etkileşime girer. Bunun için hızlı-taze ağlar kurulabilirler. Bizim önerdiğimiz tasarım nöron hücresi şeklindeydi. Büyük okuma salonubir nöron çekirdeğiolarak düşünüldü ve bu projenin kalbini oluşturur. Bu büyük okuma salonu kısmı, zihnin çalışma prensipleri gibi çalışmasıdüşünüldü. Drone-trans-mitters (droneyayılıcı objeler) çekirdek (Büyük okuma salonu) ve diğer alanlar arasında bağlantı sağlar. Bu drone-trans-mitter(droneyayılıcı objeler) serotonin, dopamin, histamin ve adrenalintiplerindedir. Kütüphane Binası’nın bu önerilen sisteminin büyük data (bulut), endüstri 4.00 ve akıllı şehir ile entegre edilebileceği düşünülüyor.
Sunulan ana organizasyon konsepti, belirli bir tanımlama ile maksimum esnekliğe sahip olması amaçlanan bir dizi yığılmış kümedir. Platform, beş tipolojik küme, kendi esneklik formları, her bir küme özerk formüle ettiği, her biri kendi şartlarına, kendi özel esneklik formuna (faaliyetleri sınırlama stratejisi) formüle ettiği programlı bir kümedir.
Platformlar arasındaki (iki asma kat) kısımlarda , çalışma, etkileşim ve oyun mekanları önerilmektedir.
Geleneksel kütüphanenin temel meselesidüz-yeknesak döşeme olması durumudur. Bu problemi çözmek için düşeyde son derece kademeli bir zemin önerdik.
Organik çatı ışık elemanları ile delinmiş dalgalı bulutsu beyaz tavan da önerildi.
“Boş sayfalar kütüphaneleri” nadiren sunumlarının genişlemesine, evrimine ve artan özgüllüğüne uyum sağlayabilir. Mümkün olduğunda, bu değişiklikler eşit derecede hayati önem taşıyan diğer unsurların pahasına gelir. Sonuç özgürlük değil, steril bir kutu içinde hapis cezasıdır.
Gwangju kütüphanesi, kitaplar için bir depodan ziyade bir katılım-buluşmanoktasıdır.
Büyük okuma salonundaki zarif spiral rampa eğimli bir şekilde binanın kalbine yükselir ve her yönden gelen insanların kütüphane ile etkileşime girmesine izin verir.
Kütüphanenin zemin katı,kentsel meydanı bir iç kamusal alana genişletiyor. Kent meydanını bir iç mekana genişleten aktif bir zemin kat düşünüldü. Üst katta “hologramik vaha” ve kütüphane içindeki ek hizmetleri ve tesisleri barındıracak kapalı hacimli odalar içerir.
‘Eğlence’ – ‘Ciddi’, ‘Kamusal’ – ‘Özel’, ‘Gürültülü’ -‘Sessiz’ ve ‘Fiziksel’ -‘Dijital’spektrumlarında düzenlenen kütüphane programı alt katlarda daha canlı halka açık etkinlikleri bulur, kademeli olarak üst seviyelerde daha sessiz çalışma alanlarına geçilirken biri yukarı doğru döner. Sokak seviyesinde, bir dizi çok amaçlı oda, binanın çevresini sıralayarak iç mekanve dış çevre arasındaki bağlantıyı arttırır.
Hem gürültülü hem de sessiz aktivitelere ev sahipliği yapar ve bu alanda yapım alanı (maker-space) ve kayıt stüdyoları gibi olanaklar sunacaktır.
Gwangju Kütüphanesi farklı bölümlere kolay erişim sağlar.
Geleneksel kütüphane ziyaretçiye pasif-tektip bir şekilde malzeme, teknoloji ve “uzman” matrisi sunar. Bilginin patladığı ve herkes tarafından kolayca erişilebildiği bir çağda, kütüphaneyi zorunlu kılan geniş içeriğinin uzman rehberliği ve bilgeliğidir. Kütüphanelerin en hayati kaynağı artık sundukları medya değil, barındırdıkları kütüphanecilerdir. Kütüphaneciler kütüphaneyi diğer tüm bilgi kaynaklarından ayırırlar. Kütüphaneciler fiziksel ve ruhsal olarak projenin kalbinde yer alır. Gwangju Kütüphanesi’nin tipolojik kümeler halinde düzenlenmesi, kullanıcıların kendi kendine gezinme kabiliyetini arttırır, kütüphanecilerin entelektüel rehberler olarak rollerine odaklanmalarını serbest bırakır (“bulucular” olarak çalışmak yerine). Serotonindrone (drone-trans-mitter) ‘bulucu’ görevini yerine getirir ve buDewey Ondalık Sistemi yerine önerildi. Otomatik sistem, ziyaretçilerin sorularını yanıtlayan ve kütüphanenin her seviyesinde kitap dağıtan dronlarla kuruldu. Aynı zamanda bu yol bulma cihazı-donanımıdır.
Serbest Kitaplık tasarımı: hem nöronkonseptine hem de kartezyen estetiğe göre çeşitli raf düzenleri (konfigürasyonları) oluşturur. Bu raf düzen tipi, cepheye ikinci bir kabuk olarak da yansımıştır.
Önerilen dinamik cephe kabuğuinteraktif cephe-camları kullanılarak, piksel akıllı ekran matrisigörünümündedir.
Cephe, değişen ışığa, sıcaklığa ve mevsime göre reaksiyon gösteren, dönüşen bir organizmadır.
Önerilen cephede ikinci kabuk, iç mekanlar için gün ışığı oyunu sağlayan bir exoskeleton olarak önerildi.
İÇ MEKAN TASARIMI
İç mekan tasarım, ileri teknolojinin kaynaklarından ve ekolojik sistemden faydalanarak nöronun yapısından yararlanan bir sürdürülebilirliğe sahip bir yapıda inşa edilmiştir. İç kısımda, konsepti desteklemek için 4 tip İHA tahsis edilmiştir. Ana girişte insan hologramı bizi karşılıyor. Büyük okuma salonu (tüp) tasarımın kalbidir. Çekirdeğin (çekirdeğin) bulunduğu bölümdür. Bu çekirdek, binanın içine ve dışına ışığı yansıtır ve manyetik bir sistem oluşturarak dronların şarj edildiği bir drone istasyonu olarak kullanılan alandır ve ayrıca hologram gösterilerinin yapıldığı alandır. Büyük okuma salonunun zemin yüzeyi ve çekirdeğin dış yüzeyi, elekler ile etkileşimli olarak düzenlenmiştir. Çekirdek çevresindeki dokunmatik ekranlardan bilgiye erişilebilir. Bir nöronun yapısına uygun olarak tasarlanan kapsül, amfi ve serbest oturma alanları okuma alanlarıdır. Şehri görüntülemek için tüp içindeki spiral bir rampa, aynı zamanda taşıyıcı işlevi olan 3 adet kitap rafının desteğiyle gökyüzüne doğru yükselir.
Bu yol metaforu bir yolculuğu tasvir etmektedir. Bu yoldaki kitap raflarından hayatımıza farklı hikayeler dahil edilmiştir. Bilim ve Sanat Merkezi’ne dönüştürülen tüp, binanın tüm şubeleri ve eski fabrika alanı, tasarımda birbirleriyle ilişkilendirilecek ve engelliler tarafından da kullanılacak şekilde tasarlanmıştır. Sanat Merkezi ana binaya akson köprüsü ile bağlıdır.