Katılımcı, İTÜ İşletme Fakültesi Mimari Proje Yarışması

Mimari Rapor

Raporun Yapısı:

  • Konsept
  • Mimarlık ilişkileri
  • Tasarıma yaklaşım / bizim imzamız
  • Plan dağılımı/mekan sentaksı
  • Eğitim projeksiyonu
  • Gelecek ve sürdürlebilirlik önerileri

Her insan öğrenir. Her zaman ve her duyarlık seviyesinde öğrenir. Her insan, makinelerden farklı olarak düzensiz, entropik ve değişken hızlarda odaklanarak öğrenme yolculuğunda bulunur. Değişkenlik ve rastgelelik en güçlü isteklerimizdendir, çünkü, onlarla çeşitliliğe ulaşırız. Çeşitlilik, bize inovasyonu ve yaratıcılığı verir. Öğrenmenin, yaratıcılık, çeşitlilik ve bizlere inovasyonu getirmesi, rutini geride bırakmamız için en büyük araçlardan biridir. Bu araçları kullandıkça yeni potansiyelleri doğururuz, hatta doğurturuz. Bütün bu güçlü istekleri, potansiyelleri, doğumları, inovasyonu ve yaratıcı düzensizlikleri bir araya getirirsek nasıl bir bina oluşur?

Üç büyük düzensizlikle doğuyor bu bina. Üç farklı öğrenme kaynağından doğan üç yaratıcı bilgi alanı. Her bilgi alanı kendine has yaratıcılıklar, inovasyon potansiyelleri, doğurganlık alanları ve düzensizlikleriyle gelir. İTÜ-İF, üç anafordan doğar. Anafor, düzensizliktir, yaratıcı bir düzensizlik hem de. Yüzeydekini alıp, bütünüyle karışacağı alttakinin içine doğru fırlatan ve sonra da yepyeni birliktelikler doğumunu ardında iz gibi bırakmayı amaç edindiğini okuyabiliriz. Her anafor bize aynı zamanda da her seviyeden gelenin bir araya karışacağını da anlatıyor. Bu yüzden rutine karşı anafora her zaman güvenebiliriz, güveniriz. Üç anafor, bize yeni bir eğitim, mekanları ve binasını veriyor. Her anafor kendine özgü bir anahtar. Bize programla gelen üç bölümün yenileyici doğasını görmemiz için fiziksel dünyamıza üç dikey ve birbiriyle aynı olmayan anafor kuleleri olarak beliren üç anahtarla başlıyor İTÜ-İF.

Her anafor, bir bölümün anahtarı olarak binanın doğumu için birleşiyorlar. Bu birleşmenin doğasında rutin eğitimden uzak durmak yatıyor. Anaforun çeşitli seviyeleri birbirine katmasının vereceği doğurganlıkla yenilik, yeniyi öğrenmek, yeniliğe bakmak, yeniliği göğüslemek gibi şu anı yaşamaktan her zaman daha zor olan geçmiştekine bağlılığı geride bırakmak için destek buluyor olacağız. Elbette, doğurganlıkla birlikte de yeni İTÜ-İF binası gelir.

İTÜ-İF yeni binası, bulunduğu çevreyle ilişki kurmaya öncelikle tek bir temelden başlar: Bu bina yeni bir eğitim, aktif bir eğitim hatta yüksek bir bilgi ve hareket seviyesi sahibi olduğu için çevresini kendine bağlamak üzere bir başlangıç yapar. Bu başlangıç ilişkisi kendine özgü iç atriumun şekillenmesinde de rol sahibidir. Yakın çevresinde bulunan tarihi Karakolhane ve Silahhane binaları ve diğer kampüs binalarına köprüler ve arkasındaki ara yüksekliklerdeki temas düzlemleriyle sürekli bağ içindedir. Bu bağın, hem yenilenmesi gereken hem de sürmesi gereken doğası, yapının ortaya çıkışı için göz ardı edilemez birçok cevabı ve faktörü vermektedir.

İTÜ-İF, ikinci derecedeki ilişkilerini çevresi ve içinde bağlı bulunduğu kampüsü yapıları ile kuruyor. Tarihi yapıların ve diğer modern yapıların arasında kendine özgü, onlardan farklı bir zaman hattının ve çizgisinin izlerini var etme kararıyla onların yanında ve yanına tasarlanmıştır. Farklı zamanlarda doğmuş kardeşlerin bir aileyi oluşturulmasındaki çeşitlilik gibidir bu zaman ilişkili karar.

Ardından, ister istemez binanın içinde büyük bir iç genişleme, bir atrium, iç bahçeye dağılım ve peyzaj gibi bazı öğeleri farklı yorumlayarak kentin bir parçası olarak bulunduğu semtin bugüne kadarki yapılaşma kararları içinde daha da farklılaşmayı yeğliyor. Bu bir sırtını dönme değildir, tam tersine değişim tohumu olmayı kabul etmekle ilgili bir konu olup, çeperlerinden, cephesinden, örtüsünden, ve temelinden eğitim biçimine tanıdığı serbest mekan ilişkilerinden başlayarak hepsini bu anlamda düzenliyor.

İTÜ-İF, kendi iç yapısı olarak, her şeyden önce dışarıdan birçok yarı saydam noktadan membran ile süzerek ve aynı zamanda da geçirgen yüzeylerinden ve cam cephelerinden süzerek aldığı değişik miktarlardaki ışıkla sürekli bir aydınlanma ve farklı aydınlıkları farklı mekan ve ışık ilişkilerini aynı anda insanlara sunarak istedikleri parlaklık, loşluk, saydamlık, saklanabilme ve açığa çıkabilme gibi eğitimin de parçası olan birçok kavramı içinde canlandırmayı seçiyor.

Bu binayla, hem paydaşları hem de izleyenleri olarak dışarıdan ve içeriden kullanıcıların hepsinin bina deneyimi olarak; eğimleri, binanın üstünde ve çevresindeki eğimli ışık süzdüren kuleleriyle ve onların içindeki heykelsi duruşuyla iç ve dış mekânda kesit ile temas edilebilir bir ilişki kuruluyor. Yüzeyleri izlenebilir oluyor ve büyük bir çeşitlilik deneyimlerini bildiğini kendi vücudunda örnekliyor.

Ardından binanın fiziksel kararları, çevresindeki kullanıcı yoğunluğu akslarından başlayarak ana akslarını kampüsün parçası olma fikri ile buluşarak oluşturuyor.

Binanın fiziksel kararlarının en belirgin özelliği olan nefes alma ve ışık dengesinde etkin karar sahibi olan membrandır, bu membran teflon kaplı fiberglas olup gerdirme metoduyla ve üstüne püskürtme yöntemleriyle fabrika ortamında oluşturulmaktadır. Serbest bırakıldığında nefes alma dengesini kontrol edebilmektedir, aktif ağır gazlara karşı çözülümü vardır, bu çeper malzemesinin en büyük özelliği ışığı kendinden süzerek ve dağıtarak iletmesidir. Yapı sürekli olarak belirgin ışık grupları halinde temellenir. Işık, insan yoğunluğunun arttığı bölgelerde, hava karardığında tekil bir ışık kaynağı yerine büyük bir birliktelik alanı sergileyecek şekilde yapın içindeki grupların varlığını belli eden bir de davranış sahibidir.

Binanın fonksiyonlarının dağılımında en etkin tasarım kararları ise binanın iç yüzeyi içinde öğrencilere ve eğitim alanına yer açmak üzere kodlarla desteklenmiş bir biçimde binanın zemin alanında oluşan büyümedir. Bu büyüme çevresini öğretmen bloklarını, laboratuvarları, kütüphane ve amfileri 2 farklı noktaya toplayarak arazi ile de uyumlu bir plan şeması edinerek bütün halinde örgütlenmiştir. Binanın konseptinde yer alan üç anaforun temsiliyeti, binanın içindeki üç bölümle örtüşen şekilde çeşitli girintili ve çıkıntılı eksiltmelere sahiptir. Üç doğrudan ışık alabilen heykelsi koniler mevcuttur, bu konilerin bir diğer özelliği binanın çeperinin ve onların içine kıvrılarak iç ve dış arasındaki teması çeşidi düzlemlerde yaşatabilmesidir.

Etiketler

1 Yorum

Bir yanıt yazın