CommonLab Mimarlık’ın, İzmir Sürdürülebilirlik Merkezi (S-Hub) Mimari Proje Yarışması için hazırladığı proje önerisi.
İçinde Bulunduğumuz Dönemde Sürdürülebilirlik Ne Demektir?
Binalar ve inşaat sektörü büyük miktarlarda karbon emisyonu ve atık üretmekte, ve hammadde tüketmektedir. Mevcut küresel enerji kaynaklı karbon emisyonlarının %40’ı binalardan ve inşaat sektöründen kaynaklanmaktadır. Beton, metal, ahşap, cam ve plastik gibi çeşitli malzemeleri içeren inşaat ve yıkım atıkları, AB’de üretilen tüm atıkların %35’ini ve ABD’de üretilen katı atıkların %40’ını oluşturmaktadır. İklim krizinin hızlanmasıyla birlikte doğrusal tüketim kalıplarında kaçınılmaz hale gelen dönüşümü sağlamakta ve krizin etkilerini sınırlandırmaya yönelik alınacak önlemlerde büyük sorumluluk ve etki sahibidir. İncelenen veriler sera gazı emisyonlarının ve çevresel tahribatın önemli bir bölümünün bina kullanıma geçmeden, hammaddenin doğadan çıkartılması aşaması ile başladığını, doğrusal malzeme üretim ve tedarik zincirleri ile devam ettiğini, ve bina yıkımlarının da atık ve emisyonlarda pay sahibini olduğunu göstermektedir. Sürdürülebilir bir yapı ve inşaat sektörü için dönüşüm, binaların operasyonel emisyonlarını azaltmaktan çok daha geriye giderek, doğaya yaklaşımımızı kökten değiştererek başlatılabilir. Jason Moore tarafından “ucuz doğa” olarak nitelendirilen ve doğanın gerçek bedeli ödenmeden “sömürülecek bir kaynak” olarak insandan ayrıştırıldığı mevcut sistem artık çalışmamaktadır. Doğal kaynakların limitlerine erişilmesi, iklim krizinde geri dönülmez noktaya yaklaşılması doğanın ucuz tüketimine mecburi bir son getirmektedir.
Mimarlık ve inşaat sektörünün dönüşümü, bugüne kadar gelen tasarlama, inşa etme, ve yıkma konularına bakış açımızda ve kullandığımız doğrusal yöntemlerde bir değişim gerektirmektedir. Malzemeler, nereden geldikleri, nasıl çıkarılıp işlendikleri, nasıl taşındıkları, süreçte kimlerin hangi koşullarda çalıştığı, bedeli ödenmeyen çevresel ve sosyal maliyetler, küresel tedarik zincirleri, çevresel tahribatta mimarın verdiği kararların ve endüstrinin rolü gibi bugüne kadar çoğunlukla sorumluluk alanı dışında görülen, süreç, etki ve sonuçlar dönüşüm sürecinin önemli parçalarıdır. Doğal kaynakları bugüne kadarki hızla tüketmeye devam etmemiz artık mümkün değildir. Yeni binaları artık yaşamlarının sonunda yıkılmayacakları, bileşenlerinin yaşam döngülerinin sonunda söküleceği, onarılacağı, ya da değiştirileceği bilgisiyle tasarlamamız gerekmektedir. Malzemelerin tek bir sefer kullanılarak çöp olduğu doğrusal uygulamaları terk ederek malzemelerin bina yaşam döngüsünden sonra değer zincirinde tutulduğu çoklu yaşam döngülerini hedeflemeliyiz. İkinci el, ya da yenilenebilir kaynaklardan elde edilen malzemelere odaklanarak kapalı bir döngü oluşturmalı, karbon emisyonlarını, atık üretimini ve hammadde çıkarılmasını azaltmanın yollarını araştırmalıyız. Öncelikle yeni bir bina yapmanın gerekliliği sorgulamalı, mevcut yapıların dönüşüm imkanlarının ve boş yapıların kullanıma sokulmasının değerlendirilmesini sağlamalıyız.
Sürdürülebilirlik Merkezi Nasıl Olmalı?
Sürdürülebilirlik Merkezi yarışmasının ilk fazı günümüzde sürdürülebilir mimarlık ve inşaat anlayışının ve standartlarının ne olması gerektiğinin araştırıldığı ve bu standartların mimari tasarım, mekan ve yapılaşmadaki karşılıklarının arandığı bir faz olarak ele alınmıştır. Projenin bu fazı sonuçtan çok sürece odaklanan bir araştırma projesi fazıdır. Sürdürülebilir yapı prensiplerinin bu proje üzerinde test edilmesi, bu prensiplerin daha sonra ölçeklendirilerek başka projelere de aktarılabilmesi amaçlanmaktadır.
Sürdürülebilirlik standartlarının tanımlanması sürecinde dünyadaki döngüsel tasarım ve inşaat süreçleri ve malzeme kullanımları hem örnekler hem de teoriler açısından incelenmiştir. En çok kullanılan yapı malzemesi olan beton ve ana yapı maddesi olan çimentonun doğadan çıkarılma ve işlenme süreçlerinin iklim krizi, doğal kaynakların tüketilmesi, çevrede yaşayan toplum ve çalışan işçilerin sağlığı üzerindeki tahrip edici etkileri araştırma süreci ile görünür kılınmaya çalışılmıştır. Yapılan araştırmalar iklim krizi üzerindeki etkisiyle mimarlık ve inşaat sektörünün acil bir paradigma değişikliğine gitmesi gerektiğini göstermektedir.
Doğadan daha fazla hammadde çıkartmadan, yeni CO2 emisyonlarına neden olmadan nasıl bina tasarlayıp inşa edebiliriz?
Sonlu doğal kaynaklar tüketilerek, büyük çevresel, sosyal tahribatlar ve CO2 emisyonları sonucunda üretilen yapı malzemelerinin bina yaşamının sonunda atık haline gelmediği bir binayı nasıl tasarlayıp inşa edebiliriz?
Malzeme, Kaynak Kullanımı ve Karbon Salınımı Azaltılması
Mimari projenin ana fikri sürdürülebilirlik merkezinin mekansal gereksinimlerine uygun, modüler, prefabrik yapı elemanlarının kullanıldığı, esnek planlama ve program adaptasyonlarına izin veren, yapı kiti yaklaşımıyla yapıyı oluşturan malzemelerin, ürünlerin ve bileşenlerin yapının diğer bölümlerine zarar vermeden erişilerek onarılabildiği, çıkartılabildiği ya da değiştirilebildiği, onarımı, yeniden kullanımı, ve geri kazanımı ağlamaya yönelik tasarım prensipleri üzerine kuruludur. Bina yaşam ömrünün sonunda yıkılmayacağı düşünülerek sökülebilirliğe izin veren basit tasarım ilkeleri ve bağlantı detayları ile tasarlanmıştır.
Sahada bulunan mevcut yapı elemanlarının ve malzemelerin mümkün olduğunda yeni yapı inşa sürecine dahil edilmesine çalışılmıştır. Mevcut konteynerler ve çatı malzemeleri ikinci el malzemeler ve ürünler olarak yeniden kullanılarak projeye dahil edilmiştir. “Kent madenciliği” ve “malzeme bankası olarak bina” yaklaşımları benimsenerek halihazırda mevcut yapılardan projede önerilenlerden başka malzemelerin de yeniden kullanım imkanları mevcutsa proje sürecinde yerinde detaylı bir tespit çalışması yapılarak projeye dahil edilecektir.
Projede gerekli olmayan inşaat faaliyetlerden kaçınmak amaçlanmıştır. Bu nedenle imar durumunda belirtilen yapılaşma hakkının tamamı kullanılmayarak bina programının yeterli olduğu düşünülen optimum büyüklükte tutulması kararlaştırılmıştır. Hafriyatı da optimumda tutmak adına bodrum kat kısmi olarak planlanmıştır.
Binanın taşıyıcı sistemi de dahil olmak üzere ana bileşenleri sürdürülebilir yöntemlerle elde edilebilen, beton ile karşılaştırıldığında hammadde elde edilmesi ve yapı malzemesi üretim süreçlerinde ortaya çıkan emisyonlar ve çevresel tahribatların çok daha az olduğu, prefabrik olarak üretilebilen, yaşam süresinin sonunda sökülüp tekrar kullanıma uygun yenilenebilir bir malzeme olduğu için ahşap olarak önerilmiştir. Türkiye’nin deprem bölgesi olması da dikkate alındığında ahşap esnekliği ve hafifliğiyle de depreme dirençli yapılar için betonarme sistemlere alternatif yaratmaktadır.
Sürdürülebilirlik Merkezi projesi hem misyonu, hem de bir kamu yapısı olması itibariyle Türkiye için henüz yeni sayılabilecek yapısal ahşap kullanımı gibi yeniliklerin denenmesini teşvik ederek değişime öncülük etmelidir. Sürdürülebilirlik Merkezi sadece son ürün olarak ahşabın kullanılması ile ilgili değil, çok disiplinli paydaşlarıyla ahşapların hasat edileceği sürdürülebilir orman planlaması ve yönetimi, yerel ahşap değer zincirinin oluşturulması, ahşabı üretecek nitelikli kalifiye elemanların yetiştirilmesi, yerel tedarik zincirlerinin oluşturulması gibi konularda da araştırmalar yürütebilir.
Sürdürülebilirlik Merkezi Öneri Programı ve Mimari Kurgu
Sürdürülebilirlik merkezi kolektif, deneysel, yaparak öğrenme biçimlerini destekleyen bir araştırma, öğrenme ve uygulama laboratuvarı olarak planlanmıştır. Merkez insanların çevresini, kenti, doğayı geleceği, diğer insanları ve diğer canlıları önemsediği bir keşfetme mekanı olacaktır. Binada disiplinler arası ağların oluşturulması, birbirinden öğrenme, bilgi alışverişi, birlikte yaratma gibi kolektif süreçleri teşvik edecek araştırma laboratuvarları, ortak ve özel çalışma alanları, konferans, toplantı salonları, kütüphane, ortak mutfak, kantin, malzeme laboratuvarları, uygulama atölyeleri, çatı bahçesi ve çatı tarım alanı mevcuttur.
Program ana hatları ile üç parçaya bölünerek hem düşey, hem de yatay olarak açık dış dolaşım alanları ile birleştirilmiştir. Yatay dış dolaşım mekanın programına göre genişleyip daralarak tüm iç mekanı saran teraslar olarak ana iç ve dış dengesini de kurmaktadır. Birbirinin içine geçen kapalı / açık mekan kurgusu, özellikle parka ve deniz tarafına bakan cepheleriyle kamusal üç boyutlu bir mekansal organizasyon oluşturmak istenmektedir. Araştırmayı ve öğrenmeyi günlük hayatın merkezine almak isteyen bina, açık ve hafif yapısı ve kesintisiz dış açık dolaşım alanları ve kentsel teraslarıyla herkesi içeriye davet etmek istemektedir.
Zemin katta yer alan malzeme atölyesi, doğal ve yenilebilir malzeme araştırma ve uygulamalarına yoğunlaşacaktır. Ahşap ve toprak gibi malzemelerle çalışmak için gerekli teknik ekipmana sahip olacak atölyede workshoplar düzenlenerek yapılacak uygulamalar ve yeni malzeme denemeleri hem atölye içindeki üç ana mekanı oluşturacak, hem de parkta yer alan açık atölye alanında sergilenip kullanılabilecek pavyonların üretim yeri olacaktır. Atölyenin bir bölümü onarım mekanı olarak işlev görecektir. Zemin katta ayrıca kütüphane, kantin, konferans salonu gibi ortak sosyalleşme ve etkileşim mekanları yer almaktadır.
Birinci kat ve ikinci kat özel ve ortak çalışma alanları, toplantı salonları, laboratuvarlar, ve ortak açık çalışma teraslarını içermektedir. İkinci katta yer alan ortak mutfak ve yemek alanı çatı bahçesinde yetiştirilen ürünlerin pişirildiği ve hasat, yemek, kompost döngüsüyle ilgili workshopların ve ortak yemek etkinliklerinin düzenleneceği alanlardır. Merkezde ayrıca çocuklar için açık ve kapalı deneyim alanları yer alacaktır. Çatı katında üretim mekanı olacak açık ve kapalı kentsel tarım alanı, çatı bahçesi, açık çalışma alanı ve atölye yer almaktadır.
Bodrum katta erişilebilirlik gereksinimleri için araç kullanma zorunluluğunda olanlar için kompakt bir kapalı otopark alanı planlanmıştır; ayrıca 13 araç kapasiteli bir açık otopark mevcuttur. Binaya ana ulaşımın toplu taşıma ile yapılacağı, bisiklet ulaşımının da teşvik edileceği öngörülmüştür. Binaya acil durum erişimi ve malzeme taşınması için zemin kattan araç erişimi mevcuttur.
Süreç İçinde Kolektif Olarak Programlanabilecek Mekanlar
Farklı disiplinlerin, aktörlerin ve kullanıcıların süreç içinde birlikte programlayabileceği esnek alanlar, yerinde yapılacak ekler ve müdahalelerle güncellenebilecek, statik değil dinamik bir yapı oluşturulması hedeflenmiştir.
Doğal Döngüler ve Diğer Canlılar için Yeni Habitat Olanakları
Mevcut habitatlara saygı gösterilerek korunacaktır, alanın geçmişi incelenerek varsa bozulmaların onarılması ihtimalleri araştırılacaktır. Çatıdaki açık ve kapalı tarım alanları, çatı bahçeleri, cepheye entegre saksılar ve zemin kattaki park alanı ile farklı canlılara hitap edecek yeni habitatlar yaratılması hedeflenmektedir. Bu alanlarda seçilen canlı türlerinin besleneceği bitki türlerine öncelik verilmesi gibi küçük müdahalelerle biyolojik çeşitliliğin arttırılması sağlanacaktır.
Sürdürülebilir Arazi Kullanımı
Mevcut durumda geçirimsiz beton ile kaplı zeminin bir bölümü yumuşak zeminli park olarak düzenlenirken, sert zemin olan kısmında geçirimli malzeme kullanılarak hem ısı adası etkisi azaltılacak hem de yağmur suyunun emilimi arttırılacaktır. Park alanında yerel iklim ile uyumlu, az su isteyen bitki türleri kullanılacaktır. Peyzajda doğanın kendi kendine yayılabileceği serbest alanlar da bırakılacaktır.