MİMARİ PROJE RAPORU
“Her birimiz de ayrı bir kişi olduğumuz için karşılaşmanın coğrafyanın deneyimleneceği bir topluluk çoktan oluşmuş durumda: Artık her ikimiz de kendimiz değiliz; yardımlaşacak, birbirimizden esin alacak, kendimizi çoğaltacağız.
Deleuze ve Guattari
Anıt Nesnesinden Anma Mekanına…
Anma eylemi ve anıt-mekan kavramı, geçmişteki örnekleriyle karşılaştırıldığında, karşımıza deneyime kapalı, bireysel hafızalarda yer edindirme kavramlarından uzak ve mekansal olarak bağlamından kopuk birer obje-yapı olarak nitelendirebilir. Bu tarzda yapılan yapılar, deneyimlerin üzerinde anlık olarak etkileşim içinde olsa bile, yapıyı terk ettikten bir süre sonra etkilerini yitirirler. Anma eylemi, sosyal hafızanın ve toplumların tarihinin, birey üzerinde ancak yeniden yorumlanabilmesi ile tesir eden bir etmen haline gelebilir. Tasarım kurgusundaki ana odak kullanıcıyı bulunduğu zamandan kopararak savaştaki bir askerin yaşadıklarını bir empati rotasına sokarak hissettirmektir. Öznenin deneyim sürecinde mekânla kurduğu sezgisel ilişki, bu ilişkinin sonucunda meydana gelen hafızada yer edinme ve tanık olabilme kavramları, mekanın öznelleştirilmesi ve sonrasında kollektif hafızayı canlandırması açısından önemli olduğu düşünülmüştür. Yapının kurgusu ve peyzaj tasarımı bu ilkeler çerçevesinde şekillendirilmiş, his odaklı bir mekan olması amaçlanmıştır. [hafıza mekanı]
Arazinin merkezinde konumlandırılan yapı, peyzaj kararları ve duyumsal mekan ilişkileri açısından sürekli etkileşim halindedir. Arazinin giriş kısmında yer alan yalnızlık siperi, arazinin üst kısmında yer alan tören / anma alanı ve bir metafor ile erişilemezin temsili olarak 38. paralel ve ötesi olarak adlandırılan anı ve özlem ormanı, yapıyla bağ kurmakta ve bireysel deneyimlerin önünü açmaktadır.
Alan Kurgusu ve Tasarım Ögeleri
Yapıyla ilk karşılaşma anından itibaren, kullanıcı kendisini duyumerkezli bir sürecin içerisinde bulur.İlk olarak birey “Yalnızlık Siperi” olarak adlandırılan dar bir koridor ile karşılanır. Bu koridorun karşılığı ailesinden, evinden ayrılan yalnızlaşan birey algısıdır. Arazinin mevcut durumunda da bulunan saz bitkileri ile yalnızlaştırıcı koridor etkisi sağlanır. Tasarımsal açıdan yalın bir dile sahip olan bu mekan, göz-merkezci tasarım anlayışını kırmayı hedefler. Bireyi burada yapının içerisinde yer alan karmaşaya ve savaş olgusuna hazırlayan bu yol, bireyin savaşa giden bir askerin deneyimlediği uzun yolculuğunu temsil eder. Sazların ve zeminde kullanılan çakılların çıkardığı sesler, işitsel bir yalnızlaştırma mekanizması olarak çalışır. Savaş olgusunun yaşandığı mekanlar ve deneyimler doğrultusunda, iklim koşullarının verilerine uygun seçilen bitkiler, siperler aracılığı ile mekana aktarılan ziyaretçiler bir koku peyzajı içine çekilirler. Tasarımın analojisine ek olarak, uzak doğu kültüründen alınan hissel ara kesitler işlenmiştir.
Yapının cephe kurgusu, iç mekanlarda yer alan kompleks savaş olgusuna zıt olarak yalın bir dilde kurgulanmıştır. Savaşın gerçekleştiği dönemde, savaş olgusunun geride kalanların algısıyla iki boyutlu ve bilinmez olan yapısı bu cephe ile vurgulanmıştır. Yapının dışından yapıyı deneyimleyen bir birey, yansıtıcı havuz ve ışık kurgusunun cephe üzerinde oluşturduğu farklı yansıma ve iterasyonlar yardımıyla sade cephe tuval olarak kullanılarak muğlaklık vurgulanır. Bir askerin evinden çıkış anından itibaren onu bekleyen olguların belirsizliği, yapının cephe kurgusunda kendine yer bulmaktadır.
“Yalnızlık Siperi” sonrasında yapının peyzaj dokusu ile iç içe geçmiş “giriş koridoruna” ulaşan birey, artık burada geride bıraktıkları ile önünde onu bekleyen kaotik bir savaş düzlemine doğru ilerlemeye başlar. Yapının giriş katına ulaşıldığında serbest plan şeması ile kurgulanan geçici sergi deneyimlenmeye başlar.
Barındırdığı felsefi kavramlar ve mekansal algılar açısından zengin bir öge olan ışık, tasarım için önemli bir etmen olarak düşünülmüştür. Mekanın algısal boyuttaki dinamikleri iki farklı ışık ile kurgulanmıştır. Birey, yapıya ilk girdiği andan itibaren bir ışık bacası ile etkileşim içerisindedir. Zemin kotundan sadece duvarları algılanabilen bu ışık bacası, geçici sergi kısmında bulunan birey için, bir bilinmezlik yaratır. Geçici sergi kotu ile ana sergi kotunu bağlayan merdiven ara sahanlığında bir adet açıklık bulunmaktadır. Bu sahanlıkta, anı ve özlem ormanına bir bakış noktası olarak tasarlanan alan, savaş içerisinde yer alan askerlerin, anılarını temsilen konumlandırılmıştır. Bu ara sahanlık kotunda, bir tarafta hatıra ormanı/anı kavramı/geride bırakılanlara son bir bakış yer alırken, diğer bir tarafta serginin kaotik yapısı/savaş kavramı deneyimlenebilmektedir.
Ana sergi kotu, savaşın kendisini temsil eden bir koridorlar bütünü olarak çalışmaktadır. Çizgisel süreçte, savaşın birey üzerinden yorumlanmasını kurgulayan sergi, tek yönlü bir anma eyleminden çok, hafızalarda içselleştirmeyi amaçlar. Geçici sergi kotunda, kullanıcıya gösterilen ışık bacası, ana sergide açıklığa kavuşmaktadır. Sergi sonunda yer alan bu doğal ışık, ziyaretçinin gökyüzünü görebilmesine olanak sağlayarak savaş sonrasında şehitlik mertebesine erişmiş askerleri temsil eder. Aynı anda yapı çıkışından mekana sızan ışık ise, savaşın sonrasında evine dönen askerleri imgeler.
Yapı çıkışında yer alan interaktif olarak kurgulanan sergi alanı, savaş sonrasında barışın korunabilmesinin ve devamlılığını sürdürebilmesinin, ancak bireylerin kaygısı ve çabası ile oluşturulabileceği kavramı üzerinden şekillendirilmiştir. Kore savaşı ve günümüz arasında bir bağ kuran bu enstalasyon, çift taraflı olarak çalışan birçok dikdörtgen panelden oluşmaktadır. Bu panellerin bir yüzünde şehitlik mertebesine erişen askerlerin isimleri, diğer yüzeyinde ise ayna bulunmaktadır. Barış ortamını koruma konusunda bireye düşen sorumlulukları, şehitlerin fedakarlıklarını yansıtan enstalasyon, hayatını kaybedenlerin onurlandırılması ve bireyin hafızasında kendisiyle ilişkilendirerek bağ kurmasını amaçlamaktadır.
Enstalasyon kotundan tören / anma alanına bağlanan yolda bulunan rampa ziyaretçiyi savaşın bittiği fikrine yavaş yavaş alıştırmayı amaçlar. Bu yol üzerinde karşılaşılan “Anı cebi” ziyaretçilerin bir yandan dinlenip soluklanacağı bir alan olma özelliği taşırken bir yandan da yaşanılan anıların bıraktığı izlerin özümsenmesine olanak sağlar.
Tören / anma alanına ulaşırken izlenen yolda ilk bakışta göze çarpan ağaçlar umudu temsil eder. Empati rotasının son durağı olan tören alanı bütün rotaya hakim bir konumda olup ziyaretçinin tasarım kurgusunu sarih bir şekilde anlama fırsatı verir.
Dönüş yolu, ziyaretçileri girdikleri alana geri bağlayarak empati rotasını döngüsel olarak tamamlar. Bu süreçte hissettirilmek istenen; bireyler hayatlarına devam ederken tarihte büyük kayıplara sebep veren bir savaşın gerçekleştiği ve artık kollektif bir çabayla inşa edilmesi gereken yeni bir olgunun “barışın” oluşturulması gerektiğidir.
LÜLEBURGAZ KORE SAVAŞI ANMA ALANI VE ZİYARETÇİ MERKEZİ PEYZAJ RAPORU
Anma merkezi yapısı ve çevresinin planlama sürecinde, ekolojik eğilim ve tasarım öyküsü ile kurgulanan bir hikaye amaçlanmıştır. Tasarım dili, yapı ile oluşturulan örüntü kaygısı ile şekillenmiştir. Alanın peyzaj kurgusu, monoton yapısal bir ulaşım aksından gelen ziyaretçiler kademeli bir süreç içerisinde koparılarak, ana aks doğrultusunda, yapısal elemanların bütüncül bir vejetatif dokuya yönelimi sırasında dökülmesi ile “sızıntı” kavramını bütünselleştirrmiştir. Girişte ziyaretçileri karşılayan yol aksı, savaş sürecinin dramatikliği ve şartlarının, peyzaj ara kesitinde soyutlanması üzerine kurgulanmıştır. Askerlerin deneyimlediği dar siperlerin yapısal girdisi ile beraber, deneyimlenen hislerin ve duyguların kurgusunu içermektedir. Yalnızlık ile hatıraları geride bırakma olgusu, özlem ve ulaşamama gibi bütünlüğünde dramatik bir görsele dönüşen güçlü kavramların vurgulanması amaçlanmıştır. Yol kurgusunda yer alan tasarım kararları, farklı disiplinlerin beraber çalışması ile ortaya çıkmıştır. Uzak doğu kültüründe yer alan ve konut tasarımlarında önemli bir rol oynayan köşe formlu yol aksları bunlardan biridir. Kültürün özünde bu olgu, kötü ruhların ve olumsuz enerjilerin köşe formlardan uzak durması, yalnızca lineer hareket ettiklerine inanılması üzerine inşa edilmiştir. Savaş olgusuna yaklaşan ve bu sürecin içerisinde bir sisteme dahil olacak farklı bireylerin, kurgulanan hikayede tüm duyguları ve düşünceleri eksiksiz hissederek ilerlemesi amaçlanmıştır. Zeminde kullanılan malzemelerin ve siper yapısı boyunca kullanılan Stipa barbata, Actaea simplex atropurpurea ve Acorus gramineus ‘ogon’, alanda var olan Cortoderia Selloana bitkilerinin oluşturduğu figür ile kaotik işitsel peyzaj, rüzgar gibi arka plan sesleri, insan ve kuş sesleri gibi ön plan sesleri dikkate alınarak, ziyaretçilerin farklı duyular aracılığı ile deneyimlediği bir aks üzerinden, hikayenin savaş olgusunun anlatıldığı Anma Merkezi’ne ulaştırılıyor.
Eğimli yol aksı ziyaretçileri tören alanından önce, Anma Odalarına yönlendiriyor. Peyzaj kotunun zeminin altına taşındığı alanlarda ziyaretçiler, savaş olgusundan alıntılanan sözlerin yer aldığı cep duvarları, kırsal dokuda buluşan, yalnızlık kavramının soyutlaştırıldığı peyzajın içerisinde nefes alma mekanlarını deneyimletiyor. Yol aksının yönlendirdiği Tören Alanı, alan kurgusuna üst ölçekten bakılan, güneşin ve alanın ardındaki doğal peyzaj örtüsünün arka plan olarak alındığı ve ziyaretçilere bir bakış noktası oluşturan kavramsal boyuta taşınmıştır. Alanda, yapıda yaşanan duygu sürecinin devamında soluklanarak, savaş çizgisindeki hikayeye bütünüyle bir bakış amaçlanmıştır. Savaş sürecini özetleyen bir çizgi göz önüne alındığında, varolan düzenden ve bağlı olunan bir topluluktan kopartılarak/-arak içine dahil olunmuş bir süreç, yalnızlığın ve bilinmeyenin içerisinde yol alma, birçok tekilin bir araya gelerek oluşturduğu yeni bir bütün ve bu bütünün kararları, sonuçlar ve geride bırakılana, hatıralara özlem gibi kavramların yer aldığı bir hafıza mekanı ortaya çıkmaktadır.
EKOLOJİK SİSTEM ÖNERİSİ
Lüleburgaz bölgesinin ekolojik altyapısı incelendiğinde, toprak ve vejetatif örtü bilgileri göz önünde bulundurularak, tasarım analojisine ekolojik kaygılar ve sistem önerisi eklenmiştir. Kentsel ölçek üzerinden ulaşılabilirlik ve kentsel tasarım girdileri desteklenmiştir. Yaya geçitleri, kaldırım ve yeşil bant uygulamaları ile kesintisiz ulaşım hatları, yağmur suyu ızgaraları gibi altyapı kararları eklenmiştir.
Alandaki bitkilendirme az bakım gerektiren ve ekolojik döngüde bütüncül bir sistem oluşturan bitkilerle bir araya getirilmiştir. Amaçlanan tasarım ekolojik bir döngü sistemi ve anıtsal peyzaj desteği olarak kurgulanmıştır. Alanda belli mıntıkalarda fitoremediasyon ve bioswale bölgeleri konumlandırılmıştır. Lüleburgaz bölgesinde dere yatağı bandında ve kırsal peyzaj alanlarından uzak bölgelerde görülen toprak ve su kirliliği sorunlarının projenin temelinde peyzaj ile fitoremediasyon tekniği aracılığıyla çözülmesi amaçlanmıştır. Dere bandı boyunca kullanılan bitkiler (Festuca rubra L, Taraxacum officinale, Polygonum aviculare L., Thlaspi caerulescens, Brassica juncea) suyun akış yönü, debisi ve temizlik oranı ile doğru orantılı yerleştirilmiştir. Kullanılacak bitkiler geniş bir kök sistemine sahip olan türlerden seçilmiştir. Dere hattı boyunca, suyun ve toprağın, kurulan mıntıkalarca temizlenmesi planlanarak, wetland (sulak arazi) bitkileri ve bioswale tekniği ile desteklenmiştir. Bioswale tekniği dere bandı boyunca, kenar bölgelerinde yaşanan su taşkınlarının kontrolü için suyu sünger görevi görerek ve yaban hayata habitat oluşturan yağmursuyu hendeklerdir. Özel türlerden oluşturulan bioswale hendekleri, fitoremediasyon tekniği ile restore edilen doğal bitki örtüsü ve toprak yapısına, bitkisel gruplar aracılığı ile su arıtma sistemi içeren bir döngü ile eklenir. Tasarım alanındaki sulak alan sorunu ile hava kirliliği derecesi göz önüne alındığında, bioswale ve fitoremediasyon teknikleri ile bölgenin iyileştirilerek tarıma, kentsel döngüye, kırsal dokuya eklemleneceği öngörülmektedir. Sosyolojik ve kentsel altyapı ölçeğinde, fitoremediasyon ile alanda sağlanacak bütünleşik iyileştirme olgusu, kente dere yatağından akan suyu dönüştürülmesini amaçlamaktadır. “Kesintisiz ve sürdülebilir” anahtar kelimeleri ile yola çıkılan bir ekolojik sistem önerisidir. Sistem bütünü ile “sızmak” üzerine kurularak, sokak ölçeğinden kırsal peyzaja uzanan bir iyileştirme ve bütünleştirme önerisidir. Sistemin yalnızca fitoremediasyon ve bioswale önerileri başlıkları dışında, doğal kaynaklara hizmet etme ve habitat oluşumuna alt yapı oluşturma kaygısı sürmektedir. Bununla ilgili olarak, proje alanındaki kentsel doku ölçeğinde; çatılardan akan yağmur suları, geçirimsiz yüzeylerden akan sular ve drenaj suları depolanmaktadır. Alt yapı kurgusundaki depolar, iklim verilerindeki olumsuz etkiler sonucu ortaya çıkabilecek su eksikliğini karşılamak için kullanılan kaynaklara dönüştürülür. Depolarda biriktirilen ve ekolojik döngüye verilen su kaynakları, alandaki su sistemi içine pompalanmadan önce filtrelenerek ve temizlenerek dönüştürülür. Flora ve fauna ölçeğindeki biyolojik ve ekolojik döngü desteği ile bölgenin peyzaj dokusunun güçlendirilmesi amaçlanmıştır.