PROJE RAPORU
BİLİNMEZLİĞE YOLCULUK
20.yüzyılın ikinci yarısının hemen başlarında, mevcut teknolojik koşullarda, dijital ulaşımın olmadığı çağda 56.536 asker Kore’ye bir aylık gemi yolculuğu ile ulaşmıştır. Bambaşka din, dil, ırk, coğrafya, iklim koşullarına sahip bir bölgede alışmadık bir takım verilerle karşılaşan Türk askerinin içinde bulunduğu duygudurum, duyusal ve alışılmadık koşullar altında savaşa giren türk askerinin bilinmeyenle karşılaşması ve beklenmedik koşullarla karşılaşmasından yola çıkarak, yapılaşma önerisini alan analizlerinin de verdiği askeri alanlarla çevrili ve çevreyle ilişki kurulamayan alana içedönük yapılaşma önerisi yapıyoruz. Bu öneriyi yaparken yapının kısa kenarlarını her iki tarafta da yola yaklaştırarak olabildiğince içedönük durumda yapının çevresine de mesaj vererek merak ettirmek amaçlanmıştır. Alanın olabildiğince dış çeperden algılanmamasına ek olarak iç mekanda beklenmedik mekanlarla karşılaşarak algısal ve duyusal deformasyonlarla mekansal anlamda Kore’nin özgül koşullarına atıfta bulunmak hedeflenmiştir.
MÜZE
Müze ziyaretçilerini masif beton cephesiyle içerisi hakkında referans vermeden, küçük bir saçak altında içeri alarak beklenmedik bir mekan ile karşılaştırmaktadır. Dışarıdan kapalı alan hissi veren bu mekan, içeri girildiğinde doğal bitki örtüsü ve atmosferik koşullara açık olmasıyla beklentileri deforme ederek duyuları müzeye hazırlamaktadır. Müzenin içerisinde diyagonal duvarların ve tavandan içeri süzülen doğal ışığın yönlendirilmesi ile birlikte ziyaretçi sergiyi deneyimlemeye başlar. Daralan ve genişleyen sergi mekanları cephelerde ki dar ve uzun pencerelerden süzülen doğal ışık ile büyük oranda aydınlatılmaktadır. İki kotta kurgulanan müze bir tarafta yüksek boyutlarda nesneler sergilemeye imkan tanırken aynı zamanda +4.50 kotundan +0.00 kotunu izlemeye fırsat verir. Bu eylem müze deneyimini insan-nesne ilişkisinden öteye taşıyarak insan-insan ilişkisi kurarak müzeye düşünsel derinlik kazandırır. İki kotu birbirine bağlayan amfi sirkülasyon işlevinin yanı sıra dijital sergiye imkan tanır.
ATİPİK MÜZE KURGUSU
Savaş denen olgunun özünde çatışma sahasında birbirini tanımayan insanların karşı karşıya gelerek çoğunlukla politik çıkarlar uğruna çatıştığı, iki insanı karşı karşıya çatışma haline sokan durumdur. Bu olgudan hareketle, alışıdık tipik obje/anı nesnesi sergileme ve beyaz duvar önü izleme durumuna ilaveten, insanın insanı gözlemlemesini teşvik eden ve müze deneyimi insan-nesne ilişkisinden insan-insan gözlem ilişkisini mekansal düzlemde teşvik ederek, deneyimleme eylemine düşünsel anlamda derin bir boyut kazandırmak amaçlanmıştır.
SOSYAL MERKEZ
Alana doğu-batı aksında oturan bu yapı alanın kuzeyindeki rekreasyon alanı ile güneydeki anma ormanını bağlamak amacıyla kütle belirli bir akstan boşaltılmıştır. Kazanılan bu alan odak noktası olarak kabul edilir ve sosyal merkez ile sergi mekanlarını ayırıp fuaye hizmeti verir. Yapı saçak altında birleşmektedir. Fuaye alanı aynı zamanda anma tören alanını beslemektedir. Ayrıca bu alan etkinliklere bağlı olarak çok amaçlı salona eklemlenebilir ve daha büyük etkinlik alanına dönüşebilmektedir. Fuaye bitişinde konumlandırılan kafeterya, anma tören alanı, çok amaçlı salon, kütüphane ve şeref odasına hizmet edecek şekilde yakın konumlandırılmıştır. Fuayeden giriş alan kütüphane, üç cepheye hakim, aydınlık bir konuma yerleştirilmiştir.
KORE SAVAŞI
Kore savaşı; Türkiye’nin Nato üyeliği alabilmek için katıldığı, Kuzey Kore ile Güney Kore çatışmasında Güney Kore’de köşeye sıkışan ABD ordusuna, gönüllü askerlerden oluşan orduyla destek amaçlı katılmıştır. Üç yıllık çarpışmalar süresince 721 şehit vermiş,2147 subay, astsubay, er ve erbaşımız yaralanmış; 234 kişi tutsak düşmüş, 175’i ise kaybolmuştur. Bu şehitlerimizin 462’si Güney Kore’deki Busan şehrinde BM Anıtsal mezarlığında yatıyor.
ANMA ORMANI ÖNERİSİ
Savaşa giden ve kaybettiğimiz askerlerin Türkiye topraklarında tekrar yaşatıldığı, hatırlandığı ve anıldığı mekan olmamasından dolayı, müze deneyimine eklemlenen anıt mezarlık önerilmektedir. 1950’lerin teknolojik koşullarında savaşın bulunduğu coğrafyadan dolayı ulaşım, bilinmemezlik, temasa geçememezlik durumlarına atıfta bulunmak için savaşın vahşetini çağrıştıran vahşi peyzajın içerisinde anıt mezarlar önerilmiştir. 20 adet ve her birinde 36 tane şehit ismi yazılan mezarları korunan ağaçları referans alarak peyzajdan koparılmış yaya platformunun üzerinden gezdirmeyi önererek müze deneyimine eklemlenmesi amaçlanmıştır.
DURAK ÖNERİSİ
Mevcut durumda alanın Habitabat caddesi üzerinde bulunan durak ve bu durağın alanı yerleşim şemasına uzak kaldığından ötürü, Pınarhisar üzerinde müzenin girişine yakın bir mesafede hem müzeyi hem de ileride ki sanayi bölgesini besleyebilecek yeni bir durak önerilmiştir.
PEYZAJ RAPORU
Proje önerilerinin temelini oluşturan “bilinmemezliğe yolculuk” ve “beklenmedik mekanlar” temaları, peyzaj tasarımında da, mimari ile adeta iç içe geçmiş bir halde etkisini göstermektedir. Bu mekanları oluştururken alandaki önceliklerimiz var olan peyzajı tümüyle koruyarak, minimum yapısal müdahale ile alanın anıtsallığını ortaya çıkarmak ve alanı içe dönük, izole ve dışardan bakıldığında merak uyandıracak şekilde tasarlamak olmuştur.
Kullanıcının beklenmedik mekanlarla karşılaşması, alana girdiğimiz anda başlamaktadır. Otoparkta kullanılan alışılagelmiş türler yerine, alana girer girmez karşımıza çıkan Tilia tomentosa, ihtişamıyla alanın anıtsallığı hakkında ipuçları vermektedir. Alana yaya olarak giriş yaptıktan sonra, müzenin kuzeyinde anma ormanı ve güneyinde rekreasyon alanı olmak üzere iki parça halinde incelenebilir.
Alanın kuzeyinde bulunan ve peyzaj tasarımının önemli bir çoğunluğunu oluşturan anma ormanının görsel ve ses izolasyonunu sağlamak için alanın kuzeyinde Cupressus sempervirensler çit görevi görecek şekilde önerilmiştir. Bu türün seçilmesinin en önemli sebebi ise anıtsal formuyla alanın anlam ve önemine uyum sağlarken, aynı zamanda korunan doğal peyzajla kuvvetli bir zıtlık oluşturmasıdır. Anma ormanının asıl fonksiyonu, kullanıcılara önerilen sembolik şehitlikleri gezdirmektir. Mezarların etrafındaki yürüyüş rotası, hali hazırda vahşi denilebilecek seviyedeki bir doğallıkta var olan peyzaj tümüyle korunurken, onunla kontrast oluşturacak kırıklı ve keskin bir tasarımı olan bir yürüyüş platformu önerilerek sağlanmıştır. Dikey düzlemde doğallığı bozmamak amacıyla ağaçlar korunurken, yatay düzlemde de aynı ilke benimsenip toprağa dokunmamak için yerden 1 metre yükseltilmiş, malzemesi 5×10 kutu profil karkas üzeri çelik ızgara ve korkulukları korten olan bir platform önerilmiştir. Yürüyüş rotasının üzerine denk gelen mevcut ağaçlar için platformda delikler açılık ızgaralar önerilmiş, böylece alandaki bütün ağaçlar korunabilmiştir. Bu malzemenin seçilmesinin öncelikli sebebi, ızgara sisteminin geçirgen yapısı sayesinde yer yer platformdan yer örtücülerin ve küçük çalıların platformun üzerine çıkmasına izin vererek kullanıcıların alanı deneyimlerken aynı zamanda doğayla iç içe olmasını sağlamaktır. Aynı zamanda çelik ve yeşilin birleşmesiyle oluşan beklenmedik doku, temamıza referans vermektedir.
Rekreasyon alanında da anma ormanında olduğu gibi, var olan peyzaj tümüyle korunup, yapısal peyzaj adına; yürüyüş platformları, sert zeminler ve yer yer amfiler oluşturan oturma elemanları önerilmiştir. Bunu yaparken tüm alandaki yapısal peyzajda bütünlüğü sağlayabilmek ve beklenmedik mekanlar yaratabilmek için yine kırıklı ve keskin çizgiler tercih edilmiştir. Bitkisel peyzaj tasarımında ise, alanı müze ile bağlayan ana aksın iki tarafında bir nevi kapı görevi gören iki adet Populus tremula bizi karşılamaktadır. Aksın batısında ise kavakların yanında önerilen Pinus nigra Austrian’lar müze ve rekreasyon alanı arasında görsel bir çit oluşturmaktadır. Bunun asıl sebebi rekreasyon alanını daha bilinmez ve içe dönük bir hale getirirken, giriştekilerin yanı sıra alanda yonlendirmeyi sağlayacak şekilde konumlandırılan diğer Populus tremula’lar sayesinde de merak uyandırarak kullanıcıyı alana davet etmektir. Aynı şekilde alanın doğusunda Pinus nigra Austrian’lar, bu sefer hem alan ve dışarı arasında izolasyon sağlamak, hem de girişteki kavak ağaçlarının etkisini yaz kış yeşil bir arka plan oluşturarak güçlendirmek amacıyla çit görevi görecek şekilde önerilmişlerdir. Alanın batı kısmında, Pinus nigra Austrianların görsel engelini atlattıktan sonra karşımıza, Pinus ve Populus’un sert dokusundan sonra beklenmedik bir etki yaratmak için, korunan ağaçların yanı sıra, Fraxinus ornus ve Prunus spinosa önerilmiştir. Özellikle canlı renkleri ve çiçekleri açısından her mevsim olumlu hisler açığa çıkaran bu iki tür, alana daha canlı bir hava katmakta ve önerilen amfiye de hoş bir manzara vermektedir. Aynı zamanda korunan ağaçların ortasında soliter kullanılan Prunus spinosa da yalnızlığı simgelereyek alanın temadan uzaklaşmamasını sağlamaktadırlar. Prunus’a bakan amfinin kuzeyindeki yeşil alan ise rekreatif kullanımlar için mevcut ağaçlar dışında yeni ağaç önerilmemiştir. Sadece çim alana ve amfiye gölge vermesi ve alanın ortasında vurgu yapması amacıyla Salix babylonica önerilmiştir. Buradaki sert zemin batıdan alana giriş sağlanacak şekilde kaldırımla ilişkilendirilmiştir. Mevcut ağaçlar yeterli izolasyonu sağlayacağı ve giriş noktası olduğu için daha geçirgen bir peyzaj önerilmiştir. Alanın güneyinde ise dereye manzara verebilmek amacıyla görsel izolasyon sağlayacak ağaçlar kullanılmamıştır. Dereyi görecek şekilde önerilen amfiye gölge vermesi amacıyla Tilia tomentosa önerilmiştir. Anma ormanında da olduğu gibi alanın genelinde sert zemine denk gelen bütün ağaçlar, sert zeminde ızgaralar önerilerek korunmuştur