Yaşam; ihtiyaç duymadan ansızın içine düştüğümüz bir hayat aralığıdır.
Gündelik hayatın hızıyla, insanların çevreleriyle olan etkileşimleri zayıflamış, kentli olmak ile kentte bulunmak arasında sıkışmıştır. Kimliksizleşen, aynılaşan kentlerde aynı hızla değişen ve kopyalaşan hayat standartlarının farklılaşması gerekmektedir. Kimliksizleşen kentler bağlamı sorgulamaya itmiştir. Projeye başlarken bağlamı yaşayan şey üzerinden yani kenti biçimlendiren insandan almıştır.
KENTSEL BAĞLAM
Mekan, içinde birisinin dolaşmasıyla oluşur, yaşandıkça ve algılandıkça vücut bulur. / Sürrealizm Mimarlık
Proje alanı konumu itibariyle önemli potansiyeller barındırmaktadır. Tarihi dokuya (duran ve kendini korumaya çalışan bir zaman aralığı) olan yakın konumu ile meydan ve yaya akslarının kesiştiği, yapı çeperleriyle çevrili (yerinde sayan bir zaman) bir bölgededir. Etrafındaki yaya yollarıyla beslenen alanda yayayı binaya almak, deneyimlemek, yaşatmak ve kente tekrar bırakmak üzerine bir kurgu geliştirilmiştir.
TASARIM KARARLARI
Yayayı içine alabilmek için yapı; kaldırımlara müdahale ederek kaldırımları farklılaştırmış, bu farklılaşma bina içinde de devam ederek diğer cepheye kadar sürdürülmüş ve karşılıklı işleyen bir aks oluşturulup sokakla ve yapı bünyesiyle devamlılığını sağlayarak kendi içerisinde geçirgen sokaklar yaratmıştır. Yapı kendisi ile beraber çeperlerinden taşarak etki edebileceği müdahale sınırına gelmiş ve çevresiyle beraber dönüşümü başlatması düşünülmüştür.
Yapı temelde 3’e ayrılmaktadır;
1 – ŞEFFAF KÜTLE
Yapı kent ölçeğinde tarihi mekanların arasındadır. Ancak yakın ölçekte alanı çevreleyen binalar proje alanı için boğucu bir etki yaratmaktadır. Bu etkinin azalması için öncelikle çevre yapıların izlerinden referanslar ile kütle parçalanmış, bu parçalanmaların birincisi kütleyi hafifletmiş 2.si ise yapının batısında bulunan araç yolu nedeniyle rahat dolaşım sağlayamayan yayalara dolaşım alanı sağlanmıştır. Yapının bulunduğu ada sadece yayalaştırılmıştır. Proje konusu kamusal bir yapı olduğundan yapının insanlar tarafından içine sızabileceği şeffaflıkta olmasına karar verilmiştir.
2 – BİNANIN YAŞAM ALANI
Her bina sirkülasyonuyla var olur. Mevcut yapıda bulunan ve kullanılmayan avlu, negatif bir etkiyle binanın yaşam merkezini oluşturmuş ve geceleri dışarıya sızan ışıklarıyla şehre yansımıştır. Zemin kotunda geçirgen olarak tasarlanan ve yaya ile beslenen yapı, karşılıklı işleyen dükkanlarla gün içerisinde yaya ile ilişkiyi ön planda tutmaktadır. Üst katlarda ticari mekanlar ve ofis mekanlarıyla bütünleşir. Yaşam merkezinin girişi yaya akslarının kesiştiği noktada köşe etkisiyle beraber yükselir bu nokta yapıya simgesellik katar. Yayayı içine alırken aynı zamanda da yerdeki izlerle yayayı yönlendirir.
3 – YAPI KABUĞU
Yapı kabuğu şeffaf kütlenin çevreyle olan ilişkisini şekillendirmektedir yerdeki izler aracılığıyla insanlar yapıya davet edilmekte kabuk ile beraber yapıyı dolaşmakta ve yapıdaki boşluklardan sızarak dışarı bırakılmaktadır. Kabuk aynı zamanda şeffaf ana kütlenin çevreyle olan ilişkisini düzenlemektedir. Kabukta kullanılan bakır malzemesi zamana tepki vererek yapı kullanıldıkça sürekli değişmektedir. Tarihi alandan uzaklaştıkça bakır kabuk parçalanmaya başlar. Kabuğun tarihi alanlara yakın bölümü geçmişe, parçalanmış kısmı ise geleceğe referans vermektedir. Yapı kabuğu; tarihi alana yaklaşırken bina kabuğu ritimli bir şekilde kırılarak geriye doğru çekilir.