Proje Raporu
Erciyes Dağı’nı arka planına alan, yeşil park dokusu içerisinde bulunan proje alanında konumlanacak olan çok programlı yapı kütlesi, bizi park içerisinde “yapı imgesi yaratmama” fikri ile “davetkar bir yapı yapma” durumu arasında kurulacak bir dengenin arayışına yönlendirdi. Bu çerçevede bir yandan parkın yeşil örtüsünü sürdürerek park içindeki mekansal sürekliliği sağlamayı hedeflediğimiz, bir yandan da park tarafına açılan iki sokak ile kentliyi davet edip cephe perspektifleri veren bir yapı kütlesi önerdik.
Parkın kesiti ele alındığında geniş alana yayılan bu yeşil alanın tasarımında parkı ve çevresini üç boyutlu deneyimlemeye imkan tanıyacak tasarım unsurlarının olmayışı da bizi topografik bir yapı tasarımına yönlendiren bir diğer neden oldu. Bu çerçevede parkı, kent topoğrafyasını ve Erciyes Dağı’nı çeşitli yüksekliklerdeki platformlardan algılamaya ve seyretmeye imkan veren bir yapı önererek Parkın gündelik açık alan kullanım senaryosunu da zenginleştirmeyi ve çeşitlendirmeyi amaçladık.
Yapıya erişim, Millet Bahçesi’nin açık otoparkının bulunduğu Güneybatı yönünden bir meydanla; park tarafından ise gölet üzerindeki köprüyü ve –Millet Bahçesi vaziyet planına göre- 3 numaralı millet bahçesi girişini referans alarak belirlediğimiz iki sokak ile mümkün kıldık. Açık otoparktan alana dahil olacak olan ziyaretçileri karşılayan girişi bir meydan ile tanımladık. Bu giriş meydanının park için de bir giriş ve geçiş niteliğinde olmasını amaçladık.
Yapı kütlesini 3 ana işlev doğrultusunda parçaladık. Bu parçalanmayla yapının iriliğini regüle etmeyi, yapı programlarını kolay erişilebilir kılmayı amaçlarken, iç mekanda gün ışığını efektif olarak kullanımını da mümkün kıldık. Bu 3 yapı parçasının bir avlu çevresinde konfigüre edilmesiyle yapının merkezinde bir buluşma mekanı oluşturduk. Kalabalık ziyaretçi grupları için toplanma imkanı sağlayacak olan bu açık fuaye, düz ve geniş bir alana yayılan park içerisinde konumlanan yapının kuytu bir açık mekanıdır. Karasal iklimin yaşandığı kentte bu boşluk kışın bir kuytu olmasının yanı sıra yaz mevsimlerinde avludaki ağaçlar ile gölgelenen bir buluşma mekanıdır.
Ziyaretçiler bu avluya ulaşmak için rampalardan ilerlerken kırmızı volkanik Kayseri taşıyla kaplı yapı duvarları da girişe doğru yönlendiren bir unsur olarak yükselir. Parkı bir süreliğine geride bırakan ziyaretçiler yapının avlusunda girişleri ayrı ayrı tanımlı Mimar Sinan Müzesi, Mimarlık Merkezi ve kafeterya-kütüphane girişleriyle karşılaşır.
Müzeye dahil olan ziyaretçiler için gezinti hali müzenin içerisinde rampalarla devam eder. Çatıdan alınan doğal ışıkla sergi duvarı ve sergi unsurları vurgulanır. Sergi duvarının karşısındaki ahşap nişler ziyaretçilere sergi boyunca duraklama ve mekanı duyumsama imkanı sağlar. Daha çok görsel ve yazınsal ögelerle kurgulanabileceği öngörülen, Sinan’ın hayatı ve mesleki sürecini kronolojik olarak da anlatmaya imkan veren bu çizgisel koridorları kateden ziyaretçi, 3 boyutlu ögelerin sergilenebileceği düşünülen hol mekanıyla karşılaşır. Bu mekansal geçiş durumu sonrasında gezilecek olan bu sergi salonu Sinan’ın tasarımlarına kadar etki ettiği öne sürülen Erciyes Dağı’na manzara veren iç bahçeyle sonlanır. Ziyaretçiler yine rampayla fuayeye erişim sağlar, geçici sergi ve destek birimleriyle buluşurlar.
Mimarlık merkezinin kurgusunu ise esnek mekan anlayışı ile ele aldık, farklı boyutlarda kullanmaya imkan sağlayan esnek çok amaçlı salonlar ve esnek atölyeler önerdik. Atölye ve çok amaçlı salonun açıldığı avluyu bir amfi ile sınırladık. Parktan doğrudan erişimin mümkün olduğu bu avlunun açık sergilere, atölye üretimlerine ve çeşitli buluşmalara imkan tanıyan bir mekan olacağını ön görüyoruz.
Kafe ve kütüphane birimlerini ise ayrı bir kütlede çözerek kamusallıklarını güçlü kılmayı amaçladık. Kafe programını, avluyla doğrudan ilişkili olarak erişimi kolay ve görünür bir noktada konumlandırdık. Kütüphanede ise etki bir doğal ışık kullanımının yanında çalışma ve araştırma mekanlarının çeşitliliğini önemsedik.
Dış mekan zemin döşemesinde rastlantısal formdaki beyaz ve gri doğal taşlarla üçgen izler tanımladık. Açık otoparktan gelen ziyaretçiyi karşılayan giriş meydanındaki peyzaj adalarını da üçgen formlarla ayrıştırdık ve bu peyzaj adalarında “Nandina Domestica” “Euonymus Japonicus Silver King” ve “Stipa Tenacissima” bitki grupları kullanılarak renk ve doku çeşitliliği oluşturmayı amaçladık. Avludaki ağaçlar içinse gümüşi ıhlamur önerdik. Yeşil Çatı peyzajında “Trifolium Repens” “Cynodon Dactylon” “Poa Pratensis” “Festuca Rubra” “Lolium Perenne” tohumlarının karıştırılarak çimen elde edilmesini önererek su kullanımı ve bakım masraflarını minimumda tutmayı amaçladık.
Proje tasarım yaklaşımını kısaca özetlemek gerekirse; Sinan\’ın hayatının ve eserlerinin anlatılacağı bir yapıya yakışır biçimde, bağlamına duyarlı, içinde bulunduğu kentsel boşluğun ve Erciyes Dağı ile var olan silüetini önemseyen, ışık-gölge-hacim ve malzemenin etkisini kullanarak mekânsal deneyimi zengin, mimari dilinin yanında ekonomik olarak da sürdürülebilir bir niteliğe sahip yapı tasarlamayı amaçladık. Sinan’ın ve hayatını daha önce olduğundan biraz daha derinlemesine ele aldığımız bu proje sürecinde, onun yapılarının morfolojisi ve onun silüet algısına etki eden Erciyes Dağı’nın tasarım sürecimizi etkilediğini söylemek mümkün. Öneri Mimar Sinan Müzesi’nin ve Kayseri Mimarlık Merkezi’nin sosyal ve kültürel anlamda kente değer katan, park yaşamıyla bütünleşen, hem kentli hem de dışarıdan gelen ziyaretçiler için hatırda kalan bir mekanlar dizisi olarak kente eklemlendiğini şimdiden hayal ediyoruz.
Yapısal sistem olarak betonarme kirişsiz taşıyıcı sistem tercih edilmiş olup sistemin genelinde 75 cm çapa sahip betonarme kolonlar ile birlikte perde duvarlar taşıyıcı olarak önerilmiş; 40cm kalınlığa sahip döşeme plakası kullanılmıştır. Temel sistemi için; 60cm kalınlığında radye temel önerilmektedir.
Diğer statik tercih ve hesaplamalar da şu doğrultuda yapılacaktır:
Beton Kalitesi: C35
Donatı Sınıfı: B420C
Bina Önem Kat Sayısı: 1.20
Etkin Yer İvmesi Kat Sayısı: 0.40
Yapı tasarımının çevresine duyarlı bir yaklaşımla tasarlamanın yanı sıra ekonomik, sosyal ve çevresel olarak da sürdürülebilir olmasını amaçladık. Bu çerçevede:
Teknik hacimleri tüm birimlere eşit mesafede merkezi bir noktada konumlandırarak, tesisat maliyetlerinin minimumda tutmayı amaçladık. Tesisatı yer altındaki kanallar ile yapı kütlelerine dağıtıp, birimlere temel üzerinden tesisat dağıtımı sağlanan yapının çatısında konvansiyonel gri çatı yerine karbon tutma seviyesi yüksek yeşil çatı önerdik. 3 ayrı kütleye parçaladığımız yapının, cepheleri korunaklı ve “kuytu” bir avluya bakarken, geniş cephe boşlukları sayesinde doğal ışıktan uzun süre faydalanmaya imkan tanımak istedik.
Çatıdaki ışıklıklar sayesinde yapay ışık kullanımını minimuma indirmeyi amaçlarken, bu boşluklarda açılır pencere sistemleri önererek etkili bir doğal havalandırmayı amaçladık. Su yönetiminin giderek hayati bir mesele olarak önümüze geldiği şu zamanlarda yapılarda zorunluluk haline gelmesi gereken yağmur hasadını da yapının mekanik tasarımında önerdik. Bu çerçevede geniş çatı yüzeylerinden yağmur ve drenaj suyunun depolanarak, çevre sulamasında kullanılmasını öngörmekteyiz. Yapıya entegre edilmiş gri su arıtma sistemleri su yönetimine dair bir diğer önemli tasarruf önerisidir.
Kısmi olarak gömülerek çevresine az cephe veren mütevazi yapı kütlesi, cephe maliyetlerini de en aza indirir. Yapının cephe kaplaması içinse Kayseri volkanik taşı olan andezit yerel taşını tercih ettik. Taşın hafif olmasının da avantajıyla büyük ebatlarda kullanımı mümkün olup mekanik cephe sistemiyle cephenin kaplanmasını önermekteyiz. Isı yalıtımının yanında, mekanik cephe sistemiyle oluşturulacak olan taş kaplama cidarı sayesinde yapının ısı korunumunun da artacağını öngörüyoruz.
Arazide kazılacak olan toprağın da, taşınması yerine, yapı çevresinin ve yeşil çatısının tanzimi için kullanılması da uygulama sürecine dair bir diğer tasarruf önerimiz.
Bunların yanında, etkin sıvı ve katı atık yönetimi vb. yöntemlerin de proje geneline entagrasyonu düşünmekte olup az enerji tüketen, bağlamına duyarlı, park doğasının ve mekanının sürekliliğini önemseyen, hem iç hem dış mekanındaki yalın mimari diliyle belirgin bir zamana ait olmamaya özen gösteren, ekonomik ve mimari olarak sürdürülebilir bir yapı tasarımını amaçladık.