MİMARİ AÇIKLAMA RAPORU
Ağı aslı Sinan, içine doğduğu kültürde/fiziksel çevrede taş malzemenin keskinliğini ve Erciyes Dağı’nın gölgesini düşürdüğü prizmatik kütlelerin ahengini, görsel dünyasında olasılıkla kavramış olmalıdır. Böyle bir muhayyile gücü ile payitaht İstanbul’da gerçekleştirdiği işler de Sinan’ın geçmişinden miras aldığı bir tasarım becerisini vurgular ve bu, geldiği yöreye ait mimarinin özgün bileşenlerini işaretler. Mimar Sinan oldukça yüceltilmiş ve kutsanmış bu karakteriyle, Osmanlı Devleti’nin ihtişamlı dönemlerini hatırlatır. Salt birkaç tarihi belgenin ötesinde, hemşehrilik hukuku doğrultusunda da bir benimseme/önem verme/kendine atfetme politikalarının başlıca imgesi haline geldiğinden Sinan’ın Kayseri kenti ile özdeşleşmesi perçinlenir.
Öte yandan kentin güncel mekansal politikaları ekseninde yeni planlama kararları da uygulanmaktadır. Bunun son örneği, Hava İkmal Bakım Merkezi olarak bilinen alanın kuzeydoğusunda konumlanan parçasının Millet Bahçesi olarak yeniden düzenlenmesidir. Pek çok sosyal donatıyı ve rekreasyon alanlarını barındıran Millet Bahçesi, kent açısından hem önemli bir arter üzerinde konumlanması hem de kent içinde geniş açıklıklı bir yeşil alan tariflemesiyle öne çıkmaktadır. Mimar Sinan Müzesi ve Mimarlık Merkezinin de bu önemli kentsel parçada güncel planlama kararlarına uygun bir nirengi noktası olması hedeflenmektedir.
Projenin temel stratejisi, Mimar Sinan’dan referans almak üzerine kurulmuştur. Yeni tasarım önerisinde Mimar Sinan ve üretimleri, doğrudan, biçimsel bir yaklaşımın taşıyıcısı olmak yerine Sinan’ın tasarım kabiliyetini anlamaya yönelik zihin egzersizlerinin başlıca soyutlama mekanizması haline gelmiştir. Bu eksende Mimar Sinan’ı anlamak ve yeni tartışmalara kapı aralamak üzere yeni mekansal kurgular oluşturulmuştur. Yeni tasarımda kütlesel biçimlenme için başlıca kaynak prizmatik gövde olarak öne çıkmıştır. Prizmatik kütle, Kayseri yöresinde geleneksel yapı malzemesi olarak kullanılan kesme taş malzemenin yapı plastiğinde oluşturduğu güçlü etkiden türemektedir. Aynı zamanda prizmatik kütle, Mimar Sinan’ın yetiştiği Ağı as ve yakın çevresindeki diğer köylerin de özgün mimari imgesi olarak tariflenmiştir. Öte yandan prizmatik kütlenin plastik etkisini güçlendirmek için Sinan’ın tasarımlarından faydalanılmıştır.
Mimar Sinan Müzesi ve Mimarlık Merkezi’ne ait yeni tasarımda dört temel aşama kütlesel biçimlenmeyi sağlamıştır. Buna göre birinci aşamada Mimar Sinan’ın öne çıkan yapıları irdelenmiştir.
Mimar Sinan Selimiye Cami, Süleymaniye Cami ve Şehzade Cami’sini ustalık, kalfalık ve çıraklık eserleri olarak adlandırmıştır ve Sinan, çoğunlukla, bu yapıların ihtişamıyla yükselmiştir.
Dönemin bu önemli yapılarında öne çıkan temel mimari bileşen ise kubbedir. Kubbe hem bir arkitektonik eleman hem de merkezi plan hakimiyetini güçlendiren bir imaj olarak Sinan’ın eserlerinde görselleşmiştir. Böylece yeni tasarımda çıkış noktası, kubbe olarak belirginleşmiştir. Selimiye Cami, Süleymaniye Cami ve Şehzade Cami’sinin planimetrik kuruluşları ve kesit diyagramları irdelenerek yeni tasarıma angaje edilecek bir soyutlama mekanizması geliştirilmiştir.
Yeni tasarım önerisinin geliştirilmesinde ikinci aşama, yörenin geleneksel yapı stoğundan içerik olarak faydalanmak ve bunu, tasarım önerisinin birinci aşamasıyla bütünleştirmek olarak belirlenmiştir. Yörenin geleneksel yapı malzemesi olan taş, geleneksel çevrede prizmatik gövdeleriyle öne çıkan güçlü bir yapı stoğunun oluşmasına yol açmıştır. Prizmatik gövdeler, son derece rasyonel hatlarla belirginleşmiş bir yapı plastiği meydana getirmiştir. Yeni tasarımda bu rasyonel kabuk örüntüsünden yola çıkarak prizmatik bir gövde tasarlanmıştır. Birinci aşamada geliştirilen kubbeye ilişkin soyutlama mekanizması, bu prizmatik gövdeye eklenmiştir. Sinan’ın camilerinde kubbenin plan kuruluşunda bıraktığı izlek, kütlenin biçimlenmesinde rol oynamıştır. Böylece prizmatik gövde üzerinde eliptik bir yarık açılmıştır. Bu, modernist yapının rasyonelliğinde geleneksel bir gönderme olarak içselleştirilmiştir.
Üçüncü aşama ise yeni tasarımda mekansal çözümlemenin ihtiyaç programı doğrultusunda gerçekleştirilmesinden oluşmaktadır. Kütle, modernist estetiğin evrensel ilkelerine uygun olarak zemin kotundan yükseltilmiş ve taşıyıcı ayaklar üzerine yerleştirilmiştir. Böylece alt katman, geniş açıklıklı yarı açık karşılayıcı-davet edici-dağıtıcı-toplayıcı bir mekansal nitelik kazanmıştır. Üst katman ise ana kütlenin konumlandığı tektonik oluşumlarla öne çıkmıştır. mekansal hiyerarşi ve işlevsel çözümleme arkitektonik bileşenleri takip etmiştir. Prizmatik gövdede açılan yarık ise dışavurumcu ve toparlayıcı bir öğe olarak boşluğun tanımlanmasını ve mekansal katmanlaşmayı pekiştirmiştir. Yeni tasarımda dördüncü aşamada alt ve üst katmanlar arasındaki kademelenme, tektonik birleşimler aracılığıyla okunaklı hale getirilmiştir. Bu bağlamda taşıyıcı ayaklar, kütle yüzeyindeki yarılma ve diğer mimari bileşenler strüktüralist tutumu açığa vuran bir karakterle tasarlanmıştır.
Taşıyıcı kabuklar, kompakt kütle ilişkisine referans veren bağıntıları içermektedir.
Son olarak yeni tasarım önerisinin, Millet Bahçesi içerisinde yakın çevresiyle kurduğu bağıntılar üzerinde durulacaktır (Şekil 5). Buna göre Millet Bahçesi, temel olarak, su ve yeşil öğelerin baskınlığında düzenlenen geniş açıklıklı bir alan tanımlamaktadır. Bu alan, genel olarak yatay yönde organize edilen mekansal örüntüler ve peyzaj elemanlarıyla tasarlanmaktadır. Düşey elemanlar ise seyrek biçimde yerleştirilmiş bir görünüme sahiptir. Böyle bir peyzaj örüntüsü içerisinde Mimar Sinan Müzesi ve Mimarlık Merkezi’ne ait yeni tasarım, prizmatik gövdesi ve alt katmanda oluşturduğu yarı açık mekanıyla mevcut peyzaj düzeninin sürekliliğini ve geçirgenliğini devam ettirmiştir. Yeni tasarımın güney yönü boyunca uzanan su öğesi ve bunu çevreleyen kıvrımlı biçimsel düzenek, kütlenin güneyinde yer alan yumuşak hatlı çizgilerin oluşmasına yol vermiştir. Bu yumuşak kıvrımlar, böylece, mevcut peyzaj örüntüsündeki su öğesinin biçimsel düzenine referans vermektedir. Yeni tasarımın kuzey yönündeki alan ise rasyonel bir sistemle tasarlanarak mevcut dokuya eklemlenmiştir.
Mevcut peyzaj örüntüsünde yer alan otopark alanı, doğrudan, yeni tasarımla ilişkilendirilmiştir. Prizmatik kütlenin kuzeyinde kalan mevcut otopark alanı, yeni tasarımın ana giriş aksıyla bütünleştirilerek bu rasyonel giriş aksı, araç ve yaya sirkülasyonunu karşılayacak şekilde tasarlanmıştır. Ek olarak, mevcut otopark alanından bağımsız ve fakat aynı araç trafiğinin bağlandığı artere açılan yeni bir otopark alanı daha çözümlenmiştir. Yeni tasarım önerisinin yaya sirkülasyonu açısından etüt edilmesinde ise temel olarak Millet Bahçesi’nin mevcut dokusu değerlendirilmiştir. Buna göre, Millet Bahçesi mevcut dokusuyla yaya sirkülasyonunu yatay yönde dağıtan ve toplayan mimari bileşenlerle konsolide edilmiştir. Yeni tasarım önerisinde, yarışma alanını yaya dolaşımı açısından sirküle eden ve alana yaya açısından akış sağlayan iki ana bölge bulunmaktadır. Bunlardan ilki, yeni tasarımın güneyinde kalan ve su öğesi ile karakterize olan bölge iken ikincisi, kuzeydeki otopark alanından gelen yaya akışıdır. Bu yaya sirkülasyonu ekseninde yeni tasarım, temel olarak, yayalar için üç bölge sunmaktadır. İlk bölge, kütlenin kuzeyindeki ana giriş aksıdır. İkinci bölge, alanın kuzey-güney hattı arasında geçirgenliği ve sürekliliği sağlayan yaya aksıdır. Üçüncü bölge ise prizmatik gövdeli kütlenin elips biçimindeki boşluğunun etrafında sarmalanmıştır. Böylece yaya sirkülasyonu ilk 2 bölge bağlamında toplayıcı-karşılayıcı-dağıtıcı ve geçirgen bir rol üstlenmişken, kütlenin üzerinde açılan yarık tarafından belirlenen boşlukta yaya sirkülasyonu, bir araya gelme-bir aradalık temalarıyla karakterize olmuştur. Özetle, kent kültürü ve kentin gündelik hayatı ekseninde yeni tasarım, Mimar Sinan’dan alıntılayarak geliştirdiği tasarım kurgusu ve yörenin geleneksel mimari bileşenlerine yaptığı atıfla kentsel mekanı biçimlendirmektedir.