Mimari Açıklama Raporu
Tasarım amacımız; geleneksel cami mimarisi felsefesinin günümüz yapım teknolojisi dahilinde yorumlanabilen yani içeriğinde barınan soyut kavramın korunarak, geleneksel yapım sembollerinin günümüz rasyonel dogmalar çerçevesinde ifade edebilmektir.
Cami; arsa verilerini maksimum düzeyde kullanabilmek adına, bir üst yapının öngördüğü ve bu nispette tanımlanabilecek bir iç mekan oluşturma kaygısı yerine, ibadet olgusunun gerekliliği olan ‘saf oluşturma’ yapının ana fikrini oluşturmuştur.
Cami, iç mekanın şekillenmesinden türeyen bir form olarak algılanmamalı, aksine işlevsel eylemin gerekliliğinin dışa yansıtılarak, yapı strüktürüne indirgenmiş ve böylece iç-dış birliği hedeflenmiştir.
Saf-kabuk ilişkisi -altta ve üstte izi olan-namazgah ve revaklarda güçlendirilerek cami formunun daha kolay ve yalın olarak algılanması amaçlanmıştır. Saf-kabuk ilişkisi üst örtünün taşıyıcı birer yapı elemanıdır. Cami’yi her safta çepeçevre kuşatan bu kabuk namazda secde halindeki bir insanın kapladığı alan dahilinde ölçülendirilmiştir. Aynı zamanda işlevsel ve strüktürel karakteristiklerini dışa vurmak suretiyle de kendi biçimlerini meydana getirmektedirler. Yani form; tamamen cem olma işlevselliğinin gerekliliği ile gerçekleştirilen ‘saf olma’ durumu ile oluşmaktadır. Cami tasarımımızda sokak düzleminden camiye yaklaşımda revak unsuru ve cami giriş platformu, kentsel ölçekte bir niş olarak tanımlanmıştır. Açık, yarı açık ve kapalı örtülerle ve saydam açıklıklarıyla sokak ve avlu etkileşimi sağlanmaktadır. Strüktürel olarak aynı saf-kabuk örtü ve iç mekan ahşap konstrüksiyon elemanları revak’ı biçimlendirmiş, iç ve dış mekanı bütünleştirmiştir. Böylelikle aynı işlevlerin tekrarlandığı son cemaat alanı da aynı yapı öğelerinden oluşturulmuştur.
Minare olgusu, cami formunun en güçlü öğelerindendir. Geleneksel cami formunun getirdiği pramidal silüetin tamamlayıcısı ve güçlendiricisidir. Cami, sembolizm ve anıtsallığın yansıtıldığı formlardır. Minare de bu sembolik formun en önemli öğesidir. Tasarımımızda da minare, yataydaki saf olgusunun dikey bir yüzeyi olarak nitelendirilmiştir.
İbadetin mahrem ve dingin tavrı neticesinde doğal ışığın, iç mekana direkt olarak değil dolaylı olarak girmesi amaçlanmıştır.
Mihrap, iç mekanda saf-kabuk duvarların arasında gün ışığı ile vurgulanan bir niş olarak düşünülmüştür. Ancak geleneksel anlayış dahilindeki yönsüz cami formu içinde dışarıdan algılanabilir olması istenilmiştir.